BGSAM

Bulgaristan’da Türklere Zarar Verenlerin Hesap Verme Zamanı: İlahi ve Toplumsal Adaletin Çağrısı

Bulgaristan Türkleri, 140 yıldır sistematik bir şekilde baskıya, asimilasyona, ayrımcılığa ve fiziksel şiddete maruz kalmıştır. Bu süre boyunca, yalnızca Bulgaristan devleti ve onun araçları değil, aynı zamanda toplum içindeki bazı iş birlikçiler de Türklerin haklarını çiğneyerek, kimliklerini bastırarak ve dayanışma güçlerini zayıflatarak bu zulme ortak olmuştur. Ancak bu sistematik baskıların ve iş birlikçilerin hesabını ödeyen tek bir kişi bile olmamıştır. Bu adaletsizlik, artık halkın sabrını taşırmış durumda. Bulgaristan Türkleri için, sadece ilahi adalete değil, somut ve toplumsal bir hesaplaşmaya olan ihtiyaç artık ertelenemez.
1. 140 Yıllık Zulüm: Türklere Verilen Zararın Bilançosu
a. Asimilasyon ve Kültürel Kayıp
Bulgaristan’da Türkler, Osmanlı sonrası dönemde sistematik bir şekilde Bulgarlaştırma politikalarına maruz kaldılar. İsim değiştirme kampanyaları, Türkçe’nin yasaklanması, camilerin kapatılması ve dinî ibadetlere yönelik baskılar, bu topluluğun kimliğini yok etmeyi amaçladı.
b. Fiziksel Şiddet ve Baskı
20. yüzyıl boyunca özellikle 1984-1989 yılları arasındaki asimilasyon kampanyaları sırasında, Türkler fiziksel şiddet gördü, hapishanelere atıldı ve sürgünlere zorlandı. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar bile bu zulümden nasibini aldı.
c. Ekonomik ve Sosyal Baskı
Türkler, Bulgaristan’da eğitimden, ekonomik fırsatlardan ve siyasetten dışlanarak sistematik bir yoksullaştırma politikasıyla karşı karşıya bırakıldı. Köylerden zorla göç ettirilen Türkler, topraklarından ve ekonomik güçlerinden yoksun bırakıldı.
d. İş Birlikçiler ve Hainler
Bu süreçte yalnızca Bulgar devleti değil, Türk toplumu içinden çıkan bazı iş birlikçiler de bu zulmün parçası oldu. Halkın liderlik boşluğunu suistimal edenler, Bulgar devletine sadakat göstererek kendi halkına zarar verdi.
2. Hesap Verilmeyen Zulmün Yarattığı Adaletsizlik
a. Ceza Görmeyen Suçlular
Bulgaristan’da Türklere yönelik şiddet ve asimilasyon politikalarını yürüten kişiler hiçbir zaman adalet önüne çıkarılmadı. Devlet görevlileri, askerler, polisler ve siyasetçiler, işledikleri suçlarla yüzleşmek bir yana, bu süreçte ödüllendirildi.
b. Toplumsal Yara
Adaletin yerini bulmaması, Bulgaristan Türkleri için 140 yıldır kapanmayan bir yara haline geldi. Toplum, geçmişte yaşadığı acıların hesabı sorulmadıkça bu travmayı atlatamayacak.
c. İş Birlikçiler ve Onların Korunması
Halkı sırtından hançerleyen iş birlikçiler, toplum içinde veya dışında rahat bir şekilde yaşamaya devam etti. Bu kişiler, halkın hakları için mücadele etmek yerine kendi çıkarlarını korumayı seçti ve asimilasyon politikalarına hizmet etti.
3. Artık Yeter: Hesap Zamanı
a. Adaletin Sağlanması
Türklerin yaşadığı zulümlerin failleri, ister Bulgar devletinin temsilcileri, ister toplum içindeki iş birlikçiler olsun, adalet önüne çıkarılmalıdır. Bu süreç, yalnızca geçmişle yüzleşmek için değil, gelecekte benzer zulümlerin önlenmesi için de gereklidir.
b. Sorumluların Deşifre Edilmesi
Türklere zarar veren herkesin kimliği açıkça deşifre edilmelidir. Bu kişiler, yalnızca yaptıkları için cezalandırılmakla kalmamalı, aynı zamanda halkın önünde bu suçlarından dolayı özür dilemelidir.
c. Toplumsal Farkındalık ve Hesap Sorma
Halk, liderlerinden hesap sormayı öğrenmeli ve adaleti talep etmelidir. 140 yıllık baskının bir daha tekrarlanmaması için bu farkındalık kritik önemdedir.
4. İlahi Adalet ve Toplumsal Arınma
a. İlahi Adaletin Çağrısı
Adalet er ya da geç gelir. İlahi adaletin gerçekleşmesi, suçluların dünyada ve ahirette hak ettikleri cezayı almasıyla mümkün olacaktır. Ancak ilahi adaletin bir yansıması olarak, insanlar bu dünyada zulmün karşısında durmalı ve adaleti aramalıdır.
b. Toplumsal Arınma ve Yeniden İnşa
Geçmişteki zulümlerle yüzleşmeden, Bulgaristan Türkleri için toplumsal bir arınma mümkün değildir. Gerçeklerle yüzleşmek, adaletin yerini bulmasını sağlamak ve toplumu yeniden inşa etmek, güçlü bir birlik ve dayanışma ruhu gerektirir.
5. Somut Adımlar: Adalet İçin Neler Yapılabilir?
1. Uluslararası Yargı Mekanizmalarının Devreye Sokulması: Türklerin yaşadığı zulümler uluslararası mahkemelere taşınmalı, insan hakları ihlalleri belgelenmeli ve failler hakkında dava açılmalıdır.
2. Arşivlerin Açılması ve Tarihi Belgelerin Toplanması: Bulgaristan ve Türkiye’deki arşivler taranarak, bu zulümlerin belgeleri ortaya çıkarılmalı ve halka açık bir şekilde paylaşılmalıdır.
3. İş Birlikçilerin Deşifre Edilmesi: Toplum içindeki hainlerin kimlikleri açıklanmalı ve bu kişilerin toplumsal rolleri sorgulanmalıdır.
4. Tazminat ve Onarım: Bulgaristan devleti, Türklere verdiği zararı kabul etmeli ve bunun onarımı için somut adımlar atmalıdır. Maddi tazminatlar, kültürel hakların iadesi ve resmi özür bu sürecin bir parçası olmalıdır.
5. Eğitim ve Farkındalık: Bulgaristan Türklerinin tarihi, zulüm süreçleri ve mücadeleleri genç nesillere öğretilmeli, geçmişin unutulmasına izin verilmemelidir.
6. Sonuç: İlahi ve İnsanî Adaletin Zamanı
140 yıldır süren bu baskı, zulüm ve haksızlık, artık daha fazla görmezden gelinemez. Bulgaristan Türklerinin uğradığı zararlar, sadece bir topluluğun değil, insanlığın vicdanında bir yara olarak durmaktadır. Şimdi, hesap sorma ve adalet zamanı gelmiştir. İlahi adaletin bir gereği olarak, halkın kendi haklarını savunması, failleri deşifre etmesi ve geçmişle yüzleşmesi gereklidir. Artık sabrın yerini eylem almalı, sessizliğin yerini adalet arayışı doldurmalıdır. Çünkü unutulmamalıdır ki, adaletin gecikmesi, zulmün devam etmesine izin vermektir.

Reklamlar