HÖH/D(P)S’nin, diğer milletvekillerinden farklı, Bulgaristan gerçeğini kamuoyuna cesurca yansıtan, geçen seneki seçimlerde seçilen genç bir milletvekili var:
Hüseyin Hafızov.

Durmuş Arda
Durmuş Arda

Kimdir bu Hüseyin Hafızov?

Şumnu İlahiyat Lisesi (NÜVVAB) mezunu olan 38 yaşındaki Hüseyin Hafızov, aynı liseden mezun olduktan sonra öğretmenlik ve gazetecilik eğitimi de almıştır. Bir müddet imamlık ve Sofya Başmüftülüğünde Genel Sekreterlik görevinde bulunmuştur.
Hüseyin Hafızov’un eski DS ajanlarının yönetiminde olan bir partiyi tercih etmesi ve aynı partiden milletvekili seçilmesi hayli şaşırtıcı, çünkü kendisi aynı partinin diğer milletvekilleri gibi pısırık değil, siyasete girmeden önce ve milletvekili olduktan sonra da bir şeyler olmak için değil, bir şeyler yapmak için çabaladığı ortada…
Hüseyin Hafızov bir televizyon programında şöyle diyor:
“ Bulgaristan’ da kalıcı asimilasyon politikası devam ediyor, bu sadece isimlerle ilgili değil. Azınlıklar hayatın her alanında çeşitli engellerle karşılaşmaktadır; her 10 işsizin 8’ i azınlıklardandır. Türkler genellikle devletin hiç uğramadığı köylerde yaşıyor. Bulgaristan’da ne kadar Türk asıllı general var, özel birimlerde ne kadar Türk var, ne kadar savcı…?
Asimilasyon sadece totaliter rejimde olmamıştır, 1912-1913 yıllarında da Müslümanlar Hıristiyanlaştırılmıştır…
Bulgaristan toplumunun yeniden yapılanması, hatta toplumun yeniden terbiye edilmesi gerekiyor… Çoğunluk olan halkın bir kısmı, kendisini devlet halkı olarak görüyor. Etnik kökene dayalı değil, vatandaşlık bağına dayanan bir topluma ihtiyacımız var. Ancak o zaman güçlü bir devlet olabiliriz…”
Milletvekili olduktan sonra Hüseyin Hafızov, Bulgaristan parlamentosundaki Kültür ve Basın Komisyonunda görev alıyor ve basına yansıdığına göre, aynı komisyonda Müslüman vakıf mallarının iade konusunda bir tartışma çıkıyor.
 Etnik kökeni Bulgar olan milletvekilleri Müslüman vakıf mallarının yasayla gasp edilmesini öneriyor.
Buna karşılık Hüseyin Hafızov, bu yasanın ertelenmesini, aynı yasa dini kurumları ilgilendirdiği için, bu kurumlara danışarak daha sonra buna uygun yasa çıkarılmasını öneriyor.
Tartışma esnasında milletvekillerinden birisi, “Hüseyin Hafızov’u Edirne’ye göndermek gerekiyor” diyor.
Buna karşılık Hüseyin Hafızov, “Siz beni Edirne’ye gönderiyorsanız ben de sizi İran’a gönderiyorum, çünkü siz soyunuzun oraya dayandığını iddia ediyorsunuz” karşılığını veriyor.
Bulgaristan’da Türkler bir hak iddia etiklerinde hep, “Türkiye’ye gidin” denilip susturuluyor, ama Hüseyin Hafızov susmuyor, iyi de karşılık veriyor değil mi?
Birkaç gün önce Bulgaristan parlamentosunda Bulgarca dili dışındaki dillerde seçim propagandası yapılamayacağına dair yasa onaylanıyor çoğunluk tarafından, Hüseyin Hafızov buna karşı çıkıyor ve kürsüye çıkarak şunları söylüyor:
“ Hayalim özgür ve demokratik bir Bulgaristan’da yaşamaktı, sizin demokrasiye karşı tutumunuza rağmen bunu bir gün gerçekleştireceğim.
Oyumu bazı Bulgaristan parlamenterlerinin baskıcı düşüncelerine karşı kullanıyorum.
Özgür olmak istiyorum ve özgür de olacağım. Bu özgürlük için birçok Bulgaristan vatandaşı cezaevlerinde yatmıştır, kurşuna dizilmiştir. Bu kanunla beni kısıtlayacağınızı düşünüyorsanız, şimdiden söylüyorum, benim her adımımı takip edin, çünkü özgürlüğümün bedelini ödemeye hazırım.., Sizin baskıcı (represif) hareketlerinize rağmen, ben özgür kalacağım.
Ben Osman Kılıç, Ahmet Davutoğlu, Nuri Adalı ve Ahmet Doğan’ın yolundan gideceğim. Sizin demokrasiye ve azınlıklara karşı tutumunuza rağmen, ben demokrasiden yanayın, bu yolda da devam edeceğim.”
Ahmet Davutoğlu ismini duyduktan sonra, Bulgar asıllı milletvekillerinin yarısı parlamento salonunu protesto amacıyla terk ediyor, çünkü Türkiye Dışişleri Bakanından söz edildiğini zannediyorlar. “ Osmanlı Medeniyeti” kitabından dolayı, her nedense Türkiye Dışişleri Bakanı, Bulgaristan’da yanlış lanse ediliyor.
Oysa Hüseyin Hafızov,  1912 Şumnu Kalaycıköy doğumlu,  Şumnu NÜVVAB mezunu, sadece dini vecibelerini yerine getirdiği ve Türk kökenli olduğu için 1945 yılında casuslukla suçlanmış ve daha sonra Türkiye’ye kovulmuş Bulgaristan vatandaşı Ahmet Davutoğlu’ndan bahsediyor.
Adı geçenlerden Osman Kılıç’da 1920 Razgrad Kılıç doğumlu olup, o da Şumnu NÜVVAB mezunudur, oda aynı dönemde casuslukla suçlanmış, 16 sene cezaevlerinde yatmış ve daha sonra Türkiye’ye kovulmuş.
Yine adı geçenlerden 1922 Kırcaali Adaköy doğumlu Nuri Adalı ise Balkanların Mandela’sı sayılır. O da Şumnu (NÜVVAB) mezunudur. O da sadece dini vecibelerini yerine getirdiği için ve etnik kökeninden dolayı 23 sene cezaevlerinde yatmıştır.
Hüseyin Hafızov’un örnek aldığı dördüncü kişi, HÖH/DPS fahri başkanı Ahmet Doğan ise, yukarıda adı geçenlerin tam tersine, daha askerlik yıllarında DS ajanlığına başlamış olup, hatta 1993 yılından sonra Bulgaristan’daki Türklere uygulanan gizli asimilasyon politikalarının bir parçası olmuştur.
Hüseyin Hafızov, Ahmet Doğan’ı saymadan, “Ben Osman Kılıç, Ahmet Davutoğlu, Nuri Adalı’nın yolundan gideceğim” deseydi.
“Bu genç adam beyaz gömleği giymiş, yani kefeni, bu adamın arkasından gidilir” deyip bende beyaz gömleğimi giyip peşine takılırdım.
“Ahmet Doğan” deyinceye kadarki sözlerinin hepsine de imzamı atarım!
Osman Kılıç, Ahmet Davutoğlu ve Nuri Adalı’yı,  hangi kıstaslar göz önüne alınarak Ahmet Doğan’la aynı kefeye konulduğunu anlamak ise çok zor. Anlaşılan Hüseyin Hafızov, bu konuda, HÖH/DPS çevresindeki kulaktan dolma bilgilerin esiri olmuş.
Neyse, bu hatayı bir kenara bırakırsak…
Hüseyin Hafızov, HÖH/DPS doğrultusunda pasifleşip ehlileşecek mi, yoksa mücadelesine devam mı edecek?
Bunu yaşayıp göreceğiz.
Bence Hüseyin Hafızov, takip edilmesi gereken farklı bir siyasi kişiliktir!
Reklamlar