Filiz SOYTÜRK

 

Daha fazla atasözleriyle konuşan yaşlılar zamanlarına ben yetişemedim.

Nenem deneyimden geçmiş sözlerle konuşan büyüklerin çok saygıdeğer olduğunu sıkça söylerdi ve hemen ardından “Nerde o zamanlar” eklerken, saçımı okşar ve  “sen az konuş, uz konuş kızım” deyiverirdi.

 

Elinin kınası toprak, katran olan insanımızın yaratıcı örneklerinde manilerde yöre nabzı vardı. Aynı değerlendirmeyi GELİN TÜRKÜLERİMİZ için de söyleyebiliriz. Şimdi bu nabzın dilde, ahlakta, sevgi ve saygıda atmaz olduğu anlatılıyor. Her şeyin yerini alan, gözü kör olası PARA. “Parası olanın kılıcı keser” yeni atasözlerimizden biri…

 

Arkadan gelenlerin, atasözlerimizi bilmemeleri bir yana, değimlerimizi bile kullanmadan konuşuyor, güzel sözlerimizin yerine şalak ambalajlı yabancılarını sıkıştırıveriyorlar.

 

“Çılgın Müzik” modası da geçmedi. Kendini dünyaya Rap Tekerlemeleriyle anlatmaya çalışanlar el kol sallamaya devam ediyor. Gönül sesi öldü mü? “Sevgilime şiir okudum. Şiirsel bir mektup döktürdüm,” demek bir yana, “Yazıştık, bir dörtlükle gönlünü aldım,” deyenler bile çok seyrek. Aslında ölen insan sıcaklığı…

 

Gönül zekâmızı yaşatmaya çalışanlarımız da yok değil. Atalarımızın ataları vatan dediğimiz Tanrı Yerine yerleşirken, belleklerinde 100 makam getirmişler.

Ardından Mesnevi kültürü sel gibi akmış ve gönüllerde taht olmuş bizim diyarda.

Resul Allah Hazreti Muhammet’in doğum yıldönümlerinde kent sahnelerinde SERVİŞ SEMASI oynandığını birkaç kez görmüştüm, çok etkileyiciydi.

Dervişlerin siyah örtülerinden sıyrılıp, beyazlarla doğması, İslam’ la gelen aydınlığın, Batının karanlık dünyasını yendiğini anlatıyordu. Yüzyıllarca günlük yaşayışımızda nur olan atasözlerimiz gibi semayla anlatılan felsefe de, yerle göğün birliğini, hayatın sonsuzluğunu, güzel olanın farklılıkların bütünlüğünde gizlendiğini ve kemal insanın hoşgörü dolu gönül zenginliğini anlatır. Yeri doldurulamaz değerlerimiz arasında bu denli derin bir ruhsal alem olmasından gurur duyuyorum.

 

Zamanla her şey o kadar değişti ki, “Hepinize Selam” yerine işitilen “selams” kulaklarımı tırmalıyor.

 

Göçmen yaşlıları anlamaya çalışmak da zor. Aksakallar bizim orada ermişler gibiymiş. Sözü geçenlermiş. Türbesi olan babalar – Deliorman’da Demir Baba, Güney Doğu Rodoplar’da Seyit Baba gibiler her sözü akılda kalan ve rehber olan kemallikte saygın olanlarmış.

 

***

 

Halk bilgeliğimizi Gelin Türkülerimizde de buluyoruz.

Unutulmayan halk yapıtlarımızdan bir demet seçme:

 

BULGARİSTAN TÜKLERİ KÜLTÜRÜNDE

 GELİN TÜRKÜLERİ:

 

Gelin Türküsü  – 1

 

Anamın buğday somunu

Burnumda tütüyor

Ellerin en tatlı sözleri

Bağrımı deliyor.

Anamın kanadı olsa

Uçsa da gelse.

 

Üç aylık yoldan da gelse

Anamın kokusu

Altı aylık yoldan geliyor

Babamın kokusu

Babamın kırk atı olsa

Uçsa da gelse.

 

Uzak da uzak memleketlere

Kız vermesinler

Analar babalar kız evladını

Hor görmesinler.

 

Gelin Türküsü -2

 

Akşam olur kardeşlerim aç gelir

Bu gece bana el kapıları güç gelir

Bülbül eşten, ben kardeşten ayrıldım

Bülbül gülden, ben annemden ayrıldım.

 

Akşam olur kardeşlerim gezinir

Gezinir de hayatlarda büzülür.

Bülbül eşten, ben kardeşten ayrıldım

Bülbül gülden, ben annemden ayrıldım.

 

Annem der ki, ben kızıma kıyamam

Babam der ki, ben sözümden dönemem

Bülbül eşten, ben kardeşten ayrıldım

Bülbül gülden, ben annemden ayrıldım.

 

Akşam olur kardeşlerimin yok durağı

Ne güç olur ayrılmanın ferağı

Bülbül eşten, ben kardeşten ayrıldım

Bülbül gülden, ben annemden ayrıldım.

 

Akşam oldu yakamadım gazımı

Kadir Mevla’m böyle yazmış yazımı

Bülbül eşten, ben kardeşten ayrıldım

Bülbül gülden, ben annemden ayrıldım.

Reklamlar