BGSAM
Tarih: 7 Aralık 2021

Demokrasiler ayağını yorganına göre uzatma sanatlarıdır.
2021’de Bulgaristan’da 13 seneden beri yaşanan derin siyasi bunalım derin ekonomik ve mali bunalımın bir sonucudur. 2009’dan buyana ücretlerin ve emekli maaşlarının yükseltilmemesi süren bunalımın ürünüdür. Çöküş aslında 2008’de başladı. Bulgaristan’ın talancı, yolsuzluklar babası, rüşvetsiz iş yapmayan Başbakan Boyko Borisov çevresince derinleştirildi. Kültürel yozlaşma, suça özendirme ve toplumsal güvensizlik aldı yürüdü. Seçim hükümeti, Cumhurbaşkanlığı ve meclis çalışmaya devam ettiği için anayasal bunalım var diyemeyiz, fakat politik bunalım toplumu geriyor.

Toplumsal uzlaşmazlıktan doğan keşmekeş ortamında güze aylarında normal hayatın kilitlenmesi doğal bir sonuç olabilir. Covid salgını bahane edilerek baskılar artabilir.  Hayatın kilitlenmesi, öncelikle emekli maaşlarının, sosyal yardımların ve devlet görevlileri maaşlarının gecikmesi anlamına gelir. Ufukta böyle bir tehlike var.

SON GENEL VE CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ 14 KASIM 2021
14 Kasım 2021’de Bulgaristan’da yapılan son parlamento seçimlerinde toplam 6.665.534 seçmenden 2.669.260 oy kullanmışlardır.
Yani Bulgaristan genelinde Parlamento %40.23; Cumhurbaşkanı seçimlerinin ikinci turunda katılım %34 civarına kadar düştü.
BU SEÇİMLERDE PARLAMENTOYA GİREN 7 PARTİ OLDU;;
1- Değişime devam partisi – 673.170 oy alarak %25.67 ile birinci parti olurken ardından
2- GERB Partisi – 596.456 oyla ikinci,
3- HÖH 341.000 oyla üçüncü,
4- BSP – 267.817,
5- Var böyle bir halk – 249.743 oy,
6- Demokratik Bulgaristan Partisi 166.968 oyla altıncı,
7- Canlanma partisi 127.568 oyla
Bulgaristan parlamentosuna 7.parti girmeyi başardı.
Bu gidişatta koalisyon çok zor olacak, olsada göstermelik olur, anca kışı atlatırlar daha fazla dayanamaz. Bulgaristan’da Başkanlık sistemine doğru gidecek gidiyor gibi. Başkanlık sistemi tartışılmaya çok yakında başlar. Bulgaristan genelinde %34 katılım ile %65 ile kazanmak iyi gibi görünse de genelde %20 eder bu oyla kazanan Cumhurbaşkanı bu devleti yönetemez. Bunu tüm akil insanlar tartışmaya başlarlar buna hazırlıklı olmalıyız. Buradan hükümet çıksa da yazı getiremezler.

Bulgaristan’ın dışından yani dış ülkelerden gelen oylardan HÖH Partisi birinci çıktı. Eski seçimlerde olduğu gibi Türkiye yine kendisini gösterdi.

HÖH – 87.843 oy alarak %39.23 ile birinci oldu,
Değişime devam partisi 49.066 oyla %21.94 ikinci,
Var böyle bir halk partisi 24.554 oyla %10.96 ile üçüncü, oldu.
Büyük bir sessizlikten sonra Türkiye oylarında büyük bir patlama yaşandı. Bulgaristan dışından gelen oylardan 84.735 oy ile en fazla oy Türkiye’den HÖH Hak ve Özgürlük Hareketine oy geldi.

Sonuçları gördüğümüzde ve özellikle de Bulgaristan / Türkiye devlet sınırının Bulgar tarafında otobüslerin durdurulması gelenek hale dönüştü. Seçmenlerin otobüslerden indirilip kimliklerinin istendiğini, “Bulgaristan Türkleri Bulgar demokrasisine bir daha oy vermez” diye düşünmüştüm.

Daha dün Bulgar Başsavcısı Tsatsarov’un 30 milli TV yayının en az 10’ar defa yani 300 kez göstermesine ve seçime gelen anne-ninemizin bütün gazetelerde manşet olmasına rağmen “kanıt, şahit ve gerekçe yok” iddiasıyla yasal hakkını kullanmaya gelen anne-ninemize şiddet uygulayan, elindeki çantasını ve kimliğini zorla alan Simeonov’a dava açmayışından yüreğim dağlandı. Bulgar yetkililerinin eski komünist kafa taşıdıkları ve aynı kaldıkları ortaya çıkmış oldu. Bulgaristan’da adaletin herkese aynı olmadığını dünya görmüş oldu ve dünya da bunu seyretmekle kalıverdi. TV’lere bakan vicdanı olan veya insan olan herkes bundan acı hisseti. Bulgaristan’da demokrasi ölmüşte gören yok. Bulgaristanda artık bu geçici hükümetlerle Cumhurbaşkanı gizli Başkanlık sistemine geçmiş bile hala bunu gören yok.

2021 Nisan seçiminde kurulan geçici hükümetlerle Bulgaristan’da Cumhurbaşkanı Başkanlık sistemine geçmiş ve yönetmeye devam ediyor de diyebiliriz.

Başka diyeceğim yok… Ne diyelim…
Bulgaristan’da Türkler 1989’un Mayısında ayaklanan ve ellerindeki çapa ve küreklerle yalnız Türklerin değil, Bulgarların da katili, insan düşmanı, vahşi, totaliter diktatör Todor Jivkov’u deviren Kahraman Bulgaristan Türk Kadınlarına şu ayak oyunları ve tuzaklar vız gelir geçer, fakat bu iş böyle kalmaz. Katil Jivkov’un hesabını kesenler, Bulgar faşist çöplerin de hesabını mutlaka görür, inancı büyüdükçe ruhumu güçlendirdi. Artık Türk’e yapılan iyilik de kötülükte unutulmayacak hesabı görülecektir, faturası ödenecektir bu böyle biline. “Türk’e kefen biçenin ölümü korkunç olur” sözünü hatırlatalım. Bir de bu sözümüzü Türk’e kefen biçen Türklerin de ölümleri korkunç olur cümlesini ilave etmek isteriz…
Anlayanlar anlar anlamayanlar zamanını bekler ve geldiğinde anlar…

Şu günlerde bir yandan seçim kazanı kaynamaya başlarken yeniden aktifleşince 2021’de de sokaklara akan Bulgaristan muhalefeti ve “Covid-19” yasaklarına rağmen bugün de şehir merkezlerinde “istifa” motifli mitingler ufak çaplı da olsa düzenlemeye devam ediyorlar.

Bulgaristan protestocu seçmen kitlesi yakasına yapışıp iktidardan çekip indirmeye çalıştığı Bakanlar Kurulunun komünist ve faşistlerin sarıca-arıların yuvası olduğuna inanıyor.
Bugün Bulgaristan’ı yönetenler yarın sokaklarda rahat yürüyebileceklerine ben pek inanamıyorum. O koltuklardan indiklerinde İfşa dönemi geldiğinde herkes birbirini suçlayacağı günler yakındır. İfşalar dönemi inşallah önümüzdeki yıl 2022’de ortaya çıkar.

BULGAR HÜKÜMETLERİ KOMÜNİST UŞAKLARDAN OLUŞUYOR
Bugünkü Bulgar Hükümetinde Başbakan, Başbakan Yardımcıları, Bakanlar ve Bakan Yardımcılarının hepsinin kökleri ya 3 kuşak komünistlerden ya da 3 kuşak faşist ve Osmanlı-Türk-Müslüman-İslam düşmanı Bulgar milliyetçiliğinden oluşuyor. Bunların hepsinin birleştiği tek konu TÜRK MÜSLÜMAN DÜŞMANLIĞIDIR.
Yaptıkları işe akıl erdiremediklerinden dolayı hepsinin de ipi dışarıya bağlıdır. Kimsenin düşünmesine de gerek yok emirleri dinlesin yeter. Tüm partilerin dışarıdan yönlendirildiği gün gibi ortadadır.
Bu partilerin dış destekli kafasında Türk-İslam düşmanlı dışında hiçbir şey yok. Bu siyasilerden yöneticiler kafasını kaldırıp Bulgaristan vatanımız nereye gidiyor bunlar kimin çıkarına, kim kazanıyor bunlardan diyen de yok. BULGARİSTAN’DA BULGARİSTAN’I SEVEN DEVLETİNE SADIK SİYASETÇİLER ARANIYOR. Bulgaristan’ı gerçekten seven Bulgar bulmak zorlaştı, hepsi köşe dönmece işindeler…

Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, 1941-1945 yılları arasında İkinci Dünya Savaşı yıllarında toplama kampları faciasından 76 yıl sonra (Holokost – soykırım, etnik temizlik) ile ilgili Rusya Meclisi (Duma’dan) faşizm ile Sovyet totalitarizmi arasında benzerlik yapan propagandayı yasaklayan bir kanun çıkarmasını emretti.

1994-1999 yılları arasında Almanya Cumhurbaşkanı Roman Herzog 1945’te Oswienzim (Ausschwiz) toplama kampının kapılarının açılmasının yıldönümünü anarken, “Tanrı insanlara bir daha göstermesin, hiç kimse bu soykırımı da unutmasın” demişti.

Yahudi düşmanlığından kaynaklanan Holokost’un 76. Yıl dönünde konuşan Avrupa Konseyi Başkanı Bayan Ursula von der Lein şöyle konuşmuştu:

“Avrupa’da ve Avrupa dışında Yahudi düşmanlığı artarak ve şiddetlenerek sürüyor. Tarih ve soykırım çarpıtılıyor. Holokost bir gerçektir. Sağ kalanlar çok az kaldı. Anıları canlı tutmak zorundayız. Gerçekler önemlidir. Tarih önemlidir. Bu davada kazanmak zorundayız. Yahudi düşmanlıyla mücadele stratejisi hazırladık. Yahudilerin Avrupa’da huzurlu yaşamalarını garanti altına almak istiyoruz.”

Naziler soykırımı Yahudilere, Romanlar, eşcinseller, engelliler, esirler ve siyasi muhaliflere karşı uygulamıştı. Gaz kamaralarında uygulanan imhada 6 milyondan fazla Yahudi yok edilirken, öldürülenlerin toplam sayısının 12 milyonu bulduğuna işaret ediliyor.

DİKTATÖR STALİN DE AYNISINI YAPMIŞTI
Diktatör Stalin Büyük Savaş hazırlığı ve esnasında değişik milletlerden 25 milyon Sovyet vatandaşının Sibirya kamplarında yok ettiğine kanıtlar açıklandı. Kırım Türkleri de soykırımdan nasiplerini aldılar. Millet olarak sürüldüler. Hitler ve Stalin rejimlerinin devlet eliyle toplu yok etme yöntemleri arasında karşılaştırma – sıfırın altında eksi 40-50 derecede donarak ölme ile kamara içinde ateşte yanarken can verme gibi bir çizgide kesişti. Hangi ölüm daha çabuk belirlenemedi. Fakat bu iki vahşetin ikisini de yaşayıp cehennemden geri dönen olmadığından dolayı, hangi acının daha dehşetli olduğu tarif edilmeden kaldı. Şimdi bu iki vahşetin ikisi de aynıdır denince, Putin rahatsız olmuş olabilir…

Bir de Ukrayna’da 1932-33 yılları arasında insanların açlıktan öldüğü yıllar var ki, acısı daha da dayanılmaz.

Bilirsiniz! Ukrayna toprakları bütün Avrupa’ya yetecek kadar buğday üretebilir. O zaman olaylar Mihail Şolohov’un “Ve Durgun Akardı Don” romanında anlattığından farklı gelişmiştir. İri toprak sahipleri, toprak ağları (pomeşçik) ve toprak beyleri (kulakların) tarlalarını devletleştirip ya da kooperatifleştirmekle kalmamış işler, fakir köylülerin toprak altına gömdüğü kışlıklara varana kadar, tohumluklar da dahil tüm hasat gasp edilmiş ve Rusya’ya taşınmıştı. “Açlıktan kitlesel ölüm” kavramı Ukrayna halkına aittir. Ukrayna halkı gıdasız kalınca kırılmış ve bu öyle bir kırılmaymış ki, bir örneği edebiyata şöyle kaydedilmiş:

“Vanya 3 kız çocuklu bir ana. Dondurucu kış ortasında, kar altında hafta boyu kapı çalıp çocuklarına ekmek için el açsa da boş dönerken bir kedi ve topal köpeğe rastlamış, ama onları da yakalayamamıştı. Buz gibi odada, karşısında oturan, ikişer yaş arayla doğurduğu çocuklarının bütün elbiseleri üstlerinde, açlıktan solgun ve bitkin altı göz ona bakıyordu.

Anaları hayatında son kararı aldı. Önce en küçük kızı kesecek ve öteki ikisiyle birlikte tuzlayıp yiyeceklerdi. Hayatta kalmanın tek yolu buydu. Küçük kızına kıyarken, diğer ikisi gözlerini bıçaktan ayırmadı. Göz kırpmadan bakan kızlar yakında sıranın onlara geleceğini biliyorlardı…”Burçagin, K. “Don nehri dile gelse!”, Sayfa 186. Kiev, 2016.

Hangi acı daha büyük acıdır bilinmez.
Bilinen bir şey varsa, İkinci Dünya Savaşı Suçlularını dava eden Nürnberg Yüce Divanı Nazi katillerini lanetledi ve cezalandırdı. Federal Almanya Devleti Yahudilere ve Romanlara soykırım tazminatı ödetti.

Fakat Rusya’da hukuksal adalet ve tazminat kapısı kapalı kaldı. Bulgaristan’da zulüm gören Yahudi, Roman, Türklere ve diğer azınlıklara soykırım denemesi uygulanması, kültürel soykırım, halkı cahil bırakma, vatandan kovma tazminatı da ödenmemiştir.
Üstelik bugün hala vatandaşı olduğu dış ülkelerdeki vatandaşların seçme ve seçilme hakkı da tanınmıyor. Düşüne biliyormusunuz seçme hakkı var seçilme hakkı yok. Düşünebiliyor musunuz Bulgaristan vatandaşı oy kullanma hakkı amma seçilme hakkı yok. Bu da AB ülkesi ve ve yıllardan da 2021 inanabiliyor musunuz? Ülkede hukuk üstünlüğü olmadığı gibi, totaliter baskı ve terör de devam etmektedir.

Bulgar Çarlığı 5 000 Makedon öldürüldü
1942’de Nazi askerileriyle birlikte Vardar boyu Makedonya’sını ve Üsküp’ü işgal eden ve Ege denizine çıkan Bulgar Çarlığı askerleri de Yahudi ve Çingene soykırımına katılmışlardı. Orada toplam 5 000 Makedon öldürüldü. 1943’te Makedonya’dan ve Ege Bölgesinden toplanan 20 000’ne yakın Yahudi ve Roman imha edilmek üzere Polonya’daki gaz kamaralı Nazi toplama kamplarına gönderildi.

Bu zulmün tazminat bedeli Bulgaristan’a 25 milyon Amerikan dolarına mal oldu. Bu parayı ödemekte zorlanan Bulgaristan Başbakanı Georgi Dimitrov Bulgaristan’da yaşayan Makedonlara “siz Makedon’sunuz, bizimle işiniz olmaz” dedi ve tazminata karşı Pirin Bölgesi Makedon nüfusu Yugoslavya’ya bıraktı. İnsan kimliği alım satımı gibi bir şey olan bu olay öyle bir yüzkarasıdır ki, bugün de tarih lekesi olarak kalmıştır.

Georgi Dimitrov 1934’te yapılan Komünist Enternasyonal’in (Komintern) Moskova toplantısında da Başbakan sıfatıyla yaptığı konuşmada, “Makedon halkının kaderini belirleme ve kendi topraklarında, kendi diliyle kendi devletini savunma” hakkını savunmuştu.

Ne yazık ki, Bulgar komünistler, 1942’de Nazilerle birlik olup Vardar Makedonya’sı ve Ege Bölgesine giren Bulgar Çar Ordularının istila operasyonunu desteklemişti. Makedonların faşist işgale karşı silahlı mukavemet hareketini de durdurmuştu.

Dolayısıyla Makedonya Yahudilerine ve Romanlara uygulanan soykırımdan yana politik tavır almıştır. Gerçekler apaçık ortadadır. Bu iğrençlik özür dilemekle aklan(a)maz.

Bulgaristan Sosyalist Partisi BSP’nin 4. sıraya gerilemesi artık kendini lav etmesi, feshetmesi, dağıtması ve yasaklanması, malını mülkünü de Bulgaristan devletine devretmesi gerekir. Adalet dediğin budur amma 30 yıldır bunu konuşanlar bile yok. Yani 30 yıldır tiyatroyu yazan çizenler hep aynı ekip hep aynı zihniyettir. Sadece bu tiyatroda oynayan figürleri değiştiriyorlar. Bu katmerli düşmanlık siyaseti tövbe ile aklanmaz, temizlenmez. Vicdan azabı üstün gelmelidir, artık Bulgar toplumu da buna bir an önce ses vermelidir.

Bizimle ilgili de bir hatırlatmada daha bulunalım:

Bundan 36 yıl önce şimdiki sosyalist parti yani BKP Merkez Komitesi 28 Ocak 1985’te “soya dönüş süreci” olarak maskeledikleri soykırım denemesini bitirdiğini rapor etti. Ve böylece sosyalist Bulgaristan tarihinde en karanlık ve iğrenç sayfalardan birini açmış oldu. Bu sayfa bugün hala kapanmamıştır. Biz bunu unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız.

BULGARİSTAN RESMİ RAKAMLARA KENDİSİ DE İNANMIYOR

Aşağıdaki rakamlar Bulgaristan resmi rakamlardır, gerçekleri az buçuk yansıtsalar da 1970’lerin başlarında başlatılan Türklere karşı soykırım denemesindeki zalimliği, akan kanı birazcık olsa da açıklar. “1970’ten bugüne kadar savunulan Bulgaristan devlet doktrini ülkedeki Türkler Osmanlı devrinde zorla İslamlaştırılmış Bulgarlardır, damarlarında Bulgar kanı akar” yalanına dayanan ve devlet siyaseti şeklinde anaları ağlatan ve büyük sayıda kurban alan devlet baskı ve terör yalanıdır.

O yıllar, Bulgaristan Türklerinin 5 kuşaktır yeniden ve yeniden üreyip Türklüğü zulüm içinde ve çok ağır baskılar altında dirilterek yaşattıkları vahşi dönemlerdir. Anadilimiz Türkçemizi, dinimiz İslam’ı, Müslüman ve Türk yaşam geleneklerini, örf ve adetlerini, dünyevi kadım geleneklerimizi, kültür ve medeniyetimizi ayakta tutma, Türk kalma ve Türk dünyasından kopmamak için gece gündüz mücadele verilen devirlerdir. Bu Millet çok acılar çekti çoook.
Sadece bir örnek olsun diye 1972 yılında Pomak Türk kardeşlerimizin isimleri değiştirilirken 640.000 kişinin nüfus cüzdanı değişiyor. Aynı şekilde tüm Türklerin isimleri değişirken Aralık 1984 ve 1985 mart ayı içerisinde 2.800.000 kişinin nüfus cüzdanları değiştiriliyor. Bu da Bulgar resmi rakamlarından. Bu da her şey ortada ve gerçekleri gösteriyor.

XX. yüzyılda Avrupa’da Bulgaristan Müslümanları – Türkler, Pomaklar, Tatarlar, Çingen Millet vs etnik ve dini temizlik, dil, din, töre, yasaklanarak asimilasyon cehennemi yaşamıştır. Ölülerimizin bile isimleri değişen, mezar taşlarımız kırılanları unutamayız. Toplumumuza yapılan hiçbir şeyi unutmamak milli davamız olmuştur.

Bir asır süren soy kırım denemesi ve etnik temizlik sürecinin son aşaması olan 1984-1989 yılları arasında resmi rakam 850 000 Türkün ismi, baba adı ve soyadı zorla değiştirilirken daha ilk gün 40 000 (kırk bin) Türk ayaklanmıştır. Bu, Bulgaristan tarihinde görülmemiş bir olaydır. 1985 yılında Güney Bulgaristan’da her gün 25-30 bin kişi protesto eylemlerine katılırken, milis güçleriyle çatışmıştır. Tanklarla basılan köylerde Türkler tankların tırtıl paletleri altında ezilmiştir.

1989 Mayıs ayında bu direnişler Milli Halk Ayaklanmasına dönüşmüştür.

72 000 (yetmiş iki bin) Türk isyan edince totaliter Bulgar devleti felç olmuştur. Diktatörü Todor Jivkov’u deviren isyancı Türklerdir.

Avrupa tarihinde bir etnik azınlığın ayaklanarak, milli devlet başını, yönetimini, rejimini devirdiği başka bir örnek yoktur.

Bu kavgada çarpışmalarda can veren kadın ve çocuk şehitlerimiz var. Hapishanelerde yargısız kurşunlanan kahramanlarımız var. Protesto eylemlerinde kurşunlanan 200’den fazla kardeşimiz var. Açılmamış toplu mezarlar var, bunların hiç biri açılmadı. Binlerce ve binlerce hapishanelerde ve toplama kamplarında kemikleri kırılmış sakatımız, gözleri kör edilmiş âmâmız, Sürgünde ezilen ve her zaman ve her durumda bizden biri kalan kardeşlerimiz var. Ne çekilerimiz, ne acılarımız, ne de bir asırda yedi defa parçalanırken akan gözyaşlarımız anlatmakla biter… Kurtuluşu göç etmekte bulmuşlardır.

İşte bu olaylar birbirinin aynı, zulmün her defasında ta kendisi olduğundan söz edilmesi bugün Moskova’da, yarın Sofya’da meclis kararıyla yasaklansa da hep aynı kalacaktır. Tarihinden utanan işte bunları torunlarıdır hiç bir konuda bizler değiliz. Faşizmle ile komünizmin aynı olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Dr. Jelü Jelev işitse, mezarından kalkar. 20 yüzyıl Bulgaristan’da millileşme ve milli devlet kurmada toslayanlar kendileridir. Başka milletleri zorla asimile etmekle millet ve devlet olunamayacağını bir türlü anlayamamaları da başka bir çiledir.

Acılar, bu çileler değişik biçimlerde 21. Yüzyılda devam ediyor.

1989’da yarım milyon Bulgaristan Türkünün ata vatanımızdan kovulması da hiçbir sorunu çözmemiş, Bulgaristan Batmaya devam etmiştir. Hatta 1989 göçü sonrası Bulgaristan iki yakasını bir araya getirememiş bu göç Bulgaristanın sonuna doğuru sürüklemiş ve devam etmektedir. Halk meclisi feci olayı ancak “T. Jivkov yönetiminin etnik temizleme şeklinde gerçekleştirdiği” bir süreç olarak kınadı. Ne var ki, Bulgar adalet sistemi kapılarını kilitledi, katillerden hiç biri tutuklanmadı, yargılanmadı, kurşuna dizilmedi, hatta meclise doldular, lehlerinde yasalar çıkardılar, maske taktılar, hükümete tırmandılar, komünist, ajan ve “faşist kardeşleşmesi” yaşandı, yaşanıyor. En kötü olan da Batı demokrasisi babalarının bu “komünist – faşist katiller kardeşleşmesine” hayat hattı tanıması olmuştur.

Bulgaristan örneği 2005’te kurulan GERB partisi ve 2017’de kurulan ve günümüze kadar devam eden GERB ve faşist milliyetçi iktidar ortaklığıdır. 21. Yüzyılda bu Batı dünyasına alındılar. Yeni bu yılın başında kurulan Var böyle bir halk partisi de aynı yoldan devam ediyor şimdi de yeni Eylül ayında kurulan Değişime devam partisini de izlemeye devam edeceğiz. Düşmanlıkla bu işin bitmiyeceği ortadadır, bizler Bulgar partilerinden fazla bir şey istemiyoruz bizler onlardan 1930 yılındaki haklarımızı geri istiyoruz. Ne fazla, ne eksik…

Ayrıca onlardan biri olan, Ukrayna’da doğmuş, Moskova’da yetişmiş, Amerika’da okumuş, 2014’te geçici Başbakan Georgi Bliznaşki hükümetinde başbakan yardımcısı ve İkinci Borisov hükümetinde 2 yıl Adalet Bakanı olan, halen “Evet, Bulgaristan!” partisi lideri ve “Demokratik Bulgaristan” hareketi eş başkanı olan Hristo İvanov’tur.

O, 1984’ün 26 Aralık sabahı Kırca Ali’nin Benkovski (Kirli) isyanında ilk şehidimiz olan 17 aylık Türkan kızımızın anıtına çiçek koyup, adalet demeci veren, Bulgaristan’da 16 oligarşi çıbanbaşı varken, Burgaz “Rosenets” koyunda Rus paftasındaki A.Doğan köşkünü bastı. Anti-mafya ve oligarşi düşmanı olduğunu göstermeye çalışırken, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet hükümeti Başkanı Sayın Recep Tayipp Erdoğan’ın Bulgaristan Müslümanlarına selam göndermesine de tahammül edemedi.

Batı Rodop köylerinde Bulgaristan Müslümanlarının Bulgar milletinden olduğunu savunan, 10 dakika Türkçe TV yayınının kapatılmasını isteyen ve Türk çocukların anadilde eğitim görmesini desteklemeyen bu siyasetçi Ocak ayında derneklerde seçim havası nefes almak için, soluğu Bursa’da aldı. Burada da kendine destek bulamayan siyasetçi yine ırkçılık söylemlerine devam etti. Bulgaristan’da hükümet olursa 21. Yüzyıl adalet kurallarını yazmaya soyunan Hr. İvanov’a “Türk evine girerken ayakkabılar eşik dışı kalır, ayağa terlik takılır, el yüz yıkanır, insanın ruhu açılınca en yaşlının eli öpülür.” diyen olmadı.

Bu hareketleriniz ile bu milletten oy alınamaz. Dün diktatör dediğin kişinin devletinde elini kolunu sallayarak gezdin ve bunu da sana soran bile olmadı. Peki, o dediğin diktatörlüğü neden sana yapılmadı.

Ben sana söyliyem Çünkü Türkiye sizin düşündüklerinizin çok çok ötesinde yüce bir devlettir. Bu devlet dünyada tüm insanlar, tüm mazlumlar için çalışan gayret gösteren bir devlettir, bu devlet dünyanın vicdanı, dünyanın merhametidir. Bu böyle biline…

Siz bunu anlayamazsınız. Bir de şunu iyi hatırlayınız biz Türkler daha Müslüman olmadan önceleri de böyleydik. Biz önce gökteki görmediğimiz Tanrı’ya (bu gün Allaha) yerde yeryüzünde de Liderimize inanan ve ölümüne bağılı olan yüce bir milletin evlatlarıyız.

Bu herkes tarafından iyi biline biz böyleyiz ve bundan sonra da böyle devam edeceğiz, bu böyle biline…

Biz hepimiz Türk halkından ve Türk dünyasından kopmaz bir parçayız, bizi tanımadıkça, töremizi yok etmeye çalıştıkça, bizimle kaynaşamazsınız, dolayısıyla yazacağınız kurallar bizi bağlamaz. İşte bugün HÖH partisi de kendine dönerek yine bu Milletten oy istedi ve halk bugüne kadar verilmeyen oyları verdi. Bulgaristan içinde oy kaybederken dışarıdan Türkiye’den oylar geri gelmiş oldu, HÖH yöneticilerine sesleniyoruz bu oylara sahip çıkın.
Bu oylara sahip olmak orada Türk halkına ve azınlıklara hizmet etmekten geçer. Bulgaristan’da bu topraklarda hak ve hukuku gerçek manada tesis etmek için çalışın, herkes 1. sınıf vatandaş olsun. Bizim isteğimiz vatandaşlık hakkı herkese aynı şekilde olsun. Saygı mecburidir amma sevmek o istersen olur o zorunlu değildir.
Türkiye Bulgaristan’dan istediği tek şey var Bulgaristan’da herkes tüm Bulgaristan vatandaşları birinci sınıf vatandaş olmaları ve herkes birlikte yaşamayı öğrenmeleridir. İsteseniz de istemeseniz de birlikte yaşamak zorundayız bunun başka yolu yok.

Bulgaristan Müslümanları ile T. Jivkov dönemindeki baskı, terör, zulüm ve memleketten kovmalar da başka türlü asla af edilemez cümlesi bizimle yeni dostluklar kurmaya yeterli değildir. Zulümden başı dönmüş insanlar yeni dostluklar arıyor olabilir ama bu bizi bağlamaz. Bu kervanda biz yokuz.

Bulgaristan’la Makedonya arası ilişkiler daha 1945’te koptu.

Makedonlar Sırplara bağlandı, onlara kaynaştı. 29 Ocak 2021 tarihi itibarıyla Makedonya hükümeti ve Üsküp parlamentosu Makedon devlet okullarında 6 sınıftan başlayarak zorunlu Sırpça okunması kararı aldı. Bulgar milliyetçiler Makedonlar Bulgar’dır, Makedon dili Bulgarcadır demeye devam etsinler…

2021 başı gelişmeleri korona virüs doğal mıdır yoksa yapay mıdır tartışmaları içinde geçti. “Domuz virüsü” 1.5 milyar insana bulaşmış ama insanlar ders çıkarmadığından şimdiki gibi gürültü kopmamıştı. Sanki “Covid-19” belası milli olan ve 20. Yüzyıldan kalan her şeyi, en başta da milli oluşum ve milli devleti reddediyor. Dili çözülmüş ve milli olmakla övünen her şeye “yerin tarihtir” diyor.

2020’de Bulgaristan’da bir deneme yapıldı 2021 devam ediyor.
Sudan konulardan “başbakan Borisov ile Cumhurbaşkanı Radev’in” arası açıldı. Yıl boyu selamlaşmadılar, konuşmadılar. 4 Nisan’dan beri yeni yapılan 3. seçimlerle ilgili ön çekişli arabaların arka tekerlekleri gibi birbirine çamur atarak dönüp gidiyorlar. Ön çekişli dingile yön veren ise, dümen başına oturan, milli devlet değil, uluslararası şirketler. Hiçbir şeyi düşünmeye gerek yok, her konuda uluslararası şirketlerin dediği oluyor. Önce istediğiniz kadar aşı vereceğiz dediler, şimdi dayatıyorlar. Bu güçler önce hasta yapar sonra ilaç satarlar. Diyecek bir şey yok. Bunların da çıkarları buradan, o zaman aklımızı başımıza almalıyız ve aklı selim davranmalıyız.

Yeni durumda demokratikleşme yönetim düzeyinin alçaltılması olarak ortaya çıkıyor. Bu alçalma milli egemenliğin yok edilmesi sonucunu getiriyor. Bir hükümetin sol ya da sağ olmasının artık pek anlamı kalmadı. Dünyayı sınıflar ve ideolojilerle sınıf kavgası açısından analiz eden Karl Marks’ın eserlerini toplatma zamanı geldi. Sol ile sağ, milli işçi sınıfı ile milli burjuvazi yok olma yolunda aynı cankurtaran simidine sarılmışlar. Kocaman Bulgaristan 16 oligarşi kodaman elinde ve onların da milli olmadığı artık herkesçe biliniyor diye yazıyorlar.

İlk defa 2007’de Bulgaristan Avrupa Birliği’ne üye alındığı ve özellikle Brüksel “Bulgaristan’a gönderilen tarımsal kalkınma yardımlarının % 90’nın büyük ölçekli tarım işletmecilerine ve iri toprak sahiplerine verilmesi kararını aldıktan sonra kuruldu. O zamandan beri 13 yıl geçti, Brüksel tarım fonlarından akan paralar bu Romanya ve Rusya gizli servis kodamanlarının havuzuna akıtıyor. “

Şimdi de öyle bir durumdayız. Amerika bizde 4 askeri üs kurdu kira bile ödemiyor. Topraklarımızı kiralamış işletenler AB tarım fonlarımızı çalıp Moskova’ya taşıyorlar. Bunu gören yok herhalde.

BULGAR İSİM DEĞİŞTİRMEYE DEVAM EDİYOR
Bulgar alışkınlıklarından vaz geçmiyor isim değiştirmeye devam ediyor. Birinci adı “Güney Akın”, ikinci adı “Türk Akın” ve 3. adı da “Balkan Akın” olan Türkiye-Yugoslavya doğal gaz boru hattı 2020’de Bulgar devlet bütçesine 3.2 milyar levaya mal olsa da, “Bulgar hükümetinin ve Enerji Bakanlığının bu tesisin hiçbir somunu üzerinde hakkı ve hukuku yoktur ve olamaz.” Gizli anlaşmalarda yazan budur.

Böyle gizli anlaşmalar “Belene” adlı İkinci Nükleer Elektrik Santralimizle ilgili de imzalanmıştır. 2005’te iktidar olan son sosyalist hükümetin başbakanı Sergey Stanışev’in imzaladığı bu belgelerin gizli hükümler bölümünde, santral bitirilse de bitirilmese de tutanakta ismi geçen 1 500 kişiye Bulgaristan’daki en yüksek maaş kadar her ay maaş ödeneceği yer almıştır. TV programlarından topladığım bu incilerin bir de şu yanı var. Örneğin “Belene” NES 16 yıldan beri temelleri kazılmış, içi su dolmuş, gölet halinde biçimlenmiş ve “yapılsın mı, yapılmasın mı” sorusuyla halk oylaması yapılmış olsa ve halk % 8 gibi bir katılım oranıyla “yapılmasın” demiş olma bile, yukarıda sözü edilen maaşlar ve sigortalar her ay ödenmektedir.

Bulgar basını bazen demokrasinin çok pahalı bir şey olduğunu açıklarken, “Bulgaristan’ı maaşlı Rus militanlar yönetiyor” yazdığında, olabilir ya gizlilikleri devam eden bu kişilerin yönettiğine işaret ediyor olmalı. Bu yorumun açıklamasına şöyle de katkıda bulunabilirim. Bir bataklıktan, bir gölet; bir balık çiftliği; bir doğa parkı; hatta bir kaydıraklı havuz veya su elektrik santral yapmak için yatırım yani masraf yapmak gerektiği gibi, bir yarı demokrasiden gerçek demokrasi; adaletsiz karışıklıktan, çalışır adalet düzeni; hukukun üstünlüğüne dayanan bir rejim oluşturmak için de yatırım yapmak gerekir.

Bulgaristan’da tüm siyasetçiler yenilenmelidir bunun başka yolu yoktur. Sistem mutlu insan istemiyor, sistem mutsuz insan istiyor işte en önemlisi bu değişmelidir. Bir araştırma diyor ki, emekli olan amacı kalmayan insanlar ölüyor. Amacı kalmayan insanlar ölür, amaç sağılın ve mutluluğun sırrıdır.

Soruyorum:“Direk oylamada demokrasi var mıdır, yok mudur?”

İkinci bir soru:2020 yazında Halk Meclisine olan güven %7’ye düşmüştü. Meclis yasallığını ne zaman yitirir?” 

Üçüncü sorum: 21 Kasım’da Cumhurbaşkanı seçimine katılım oranı %35‘lerin altına düştü, Bulgaristan genelinde %40’a düşen katılımla 47. Meclisin toplanması yasal olur mu? Kim bunu belirleyecek. Bu sorulara halen “Anayasa’da böyle bir madde yok” cümlesiyle cevap veriliyor.

ABD BEYAZ SARAYIN İŞGALİ

İncil’deki Şeytan ve teknoloji İblisi ve ona sahip olandır. 20. yüzyılın Irkçı-milliyetçiliğin her türü kazma kürek alıp kendi mezarını kazmaya başlamalıdır.

Amerikan yaptırımları da zamanını yaşamış ve artık kimseyi korkutamaz. Dünyayı asıl değiştiren ise Yeni Büyük Türkiye devleti olacak. 21. yüzyıl sabır ve gurur yüzyılı Türklerin yy. olacaktır.

Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemini kurmakla klasik demokrasiyi bir basamak yukarı taşıyan Türkiye Cumhuriyeti bu asrın dünya lideri olmaya adaydır. Çok yakındır parası ödenmiş “F-34” uçaklarını, “Partriot” savunma füzelerini, bazı uçak ve helikopter parçalarını Türkiye’ye vermeyenler, banka kredisi teklif edip sipariş ettiklerinizi alın diye kapımıza gelip yalvaracaklardır. Bunun dışında Türkiye’nin kendi gizli silahları da daha ortaya çıkmamıştır. Emperyalizmin Tuzak makinesi artık bozulmuştur. YENİ MAKİNA YENİ BULUŞLAR ARTIK TÜRK GENÇLERİNDEN GELİYOR TÜRK MUCİZELERİ YOLDA.

Dünyada artık ulus milletçiliği kazanacaktır. Emperyalistler bugüne kadar hasta edip ilaç sattılar, devletleri borçlandırıp onlara para satılar bu gün de bunu yapmaya çalışıyor fakat bu artık ortaya çıktı.

İfşa dönemine giriyoruz devlet yöneticileri kendi halklarına neler yaptıkları ortaya saçılacaktır. İşte o zaman göreceksiniz gerçek yüzlerini.

Avrupa halk isyanları ile kavrulacak, bunun da kötü tarafı azınlıklar üzerine olması olacaktır. Aman Avrupa’da olan kardeşlerimize dikkat diyelim. Avrupa’da Küreselcilerin hizmetinde olan devlet adamları halklarına yaptıkları kötülüklerden dolayı kendi devletlerinden kaçmak zorunda kalacaklardır. Bulgaristan da AB üyesidir.

Bugüne kadar bildiğimiz tarihi unutacağız gerçek tarih yepyeni bir tarih yazılıyor. Bu tarihi yazan ve başı çeken Büyük Türkiye olacaktır. Bugün bazı kimseler bunu anlamakta güçlük çekseler bile yarın bunlar gerçek olacaktır. Hepimiz bunu göreceğiz yeni birliğin şemsiyesi Büyük Türkiye olacaktır. Bu şemsiyenin altına Avrupa’dan da devletler katılacak eski Osmanlıdan ayrılanları saymaya gerek yok hatta bu sefer Afrika’ya kadar uzanacaktır.

ABD’nin yeni Başkanı Joen Biden’ın adamlarından (uşaklarından) korkmayınız onların dönemi kapandı artık.

Dünya yönetimi yeniden Türk gençlerine emanet ediliyor bu fırsatı iyi değerlendiriniz. Üretim ve eğitim reformları önümüzde çok yakında geliyor. Hayalleri olan gençleri yenidünya sizleri bekliyor. Hayal ediniz hayal etmek para istemez büyük hayaller ediniz ki, dünyada büyük olasınız. Türk gençleri sizler yaratıcı olunuz birleşin birlikte markalar oluşturunuz. Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener.

Önümüzde 2022 yılı ifşa dönemi olacak ve tüm gerçekler ortaya çıkacaktır önümüzde çok iyi günler sizleri bekliyor olacak. Türkiye Cumhuriyeti Devletine güveniniz gelecekte iyi günler sizin olacak buna inanın. TÜRK ASRI BAŞLIYOR HAZIR OLUNUZ.

Demokrasiyi, milli devletleri yaşatamayanların dönemi kapanıyor. İnsanlar tarihin en huzurlu, rahat, güvenli ve en iyi yaşadıkları çağlarına geri dönmek isteyeceklerdir. Dünya o yılları Türklerin hükmettiği dönemlerinde yaşamışlardır. İsteyen Buyursunlar! Yeni kapılar açılıyor.

XXI. yy. Türkün yüzyılı olacaktır, buna alışsalar iyi olur.

Bu yıl üretim ve eğitimle ayağı kalkacaktır. Herkesin bir hesabı varsa Allah’ın hesabı tutar derler bizde. Bu yıl konuştukları gibi kötü bir yıl değil Türkiye Cumhuriyeti için bu yıl bolluk bereket ve rahmetli bir yıl olacaktır korkulardan kurtulun. Bizim Millet olarak kaderimiz bu, biz zalimlere karşı gelir dünyaya diz çöktürür ve dünya lideri oluruz. Tekrar dünyada hak ettimiz yeri alacağız. Buna inanın bu kaçınılmaz.

Atalarımızın unutulmuş bir sözü ile bitirmek isteriz.

Gerçek güneşten parlaktır, gerçek büzülmez, hakikat çürümez. Unutmayınız bizler Türk’üz biz gönül köprüleri kuruyoruz. Bizler gönülden gönülle, kalpten-kalplere, vijdan ve merhamet dolusu bir gençlik geliyor. Büyük bir dünya Türkleri bekliyor. Kalın sağlıcakla…

Ey Türk gençleri yenidünyayı yönetmeye hazır olunuz…

Reklamlar