nedim birinci Dr.Nedim BİRİNCİ                                              

Başkanımızın Yazısının orjinali isteyenlere duyurulur http://www.bghaber.org/bghaber/halk-sehit-onlar-gazi/ 

Konu; Durmuş ARDA’nın yazısına cevap hakkımız doğdu.

Durmuş Arda Beyin “Halk Şehit, Onlar Kahraman” yazımıza tepkileri bize cevap hakkı doğurdu.

Öncelikle şu bilinmelidir. Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK ve Genel Başkanıdır Bücür Rafet değil, Genel Başkanımızın adı Rafet Ulutürk’tür. BGSAM – Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi onun gayretleri ve onun yönetiminde kuruldu. BULTÜRK – “bghaber.org”, “bgbulturk.net” gibi elektronik güncel haber siteleri ile birlikte “Bulgaristan Türklerinin Sesi” gazetesinin de tüm haklarına sahiptir.

Bu yayınların amacı Bulgaristanlı Müslüman Türklerin ve Türkiye’de yaşayan tüm soydaşlarımızın, Bulgaristan tarihi, siyaseti, kültürü, edebiyatı, sanatı, etnik azınlık sorunları vb. ile ilgilenenleri bulmak, onların gönüllerine girmek, doğru bilgilendirmek ve yepyeni bir dünya görüşü ile hepsinin zihinlerini doğru yönde tamamen değiştirmektir.

Başka bir değişle, teslim olmuş, pes olmuş beyinlere yeni algılama motoru takmak ve düşman bildiklerimizin oyunlarını suya düşürerek, bizim kuracağımız yeni oyunlarla kaderimizi toptan değiştirmektir.

Bu konu çok uzundur, araçları, yöntemleri, yaklaşım, üslup ve kanalları vardır, biz bunlara şimdi değil, başka zaman başka bir fırsatta belki de yine cevap hakkımızı kullanarak değiniriz.

BULTÜRK ve BGSAM kendini halkımızdan hiçbir zaman saklamamış, toplantılar, uluslararası görüşmeler, basın toplantısı, açık oturum ve sempozyumlar düzenlemiş, tartışmış, eleştirilmiş, dışarıdan da fikir kabul etmiş, kendini sürekli yenileyerek, geliştirerek hedeflerine ulaşmaya çalışmıştır. Halkımızın temel dokusundan geldiğimize ve bu temel doku öz ve renginin yıkamakla ya da üzerine basmakla değişmediğine, değişmeyeceğine inanıyoruz.

BULTÜRK ve BGSAM’ın temel amaçları şunlardır:

Bulgaristan’da yaşayan kardeşlerimize hem de son 89 göçünden sonra artık sayıları 1 milyona yaklaşan Türkiye’deki göçmen soydaşlarımıza Bulgaristan’ı olduğu kadar Türkiyeyi; Türkiye Cumhuriyeti kuruluş, mücadeleleri,  tarih ve siyasetini; Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, onun hayatını, kavgalarını, önderlik ettiği milli kurtuluş savaşımızı, kurduğu cumhuriyeti ve demokrasi düzenini, dünya görüşünü; Türk halkını, onun din, dil, ahlak, kültür ve medeniyetlerini, Türk milli kimliğini, Türk milletinin bütünlüğünü vb anlatmak istiyoruz. Bu konularda Bulgaristan okullarında ve siyasi baskılar altında insanlarımızın kafasına kör enser gibi çakılmış eski, küflü, zehirli, ayrımcı, düşmanca görüşleri söküp yerine insan kardeşliği ve yaratıcılığı aşılamaktır. Daha kısa bir ifadeyle, Bulgaristan Türklerinde Türk kimliği yaratmak ve onu geliştirerek yüceltmektir. Bu yıllarda Bulgaristan Türklerinin başına düşen gölgeyi bile bizim başımıza düşmüş olarak kabul etti, her birinizin sızısı bizim sızımız, sevinciniz bizim mutluluğumuz oldu.

Dünya siyaseti, jeopolitikte olup biten her şey de ilgi alanımıza ve konularımıza girdi..

Bu ödevlerimizi gerçekleştirebilmek için, 70 yıldan beri evlerine Türkçe kitap girmeyen kardeşlerimizle bilgisayar ortamında, BULTÜRK Gazetemizle, sanal yaklaşımla ulaşmak, anadilimizi öğrenmelerine yeni yöntemlerle yardımcı olmak, eksik olan bilgilerini tamamlamak, ilgisi olana yeni bilgiler sunmak, dünya penceresi açmak, ortak çıkarlarımızla, barış ve güvenlik ortamında kilitlemektir.

Bu güzel dünyaya açılan kapılarımızın, halk yaratıcılığımız, sanatımız, doğuştan olan bilgeliğimizi, doğruyu doğru duyumsayarak birleşip kardeşleşmemizdir.

İnsanlarımızın cesaretine su verip gururunun yeni doruklarda buluşması, hainlikleri açıklayarak lanetlenmesini sağlamak, Bulgaristan Müslüman Türklerinin neo-liberalizm gibi yeni köleleştirici dünya görüşlerinden uzak kalmasını sağlayarak, hoşgörüye, Türk ahlakına dayanan buluşmada kardeşlik ve dostlukları beslemek, arayıp bulduğumuz, paylaşarak yaydığımız en güzel erdemlerdir.

Artık yalnız değiliz.

Okurlarımız binlercedir, paralel yayın merkezlerinden de bereket ve rahmet yağıyor. Bulgaristan Türklerinin tarihi yazıldı. Bulgaristan Türklerinin kültürü işlendi. Sofya, Filibe, Kırcaali, Kazanlık, Razgrat, Ruse, Şumen, Burgaz ve başka birçok şehrimizde arı kovanı gibi çalışan derneklerimiz, sanat topluluklarımız kuruldu, halk sanatımızın dokusuna ve atkısına düşen tozlar temizlendi, bağlamalarımızın telleri ayarlı çalıyor, kızlarımız sahneleri dolduruyor.

Halkımıza 26 yılda alabildiğimiz yolun yeterli olmadığını açıklarken HÖH-DPS sözde türk partisi ve KGB ve DS tarafından kafası ihanet duvarına mıhlanmış Ahmet Doğan ve bazı çıkarcı arkadaşlarının hayat yolunu, gizli polis dosyalarını, çarpık ideoloji ve siyasetlere satılmışlıklarını, dayattıkları “Bulgar Etnik Modeli” nin köleleştirici ve kimliğimizi yok etmeyi hedefleyen bir sahtekârlık olduğunu açıkladık. Ayrıca bunu çürüttük! Çöpe attık. Soydaşlarımıza da seçimlerde bir “oy kuluçkası” olarak bakıldığını ortaya koyduk.

Kendi tohumlarımızdan, kendi köklerimizden Türk Müslüman Kimliğimizle yeniden uyanıp doğmamız gerektiğine değindik, uyardık, bunları art arda çok vurguladık.

Bulgaristan siyasetinin de çok partili, çok kültürlü, aynı medeniyette buluşan bir yapılanmaya gerek duyduğunu, bunu yapmazsak Avrupa Birliği’nin anlamsızlığını, tüm insan haklarına saygı duyulmadan ve eşit haklı ve kültürel farklılıkları yasallaşmış bir ortak gelecek kurmadan ileri adım atılamayacağını anlattık ve anlatıyoruz.

Bu davada Türkiye Cumhuriyetinin devlet ve siyasetinin rolünü açarken, Büyük Türkiye’nin etki alanında bulunduğumuza ışık getirdik, ortak tarihi olan insan ve toplulukların ortak gelecekte buluşmalarının yasallığına ışık taşıdık.

Bunları yıllarca işlerken, Bulgaristan’ın çok yoksullaştığını, işsizliğin diz boyu olduğunu, eğitim ve sağlık kurumlarının çöktüğünü, modern teknolojilerle sanayileşme yatırımları çekilemediğini, genç neslin vatanı terk ettiğini, sığınmacılar istilası tehlikesinden doğan bir gerginlik yaşandığını, eski Bulgar haydutlarının torunlarının günümüzde motorlu çeteler oluşturduğu, karma bölgelerde dolaştıklarını, halka kan kusturmak istediklerini, aşırı milliyetçiliğin örgütleştiğini, meclise girdiğini, hükümete tırmandığını ve saldırılarına süreklilik kazandırdığını. Osmanlıdan kalan kültürel ve mimari mirasımızı geri alamadığımızı, onarmamıza ve çalıştırmamıza engeller yaratıldığını defalarca yazdık ve hala anlatmaya devam ediyoruz.

Bunlar,  bizim 2003’ten beri işlediğimiz konulardan sadece bir demettir.

Yazdığımız yazıları, konferanslara sunduğumuz konuşmaları vb 12 cilde topladık, bastık, yakında piyasaya süreceğiz. Demek istediğim şudur, biz hep açık oynadık. En önemlisi de Bulgarisan’da kimsenin düşünmediğini biz yapıyoruz, Biz Oyun kurduk. Yol açtık, Yol aldık! Tüm bu çalışmalarımız büyük bir davaya Türk-İslam alemine hizmettir. Bulgaristan Türklerinin bilinçli refah ve mutluluk içinde, Türk halkıyla birlikte olmasını sağlamaktır. Biz bu iş için hiçbir kurum, makam ve devletten ödenek almadan yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. Biz bu işi inandığımız için, dertli olduğumuz için, en önemlisi de Türk ve Müslüman olduğumuz için yapıyoruz. Hiç kimseye de bağlılığımız yoktur tek bağlılığımız Milletimize ve kutlu davamıza olan aidiyetimizdir. Allah döktüğümüz her damla alın terini altın etti, halkımıza iletti…

Şimdi gelelim Başkanımız Rafet’in bücürlüğüne

Sayın Durmuş Arda!  Adın üstünde, sen anadan doğma yerinde durmuş bir adamsın. İleri gitmek ve dünyayı devamlı yeni kıstaslarla özümsemek için hareketlenmek gerek. Hareketlenememişsin, olabilir. Bizim yerinde sayan insanlara hitabımız “taş kafa”dır. Hani üstü mıh tutmuş, durduğu yerde duran taşlar vardır ya, onları düşünerek söyleriz tabii.

Sana takmadık bu lakabı, ama istersen üstüne çekebilirsin, alınırsan benimsemişimdir, demektir. İnsanlar kendi takma atlarına laiktir. Lütfen onun burnunla, bunun saçınla, ötekinin keçi sakalı yada körlüğüyle uğraşmaktan vazgeçiniz, çünkü hepimiz Allah evladıyız ve ayıptır. Bir de eli kalem tutan bir gençler olarak ortada dağ kadar büyük bir hainlik var, HÖH hainlik kazanı kaynatıyor, milli kimliğimize, haklarımıza ve özgürlüklerimize ihanet edilmiş, halkımızın ruhu eşek pazarında satılıyor, kalemlerimizle oyacaksak orasını oyalım.

Bizim DOST partisi üstüne yazıp çizdiklerimizin özünde, HÖH mayasıyla yeni ve farklı bir dünya görüşlü bir siyasi parti tutmaz, anlamındadır. Sen annenin sana, “Durmuşum şu mayayı değiştirelim, git komşudan birazcık maya iste!” dediğini hiç hatırlamıyor musun?

İşte budur bizim uyarılarımızın özünde olan.

A.Doğan’ın yeni liberalizmine NATO-culuk kattınız, ya kardeşim, şunu anlayın, NATO-nun dedesi yeni-liberallerdir, kızına sevdalandınız da, nenesini dedesini neden sorgulamıyorsunuz. Yoksa çok mu kirlendiniz de, hamam ve tas önemli değil, gelsin eski tellak sırtımı ovalasın mı diyorsunuz?

Adama yaptığı işlere göre değer verelim. Konuşmak yazmak önemli tabi ki, amma bir de ne yaptığınız hangi yoldan yürüyorsunuz daha önemlidir. Amerikan Büyükelçisine nedir bu iltifat???

Eski kuyuda yeni su bulamazsınız!

Size söylenenlerin özü budur, nasıl isterseniz öyle de anlayabilirsiniz. Bu fikirlerimiz sizi rahatsız ettiğine göre, sizde de bir şeyler var diye düşünmeye şevketti bizi.

Seni çok iyi tanırım evli olduğun halde Bulgaristan’da üniversite yurdunun (studentsko obştejitie) önünde kız peşinde koşarak nasıl bir kafe içerim düşüncesinde aval aval gezerken. Başkanımız Rafet ULUTÜRK dediğin kişi, Türk dilinde Türklüğün geçmişi ile geleceğini bütünleştiren, Türk Dünyasını kocaman bir yumakta bütünleştiren göz kamaştıran siyasi-idesel külliyat yarattı. Bu gün de Türk Halkları Kongresinin dönem Başkanlığı kendisine verildi. Ama pek bu sıfatı da kullanmaz gerek duymaz, çünkü bu işler gönül işidir. Her geçen gün değişen dünya şartlarına uyum sağlamak için insanlar kendilerini yetiştirmek ve geliştirmek zorundadır. Tarihin süzgecinden geçirerek bu gelişmeleri ve insan zekâsının tekâmülünü incelediğimizde karşımıza çıkan en önemli nokta “İnsanoğlunun gönüllü olarak yaptığı her işte, azmi ile her soruna çözüm bulduğu, kalbiyle inandığı her fikri fiili durumu sonuçlandırmakta elinden geleni yaptığı” gerçeğidir.

İstanbul/Bayrampaşa /Yıldırım’da ofisimize bir uğrayınız, kitaplarımızı, bayrağımızı, albümlerimizi, plaketlerimizi, planlarımızı size de hediye edelim, tanışınız ve tartışalım. Biz tartışmaya açığız. Hayatında ilk defa bir uluslararası bizim yaptığımız sempozyuma gelmiştiniz İstanbul’da yanlış hatırlamıyorsam Bulturk’te sempozyuma katılımcı olarak size de bir plaket vermiştik. Sizleri iyi ağırladık sanırım?

Sizi gocunduran “Halk Şehit, Onlar Kahraman!” yazımız, parmaktan emme bir yazı değildir. Bu yazıda sizin isminizin ve soyadınızın geçmediğini altını çizerek belirtmek isterim. Ama siz, 15 Temmuz trajedisinden sonra Türkiye konusunda birdenbire pasifleşen ve haklı olarak eleştiri ateşine alınan DOST tayfasından biri olarak, sözde “kahramanlar” saflarında yer almak istiyorsanız, biz hayatın şu kuralını değiştiremeyiz: Düşenlerle düşülür, kalkanlarla kalkılır. Biz DOST-cularla düşmek istemiyoruz. Bir sözde gazeteci sıfatıyla siz, bizim bu tohum çıkmaz dediklerimizin yanında yer almak istiyorsanız, toprakta kalmayı ve çürümeyi seçmişsin demektir ve yapılacak hiçbir şey yoktur o sizin kararınız.

Bir defa ortada işitilen bir davul sesi var.

Ara sıra “dum dum” diye vuruyor tokmak. Halı mı silkili yor, dibekte keşkek mi dövülüyor belli değil. Her şeyin bir adı sapı olur. Halk artık aldatılamaz. Çünkü halk eski halk değil dünya eski dünya değil, evet halk aldatılamaz! Halka yalan söylenemez, çünkü son hesapta halkın gözünden hiçbir şey kaçmaz. Şimdiye kadar kaçmamıştır. Bulgaristanlı Türkler sanıldığından çok derindir.

Şimdi siz ne diyorsunuz!?

Vay şunlara bak be! Biz 16 Temmuz sabahı saat 04.30’da Türkiye’deki darbe denemesiyle ilgili “baş sağlığı mesajı gönderdik!” ama bak işte, kötülükten başka bir şey görmediklerinden bizi kötülediler, falan filan. Sizin gizli işlerinize kimin adı erdi ki? Geçmişiniz ortada! Sayın yerinde durmuş, balkona oturmuş, çay içen kardeşim, geçmişimizin derinliğini ve geleceğimizin ufkunu görebilmen için halkımızın çektiği çileyi tartan kantarın topuzunu hiç gördün mü sen!?

Ya kardeşim yerinde Durmuş. Her gün Lütvi Mestan’ın secdeye duruşunu, tuvalete gidişini, sakal tıraşını, vurduğu kurt yavrularını, kumru ve bıldırcınları dünyayla paylaşıyorsun da, sözde gönderdiğiniz o bildiriyi neden paylaşmadınız?

Yoksa gizli yazıp çizmek eski bir alışkanlığınız mıdır?!

Dost kötü günde belli olur derler. İşitilseydi, halka sunulsaydı, herkes öğrenir, ferahlar, şu DOST dediklerin var ya, hakikatten de iş umutlu, bizim atasözlerimizde “Kendi kendine ettiini adem… Bir yere gelse idemez alem…”, Bir de “Adam olacak çocuk bokundan belli olur” der. 

Ne yazık ki diyemedik, çünkü köstebek dediğin güneş görse körleşir ve hemen ölür; ışık kelebeği dediğin lamba görse kendini yakar ve yere düşer.

Siz de dosyalar içinde kaybolmuş hamam böceği gibisinin yaptığınız tüm işler gizli saklı, sanki sır küpüsünüz, Sayın R.T.Erdoğan’a gönderdiğiniz telgrafı bile halkımızdan gizliyorsunuz! Oysa bu telgraf halkımız adına gönderilmedi mi? Hala halkla dalga mı geçiyorsunuz.

Yerinde Durmuş kardeşim, senin savunduğun ve sofrasına oturmak için can attığın L. Mestan adlı arkadaş, 18 yıldan beri Bulgaristan parlamentosundadır, yani 1998’den beri meclis büfesinde köfte kemiriyor. İşte diyorum R.Ulutürk’ün derlediği 12 cilt eser. Lütfü Bey ne yaptı göster!? İşte diyorum R.Ulutürk’ün düzenlediği 50’den fazla ulusal ve uluslar arası Bulgaristan Türkleri ve sorunları konferansı! Gösterin, 18 yılda L.Mestan tarafından çağrılmış bir forum var mı?! Bulgaristan Türklerini 25 yıldır tüm Türk Dünyasında temsil eden yine R.ULUTÜRK. Şu 2016 başında Sofya’da başkasının parasıyla yapılan “Grand Hotel Sofya” ve “NDK” buluşmalarını saymıyorum, çünkü onlar bir zorlamaydı. Ortak Türk Ruhunun buluşması, diriliş ve şahlanışı olan 5-6 milyonluk İstanbul “Yeni Kapı” tüm dünya Türkleri Forumuna katılmayışınızı bir türlü anlayamadık. Özel uçak mı beklediniz?! Evet, orada Bulgaristan Türkleri bayrağı ile birlikte varlardı kim yine BULTÜRK daha yazalım mı yetmediyse devam edebiliriz.

Bak, yerinde Durmuş kardeşim, “zorla güzellik olmaz!” diyenler zorla siyasetçi yetişmez demek istemişler, uzatmak istemiyorum, yerinde dururken düşünmeye başla, belki aklına bir şeyler eser. Tüyo vereyim isterse, tüm dereler aynı ırmakta buluşmaz, belki sizin dereniz akmadan kurumuştur, bir baksan iyi olur!?

Ha, şunu da ilave etmek istiyorum. Bulgaristan Türkleri, Bulgaristanlı Müslüman Türkler gibi kavramlar BULTÜRK ve BGSAM yayınlarında doğru olarak kullanılmaktadır yanlış olan sizin kullandığınız ”Bulgar Türkleri” dir. Bir de Türkçemizde “ihanet” değimi var, çok anlamlıdır. Bakıyorum yazılarınıza almıyorsunuz, tümcelere örmeye başlasanız iyi olur, çünkü bizim çorap söküğünün her ilmeğinde ihanet kokusu var.

Yoksa beni bu işe karıştırmayın, herkes kendi sırtını kendisi kaşısın mı demek isteyeceksiniz. Düşünme hakkı sizindir. Ortak adımızın önüne Bulgaristan değil, “Bulgar” takan sizler, yazılarınızda o eleştirdiğiniz komunistler ve başkalarının eski kazanında kaynıyorsunuz. Yerinde Durmuş kardeşim, unutma lütfen, bu dünyada arasanda bulamayacaksın çünkü “akıl pazarı” yoktur. Akıl dediğin bir insanda ya “olan” ya da “olmayan” bir şeydir. Para ile satın alınmaz! Paranın geçmediği yerleri de öğrenmeniz iyi olur. Sokma akıldan akıl olmaz! Çekinme, yaz gitsin. Taş atana çamur sıçraması normaldir. Bizden gelenin kuru temizlikçiden olduğuna sertifikamız var.

Sen yaz, biz cevap hakkımızı kullanırız.

Okuduğun için teşekkür ederim. Aramızda sana da yer var. Çekinme İstanbul’a gel otelın yemeğin hazır telefon aç, yaz, itiraz et, dağ rüzgârdan korkmaz, kardan ise hiç. Bizi böyle gündeme getirdiğin için Sağ ol!

 

Reklamlar