BGSAM

 

Biz Bulgaristanlı Türkler, Trakya, Balkan ve Rumelili soydaşlar Türk milletinde Cumhuriyet sevdasının mayalandığı topraklardan geldik. O diyar Mustafa Kemal’in, Mehmet Akif Ersoy’un vatanı, Türklük ceninin, tohumunun çatladığı yerdir. İnsanları bir davaya can feda etmek için savaş cephelerine toplayan büyük ülkülerdir. Geçen yüzyılın başlarında Türklüğün ülküsü cumhuriyet’ti. Cumhuriyetle olumsuzlanan Padişahlıktan ve imparatorluktan Türk milli devleti ve demokrasi doğdu. Demokratik Türkiye’nin büyük edinimlerinden biri de Cumhuriyet Halk Partisi’dir (CHP).

Biz Bulgaristanlı Türkler 136 yıldan beri Türkiye’ye, Cumhuriyete, demokrasiye, Türklüğün Cumhuriyet bayrağı altına göç değil, akın ediyoruz. Türkiye halkıyla kaynaşmaya geldik. Atatürk kurduğu için, Atatürk’ün sevdası olduğu için Cumhuriyet Halk Partisini neredeyse bir asır boyu gönülden destekledik, oyumuzu verdik, beklenti içinde yaşadık.

Ne yazık ki, CHP demokrasi sınırlarını dar tuttu, ulusçuluk çemberinden çıkamadı. 65 yıl önce kendisinin de katılmayı kabul ettiği çoğulcu demokrasi koşullarında olduğu gibi, 1974’te başlattığı “ortanın solu” atılımına rağmen, hep kendi kabuğunun içinde kaldı.

7 Haziran 2015 genel seçimleri önündeyiz. Bu seçimlerin büyük özelliği, Türkiye Cumhuriyeti’nin yarınları açısından halkoylaması niteliği kazanmış olmasındadır. Biz Bulgaristanlı Türkler, Türkiye kamuoyu ve demokratik dünya bir bekleyiş içine düştü: Sorun şudur: Seçim sonuçları demokratik cumhuriyetin daha ileri gelişmesi ufkunu açacak mı yoksa cumhuriyeti kendi içine kilitleyecek mi?

Bu yüzleşme içinde CHP gelenekselleşen tutuculuğunu aşamıyor; Çoğulculuğun, çok kültürlülüğün, Osmanlıdan kopan 44 devlet vatandaşlarının hepsine ANAVATAN olma Türkiye gerçeğinin özünde gizlediği büyüklüğü algılayıp yeniçağın, farklılıkların demedi olmak isteyen, yeni uygarlığı kucaklamakta zorluk çekiyor.

Türkiye toplumunun özgün koşullarında 2002’den beri yenileşme seline yön veren Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile zıtlaşan zihniyetin temsilcilerini Atatürk’le anlatıyoruz:

Atatürk’ün kapısından eksik olmayanlar yakınıyorlar:

Efendim, filanca çok sert konuşuyor, memlekete zarar verecek, Anayasayı değiştirecek, cumhuriyeti yıkacak, yolunun kesilmesi, partisinin kapatılması, durdurulması lazım.”

Atatürk’ün cevabı:

Onlara dokunmayınız!”

Israr ediyorlar:

Çok sıkıntı yaratıyorlar, bize büyük engeller çıkarıyorlar. Geleceğimizi karartıyorlar.”

Cevabı şudur ölümsüz Atatürk’ün:

Namusludur. Dokunamayız. Elle tutulur, gözle görülür bir yanlışlığı yoktur.”

Ve şikayetleri bitmeyenler bir gün diyor ki:

Bize çok zarar veriyorlar. İstediklerini yapabildiklerinde, bizim güneşimiz söner. Bıçak kemiğe dayandı.”

Kükrüyor büyük Önder:

Kimseyi bertaraf edemeyiz. Yeni yönetim biçimine katlanacağız, çünkü namuslu adamlar. Onları kişi ve parti olarak bertaraf ettiğimizde, yerine hem muhalif hem de namussuz birileri gelirse ne yapacaksınız.”

İşte Mustafa Kemalin bugünkü Türkiye gerçekliği konusundaki görüşleri bunlardır.

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)  Cumhuriyet Halk Partisini dalından koparıp sepete koyarak, cumhuriyet ağıcında CHP zihniyetinin daha büyük ve daha leziz bir meyve veremeyeceğine halkı ikna ederek iktidar oldu. AKP sandıktan hileyle çıkmadı. AKP Türk toplumunun istediği yenileşmenin simgesidir. Türkiye Cumhuriyetini dünyanın seçkin devletleri kulübüne, en gelişmiş ekonomileri arasına, Birleşmiş Milletler Teşkilatı nezdinde daha güvenli yenidünya barış sistemi isteyenlerin başına geçirdi. 300 yıldan beri yalnız emperyalist devletlerin lüksünde bulunan hammadde ve enerji kaynaklarının yeniden yapılandırılmasında ve adil dağıtım ağının kurulmasında Türkiye, sonuç belirleyici rol üstlendi. İran gibi eski uygarlıkların hammadde dış satımının % 80’nını Türkiye’ye yöneldi. “Güney Akım”, “Mavi Akım”, NABUKO ve TANAS gibi doğal gaz ve petrol boru hatları Türkiye’de toplandı. Türkiye artık Avrupa Birliği’nin de olmazsa olmazı duruma geldi. İki atom elektrik santralini birden inşa ederek enerji devrimi gerçekleştirmeye sınanan AKP iktidarıdır. Bu dev atılım dahilinde, Avrupa ve Asya kıtalarını üçüncü Boğaz Köprüsü ve su altı tüp demiryolu ve karayolu geçitleriyle birleştirmekle de yetinmeyerek, Avrupa’nın en büyük hava limanını ve Kara Deniz ile Marmara’yı ikinci bir boğaz geçidiyle bağlamayı da tasarlayıp işleme koydu.

Bu dev atılımı yöneten, tarihimizin cumhuriyet katını bir kat daha çıkan Cumhuriyet Türkiye’sinin Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra yetiştirdiği dev lideri Sayın Cumhurbaşkanımız R. Tayyib ERDOĞAN’dır.

Bu bakıma hiç kimse, bu arada CHP,  erişemediğine “mundar,”  tutamadığı dala “kırık” demesin. Tabii ki, dün bugünün ardında kaldı, bugünün de yarının ardında kalmak zorundadır. 7 Haziran 2015 seçimlerinde kullanılacak her oy, bir halkoylaması niteliğindedir derken, tam bunu kastettim. Cumhuriyetimizle gelen tek partili sistemin çok partili sistemle değiştiği gibi, anayasal devlet düzenimizin de, meclis kargaşasını aşarak önce Yarı Başkanlık, devamında da BAŞKANLIK yönetimine açılması doğal ve yasaldır. 16 devlet kurmuş olan Türk ırkı, kendi yönetim biçimini en sağlıklı ve uygun belirleme zekâsına ve olgunluğuna ulaşmış ulus ve halkların en önündedir. Bu bakıma 7 Haziran’da yapacağımız doğru seçim, önce şu bizden olan, özümüzden ayrılıp yeniden biçimlenen ve her adımımızı dikkatle izleyen 44 kardeş devletimiz için örnek teşkil edecek vazıyettedir. İmparatorluktan soyulurken giydiğimiz gömlek XXI asır Türkiye’sine dar gelmeye başladı, yeni kıyafetimizi kendimiz kesip biçme hürriyeti 7 Haziran 2015 tarihinde hepimize tanınacak. Demokraside biçen de diken de halktır. Halkın iradesi kullandığı oydur. İster Başkanlık sistemi yolunu açar. İstemese kendine CHP-prangası takar. Bu sorun, oy kullanacak halkın acil çözüm bekleyen başat sorunudur.

Türkiye’ye değişik zamanda gelen ve yerleşen Bulgaristanlı Türkler 7 Haziran seçimleri konusunda Yeni CHP partisinin sorunlu doğduğunu, yeni çağın dayattığı dev sorunlara çözüm getirecek durumda olmadığını algıladı ve kararını verdi.  BULTÜRK Derneğimiz başta olmak üzere İstanbul, Bursa, Ankara, Balıkesir, İzmir, İzmit, Tekirdağ, Lüleburgaz, Çorlu ve diğer yerleşim merkezlerinde yapılan toplantı ve görüşmelerimizde yeni Türkiye Çınarı’nın Başkanlık sistemi olacağını ve büyük önderimizin de Sayın R. Tayyib ERDOĞAN kişiliğinde simgelendiği inancı hakim oldu.

Soydaşlarımız bu defa oylarını topluca AKP adaylarına vererek, aynı zamanda Yeni CHP zihniyeti olarak ortaya çıkan aslında zamanını doğmadan yaşamış dünya görüşünü de ret etmiş olacaktır.

Türkiye’de yetmiş iki soydan kardeşlerimiz içinde kendi özgün kimliğimizle yerimizi almamız ve benliğimizi koruyup geliştirerek bütünleşmemiz ancak Başkanlık sisteminin getireceği anayasal haklar ve hürriyetlerle, yeni adalet anlayışıyla la sağlanabileceğine inanmış bulunuyoruz.

Ancak geleceği görebilen ve geninde taşıyanlar seçim kazanır.

Reklamlar