Aysu AKBAŞ
23-24 Mayıs Ayaklanmasının Sessiz Çığlığı
Unutulmayan Bir Tarih
Bulgaristan’ın Razgrat iline bağlı Ezerçe köyü, 23-24 Mayıs günlerinde her yıl olduğu gibi yine bir anma programına sahne oldu. Ancak bu anma, yalnızca bir hatırlama değil; geçmişte yaşanan büyük bir acının, bastırılmış bir çığlığın, hesap sorulamamış bir adalet arayışının sembolüdür. 1989 yılında Türklere uygulanan asimilasyon politikalarına karşı halkın ayaklandığı bu topraklar, hâlâ hakikatin peşinde. Fakat yıllar geçse de değişmeyen bir gerçek var: Ölenlere “şehit” dedik ama sorumlulara ceza yok, mahkeme yok, hatta sorgulama bile yok.
Olayın Arka Planı
1980’li yıllarda Bulgaristan’da uygulanan “Yeniden Doğuş Süreci” adı altındaki asimilasyon politikası, Türk kimliğini silmeyi hedefliyordu. Türk isimleri zorla değiştiriliyor, camiler kapatılıyor, Türkçe konuşmak suç sayılıyordu. Ezerçe köyü de bu baskı döneminin merkezlerinden biri oldu. Ancak 23-24 Mayıs 1989’da bu küçük köy, büyük bir direnişin sesi oldu. Kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden halk sokaklara döküldü. Onurlu bir duruş sergilendi. Ne var ki, bu direniş kanla bastırıldı.
Anmaların Gerçek Değeri
Her yıl yapılan törenler elbette kıymetlidir. Toplumsal hafızayı diri tutar, genç nesillere tarihi aktarır. Ancak sadece toplanmakla, sadece konuşmakla yetinmek bu davaya ihanetle eşdeğerdir. Çünkü Ezerçe’de ölenler sadece toprağa verilmedi; onların üzerine örtülen toprakla birlikte bir toplumun adalet arayışı da gömülmek istendi.
Bugün anma programları yapılıyor, çelenkler bırakılıyor, konuşmalar ediliyor. Fakat şu soruyu açıkça sormak gerekir: Hangi yetkili bu olayları açıkça kınadı? Hangi mahkeme bu zulmün hesabını sormaya niyetlendi?
Eğer sadece yılda bir kez toplanıp “unutmadık” demekle yetineceksek, zulmü meşrulaştıran sessizliğin bir parçası hâline geliyoruz demektir.
Adaletin Peşinde Gerçek Anma
Gerçek bir anma, sessiz kalmamakla başlar.
Gerçek bir anma, belge toplamaktır.
Gerçek bir anma, dava açmaktır.
Gerçek bir anma, uluslararası kamuoyuna başvurmaktır.
Gerçek bir anma, gerçeği haykırmak ve bunu sistemli bir mücadeleye dönüştürmektir.
Eğer her yıl sadece çiçek bırakmakla yetineceksek, Ezerçe’nin acısını ölümsüzleştirmek değil, onu sessizliğe gömmek olur niyetimiz. Oysa bu halk, susmadığı için tarih yazdı. Şimdi bize düşen, o tarihi korumak ve adaleti yaşatmaktır.
Öneriler
1. Ezerçe Ayaklanması’nın uluslararası boyutta tanıtımı yapılmalı.
2. Yaşayan tanıkların ifadeleri yazılı ve görsel arşivlerle kayda alınmalı.
3. Bulgaristan’daki insan hakları ihlallerine dair uluslararası raporlar hazırlanmalı.
4. Bu olayın hukuki süreci Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınmalı.
5. Genç kuşaklar için tarihî bilinç oluşturacak eğitim ve belgesel projeleri hazırlanmalı.
Sonuç olarak:
23-24 Mayıs, sadece geçmişin değil; bugünün ve geleceğin de meselesidir.
Ezerçe halkı sadece özgürlük istemedi; onurunu, kimliğini, inancını savundu.
Onların haykırışı, biz sustukça boğuluyor. Şimdi zamanı geldi:
Ezerçe halkı sadece özgürlük istemedi; onurunu, kimliğini, inancını savundu.
Onların haykırışı, biz sustukça boğuluyor. Şimdi zamanı geldi:
Susma! Anla! Hatırla! Ve Adalet için mücadele et…
Reklamlar