Tarih: 13 Ocak 2019
Yazan: Nedim AKIN
Konu:  En zor işlerden biri yaşam tarzınızı değiştirmektir

İşlerin hepsinin altında bir bakış açısı var. Irmağın kenarında uçuşan bir kelebeğe “Burası nasıl, güzel mi?” siye sormuşlar. “Aa! Çok güzel nereye uçsam çiçekler açmış, her yer yeşil, su da masmavi!”  demiş. Bir de sineğe sormuşlar. O da “Çok güzel. Nereye uçsam, her yer bok!” demiş.

Hayat tarzından insanların yaşayış şekli anlaşılır. Gözlerimin önüne usulca akan bir ırmak gelmesini isterim. İt ürür, kervan yürür, su da bildiği gibi akar. Ama öyle mi?

Bulgaristan’da Jivkov’un “dediğim dedik, kestiğim kestik” döneminde yani sirkenin keskin olduğu yıllarda, Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) Merkez Komitesi (MK)  Çingenelerin yaşam tarzını kökten değiştirme kararı almıştı. Arabacı bay Asan ailesine Filibe’nin (Plovdiv)  Yeni Mahalle’sinden (Stolüpenevo) bir panel apartmanın 2. Katından iki artı bir daire vermişlerdi. Bay Asan’a, “uygun mu?” diye soranlara, o “içinde at koştur,” diyordu. Yeni mekâna taşınırken, “Şeker Mahalle” deki kulübeleri ve ahır yıkıldı. Çocuklar ve gelinlerle birlikte atı da 2. kata çıkardı. Hava soğuktu. Petekler takılmış ama kalorifer ısıtmıyordu. Parkeyi söktü. Ocak yaktı. Sobaya atıp yemek yaptılar. At da etrafa pisleyince sanki daire ısınmıştı.

Asan, çocuklar ve at gazetelere manşet oldu. Fotoğrafın altında “Kültürsüz Çingeneler” yazdı. Şu kültür dediğin bakış açısına göre değişen bir şey…

Ellerini kokulu sabunla yıkamakla insan daha kültürlü olmuyor.

Kültürün” tam  ne olduğunu Asan da pek bilemedi. Soranlara “biz bildiğimiz gibi yaşarız” cevabını veriyordu.  İkinci kata çıkıp sokağa yüksekten bakmak, kocaman kanatlı pencereyi açıp daireyi havalandırmak “kültürlü” olmaksa, onunki pek kültürlü sayılmazdı.  Bir süre sonra mektup aldı, belediyeye çağrıldı.

Alt ve üst komşulardan şikâyet gitmişti. Alt komşu tepinme ve kişnemeden uyuyamadığını, üsteki alttan tuhaf bir koku geldiğini, yan komşu da daireye yığılan saman ve ot balyaları tutuşursa apartmanın yanacağını ihbar etmişti. Asan hiçbir şey diyemedi. Kara kara düşündü ve şehir dışında kendi insanlarının arasında bir yere gitsek iyi olacak dedi.

GETTOLAR şehir içindeki evleri ve mahalleri yıkıldıkça kıyı köşede boş arazilere yerleşen ailelerce kuruldu. Yeni mekânda, eski karyolaların küflü yaylarının gıcırtısı ile köpek ve kedi sesleri kimseyi rahatsız etmiyordu. Aileler kabalaştıkça gettolar büyüdü. GETTO kültürü gelişti. Çocukların sümüklü oluşu, köpeklerin havlayışı, kedilerin sıçanlarla dostluğu, evlerin çatılarından gelen çubuk ve çanak anten kabloları ile elektrik ve çamaşır kablolarının birbirine dolaşık lığı kimseyi rahatsız etmiyordu. Evde çalınacak bir şey olmadığından avlu ve dış kapılar açık, duvarlar sıvasız ve boyasızdı. Birbirine eklenen kulübe bölmelerinde tahta ve teneke perdeler aynı küflü çivide sallanıyordu.

Burada GETTO sıcaklığı denen ve anlatılması zor olan hava var. Yüksek konuşan erkekler, sürekli sitem eden kadınlar ve hiç durmadan mızıldanan çocukların yarattığı hava gizemli.

11 Ocak 2019 akşamı Filibe (Plovdiv) şehrinin 40 km kenarında bulunan Voyvodino GETTO çöküntüsünde bu ambiyans yoktu. Evler yıkılmış, harabe karın altına saklanmış, ortada kalan köpekler de kime havlayacaklarını şaşırmıştı.

Aynı günün akşamı 100 gayda eşliğinde ve ülkenin diğer illerinden ufak baş hayvan postu giyinmiş, kafada boynuzlu sığır başı, iri çanlar cangıl cungul gürültülü cemal (kuker) ortamında Plovdiv 2019 Yılı Avrupa Kültür Merkezi ilan edildi. Olayı ışıklandırmak için kurulan kule Nebet Tepe kadar yüksekti. 1000 ampulün birden yanması için 3.5 milyon leva harcanmıştı.

Aynı anda 40 km ötedeki “Voyvodino” köy merkezinde 1912’de Çar Ferdinand ordularının Edirne saldırısında söylediği “Şumi Maritsa” (Meriç Gürültülü Akıyor) marşı bando eşliğinde söylerken köyün Çingene gettosunu yıktıklarından gurur duyuyordu. Polis, jandarma ve komandolar ilk kez bu iş için bir araya gelmişti. Çingene düşmanlığı kanı kabardıkça bardaklara dökülen kırmızı şarap gibi köpürüyordu.

Birbirini övenler arasında en fazla böbürlenen sanki 21. Komando bölüğü komutanı General Dimitır Şivikov’tu. Bu General Afganistan’da görevdeyken, battaniye çaldığı için yargılandığı günden beri kendini böyle hissetmemişti. Gece mitinginde adalet dağıtan, her davanın yüksek yargıcı ve gerçeği söyleyeni benim havasındaydı. Konuştu konuştu ve sanki içindeki zehiri iyice döktü. Öfke ve kinini kustu. Onu dinleyenler kötü Çingeneler adamcağızın fıçıdan şarabını ve kodesten domuzunu çalmışlar diye düşünebilirdi.

Olay hortlama Bulgar basınında yorumlandı. Politika uzmanı Ts. Andreeva, “Borisov hükümetinin aşırı milliyetçilerin kucağından Orduluların kucağına kaydığını” yazdı ve şunların altını çizdi:

“Askeri darbenin ne olduğunu kitaplardan biliyoruz. 1925 ve 1934’te Bulgaristan’da yaşandı.  

Askerlerin devleti ele geçirmek için yaptıkları iştir. Askeri darbeler kanlı olur. Diktatörlükle sonuçlanır. Nedenleri farklı olsa da, hedefte olan hep devleti ele geçirmektir. Apoletler imparatorlar devirmiş, çalıp çırpan rejimlerden hesap sormuş, dini siyasete alet edenlerle hesaplaşmış olsa da, ŞU SON GÜNLERDE OLANA BİR TÜRLÜ ANLAM VEREMEDİM. Bulgar ordu mensupları –komandolar – halkın bir kısmına –Çingenelere – karşı yöneldiler. Bu seyrek rastlanan ve akıl dışı bir yenelim olarak ortaya çıktı.

Şu da var, halkı bastırmak için ordudan yararlanıp şan şöhret aramak tehlikelidir.

Milli sorumluluğun, yurtseverliğin, devletin egemenliğinin en güçlü koruyucusu olma duygularını, böbürlenme bataklığına oturtmak bir o kadar tehlikelidir. Eski generaller, bu işleri bizden başka bilen yok havasına girdiğinde eski politikacılar, mevki ve makam hırsını yenemeyenler aynı duvara toslar. Buraya toplanmalarının sebebi de, Çingene mahallesinde iki gence ana baba düz giden bir komandonun bordür taşı boyuna yatırılıp eşek sudan gelinceye kadar hak ettiğini almasıydı. Aralarından en “iyi” olanın başına gelen yenir yutulur gibi değildi.

“Voyvodino” köyüne toplananlar sözde şiddete karşı başkaldırdı. Küstahlıkları saklı kalacaktı. Dayağın altından çıkana bak. Ordulular, futbol serserileri, aşırı milliyetçiler gövde gösterisi bir oldular. Ayaklandılar. Sözde olan “kendiliğinde yükselen bir sivil protesto” idi. Hiç de öyle olmadığı ortaya çıktı. Önce Savunma Bakanı, (aynı  zamanda Başbakan Yardımcısı) ırkçı söylemle saldırıya geçti, Generallerine emretti. Irkçılığı hortlatıp gece alayları yaptılar. Yumruklar havada, eski kilise bayraklarını salladılar.

Memleket çapında yeni popülist durum ortaya çıktı.
Daha önceki Çingene devlet hesaplaşmaları hatırlatıldı.

Devlet terörüyle yıkılan evler, boşaltılan mahalleler, tutuklamalar birer birer anımsandı.  Trakya’da “Katunitsa,” Batı Rodoplarda “Gırmen,”  Sofya’da “Orlandovtsi” olayları yeniden alkışlandı. O olaylarda yumruk sıkanlar, dalaşa kalkanlar şimdi aynı kanlı kavgayı “Voyvodino” köyünde sahnelemek istedi. Evleri vinçlerle yerle bir edilenler GETTODAN kaçmıştı.

Başkentin “Orlandovtsi” semtinde ise Müslümanların kurmak istediği bir apartmanın alt katı cami olarak kullanılacak diye inşaatı durduranlar da oradaydılar. Bu defa hortlamanın başını çeken Rusofil Bulgar aşırı milliyetçiler oldu. Müslümanlara karşı saldırılarında Ruslar onları hep desteklemişlerdi. Hortlamanın tam da zamanıydı.

Azınlıkları sindirme siyaseti diğer Balkan ülkelerinde de kullanıldı. Makedon meclisinin Makedonya Cumhuriyeti adını  “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” ile değiştirmesi de hortlamaya hazır milliyetçileri kışkırtmak için bir vesileydi.

Rusçular Üsküp meydanlarında kitle mitingleri yaptı. Askeri darbe dediler. Pankartlar yükseltildi. NATO ve Avrupa Birliği’ni dağıtma tertiplerinin son hedefinde bu da vardı. Bu tertipler dizisine Kara Dağ darbe denemesini, Bulgaristan’da ve Fransa’da aşırı milliyetçilere para yardımında bulunulmasını ekleyebiliriz. Hedeflenen güçlü bir Avrupa düşmanlığı kışkırtıp toplumda korku ve şiddet tehlikesi yaymaktı. Sanki 2019’da da olaylar Çingenelerle başladı.

Planda, 5 ay önceden görülebildiği kadarıyla, Bulgaristan’da bir Çingene tehlikesi ateşi yakmak ve 21 Mayısta yapılacak Avrupa parlamentosu seçimlerinde, Müslüman ve azınlık düşmanı, ev yıkıcı  Angel Cambazki, onlardan “sabun yapacağım” diyen faşist Volen Siderov’u ve aşırı milliyetçi, kudurmuş Çingene düşmanı, zavallı Nikolay Barekov’u zorla seçtirip Brüksel’e göndermek var. Oradaki huzuru bozup AB’yi karıştırmak düşünülüyor. Açıklandığına göre, Bulgar faşizminin para kasası, Belgrad’a sığınan kaçak bankacı Vasilev, “Bulgaristan’a faşizmi taşıma çabaları için faşist güçlere” “diplomatik çanta içinde “2,5 milyon Euro” göndermiş. Faşizm bize halktan çalınan paralarla geliyor.

Bu gelişmelerle ulaşılmak istenen nokta Avrupa Birliğini içten dinamitleyerek dağıtmak ve Avrupa milletleri ve devletleri üzerinde Rusya egemenlik etkisini üstün kılmaktır.

2007 yılından beri Bulgaristan’daki Çingene problemini çözmek için AB’den gelen paraları kendi adamlarına kese kese dağıtan iktidar Voyvdino’daki üniformalı hortlamasını destekledi.  Hatta Çingene sorunlarının çok boyutlu ve çok derin olduğunu, hatta yakında patlayacak bir çıbanbaşı oluşturduğunu söyleyenleri alkışladı. Şarap ikram edip kızıştırma işinde 61. Komando bölüğü komutanlarından General Şivikov ve Lübo Ognyanov ön plana çıkarıldı. İhtiyarları sıraya dizip “Bizi Çingenelerden Kurtaran Generalimizin elini öpelim” havaları estirildi.

Halkın bir kısmi ötekine karşı dolduruluyor. Bulgarlarda köle sahibi duygusu yaratılmaya çalışılıyor. Bu planın ucunda Çingeneyi Çingeneye kırdırma vardır.

Biz Türkler bunu isim değiştirme baskı ve terör yıllarında yaşadık.

Halkımız hiçbir şeyi unutmamıştır. Bir NATO bölüğünün etnik olay kışkırtma, ardından mahalle yıkma, azınlıkları yaşadıkları yerlerden kovma ve sindirme işlerinde kullanma ve bu gelişmelerin soruşturulmaması, suçluların cezalandırılmaması, Bulgar suçsuzdur zihniyeti yaratılması” olaylara tamamen farklı yön vermiştir. Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Krasimir Karakaçanov hemen istifa etmelidir.

Trakya köylerinde kızıştırılan ve kışkırtılan ırkçı olaylar Avrupa Komisyonları tarafından incelenmeli ve sorgulanmalıdır. Etnik düşmanlık, ırkçılık ve ötekileştirme siyasi kışkırtan görevlilerin  AB meclisine bir daha gitmesi önlenmeli, ülkemizde huzur sağlanmalıdır. Etnik azınlık topluluklarının hiçbir sorununu çözmek istemeyen iktidar ve ortaklarına bundan sonra el açmak ve oy vermek yok.

Plovdivi Avrupa Kültür şehri ilan etmek hiçbir soruna çözüm değildir…

Okuyunuz ve paylaşınız.

Reklamlar