Rafet ULUTÜRK
Tarih: 10 Temmuz 2021

GENEL DEĞERLENDİRME:

Dönüşemeyen toplumun sancıları

Yarın 11 Temmuz 2021 tarihinde Pazar gün yapılacak Bulgaristan erken genel seçimlerinden ancak Sofya azınlık hükümeti çıkabilir.
Bu hükümet, 3 muhalefet partisinin – “Var, Böyle bir Halk!”, “Demokratik Bulgaristan” ve “Ayağa Kalk Bulgaristan ve Mafya Hükümetten Dışarı koalisyon hareketinin, Türk Partisi Hak ve Özgürlükler Hareketi destekli –  ortak kabinesi olabilir.
Yeni iktidarın gücü büyük ölçüde olmak üzere, ancak dış ülkelerdeki, bu arada Türkiye Cumhuriyetinden gelen oylarla belirlenecektir. Çünkü 4 Nisan olağan ve 11 Temmuz erken genel seçimleri arasındaki 3 ayda, Bulgaristan’da muhalefet hareketi yeni bir boy atmadı ve bir yere kadar ateşi söndü. Tabii uzun bir Covid-19 yasaklı arasından sonra gençlerin yurt dışına mevsimlik işlere çıkması da bu gerilemede büyük rol oynadı.

Daha önce bir yere kadar anlatmaya çalıştığımız üzere, Ortada Büyük Bir Kavga var. Toplum kendi içine kapanmaya itiliyor, dönüşemiyor, her bakıma kilitlenmek zorunda kalabilir.

1990’da başlayan ve bugüne kadar süren Bulgaristan’daki post modern komünist totaliter rejimden arınma süreci, çok uzun süre devam etti, toplum yenilenemedi ve kendi kendine yetebilen gücünü de yitirdi.
Bu arada plansız programsız başlayan ve düzensiz devam eden bu süreç henüz sona ermedi.

1990’larda önce ve sonra bu mücadelenin içinde Bulgaristan toplumunun özünde Bulgarların kendileri yoktu. Devrimci dönüşüm bayrağını Bulgaristan’da Müslüman Türkler kaldırdı. İlk olarak özgürlük, adalet ve demokrasi diyenler oldu. Bulgarlar maalesef bugüne kadar Bulgaristan’da adalet olsun diyemedi.

Son 30 yılda Bulgarlar arasında parçalanmalar toplumsal nimetten pay koparma kavgasıydı.  

2020’de ilk kez bu kavga politikleşti, fakat henüz kendi ideolojik sınırlarını çizemedi. Meclise girecek parlamenterler parti genel başkanlarının 2 dudağının arasında oldukça, değişim süreci her an engellenebilir ve yön de değiştirebilir. Örneklersek 2016’da politik sistem değişikliği için referandum kazanan Slavi Trifonov kitlesi, günümüzde bir hukuksal sorun olan, yolsuzluklarla mücadeleyi ön plana çekti. Hukukun üstünlüğü ve adalet sorunlarını Başsavcı İvan Geşev’in görevden çekilmesine bağladı. 2016’da “politik sistem değişikliği” ön sırada iken, şimdiki sıralamada 7. Yerdedir; “seçim sistemi değişikliği” ise, gündem dışı kaldı.

Bulgaristan İkinci Dünya Savaşından sonra Rusya’nın kucağına esir düştü, şimdi “sen 70 yıl kullandın, ver bir süre de ben idare edeyim misali”, bu gün Birleşik Amerika’nın kucağına veriliyor. Tepki gösteren, ayaklanan, dağa çıkan, yol kesen, hatta küfür eden bile yok.
Politik parti başkanlarının milletvekili, bakan ve başbakan olmak istememelerinin ise, insanların gerçek politikadan değil, kulisler ve dış güçler tarafından rehin alınmış oldukları ve yeni zorlamalardan korktukları şeklinde yorumluyorum.

Eski ile yeni arasındaki ölüm kalım mücadelesi.

Diktatör T. Jivkov’un insan düşmanı, milli birlik ve kalkınma davasına ihanet edenler, halkın menfaatlerini satanlar, emekçi halka çöküş ve felaketler yaşatanlar hala politik sahnededirler.
Ne yazıktır ki, bugünkü politik zirve Bulgar toplumunun devamını bu asi, nizamsız, düzensiz ve namusuz güçlerde görüyor.
Etnik azınlıkları ve bu arada Türkleri ve Pomakları isim ve din değiştirmeye zorlayarak, kimliklerini tarihten ve gelecekten silmeye çalışarak eritip asimile etme – Bulgarlaştırma – zulüm siyaseti yürüten soykırıma uzanan güçlerin düşmanlığı bugün de canlıdır.
Küstahlıktan, alçaklıktan ve yolsuzluklardan beslenen, hatta azınlıklardan genç kızları son dönemde fahişliğe zorlamaktan geçinen bu tutucu, asi, kendini beğenmiş güçlerin arkası hala bugün de güçlü durumdalar.
Seçim önü olaylarında birçok kişinin kendi canına kıyması veya balkonlardan atma nedenleri 21. yüzyıl faşizmiyle gelen öncelikle Burgaz iline yerleşen aşırı milliyetçilik ve ırkçılığın ürünüdür.
Valeri Simyonov, Veselin Mareşiki veya Krasimir Karakaçanov gibi, 19. Yüzyıl kafalı milliyetçilerin bugünkü neo-faşist tavrı, ülkede hele seçim önünde huzur kaçıran, gerginlik yaratan en önemli unsurlardan biridir. Birçok kişi sebepsiz tutuklanma korkusuyla yurdu terk etti. Bulgar aşırı milliyetçi, ırkçı, halk düşmanı faşistlerinin yolu oy satın alarak meclise girmek değil, savcılık tarafından kelepçelenerek mahkeme ve hapsolmalıdır. Ne var ki, şimdiki Başsavcı faşist ve ırkçı-milliyetçileri kollama ve koruma çizgisinden sapmıyor.

2021’de, Bulgaristan’da ana çelişki köhnemiş eski ile hayat hakkı isteyen yeni arasındaki ölüm kalım mücadelesidir. Toplumsal çatlama, ayrılma ve bölünmelerin arasındaki en derin parçalanma 2020 yılında başlayan parçalanmadır. Bu parçalanmada azınlık toplulukları Bulgarlarla aynı kazanda kaynamak istemiyorlar.


2020’de protesto eylemleri şeklinde başlayıp güç toplamış ve 4 Nisan 2021’de 96 milletvekili ile 3 politik subje olarak meclise giren güçler, azınlıklara el uzatmadıkları için yine meclis çoğunluğu sağlayamıyorlar. Bugün nüfusunun % 48’i azınlıklardan oluşan Bulgaristan azınlık toplumlarının etnik ve kültürel kimliğini tanımadan adalet ve demokrasi kapısı açılmaz ve açılamaz.

Bir ay önce Bulgaristan’a deprem yaşatan Birleşik Amerika’nın “Magnitski” yaptırımları Bulgaristan ana çelişkisinin yolsuzluklar olduğuna işaret etse ve somut isimlerle örnekler sunsa da seçim kampanyasında bu kavga iktidar koltuğundan sen kalk ben oturayım şeklinde kızıştı.
Bu çatışmada bugün kazanan güç Cumhurbaşkanı Rumen Radev, kurduğu seçim hükümeti ve halkın % 50 oranında bu hükümetin aldığı sert önlemleri desteklemesidir.
Bu cümleden olmak üzere, Borisov hükümetinin seçim öncesi kendi iş adamlarına ve oy ayarlayan simsarlara 8.6 milyar leva dağıttığı da açıklandı. Bu paralar toplumu karıştırdı. 5-6 milyonluk memleketimizde, 803 bin yurttaşın geçim çizgisinin çok altında, ayda 380 leva (140 Avro) ile yaşamaya çalıştığı biliniyor.
Devlet bütçesinden karşılıksız dağıtılan 8.6 milyar leva bu zavallı emeklilerin ve özürlülerin 2021 yılı tüm gelirine eşittir.
Bu gerçek yolsuzluklarla sarsılanan toplumu baştanbaşa sarsmıştır. En kötüsü de Baş Savcılığın olaya seyirci kalmasıdır.

Bulgaristan’ın Avrupa kıtasının en yoksul ülkesi olduğu gerçeği şu delillerle anlatılıyor:
Bulgar sendikası (KNSB) 2019 yılında ailelerin % 71.3’ü bir kişinin geçinebilmesine gerekli gelirin altında parayla yaşadı.
2020 yılında Devlet İstatistik enstitüsü 1.6 milyon kişinin yoksulluk barajı altında yaşamak zorunda kaldı.
Bulgaristan’da 3 aileden bir yılda 1 hafta tatile gidemiyor ve kışın evini ısıtamıyor. GERB partisi bu erken seçimde de ısınmak için orman kesmeyi GERB’e oy vermeye başladı. “Evrostat” verilerine göre Avrupa kıtasında kışın evini ısıtamayanların başında Bulgaristan vatandaşları geliyor.

Nüfus içinde eşitsizlik açısından durum şöyledir:

AB ülkeleri arasında eşitsizliği en yüksek olan ülke Bulgaristan’dır.
AB’de bu oran genelde % 31 iken Bulgaristan’da % 40.8’dir.
KNCB sendikası verilerine göre, ilkenin zengin kesimi (% 20) yoksul tabakayı oluşturan % 20’de 7.7. defa daha yüksek gelir elde etmektedir.
Borisov seçimler öncesi devlet memurlarının maaşlarına % 30 zam yapmıştır. Seçimlerde önemli rol oynayan öğretmenlerin maaşlarına yapılan zam ise yüzde yüz oranındadır.

Seçim programlarına girmeyen yaşlıların durumu:

Nüfusun en yoksul ve çilekeş kısmı yaşlılardır. Yarısı yalnız, sefalet içinde, sağlık yardımından yoksun yaşayan 1,2 milyon yaşlı emekli var. Bu rakam toplam emeklilerin % 56’sıdır. Huzur evi olmadığından köylerde sürünüyorlar. 2018-2020 yılları arasında 3 600 yaşlı huzur evi kapısında sıra beklemektedir. Tüm emeklilerin maaşları yeniden hesaplanmadıkça bu sorun asla çözülemez.

Bulgar devleti 1989 yılından sonra Türkiye’ye gelen soydaşların sigortalarını ödememiş. Türkiye devleti de 1991 yılına kadar gelenlerin borçlanma üsülü ile halledmiştir. Fakat bu çözüm devletler arası borçlanmayla olmalıdır. Bulgaristan Türkiye’devletine borçlanmalı ve Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan 100 bin civarında vatandaşımız emekli yolu açılmış olacaktır.

Türkiye 1989’dan önce Bulgaristan’da çalışan göçmenlerimizden 48 bin kişiye borçlanma tanımıştır. Fakat 1991 sonrası maacır kâğıdı olmayanlara Bulgaristan Türklerinden emekli maaşı ödemeyi de kabul etmiyor. Bu gibi sıkıntılar da seçim arifesinde problem yaratmıştır. Bulgaristan’dan gelip oy isteyen partililerden veya milletvekili adaylarından hiçbiri bu sorunların çözümünü üslenmiyor.
Biz bu sorunların ancak Bulgaristan Vatandaşlarının Yurtdışı Bakanlığının kurulmasıyla daha kolay çözüleceğine inanıyoruz, fakat o yönde henüz bir adım atılmadı.

Program dışı kalan çocukların durumu.

2020’de Sofya’da 14 anaokulu kurulacaktı fakat bunlardan hiçbirisi açılmadı. Bulgaristan’da her çocuktan biri yoksulluk sınırında yaşıyor. Devletin etnik topluluklardan çocukları çocuk yurtlarında ve okullarda asimile etmekten başka uyguladığı stratejik program yoktur.
Sağlık Bakanlığı hasta çocukların dış ülkelerde tedavi görmesi fonunu kapatmıştır. 2020 yılında AB ülkeleri arasında en yüksek çocuk ölümü Bulgaristan’da idi. 5 yaşını doldurmamış çocuklar arasındaki ölüm oranı diğer AB ülkelerinde % 70 daha yüksektir. Yine geçen sene 8 bin çocuğa mama mutfağa açılamamıştır. Bu rakamlar ürkütücüdür ve Bulgar devletinin genç kuşağa ilgisizliğini kanıtlamaktadır. Yeni savaş araçlarına milyarlar harcayan devlet, kendi vatandaşı olan çocuklarını besleyemiyor.

Seçim programlarına alınmayan sosyal politika:

Burada ana sorun sağlık hizmetleridir. Sorunların derinleştiğine tanık oluyoruz. Bulgaristan sağlık sistemi “Covid-19” saldırısına hazırlıksız yakalandı ve yenik düştü. 2020’de nüfus başı en fazla ölü verdik. Doktor, uzman doktor ve hemşire ve diğer personel yetersizliği kendini gösterdi. Milli kadrolar daha yüksek gelir için ülkeyi terk ediyor. Aşılama konusunda da son yerdeyiz. Sırbistan, Macaristan, Slovenya Rusya’dan, Çin’den aşı alıp soruna çözüm ararken biz Rus düşmanlığı kışkırttık. Ha bu aşının ne kadar faydası olur onu düşünen dahi yok.

Büyük kentler dışında devlet ve belediye hastaneleri kapanırken, devletten beslenen özel hastaneler belirdi. Sağlık kasası, aynı üreticinin ilacını özel hastanelere 7 defa daha yüksek fiyattan ödedi. Amerikan savaş uçaklarına 3 milyar leva ödeyen Borisov hükümeti, Sağlık Bakanlığına 10 yıl boyunca 1 acil yardım helikopteri alamadı.
Hayat kurtaran ilaçlarda kısıtlama var.
Nüfusun % 14’ünün sağlık sigortası yoktur. Bunun dışında ülkede bir uzmanlaşmış çocuk hastanesi olmadığı gibi, büyük sayıda psikolojik tedavi merkezlerine de gerek vardır. Yüksek tansiyon ve felçten ölüm Bulgaristan’da AB ortalamasından 4 kez daha yüksektir. Bunlarla yan yana son 11 yılda Bulgaristan hava kirliliği bakımında AB ülkeleri arasında sürekli birinci yerdedir.

Kısaca: 2019 yılında AB ülkelerinde kişi başı gelir 45 000 Evro iken, Bulgaristan’da bu rakam 8 780 Avro idi. Aynı yıl gurbetçilerimizin yakınlarına gönderdiği 1.250 milyar Avro gönderirken, yabancı yatırımlar 1 milyar Avrodan azdı. Bulgaristan gıda ithal etmeden halkını besleyemez duruma gelmiştir.

Çok acı başka bir gerçek:

2020’de Bulgaristan’da lise mezunu olanlardan % 43’ünün okuduklarını anlamadığı, sözler arasında bağlantı kuramadığı açıklandı. Son 14 yılından bunların 10 yılında B. Borisov’un başbakandı,  Bulgaristan’da 800 okul kapatılmıştır.

2013 yılından beri ortaokul ve lise öğrencilerinin % 41’i okuduklarını anlayamaz olmuş, 16 yaşını dolduran çocuklardan % 41’i hayata ciddi sorunlarla giriyor. Bu konuda Bulgaristan Moldova, Moğolistan ve Kırgızistan’ın ardındadır. Uluslararası (nasional IQ Scores) ıskalasında son yerlerden birindeyiz. Bulgar üniversiteleri toplumun gereği olmayan uzmanlar üretiyor. Görülen derslerle teknolojiler arasında ilişki yoktur. Gençler dış ülkelere okumaya gidiyor ve dönmüyorlar.

Tarımda konuşulmayan durum:

Bulgaristan Bilimler Akademisi’nin (BAN) yayınlarında, AB’den gelen direk ödemelerin % 45’i 100 kişiye, diğer kısmı da hiçbir şey üretmeyen “üreticilere” dağıtılıyor diye yazıyor. Paralar ihracat için buğday üretenlere verilirken, Bulgaristan meyve, sebze ve hayvan ürünleri ithal ediyor.

Nüfus sorunları.

1989’da Bulgaristan’da 8.9 milyon yaşıyordu. Türklerin kapıyı açmasıyla ülke boşaldı. Nüfus 5 milyona düştü. 2020 yılında ölenlerin sayısı doğanlardan 46 bin kişi fazladır. Son Bulgar’ın 2144 yılında ülkeden ayrılacağı resmen açıklandı.

Durum değişikliği ve erken seçim kampanyasında yaşanan problemler:

Seçim kampanyası muhalefet güçleri arasından yolsuzluklarla bütün değişikler yolunda yurtiçinde ve yurt dışında her seçmenin “evet” diyebileceği ve kabul edilen bir ilke sivrilemedi. Bulgaristan gibi Avrupa ülkeleri arasında en fakir ve yoksullukla cahillik toplumun her duvarından akan bir ülkede birleştirici ulusal yenileşme ülküsü olmaması üzücüdür. Halkta iç korku var. Adaletten Türkler pay alır korkusudur bu. Bulgar’da, Çingenelerle aynı adaleti paylaşamayız korkusu da var.
Türklerle eşitliği paylaşamayız korkusu var. Hukukun üstünlüğü için Amerika ve Brüksel’den gelen baskılar ise kimilerini çıldırtıyor.
Bu yasalar kanunlaşsa bile yargıçların hepsinin belki de dış ülkelerde yetiştirilmesi ve staj görmesi gerekecek, çünkü bu gün polis okulundan çıkan adalet kadrolarıyla hukuk reformu yapılamaz. Birikimi olmayan bir elit, çok etnikli ve farklı kültürlü bir tolumun Anayasasını yazamaz.

Bulgaristan’daki 1 400 avukat ve 230 savcı sanki şu “adalet” ve “eşitlik” kavramlarını uygulamaktan korkuyor. Ülkenin ve halkın tüm yargı değerlerinin değişmesi, içerik sel olarak yenilenerek Avrupa ayarına çekilmesi gerekecek. Şahsen ben tüm yargıçlardan % 50’sinin Türklerden ve adaletine güvenilir diğer azınlıklardan olmasını istiyorum.
– Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nde Yüksek Mahkeme Başkanının Türk olmasından gurur duyuyorum.
– Üsküp hükümetinin 437 Hersekliye kültürel otonomi hakkı tanımasını kutluyorum.
– Sayıları 425 olan ve orada ikamet eden Bulgar aileye de kültürel otonomi önermesini ve karşılığında, Bulgaristan’ın Güney Batısında yaşayan Makedon asıllı Bulgaristan vatandaşlarına da kültürel otonomi hakkı tanınmasını istemesini de tebrik ediyorum.

Öte yandan Bulgaristan’da yaşayan Türklerin ve diğer Müslümanların etnik kimlikli topluluklarına hükümet dışı STK’larda örgütlenme hakları tanınmıyor. Devlet okullarında anadillerinin zorunlu ders olarak okutulmasına izin verilmiyor. Çocukların cahil kalmasının nedeni Bulgarcayı kavrayamama sorunlarından kaynaklanıyor

Seçmeni ürküten faktörler:

 1989’daki halkı dönüşüme ikna edenlerin sonunda yıkım, çöküş, işsizlik ve epidemi şeklinde yolsuzluk düzeni kurması, yaşanan derin ekonomik çöküş ve enflasyon hiç kimseyi yeni bir değişim hamlesine yüreklendirmiyor. Polis operasyonları, tutuklamalar ve sorgular seçmeni birden ürküttü. Halk soyulmuş eli bağrında, boyun eğmiş durumda. Vatandaşın daha iyi yaşaması için Avrupa Birliğinden kendisine gönderilen paraların çalındığını ve başkalarının cebine aktığını giderek hissetse bile inanmak istemiyor. Çünkü talancılara oy veren de kendisidir. Çatlak bir bilinç herkeste kuşku yaratıyor.

Bulgaristan 200 aile tarafından yönetiliyor. Halka ait olması gereken tüm nimetlerin 15000 kişinin mülküne geçmiş bulunduğuna insanlar henüz kin ve öfkeyle sert tepki vermiyorlar.

Kızışan kavga ülkeyi endüstriyel kalkındırma, tarımda modernleşme, sağlık ve eğitimde Avrupa öncüsü olma, halkı daha iyi yaşatma, daha kültürlü ve öğretimli bir genç kuşak yetiştirme uğruna verileceğine, Avrupa Birliğinden gelecek paraları dağıtma ve harcama işinin başında sen değil ben olayım kavgası şeklini aldı.

Son 30 yılda Avrupa Birliğinden gelen paralarla bir fabrika dahi kurulmadı. 800 okul kapandı, fakat yerine yenisi kurulmadı.
Köylerde sağlık ocakları, belediye klinikleri kapandı.
Şimdiye kadar Amerikan tankları için ana yol ve köprüler, hangarlar yaptık. Bundan sonra da parası peşin ödenen Amerikan F-17 savaş uçakları için uçup konma pisleri yapılacak, Amerikan deniz altı gemilerine Karadeniz’de su altı hangar üsler kurulacak, çünkü uçakların parası ödendi, ama konmalarına pis ve korunmalarına depo yok.
Bizim derdimiz hep başkaları, eskiden 3 500 Rus tankını koruyor, SS 23 füzelerine sığınaklar açıyorduk.
Şimdi derdimiz ABD üsleri, atom bombası sığınakları.
2004’te Türkiye garantörlüğünde NATO’ya üye olan Bulgaristan, şu günlerde üç deniz NATO’nun Cumhurbaşkanları konferansına ev sahipliği yapıyor. Bu denizlerden biri Karadeniz’dir.
Karadeniz’deki en güçlü NATO filosu Türkiye’nin askeri deniz filosudur. Karadeniz’de en uzun sahili olan ülke de Türkiye’dir.
Toplantıya Yunanistan davet edilmiş, ama Türkiye Cumhuriyeti davet edilmemiştir. Anla anlaya bilirsen???

Bulgarların gizli derdi:

Bulgar Bilimler Akademisi’nde 1964’te Anton Donçev’in baştanbaşa uydurma “Ayrılık Zamanı” romanını yazdıranlar, bugün de aynı yönde düşünmeye devam ediyorlar. Aynı kurumda çalışan Doçent Bayan Mila Maeva, “Türkiye’de Doğudan gelenlerin transit geçmeyi tercih ettiklerini, fakat Türkiye’ye Batıdan göç edenlerin devamlı yerleşmeyi seçtiklerini iddia ederek, “gidenler geri dönmeyecek” havasına girerek, “Liberal Görüş” dergisinde bir yazı bastı. Hatta 11 seçimleri için бТВ“ televizyonun Bursa’ya gönderdiği muhabir, haberine “Buradaki seçmenler Bulgaristan’ı giderek unutmuşlar” tümcesiyle başladı.
Bu arada B. Borisov’un, erken seçimlerden bir hafta önce Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la İstanbul’da görüşmesinden sonra “Dört Göz Arasında” yayınına davet edilen, eski askeri istihbaratçı ve Bulgaristan Edirne Konsolosu Dimov, “Yüz karası, nasıl olur, şerefimiz yerle bir oldu” sözleriyle başladığı konuşmasında şunları söyledi. “Türkiye’deki Bulgaristan Türklerinden ebediyen kurtulmak için planlar yapıyoruz. Mutlaka başarılı olacağız.” Dedi ve şöyle devam etti:
Ankara Bulgaristan Türklerine hiçbir kimseye tanımadığı bir ayrıcalık tanıdı. Çifte vatandaşlık verdi. Türkiye’yi sıkıştırıp, Bulgaristan Türklerinin çifte vatandaşlığını kaldırmasını ve böylece bu dertten de kurtulma yolu bulabileceğimizi düşünüyorum, bu uğurda çalışıyoruz!” Evdeki boş hesaplar ne zamana kadar devam edecek, asıl soru bu olmalı…

Bu seçim çatışmasında ana güç olarak yüzleşen 2 parti var.

Eski Başbakan Boyko Borisov’un GERB partisi ile ardında Cumhurbaşkanı Rumen Radef olan TV eğlence programı sunucusu ve müzisyen Slavi Trifonov’un “Var, Böyle Bir Halk” partisi son anketlerde yer değiştirdi. Trifonov, şimdilik seçim öncesi 0.3 veya 0.5 puanla birinciliği alacak gibi. Durum değişmezse hükümet kurma hakkı ona tanınacak.

Trifonov’un GERB partisinden öne geçmesi ve birinci parti olarak hükümet kurma hakkı kazanması Pazar gün yurtdışından gelecek oylarla pekişecek. Bulgaristan’da politik ortam öyle parçalandı ki hiçbir parti % 20 üzerinde oy alamıyor. İki seçmenin yarısı izlenen ve izlenecek siyasete güvenmiyor ve seçim problemleriyle ilgilenmiyor.

İstanbul’daki en çalışkan soydaş derneği BULTÜRK derneğimiz ve 11 Temmuz seçimleri soydaş derneklerini ziyaretim esnasında yaptığım görüşmelerden edindiğim kesin kanı şudur. “Düne kadar ancak çobanlık yapanlar, bugün devlet yönetecekler, olmaz öyle şey!”
Bu kanı derin yerleşmiş.  Soydaşlarımız, son 142 yılda Bulgar ırkının ve dış güçlerin yardımlarıyla ayakta tutabildiği devletin ancak vatandaşa zulmettiği, hiçbir yenilikçi ve yaratıcı adım atmadığı, işlediği suçların hesabını vermediği, düne kadar Rusya’nın bugün de Batının yaması olarak her konuda kendini haklı çıkarmaya çalıştığı ve birlik ve beraberlik sağlamasının çok uzak bir ufuk olduğu ortadadır. Dikkat bu gün Amerika’ya kapı açmış görünüyor fakat ABD her gittiği yerde kan döktüğünü de unutmamalıyız…

Son bir örnek çılgınlığın son safhasına çıktığını bir daha kanıtladı. İstanbul dernekleri Razgrat valisi Güney Hüsmen’in seçim afişlerinin Türkiye meydanlarında belirmesiyle “Türkçe propaganda yapılıyor ve hemen cezalandıralım” yazıları bastılar, Ceza kanunun ilgili maddelerini hatırlattılar. Gerçekten çıldırmışlar. Öfkenin patlatma zamanı geldi.

Yine bu son 142 yılda, Bulgar ırkı kendi içinde 2-3 defa soykırım ve kıyım gerçekleştirdi. Halkçı ve aydın soyları yok ederek kendi istikbalini kendi elleriyle kararttı. Bugün dışarıdan bakan getirmeden hükümet kurabilecek durumda değiller.
11 Temmuz seçimlerine giderken hiçbir politik partinin ya da koalisyon gücünün halkın önüne çıkıp ilk adımda şunları, şunları yapsak iyi olur diyememesi ilgi çekicidir.
Hiçbir şey diyemiyorlar çünkü tutunacak dalları kalmadı.

Seçim öncesinin aktüel çelişkisi şudur:

Zamanını doldurmuş, değişimlerin ve yenilenmenin yolunu kesen, suçluları, katilleri, yolsuzlukları koruyan, düne kadar Türk ve Pomak köylerini basan, aydınlarımızı tutuklayan ve eziyetle sindiren, Müslümanlara zulüm etmekle zaman dolduranlar bugün varsa yoksa Millet-Roman – Çingen mahallerini basıyorlar. Kışın kar kış çamur içinde, yazın da tozlu çöp yığını dolu sokaklarda yaşayan yoksul, sefil, çaresiz, aç, içsiz insanları korkutmaya çalışan devlet gücü silahlı polislerle dikilmiş fakirliği, sefaleti ve cahilliği katmerleştirerek, yoksul kitle uyanışını bastırmaya çalışıyor.

İşte böyle bir ortamda, nüfusun % 50’si dış ülkelerde yaşıyor. Türkiye Cumhuriyetinde çifte vatandaş 1.3 milyon Bulgaristan Türkü var ve bu kitleden 700 bin kişi seçme ve seçilme hakkına sahiptir. Şimdilik seçime katılma oranı % 10 – 15 civarında olması bekleniyor. Rüzgârın yönünü değiştirmek zorundayız.

Masa üstü bilgisayarımı tam kaparken, bir haber düştü…

Çek “ÇEZ” elektrik şirketi yolsuzluklar kralı Boyko Borisov’un 3-5 bin levaya sözde ajanlar başı Ahmet Doğan’a sattığı Varna Batı Limanındaki “Varna Elektik Santrali” daha önce bu Çek elektrik şirketinindi ve Bulgarlar beni aldatı diye, Amerika’da dava açmış, 1 milyar ABD doları istiyor. Acaba şimdi nereye!?

Bu bir Amerikan tuzağı olabilir mi?

Her şey tekrar ediyor gibi. 1985-1989 yılları arasında Bulgaristan Türklerine yapılan zulüm konusunda “susma” parası olarak Beyaz Saral kodamanları Sofya’dan 25 milyar ABD doları cebe indirmişlerdir. Anlaşılan iştahları yine kabardı.

Soydaşlarım partimize oy verelim ve davamızı kurtaralım.

Seçim zaferinizi kutlarım.

Saygılarımla.

Reklamlar