BGSAM
Tarih: 31 Mayıs 2021

Bulgar şair ve devrimci Hristo Botev’in hayatı ve davası 19. yüzyılın aynasıdır.
Bu aynaya bakan tüm gizemiyle onu görür. Koca Balkan eteklerindeki Karlova’da (Karlı Ova) dünyaya gelmiş, ama doğum yeri ve baba evi Kalofer kasabasındadır. 300 şarkı bilen annesi oğlunu Bulgar folkloru içinde yetiştirirken, Odesa’da eğitim almış bir öğretmen, yayımcı aydın olan babası da oğlunun ruhunu efsanelerle besleyerek yetiştirmiştir.

Henüz 15 yaşında Hr. Botev Rusya hükümetinin özel öğrenci bursuyla İstanbul üzerinden Odesa’ya gider. Liseye hazırlık derslerinden sonra 2 yıl okur, fakat asi ruhlu bir genç olduğundan okuldan atılır.  Babasının hastalığı haberini aldıktan sonra da Kalofer’e döner ve bir süre öğretmenlik yapar.

Rus Çarı II. Aleksandır’ın her yıl 500 burs verdiği Bulgar gençlerin sıkı disiplinli eğitimine gösterilen çabaların özünde, Osmanlı devletinin evrim yoluyla değil, silahlı dış müdahale ile gerçekleşecek bir savaşla devrilmesi ve “köle” oldukları ima edilen Bulgarların “kurtuluş” ülküsü aşılanmıştır. Bu amaçla Çar Bulgar asiler yetiştirir, memleket içinde de ayaklanma ve hırsızlık olayları kışkırtır. Bulgarları Osmanlı devletine düşürme peşindedir.

Botev, toplam 39 şiirle antolojilere giren, birçok dile tercüme edilen, ilham kaynağı olan ateşli şiirleriyle sevilen bir ozandır. Aynı zamanda Bulgar halkının ruhunu uyandıran asi bir devrimcidir. Bulgar edebiyatına ölümsüz eserler, şarkılaşan değerler bırakmıştır.

Bazılarına değinmeden önce, Botev şiirlerinde yarattığı yerli “Türk imajcını” Sultandan, devlet makamlarından, başıbozuktan ve Bulgar çorbacılardan ayrı tutulmuştur.

“Aneme”, “Vedalaşırken, “Duam”, “Hacı Dimitır” gibi şiirlerinde bir Bulgar anası, özgürlük ve özgürlük savaşçısı, adalet, kahraman, şehit gibi simaları ve milli değerler yaratan Botev, aslında kendi hayatını, savaşını, emellerini,  halk sevgisini, uyuyan bir halkın uyanıp aydınlanmasının güçlüklerini, mücadele yolunun dikliğini, zorluklarını anlatmıştır.

O, kendisi milli devrimci uyanışın sosyal-ekonomik ve manevi şartların değişmesinin sonucu olduğuna değinmeden annesine itiraf mektubunda bir asi olduğunu açıklayarak, Bulgar halkının hareketlenmesi için Tanrı’dan yardım istemiştir:

„Aşıla herkese gerçek özgürlük sevgisini ey Tanrım,
Taksın canını dişine ve dövüşsün halkın düşmanlarıyla.
Güç ver benim de koluma
Ki başkaldırdığı gün köleler
Mücadele safında ben de mezarımı bulayım!”

Şiirlerinde, Osmanlı toplumunun bir kölelik toplumu olmadığını kabul etmeyen Botev, Bulgarların mal mülk, ana dil, din sahibi olduklarını görmezlikten gelmiş, 19. yüzyıl Rus edebiyatının ve Romanya’da kılıç bileyen komitacıların etkisi altında kalmıştır.

“Özgürlük” Botev şiirinde ve hayat yolunda ana konudur.

“Duam” adlı şiirinde o, Bulgarların özgürlüğe kavuşmalarının tek yolunun Osmanlı hâkimiyetine karşı mücadeleye kendini adamalarından, vatanları uğruna seve seve ölenlerin ölümsüzlüğünden geçtiğini bayrak etmiştir.

“Özgürlük için ölen kişi ölmez!” sözleri ona aittir.

Bulgar savaşçı imajcı yaratılırken “Hacı Dimitır” şiiri emsalsizdir. Bulgarların 19. yüzyılda “kurtuluş” ideolojisini yaratandır o. Ne var ki, Rus Çarı veya Batı devletlerinden herhangi bir silahlı gücü Osmanlıya saldırıya çağırmadığı gibi, Bulgarların bağımsız ve özgür bir devlette yaşama ilhamının Osmanlı devleti reformlarının içinde mayalanmış, gelişip güçlenmiş olduğunu görememiştir. O, Odesa, Kiev, Kişinev veya Romanya kasabalarında Bulgar gençleri eğitilip, yüreklendirerek, silahlandırıp çerteler halinde Osmanlı devletine saldırıda görmüştür.

1976 yılında kendisi de bunu bizzat denemiştir. 1876 Nisan Ayaklanmasından hemen bir ay sonra, Kişinev’te bir tüccardan borç para alıp 200 kişiyi silahlandırarak, Avusturya bandralı “Radetski” gemisiyle 20 Mayıs 1876 günü Kozloduy kıyısına indirmiştir.

Bulgar halkının devrimci ruhunun olgunlaştığına ve patlamaya hazır olduğuna inanan Botev’in çetesini gören Bulgar köylü ve çobanlar “geldiler, kurtarın bizi” haykırışlarıyla zaptiye ve başıbozuğa koşmuştur. Tuna nehrinden Koca Balkan eteklerinde Osmanlı askeriyle son çarpışmayı verdikleri “Okolçıtsa” ya da “Vola” adlı tepeye kadar kurtarıcı Botev Çetesi’nin geldiğini halka duyurmak için hiç bir papaz çan çalmamış, “Hoş Geldiniz!” deyip hiçbir köylü kurban kesmemiş, hiçbir handa misafir edilmemişlerdir. Çetecilerin arasında para için yolunu şaşıran Türk, Arnavut ve Çerkezler de vardır.

1901’den beri dev anıtlar önünde yapılan anma törenlerinde Hr. Botev’i kimin öldürdüğü hala kesin açıklanamamıştır. Bulgar halkına dış ülkeden beklenmedik silahlı bir misafir gibi gelen çetecilerin arasında Vraça Balkanında hır mır çıktığı, değişik isimlerin (biri Arnavut), öteki  (Çerkez), bir başkası (Bulgar) silahını çekip Voyvoda’nın alnını patlattığı sözlü yazılı, değişik biçimlerde anlatıldı. Fakat onun başı Vraça kasabasında halka ibret dersi olsun diye kazığa takılanlar arasında yoktur.

1918’de Çar Ferdinand’ın ülkeden kesin kovulmasından sonra ve 1919’da Bulgar Çarlığında yüzde yüz Bulgar hükümeti kurulunca şöyle bir olay yaşanmıştır.

Çiftçi Partisi İç İşleri Bakanı Konstantin Tomov (1922) Vraça  belediyesinin “Mramor” köylülerinden, çobanlık yapan birisi tarafından ziyaret edilir.
Hr. Botev’le ilgili anlattıkları protokol edilir. Ziyaretçi çoban olduğunu, köy dışında sayaları olduğunu, 1876’nın Mayıs ayı sonlarında yaralı, yüksek alınlı, sakallı, gür saçlı, abalı poturlu 30-40 yaşlarında silahlı bir yabancının kapı çaldığını, içeri aldıktan sonra, çantasından çıkardığı sargılarla yaralarını sardıklarını, yatak açıp yatırdıktan sonra hemen uyuduğunu anlatmış ve şöyle devam etmiştir:

“Babamla uyuyanın çantasını karıştırdık, içinde çok para bulduk, paraları aldık. Yabancıyı boğazladık ve baba oğul bir çuvala sıkıştırıp yakındaki derin hendekteki çalılıklar içine tekerledik.”

Büyük devrimci şairin sonu böyle olmuştur.

Tarih kitapları, edebiyat eserleri, konferanslar, edebiyat geceleri, şiir yarışmaları, çekilen filimler ve Bulgar halkının bir milli kahraman ve özgürlük simgesi ihtiyacını karşılayan daha ne varsa hepsi ulusal kahraman, ölümsüzlük hayali Hristo Botev’i yaratmıştır.

Yazımın sonunda, şair Hristo Botev’e evrensel değerler ve ülküler şairi demek isterken, ne yazık ki Bulgar milliyetçiliği ve günümüz ırkçılığının çok kullanımlı taşı olduğunu hüzünle belirtiyorum. Rus Çarlığının sinsi topraklarımızı istila planlarına kurban gitmiştir. Oysa Bulgaristan halkını birleştiren büyük şair olabilirdi.

Başka bir ulusal imaj olan Vasil Levski’i de mezarının nerede olduğu bugün bilinmiyor. Bilinen bir şey varsa Bu Ulusal Kahramanlardan hiç birinin bir Türk tarafından ele verilmiş veya öldürülmüş olmamasıdır.

Reklamlar