Dr. Nedim BİRİNCİ

Tarih: 11 Mart 2018

Konu: 2018’in Büyük Olayı Adım Adım Yaklaşıyor.                      

Yılın olayı dediğim, Artvin Savaşı, Sofya’da Avrupa Konsey dönem toplantısı ya da Boyko Borisov hükümetinin düşüp düşmemesi değildir bizim için sevgili soydaşlarım ve Bulgaristan’da yaşayan kardeşlerim.

Bizim için 2018 yılının dev olayı 26 Mart’ta Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, Avrupa Komisyonu Başkanı Jan-Klod Yünker ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyib Erdoğan arasında, Bulgaristan Başbakanı, arabulucu ve ev sahibi Boyko Borisov’un katılımıyla Varna’da yapılacak olan zirve görüşmesidir. Beklenen olay budur.

Bu görüşme, 1 Ocak ile 30 Haziran 2018 tarihleri arasında Bulgaristan Cumhuriyeti dönem başkanlığında gerçekleşecektir. Mayıs ayında yinelenmesinden de söz ediliyor.

Uzunca bir süreden beri hazırlanan bu görüşmeden önemli sonuçlar bekleniyor.

27 ülkenin katıldığı (İngiltere ile birlikte 28) ve eski kıtanın nüvesini oluşturan büyük gücün siyasi yönetimi ile Türkiye Devlet yönetimi arasında ilk görüşme değildir bu. 2 yıl önce 28 Avrupa Birliği üyesi hükümet başkanları Türkiye ile bir sözleşme imzalayarak sığınmacı ve göç selinin durdurulmasını istemişlerdi. 4 milyon savaş kaçağı, sığınmacıyı ve göçmeni misafir eden ülkemiz yükümlülüklerini yerine getirdi. Sınırlardan kuş uçmadı. Denizde boğulanları dalgalar kıyılara çıkarmadı. Bugün başarılı Artvin askeri operasyonuyla terör odaklarının temizlenerek, sığınmacı ailelere evlerine yurtlarına geri dönme olanakları sağlanmaya çalışılıyor. Türk asker kahramanlık destanı yazıyor. Ne var ki Avrupa ülkeleri bu çabaların meyvelerini toplarken elini taşın altına koymuyor

Sığınmacıların karadan ve Ege Denizi adaları ve limanları üzerinden kaçak göçün durdurulması 2017 ve 2018 yıllarında Avrupa Birliği ülkelerine rahat bir nefes aldırdı. Fakat şu dünyada hiçbir iğlik karşılıksız değildir. Son iki yılda AB imzalanan anlaşmanın birçok maddesine uymadı. Göçmenlerin bakımı, sağlığı ve eğitimi, onlara maddi manevi yardım sağlanması, iş yerleri açılması için vaat edilen paraları muntazam göndermediği gibi, Türkiye vatandaşlarının AB ülkelerine vizesiz seyahat yolu henüz açmadı. Birçok başka istek de yerine gelmedi. Bunların başında da 80 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği üyeliği sayfasının baştan sona tutarsız isteklerle kapatılması, üyelik yardımlarının kesilmesi oldu. Bu taleplerden biri, Müslüman bir ülkesi olması gerekçe gösterilerek, Türkiye bir Hıristiyan ortaklığı olan AB ‘ye katılamaz denirken, sudan gerekçelerle  Türkiye’den yüz çevirilikken, Bulgaristan Başkanlığında ana gündem olan, AB’nin Batı Balkanlara genişlemesi sürecine Arnavutluk, Bosna ve Kosova gibi 3 Müslüman ülkenin katılması ve bu amaçla Osmanlı ve İslam dini mirası, yüksek mimari, sanat ve kültür kalıtının da bütünüyle kucaklanması gündem oldu ve hatta bu iş için keselerin ağzı açılacak.

Herkes biliyor kı, Bulgaristan’a gelen göçmen selini Türkiye durdurmasaydı, şu an sayıları birkaç miliyor olacak ve ülke işgal edecek ve devlet düzerni çökecek ve demokratik eğilimler mezarlığa taşınırken ülkenin dağına taşına anarşi bayrağı dikilecekti.

Son haftalarda Bulgaristan’ı 140 yıl önce kimin kurtardığı kavgaları almış başını şiddetlenirken, 2016-2017’de Türkiye’nin Bulgaristan’ı göçmen, kaçak ve sığınmacı işgalinden kurtardığı belirtilmeli, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türk halkına ve şahsen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür edilmelidir.

Varna görüşmelerinde Bulgaristan’ın yabancı işgalinden yeni kurtarıcısının Türkiye Cumhuriyeti olduğu dünyaya duyurulmalıdır.

Varna görüşmesinde, aynı zamanda Avrupa Birliğinin dış sınırı olan Bulgaristan Türkiye sınırında olay yaşanmadığı, göç selinin Türkiye devlet kuvvetlerinin yoğun çabalarıyla kesin durdurulduğu ve bunun değeri ve AB’nın dış sınırlarında, Balkanlarda ve AB içinde barış, huzur ve güvenliğe büyük katkı olduğu görüşme masasına yatırılıp vurgulanmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yakın Doğu Bataklığı’nın kurutulmasında, terör ocaklarının söndürülmesinde, DAEŞ, PKK ve FETO ve benzeri silahlı terör güçlerinin etkisiz hale getirilmesinde, Sayın Recep Tayyp Erdoğan yönetimindeki rolü de özel takdir görmelidir.

Ne var  ki Soğuk Savaş sayfasının kapanmasından sonra, Türkiye Bulgaristan sınırında göçler  yalnız Doğu’dan Batıya akmamış, Bulgaristan’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne de çok göç olmuştur. Bugün Türkiye’de çifte vatandaş statüsünde 1 000 020  bir milyon 20 binden fazla Bulgaristanlı, yani Bulgaristan vatandaşı, yani Avrupa Birliği vatandaşı kardeşimiz var.

Bu AB vatandaşlarının  insan haklarının yalnız AB ülkelerine giriş çıkmakla sınırlı kalması, seçimlere özgürce katılmaları, Türkiye’deki sandık sayısı kavgaları, Bulgarca yazıp konuşma zorluğu, seçmene sınırda baskı uygulanması, yaşlılara saldırılar, vatandaş haklarının ayaklar altında olması, seçim eziyeti çok acı gerçeklerdir. Bunun dışında son 70 yıldan beri sayıları 1.5 (bir buçuk milyon) olan Bulgaristan Türklerine kendi dillerinde konuşan, Müslüman yaşam tarzına göre yaşama, ana dillerinde ana okuluna ve okula gitmelerine ve ana dilde eğitim almalarına ve kültür geliştirmelerine izin verilmemesi çok acı gerçeklerdir ve AB Konsey ve Komisyon Başkanları ile Bulgaristan Başbakanının bulunduğu Varna görüşmesinde bu sorunlar çözülmelidir.

Bulgaristan vatandaşları dış ülkelerde oy kullanma işlemini posta ile yapmak istiyorlar, seçim sisteminin değişmesinde ve majoriter sisteme geçilmesinde ısrar ediyorlar. Anayasa değişikliği yapılarak azınlıkların demokratik hak ve özgürlüklerinin tanınması, adalet sisteminde reform gerçekleştirilerek özgür kişilere gerçek hak eşitliği ve adalet, hukukun üstünlüğünün sağlanmasında ısrar ediyorlar.

Avrupa Birliği eski kıtada baştan başa sivil toplum örgütleri kurulması ve hukuk ve demokrasi ortamında adaletin dayanağı sivil toplum düzeni kurulması için hayata gelmiştir. AB  Anayasası ve yasalarının uygulanmasında milli hükumetlerin tercih ve seçmeli hareket temellerine, uygulamada istisnalara yol vermelerine asla olanak tanınmamalıdır. Bu, özellikle azınlıkların hakları konularında geçerli sayılmalıdır.

Bulgaristan’da etnik azınlıklara “kültürel otonomi” hakkı mutlaka ve hemen tanınmalıdır ve bu Varna görüşmesinde gündem olmalıdır. Azınlıkların temel hak ve özgürlüklerinin tanınmadığı bir Bulgaristan’da hukukun üstünlüğünden, adaletten, özgürlüklerden ve sivil vatandaş toplumdan söz edilemez.

Son 28 yılda etnik, dini ve kültürel azınlıklar mafya esareti, oligarşi esareti, siyasi elit esareti, vurguncu, soyguncu esareti yaşarken devamlı korku içindeydi. Avrupa Birliğinin azınlık siyasetinin esasında tüm üye devletlerde hiç istisnasız azınlıkların kimlik haklarıyla kendi dil, din, gelenekleri ve kültürleriyle yaşamalarına olanak tanınmalıdır. Avrupa Birliği Konsey ve Komisyonu AB ülkelerinde asimilasyon siyasetini, aşırı milliyetçiliği, yeni Nazileri, faşistleri, aşırı sol saldırganların tüm eylemlerini yasalarla yasaklamalıdır. Batı’da Doğuya göç bu yolda birlikte yüründüğünde durabilir ve vatandaşlar yuvalarına ısınabilir.

AB yönetimi etnik siyaset komisyonu kurmalı ve üye ülkelerde etniklerin sosyal, ekonomik ve siyasi durumunu, seçim haklarının tam olarak ve hiçbir kısıtlamaya ve baskıya uğramadan tam uygulanışını, hak ve özgürlüklerine saldırıları, iletişim, sağlık ve eğitim haklarının uygulanışını vb sürekli izlerken, sıkı denetim uygulamalıdır.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan Bulgaristan Müslümanları için bu sorunları görüşme masasına yatırmasını rica ediyoruz.

Reklamlar