Bulgaristan politik skandal yaşıyor.
Ahmet Doğan’ın Sofya İl Valisi HÖH milletvekili Emil İvanov yüksek okulda sınava girmemiş, diplomasını satın da almamış, sınavlara para ödeyip başkalarını göndermiş. Para karşılığı suç işleyenler, İvanov’un günah basamaklarına basa basa Valiliğe yükseldiğini görünce, Sofya basınına bildiklerini dökmüşler.

Dr. Nedim Birinci
Dr. Nedim Birinci
Kabul etmeliyiz: ülkemizde yeni bir dönem, yeni bir gençlik var. Sofya’ya zafer ruhu yerleşmiş. Zor şartlar altında yaşayanlar da artık insanca yaşamak istiyor.
“Stop!” edip BATAĞA SAPLANMAMIZI araştıran, kışkırtıcı bir zihniyet belirdi, her yerde müttefik arıyor. Geleneklerimiz eşliğinde, onları yaşatarak modern bir Bulgaristan inşa etmek isteyenler kolları sıvamış. “Yeter! Söz milletindir!” sloganı ile kamuoyu oluşturuyorlar.
Bugün bizde “diyalog olmadan hiç bir şey çözülemez!” inancı yerleşti. BSP Başkanı S. Stanişev bile geriledi ve B. Borisov’u diyalog başlatmaya davet etti. Yeni iletişim ortamında muhatap olacaklar ile kendilerine dikkat çevrilmemesi gerekenlerin ayırt ediliyor. Milliyetçi “Ataka” partisi ile “SKAT” grubunu muhatap almak isteyen yok.
HÖH/DPS yönetiminden A. Doğan-mafya çetesiyle de temasa geçip diyalog isteyen yok. Gerçeklere bir göz atalım:
1-    Yedi yıl HÖH MYK üyesi ve Başkan A. Doğan’ın birinci danışmanı olan Yapov, özel olarak HÖH-Doğan’nı konu eden “ŞEYTAN” (Demon) eserinde, onun bir Rus ( KGB) ajanı olduğunu açıkladı ve görevinden şerefle ayrıldı.
2-    Sofya “Kliment Ohritski” Üniversitesi politik strateji uzmanı ve Doğan’ın yakın danışmanlarından biri olan Prof. L. Georgiev, Sofya Radyosu’nun “Horiont” Programında “lider psiholojşik hastadır,” “onu bunu rüşvete zorlamaya uğraşıyor,” “rüşvet manyakı olmuş,” dedi.
Tıp alanındaki bilgilerime dayanarak yazıyorum, bu hastalık, öyle bir hastalık ki, “insan sinirden konuşma kabiliyetini yitirebilir”; “kel kalana kadar saçlarını yolar”; “bayılan birini görse hemen düşüp o da bayılır.” Bu tür psişik hastalıklara, çocukluğu anasız babasız geçmiş, yaşlanınca da kendini bir yere kapamış, insanlarda rastlanır. Özellikle de aşılamayan engellere toslayan, istekleri yerine getirilmeyen insanlarda kendini gösterir ve o insanlarda “deli doktoruna gitme isteği” buna bağlıdır. İnsanın varlıklı, zengin ve bilgili, hatta çekici olması hastalığın belirmesine engel değildir.
Bizler bu tip hastalara “çatlak” deriz.
Halk arasında bu hastalık “aptallık” adıyla bilinir.
Prof. L. Georgiev bu tip kişilerin TOPLUM DIŞINA İTİLMİŞ olduğunu anlatıyor. Bulgaristan Türkleri ve Müslümanlarımızdan çok fazla uzaklaşan Doğan, artık “kendini tamamen bomboş hissediyor.” Hükümet atamalarıyla ilgili D. Peevski, E. İvanov, Çukov vb. önerilerinin Sofya mitingcileri tarafından alayla karşılanması, onun içindeki boşluğu kat kat büyüttü gibi ayrıntılara değiniyor. BSP ile GERB arasındaki ısınma da HÖH lehinde sayılmaz.
Mezar taşı çoktan çökmüş eski SDS’nin sokağa attığı ve sonra A. Doğan tarafından HÖH Başkan Yardımcılığına kadar yükseltilen Biserov, Türk partisinin dışlanacağı bir koalisyondan ilk söz etti. L. Mestan ile aynı çöplükten gelen Biserov,  HÖH tepesinde öteki dünyaya ulaşan olmadığını, herkesin bozuk para gibi harcandığını unutmamalıdır.
BSP-GERB görüşmelerine HÖH yok…
Prof. Georgiev’e göre, 8. Kongre’de Bulgaristan Türk gençliği adına Doğan’ın silahla kürsüden indirilmesinden sonra, eski liderin “deliliği” şiddet safhasına girdi. Tabii, bu yeni durumda, Bulgar kamuoyunda kim görüşür Doğan-HÖH-DPS-Mafya çetesiyle. Siz söyleyin! BSP-GERB görüşmelerine HÖH yönetimi davet edilmedi. Durumu iyi analiz edenler HÖH’ü dışlıyorlar.
Bulgaristan’ın en büyük problemi “rüşvet”
Kuşkusuz ne politikacılar ne de profesör psikologlar kusursuz değildir. Bir de Bulgaristan’ın en büyük problemi “rüşvet” diyen AB komisyonu var. Brüksel’den yeni “Araştırma Komisyonu” geliyor. Çalacakları birinci kapı SARAY. Hakkı helal edilmeden tek kurşunla giden Emin ve Kınçev olaylarına da eğilirler İş Allah.
“Rüşvet almaktan” yargılanan Silistre milletvekili Sefer, Dulovo Belediye Başkanı Tabakov dışında bir de eski savcı sosyalist Milletvekili Toma Tomov olayı kanıyor. O, iki milyon 200 bin Evro atmış cebe. Lom Belediyesi’ne bağlı bilmem hangi köyle su götürmek için AB programlarından almış parayı, ne köye gitmiş, ne kanal kazılmış, ne boru döşenmiş. Brüksel’den gelenler, “Boruları görelim! Çeşme nerede? Açın kurnasını!” Su akıyor mu? diye sorunca, yalanlar ortaya çıkıvermiş. Tomov’un keli şakımış.
Böyle işte… İnsanlar bunun için toplanmıyorlar 33 günden beri evlerine!
Bulgaristan’da ki yolsuzlukları anlatmakla bitmez.
Sözünü babamdan işittiğim bir öğretici ve düşündürücü öyküyle bağlamak istiyorum:
YENİ PADİŞAH SEÇMEK
“Dinle evlat!
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde bir Yolcu varmış. Babası da ona, dünyayı dolaşarak en aptal insanı bulmasını vasiyet etmiş. Oğlu Babasının ölümünden hemen sonra yola çıkan oğlanın başına çok şeyler gelmiş, Dünyanın en aptal adamını bulamayacağına kanaat getirip evine dönerken bir şehre daha uğramış. Şehirde yan yana iki meydanda insanlar toplanmış, birinde şölen yapılıyor, ötekinde de idam sehpası kuruluyormuş. Bir yanda insanlar bir genci ortada oturtarak başına çiçekler yağdırıyor, övgüler söyleyerek, önünde eğliyorlar, öteki meydanda bir gencin üzerine tükürerek durmadan dövüp taşlıyorlarmış. Cellat da elinde baltasıyla idam sehpasının yanında durarak bunları izliyormuş.
Yolcu bu duruma şaşırmış. Yanından geçen bir adama burada neler olduğunu sormuş. “Adam şenlik yapılan meydanda halk kendisine yeni padişah seçiyor” demiş.
“Peki, ya bu taraftaki meydanda insanlar o adamı neden dövüyorlar?”
“O bizim 23 yıl önce seçtiğimiz padişahtır, dövüldükten sonra idam edilecek”  cevabını almış.
“Siz ne söylüyorsunuz efendim? Neden idam ediyorsunuz, zavallı ne yapmış olur ki?”
“Hiçbir şey yapmadı. Burada adet böyledir.
Meydanda toplanır, zamanı geldiğinde kendimize yeni padişah seçeriz. Eskisini de idam ediyoruz.”
Hep mi böyle yapıyorsunuz? Peki, yeni seçilen adam, başına gelecekleri görüyorsa, seçilmeye neden razı oluyor?
Kendi rızasıyla seçiliyor değil mi?
Tabi ki kendi rızasıyla…
Kimsenin rızası olmadan padişah seçilemez. Ama insanlık hali bu ya, kendini de idam edileceğini bilse de, bu zaman içinde kim bilir neler olur, ne dolaplar döner, bir ihtimaldir ki belki benimle öyle olmaz idam etmezler diye düşünür. İşte buna benzer şeyler düşünerek razı olur. Ne bileyim işte, hep böyle oluyor. Diye anlatan adam yolcudan uzaklaşmış.
Yolcu, bir idam kütüğüne yaklaşan eski padişahın haline, bir de karşı meydanda baş eğenlerin tebriklerini sevinerek kabul eden yeni padişahın gözlerindeki pırıltıya bakıp, hayretle onları seyretmeye başlamış.
İdam kütündeki baş yere düştüğü anda, yeni padişahın başına taç giydirmişler.
Her iki meydandaki insanlardan bir kısmı, yerlerde dönen kanlı kafaya, diğer bir kısmı da taçlandırmaya çığlıklar atmışlar.
Yolcu iki meydan arasında yere oturup, şaşkın ve hayretle başını elleri arasına alıp şunları fısıldamış:
“Hangisidir dünyanın en aptal adamı?
Tahtan düşen mi yoksa Tahta çıkan mı? Bizim vakamız bir “deli” üstüne olduğu için, aptalı karanlık gecede mumla arar duruma geldik…
 Dr.Nedim BİRİNCİ
 
Not: İnsanın hayatını adadığı güç sonunda taş olup insanın kendi üzerine gelir. Atılan taşlar geriye dönüyor artık. Geriye dönen taşlar insanoğlunun yeniden atmaya gücü yetmez.
Reklamlar