Rafet ULUTURK

1972 isim değiştirme trajedisini andık.

Smolyan’a bağlı Barutin Türk köyünde 1972 ad değiştirme trajedisi şehitleri anıldı.

Bulgaristan Türk köylerinden isim ve İslam dinini yasaklama amacıyla ilk saldırıya uğrayan yerleşim merkezimiz Barutin olmuştu. 1990’a kadar bölgede çök gerin bir kimlik kavgası verildi. Köylü baskı ve terör altında ezildi. Sürgün ve göç yaşayan haneler çok çile çekti. Hafızalara kazınmış trajik geçmişe karşı direnenlerin aziz hatırasını bir daha anmak dolayısıyla köyde bir tören düzenlendi. Merasime HÖH Genel Başkan’ı L. Mestan ve 3 bakanla Meclis Başkan yardımcısı A. İmamov da katıldılar.

 

Baskın, bundan 42 yıl önce gece basılmıştı Barutin. Paşmaklı (Smolyan’a bağlı) bir orman içi Rodop Türk köyüdür. Asırlar önce at üzerinde gelen ataların Vatan deyip derin kazık kaktığı bir dağ yaylasının yamacındadır. Patates, tütün ve fasulye üretimi ile hayvancılıkla geçinir. Erkekler orman işlerinde uzmanlaşmıştır.

1972’de Pomakların isimleri, baba ve ana atları ile soyadları değiştirilip iman hakları yasaklanırken, Barutin kurunun yanında yanmıştı. Baştan başla ve asırlar ötesinden saf Türk köyü olması fayda etmedi. Direndiler direnmesine, 2 kurban ve birçok yaralı verdiler.

Törende öksüz büğeyenlerin evlatları da hazır bulundu. İnsan ve din düşmanlarının ellerine hiç bir şey geçmedi. O gün bugün art arda 2 kuşak geldi ve jöyde yaşıyor. Gençlerin bir kısmı ülkenin değişik merkezlerindeki Türk ünitelerinde görev alıyor. Dikilen çamlar gökleri deldi. Çok çekili dönemde ağlayıp sızlamayan ve yakınmayan Barutin şöyle der:

 

Ağlayıp sızlamayan ve yakınmayan bir milletiz.

Kurudur göz bebeklerimiz,

Aldıklarında ismimizi, dinimizi ve her şeyimizi,

Kuru bir canla, aynı kaldık.

 

Rodop dağlarının öteden beri çam ormanı olduğu gibi onlar da değişmediler ve Türk kaldılar.

Bu orman köyü insanları kadım dağların güzellikleri arasında yaşıyor.

Buraya onları hangi rüzgârın attığı, hangi leyleğin getirdiği pek bilinmiyor. Yolları nereden gelmiş olursa olsun işte burada, bugünkü Barutin yaylasında durmuş ve kök salmıştır. Bu gelişin kaç asır önce olduğunu, kimlerden önce ve kimlerden sonra olduğunu, gelirken beraberlerinde bir torba ekmek, atlara bir heybe arpa ve bir kese tütünden başka ne getirdiklerini söylemek de çok zor. Burada şimdi evler yüksek, beyaz, avlulu, bahçeli, asvat yol köy içini ileri geri dolanıyor. Anlattıklarına göre,  yerlilerle dostluk etmeye çalışanlar

hemen onlardan biri olmak istiyor. Komşu kızlarını yabancıya kaptırmak istemeyen köy gençleri, dünyanın dört bir yanından damatlarla skayp sohbeti yapıyor. Burada gençler çamlara,  çamlar da onlara bakarak büyüdüklerinden, her şey bir başka, çok farlı ve değişerek gelişiyor. Doğayla iç içe yaşayan insanlar ortaklıklar kurmuşlar. Su kaynaklarına özel ilgi bunlardan biridir.

 

Dağların gözüdür ayazmalar.

Dağlar bizim, biz dağların.

Evet, biz dağlıyız.

Dayanamayız gözyaşına ayazmaların.

 

Burada şişeden su içen yok. Köyün içinde köşe başı çeşme var. L. Mestan ekmek arası köfte dağıttı. İçecekler de ondandı. Hatır için aldılar, fakat ekmek içine pek alışmamışlar, doğada Hıdrelez havası var. Çayırlarda meleşen kuzular, görüşmeye katılanlara, biz ne güne duruyoruz, ekmek içiyle iş olur mu, ayıp ettiniz, der gibi baktılar.

Çok çekmiş Barutin köylüleri. Onları bulmayan yok, yargısız infazlar, sürgünler, hapisler, hep inmeye çalışsalar da dağlardan, yurt bildikleri tepelerde yumakla birlikte sevgi örüp sevgi sarmışlar. Bakışlarında olağanüstü sıcaklık olan yerliler güneşli ve huzurlu bir günün keyfini çıkardılar.

 

Akar dağın derdi dereye,

Çaylara, ırmaklara, denize ve

Dönmemek üzere bir daha dağlara,

Katılır okyanusta engine.

 

Çok zor da olsa, Barutinliler bu güzel dağlarda Türk kimliğini koruyabilmişler.

Dilleri, örf ve adetleri, şarkılarıyla yaşıyorlar. Bahar yaz derken, çömlekte fasulye, kül altında patates, kayıkta yoğurt ve bakırda tarhana yetmiş en ağır kış altından hayatla çıkmalarına, unutmamışlar hiç, işte o dehşet dolu 1972’de vahşi bir saldırıyla bozulan oyunu ve 42 yıl sonra tencere kapağını bulmuş ve devam ediyor yavaş yavaş yeni yolda tekerlenerek ilerlemeye. Bu köyde demokrasi kavgası yapılmıyor. AB Parlamentosuna kimi göndereceklerine de karar vermemişler, zaten kendilerinden bir şey sorulacağından inanmıyorlar. Onlar için çok önemli olan, büyük politikanın altında kalmamaktır.  İnandıkları konularda çok kararlı olsalar da halen araba yokuş aşağı ve bildiğince gidiyor.

 

Biz dere yollarını kestik.

Yamaçlara duvarlar gerdik.

Sakladık dağların gözyaşını.

İstemedik kayıplara karışmasını.

 

Bu denli güzel bir doğaya devlet tarafından özel programlar uygulanmadan dört elle ve vicdanlı şekilde sahip çıkmak, onlara bahşedilen her şeyi korumak ve yaşatmak vazifeden olmuş. Bu konuda köyde ayrım gayrım yok. Yılmayan usanmayan sevdikçe seven ve sevilen, tabiat ve toplumla tam bir uyum sağlayarak yaşamayı beceren bu insanlardan öğrenilecek çok şeyler var. İyi kötüden ayırıp hayat yoluna dikmek, en büyük özellikleri şeklinde yerleşmiş. Birbirlerinin emeğine, hedefine, emeline saygı, ana dayanak noktalarından olmuş. Bu köyde birinde bir şey varsa herkeste olduğu anlamına gelir. Belki hele kış doldurduğunda şehirlerden bir az uzak kaldıklarından gelişmiş bu duygular. Böyle bir yardımlaşma anlayışı yerleşmiş ve herkes bambaşka bir harmoni içinde arıyor birliktelikteki yerini. Komşuluk ve hoşgörüden daha sıkı bir birliktelik dokusu bu. Birliktelikten çok derin bir manevi dünya oluşmuş ve aile dallarında serpilip açmıştır.

 

Son damlalar hep  bizimdir,

Ayazma sularının dağlar denizinde

Biz akarız, dolarız, taşarız,

Su gibi uyurken, deniz gibi dalgalıyız.

 

Barutin köyünde bir fabrika kurmak aklına gelmemiş kimsenin ve HÖH’ün.

Kuru gelip kuru gitmek adettendir buralarda. Orman köylüleri kimseden bir şeycik beklemediklerinden, aldatılsalar da, kusur bağlamazlar. Burada köylüler, köylerinde yaşayan, doğal köylü kalmışlar. 1972’den sonra da çapalara çapa, oduna odun, ateşe ateş, masala masal, yıldızlara yıldız demeye devam etmişler. Bir bakışla anlaştıklarından aralarında, değiştirilen isimlerini öğrenmeye gerek kalmamış. Başka köylerden çok çatal baş çıkmış, ama Barutin insanı tek kalem dimdik ayakta kalmış ve biz onları gururlu bulduk.

 

Kutsal olan için öldü hep insan.

Köy, dere, tepe adına tepelenir mi adam,

Can feda, ufukta hep Vatan.

Önemsiz mi, isim, soy ad, dil ve iman?

 

Bulgaristan Türklük kolyesinde bir incidir Barutin. Hem de kocama ve parlak. Bu dağ köylerinde HÖH – DPS davasının yerleşmesinde ve gelişmesinde çok katkıları olmuştur.

Bu köy doğanın ve toplumun her cilvesine dayanabilmiş kalın gövdeli çamlarımızdan birdir. Ve bugün her yerde sen ben, ileri geri, olur olmaz kavgası devam ederken, düzenle huzuru iyi ayarlayan çavuşlarımız var Barutin’den.

 

Komşu kızı Zeynep’ti gönül yakan.

1972’de aldılar adını babasına sormadan,

Şekerden şekerdi, eridikçe ballanan

Çocuklar doğurdu, bugün saflarımızda olan.

 

Barutin köyünde, 1972’nin 23 Mart faciasını hiçbir zaman unutmamak üzere birlikte anarken, BULTÜRK Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı ve BG Stratejik Araştırma Merkezi ekibi adına hepinizi bağrımıza basıp, saygıyla kutlarken, sağlık ve başarı dileklerimizi lütfen kabul ediniz. Her şey için çok teşekkür ederiz. Görüşmelerimiz gönül ve dava birlimizin güven ifadesi oldu. Hepinizi kutlarken, tümünüze en iti dileklerimizi sunarız.

Sizinle birlikte olmak o kadar güzeldi ki.

Reklamlar