Tarih: 23 Mayıs 2018

Yazan Rafet ULUTÜRK

Konu: Bizler olaylara Bulgaristan Türkleri açısından bakmak zorundayız.

Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu yılki Mart  ve Mayıs aylarında Varna ve Saraybosna’yı ziyaretleri çok anlamlı ve Balkanlarda yeni bir siyaset başlattı.

KÖKSÜZ ÇINAR OLMAZ hatırlatmasında bulundu. Bugünkü siyaset kadim siyasetin devamıdır, farklı olan nüanslardır.

Yeni çağadan önce Rumeli şimdi doğu Avrupa toprağı olmakla ünlenen Balkanlar, hep Doğu ve Batı kültür ve uygarlığının buluştuğu ve yüzleştiği yer olarak her zaman birleştirici, kaynaştırıcı bir jeopolitik alan oldu.

Eski Osmanlı Rumeli Beylerbeyliğince idare ettiği Başkanların adını değiştirmedi.

Rumeli Beylerbeyliklerini Sofya ve Manastır’da kurdu.

O dönem Osmanlı dünyanın en büyük saray, köşk, cami, minare, köprü ve Mevlevi evlerini bu topraklarda kurdu. Edirne Selimiye Camii, Sofya Banyabaşı Camii, Şumhu Tombul cami, Beylerbeyi köşkü, Makedonya topraklarındaki kültür abideleri ayaktadır. Bu kültürel yayılım Adriyatik Denizine kadar uzanmış, Balkanların en büyük camisi Kırcaaliye planlanmış fakat Tirana’da kurulmuştur.

Osmanlı bu topraklardan çekilirken 600 yıl yönettiği bu topraklarda inşa etmiş olduğu binlerce yüksek mimari ve tarihi eseri ardında bıraktı. Onlardan sonra en görkemlisi bugün ddahi kurulamadı, yıkılanların yeri ise doldurulamadı. Osmanlı dönemiyle başlamayan ve Osmanlı muhteşemliğini hele hele Bulgaristan’ın olmadığı bir Balkanlar anlat(a)mayan bir Balkan-Rumeli tarihi yazılamaz. Osmanlı aslında bir Balkan devletidir, bu da yapılan tarihi eserlerden ortaya çıkmaktadır.

Avrupa Birliği XXI. Yüzyıla girerken Balkanların adını değiştirmeye çalıştı. Güney Doğu Avrupa dedi. Bu isim 2018’le başlayan Avrupa Konseyi 6 aylık Sofya Dönem toplantısında BALKANLAR adına geri döndü.

Siyasi anlamlı BATI BALKANLAR kavramı belirdi.

Şu anda Balkanlarda 14 devlet var. Buralarda 80 etnik azınlık yaşıyor.

Bunlardan her birinin tarihi, kültürel gelenekleri olsa da, birçoğunun ismi bilinmiyor, kayda dahi geçmemiştir.  Kimisinin henüz alfabesi, anadillerinde yazılmış kitabı, TV programı, radyo ve gazetesi yok.

Balkanların köklü bir kültür devrimine ihtiyacı var.

1950 yıllarında açılan ve yüzlerce aydın öğretmen yetiştiren Kırca Ali Türk Pedagoji Okulu mezunlarının 26 Mayıs 2018 (Cumartesi) Kırca Ali’de buluşması olacak. Hayatta olanlar arasında 1 3 kişi kalmış, bunlardan birisi de babamdır. 60 yıllık yasaklı durgunluk bütün ışıklarımızı söndürdü karanlık içinde kaldık.

Bu karanlık Balkanlardaki etnik azınlıkların hepsi için geçerlidir.

28 AB üyesi devletin başbakanlarının Sofya toplantısında, Batı Başkanlar adına sığıdırılan Makedonya, Kosova, Sırbistan, Karadağ, Arnavutluk gibi ülkeleri Avrupa Birliği çatısı altına toplama, Hristiyan dünyasına dâhil etme ve kaderlerini değiştirme planları uzun uzun tartışıldı.

Bu konuya ışık taşımak için AB Konsey Başkanı Donald Tusk ile AB Komisyon Başkanı Jean Claude Junker  “Batı Balkan” ülkelerinin tüm başkentlerini birer birer ziyaret ettiler. Durumu sonunda AB ülkelerinin Başbakanları ve Batı Balkan ülkelerinin Başbakanları Sofya’da bir iyi niyet bildirisi imzaladılar ve ortak fotoğraf çektirdiler.

Varna’da AB siyasi yöneticileri Tusk ve Junkeri karşısına alan Sayın Erdoğan yeni dengelerden söz etti.

AB’nin Türkiye ’siz yapamayacağını, ilerlemesinin olanaksız olduğunu, Avrupa ve Asya’yı bağlayan coğrafyadaki ülkenin Türkiye olduğunu bir daha hatırlattı. 600 yıldan beri Balkan ülkeleri halklarının Türkiye’nin ve İslam’ın etkisi altıda olduğunu vurguladı. Tüm Balkanların geleceği Türküye ile dostluk ve kardeşlik ilişkileri dışında düşünülemeyeceğini, Balkanların sahipsiz bir toprak parçası olmadığına geniş geniş anlattı. Balkanların geleceğine ilişkin çok değerlendirme ve nitelemelerde bulundu.

Bu ay içerisinde Londra’ya da bir ziyaret yapan Sayın Erdoğan, yeni ismi ile Batı Balkanlara yeniden değindi. “Orada doğmuş iki Müslümandan biri Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyor” dedi. Bu gün Balkanlarda yaşayan tüm azınlıklardan en az 2-3 kat fazlasının Türkiye’de olduğunu belirtti. Balkan devletlerinden hiçbirinin geleceğine ilişkin hiçbir sorunun bu somut gerçek dikkate alınmadan çözülemez vurgusunu kalın çizgilerle çizerek yaptı.

Şu an Batı Balkanlarda yaşayan 27 milyon nüfusun yarısı Müslümandır. Bosna, Arnavutluk, Kosova, Makedonya sakinidir. Bölgede 3 Müslüman devlet var. Bunların din, dil, kültür ve adalet düzeni Müslüman dünya görüşüne ve İslami uygarlık beklentilerine dayanır.

Balkanların en büyük camileri ve kültür merkezleri Müslüman kentlerde bulunuyor.

Merkezi Avrupa 15. Asırdan beri Müslüman kuşatmasındadır. Birinci ve İkinci Viyana kuşatmaları Avrupa tarihinde dönüm noktalarıdır.

Akdeniz ve Endülüs üzerinden gelen uygarlık baskıları Avrupa’yı uyanışa zorlamıştır.

GÜNÜMÜZDE genişlemeye çalışan Batı Avrupa derin bir bunalım içindedir ve bu buhranın etkileri diğer ülkelerde de yaşanıyor. Enflasyon ve döviz kuru dalgalanması Balkan ülkelerine de zor günler yaşatıyor. Gelişmiş batının azgelişmiş dünyaya saldırıları amansızca devam ediyor.

Bu gelişmeler Müslüman dünyasının AB ülkelerine göçünü de hızlandırıyor.

AB’ye XXI. Yüzyılın Büyük İslam Göçünü Türkiye Cumhuriyeti tarafından şimdilik durdurulmuş bulunuyor.

2018’de Avrupa ülkelerinde yaşayan ve çalışan 50 milyon Müslüman var. Bu nüfus artık AB nüfusunun dinamiğini oluşturuyor. Bunlardan 6 milyonu eğitimli, kültürlü, birkaç dil bilen, meslek sahibi, dinine ve dünya görüşüne bağlı, inancı kesin Türk’tür. Bunların arasında Türk diasporasına bağlı Bulgaristan Müslümanı da var. Onlar Avrupa’da Türk olarak, Müslüman dinine bağlı bir eğitim ve ahlakla yaşıyorlar. 20-30 yıllık yeni bir hamle sonrası eski kıtadaki Müslüman nüfus 150 milyon olacaktır.

Avrupa anakentlerinde yaşayan her 3 kişiden biri Müslüman olacak. Önümüzde 4. Teknolojik devrimi onların gerçekleştireceğine dair umut bağlanmıştır.

Avrupa’da en tutarlı din artık İslam’dır ve yeni yaşam biçimi Müslümanlıktır. Hıristiyanlık ahlak yaratamıyor, yeni yüzyılda “jeder” sapıklığına saplandı kaldı. . .

Yeni kimliğin temelinde git gide Türk dili daha fazla yer alıyor.

Durum bu iken, AB Konsey ve Komisyon şefleri “Tusk ve Olan” kimin adına konuşuyor, ekip biçiyorlar?

Çin’den para dilenip Batı Balkanlara alt yapı yatırımları yapacaklarmış. Batı Balkanları elden kaçırmamak ve etki alanına alıp, sürüm pazarına dönüştürebilmek için AB üyelik sistemini değiştirerek, henüz dosya sayısı bilinmeyen 6 ülkenin elini kolunu bağlamaya çalışıyorlar.

Balkanlar XXI. yüzyıl sömürgesi olamaz.

Bölge ülkelerinin her birinin ayrı ayrı özgün problemleri var ve özel yaklaşımla çalışılmasını zorunlu kılıyor. Hatta devletlerin içerisinde bile kuzey güney stratejileri farklı olabilir. Sözlerim Türkiye’deki dernek ve federasyon çalışmaları için de geçerlidir.

Örneğin, Müslüman etnik sorunları konularında Arnavutluk ile Bulgaristan arasında hiç bir benzerlik bulunamaz.

Birincisi etnik azınlıkları tüm kültürel haklarını tanırken, ikicisinde totaliter eritme ve asimile etme etkinlikleri devlet siyaseti olarak devam ediyor.

Bulgaristan’da anadilde konuşma yasağı yürürlüktedir.

Dil, din ve geleneklerin kültürel uyanış ve yükselişin temelinde olduğunu bilen Bulgar devleti tüm etnikleri eziyor.

***

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN geçen hafta Bosna Hersek’i resmi ziyareti esnasında Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) 6. Olağan Genel Kurulu’nda Zetra Olimpik Spor Salonunda Batı Balkan ve Avrupalı Türklere hitaben bir konuşma yaptı.

Saray Bosna’dan Avrupa ve Türk Dünyasına çok ilginç mesajlar gönderdi.

Önce, 24 Haziran’da yapılacak seçimlerde Türk bilinciyle yaşayan herkesin Cumhurbaşkanı adayı Sayın Erdoğan’a ve AK Partiye oy vermeye çağrıları kamuoyunca desteklendi. Tüm katılımcılardan Türkiye’de birlik ve beraberlikten yana olmaları gerektiğini yeni bir dirilişe karşı tüm Türkiye beraber destek vermeleri gerektiğini haykırdılar. Türkiye’den gelenler bizlere hep birlik olun diyorlardı şimdi sıra sizlerde Türkiye’de hepiniz Türkiye’de bir ve beraber olun, Türkiye’ye sahip çıkın diye toplanana halkın içinden haykırdılar.

Balkanlar ve Türk-Müslümanlar, Balkan ülkelerde derin ayak izlerini ve eserlerini, ruh belirleyen etkisini görüyorlar. Yerliler Balkanların içsel bağlarını yenide kurulmasını ve güçlenmesini birbirine yeniden düğümlenmesini ve yeniden dirilişi ancak Büyük Türkiye’nin çabaları ve yardımları, yatırımlarıyla gerçekleşecek gerçeğine kesin inanıyor.

Balkan halklarının kimliği kendilerinin belirlemesi gerektiği inancı yerleşiyor. AB planlarında Balkanları Hıristiyanlaştırma eğilimi ağır basıyor.

Etniklerin kimliğinin tarihten silinmek istendiğini artık her kes   görüyor.

AB Sofya toplantılarına Bulgaristan etniklerinden bir temsilcinin davet edilmemesi en kesin kanıt oldu.

Sayın Erdoğan’ın Bosna’ya 1 milyar US Dolar alt-yapı yatırım programını açıklaması, kamuoyunda ve tüm Batı Balkanlarda büyük etki yaptı.

Yeni okullar, kültür merkezleri, fabrikalar, üniversiteler kuruluyor. Halkı eğitimli olmasına büyük önem veriliyor. Medeniyetin ilk adımı yol olduğunu bildiği için, Alt-yapıda yıllardan beri devam eden Türk şirketi ENKA’nın Balkan devletleri arasında ana yollarla birbirine bağlama çabaları yakından izleniyor ve iyi sonuçlar veriyor. Şimdi bunlara bir de devlet hamlesi ekleniyor.

Sayın Erdoğan’ın Balkanlar’daki Osmanlı-Türk tarih, yüksek mimar ve dini mirasına sahip çıkması, Arnavutluk ve Bosna’daki tarihi camilerin hepsinin onarılması halkı da memnun etmiştir.

Saraybosna’daki 500 yıllık Osmanlı Şehitliği Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN talimatıyla TİKA tarafından onarılarak yeniden düzenleniyor. Cumhurbaşkanımızın Osmanlı Şehitliğinin yanında bulunan Kovaçi Şehitliği’ndeki Aliya İzzetbegoviç kabrini ziyaret etmesi de anlamlıydı.

Bu şehitliğin çevre düzenlenmesi de TİKA tarafından yapılacak ve çalışmaları artık başlamış bulunuyor.

Olaylara gerçekçi gözle bakıldığında, Balkan aksanının Doğu ve Batı Balkanlar gibi bir bölünme mihveri yoktur. Balkanların aksanı İstanbul’dan başlar, Rumeli Beyler Beyliği Sofya’dan geçer ve Saraybosna’ya uzanır. Bu mihver 1878’de Bosna-Hersek’in Avusturya Macaristan elinde kalmasıyla kırılmak ve değiştirilmek istenmiştir.

Şu asla unutulmamalıdır. Büyük önder Atatürk Batı Dünyasını Osmanlıyı yok etme saldırılarını (1815-1918) Sakarya Savaşında durdurdu.

Balkanlardan Müslümanları kovalama süreci1996’ya kadar devam etti ve Bosna-Hersek ve Kosova devletlerinin kurulmasıyla Batı Balkanlarda durduruldu. Bu süreç henüz noktalanmamıştır.

Batı Balkanları AB’ye çekilme girişimlerini bu açıdan da okumak yararlı olur.

AB ilk olarak Yunanistan/ Selanik’te masaya yatırdığı, 10 yıl sonra Sofya’da ana konu olmasının siyasi anlamı büyüktür. Balkanların ana mihverinin Vara-Burgaz-Sofya – Üsküp-Tirana-Duras yönünde değiştirilmek istendiği ortadadır.

Türkiye AB’den tamamen koparılmak isteniyor.

Bu Suriye ve Irak’ta sonra Müslümanlıkla savaşın yeni cephe hattı olarak düşünülüyor. Balkanlarda Bosna, Kosova, Arnavutluk Müslüman devleti grubu oluşması Batı’nın uykusunu kaçırdı.

**

Birinci Dünya Savaşıdan1996yılına kadar Balkan iç mihverinin Atina- Belgrat hattına çekilmesi Yugoslavya’nın dağılmasıyla tamamen bozuldu.

Bosna’nın Kurucu Başkan Aliya İzzetbegoviç’in Bosna halkından ulus ve ulusal devlet yaratmasından ve Cumhurbaşkanı koltuğuna oturduktan sonra her 2 şehitlikte de her mezar taşı anıt niteliği kazandı.

Tarihte eski ve yeni kahramanlar yoktur görüşü ağırlık kazandı. Mezar başlarındaki güller ve çiçekler bir başka açtı.  

Balkanlarda Müslümanlığın yeniden toplumsal bilinci belirlenmesi ve daha derin yeşermesi bizim için sevindirici bir perspektif açıyor.

Halkları halk yapanın da ana dil olduğu da gönülleri sardı. Bu iki unsur olmadan politik bilinçlenme olamayacağı da artık kavrandı.

  1. Yüzyıl savaş ve facialarından, faşizm ve totaliter uygulamalarından, yıkımdan ve çöküşten, “Srebrenitsa” gibi katliamlardan, Yugoslavya’nın parçalanmasından, 1989 Bulgaristan “Büyük Göçün” den sonra Balkanlarda beklenen değişiklikler ve demokratikleşme gerçekleşmedi.

AB bugün bunu görmek istemiyor.

Balkanlardaki azınlıkların hakları tanınmamıştır. Bulgaristan gibi devletlerde anadil yasağı var.

Anadilimizi unutturmak isteyenler bizi tarihten silmek ve bu arada Balkanlara da istedikleri gibi yerleşmek istiyorlar. Toplumun, nüfusun, ulusal zekânın % 50’si ülkeleri terk etmiştir.

Göç süreci devam ediyor.

Bulgaristan da bu arada bu ülkelerin hiç birinde huzur yoktur. Osmanlı döneminde tam güvenli ve barış içinde yaşayan bu etnikler ve halklar bugün de güven arıyor ve huzur istiyorlar.

1996 katliamlarının anıları canlıdır. Bulgaristan’daki etnik azınlık haklarının tanınmamış olması büyük bir yaradır.

Batı Balkanlar konusunu 10 yıl sonra açan Bulgaristan Başbakanı Borisov, bu yükü taşıyabilecek bir durumda olmadığı gibi, AB kurucu ülkeleri de bunalım içindedir. Bulgaristan’ın tarih konusundaki temel görüşleri değişmeden, okullarda Osmanlı varlığının “esaret”, Bulgarların “esir” olduğu gibi iddialar, azınlıkların da eşit haklı katılacağı bir sivil toplum örgütü, demokrasi ve adalet olmadan Balkanlarda barış tesis edilemez.

Hiç unutamayacağım. Bulgaristan’da halkımız totaliter zulüm altında iniminim inlerken, Sofya hükümeti milliyetçi yazar Anton Donçev’in  sözde Pomakların Müslümanlaştırılmasına adamış  “Vreme Razdelo” (Ayrılık Zamanı) romanını Noel Komisyonuna 2 defa sunmuş ve ödül için ısrar ediyordu. Başbakan Borisov’un “Türklerin isimlerini değiştirilmesi iyi oldu” sözlerini asla unutamam.

Bunları yazmamın nedeni Balkan devletlerinin hepsinin demokratikleşmesi sorunları aktüel olduğundan dolayı, bu konularda şeffaf çözümler için bölgeyi iyi tanıyan, Osmanlı tarihini iyi bilen ve demokratik ilkeler içinde Osmanlı geçmişine yaşam hakkı sağlayabilecek bir diplomasiye ihtiyacımız var.

Her konuda taraf olan ve tarihinde bağımsızlık ilkelerini asla kullanamamış, medeniyetlerden her hangi birisinin gerçek yaratıcı olmamasına rağmen, kurucu başkanlığa, aktif arabuluculuğa, AB Batı Balkanlar komiserliğine soyunan Bulgaristan’ın yapamayacağı ortadadır. Bulgaristan, şimdiki zihniyetle Batı Balkan ülkelerinde ancak “insan hayvanat bahçeleri” kurabilir ve şimdi yaptığı gibi, “İşte bu okuma yazma bilmeyen Bulgaristanlı gacal”, “işte bu Bosnalı”, şu ise “Kosovalı Arnavut” gibi Brüksel yetkililerine ancak numuneler gösterebilir.

Kendisi çok ağır bir bunalım içinde bulunan ve etnik sorunlarının hiç birine 20. Yüzyıl boyunca çözüm aramadığı gibi hepsini ve vahşi tutumunu 21. Yüzyıla taşıyan bir devlet ve halktan başka hiçbir şey beklenemez.

Balkanların en büyük sorunu insan hakları ve hukuk üstünlüğü, yargının çalışmadığı, ekonomik durgunluk gibi sorunlar oluşturuyor. Bu sorunların çözümünde Eski ismiyle Balkan-Rumeli’ye öncü ve yardımcı olacak devlet Büyük Türkiye olabilir.

Son

Balkan Müslümanlarının aynı kaderi paylaştığını anlatmaya devam edeceğiz.

Dostlarınızla da paylaşınız, bilgi paylaştıkça çoğalır.

Reklamlar