Yazan: Aysu Akbaş
Tarihsel süreçte bazı günler vardır ki yalnızca takvimdeki birer tarihten ibaret değildir; bir milletin hafızasında derin izler bırakır. Bulgaristan Türkleri için 27 Mayıs 1989, bu türden bir tarihtir.
Söz konusu gün, Bulgaristan’ın Varna iline bağlı Sarı Kovanlık (Medovets) köyünde, gökyüzü adeta hüzünle ağlamış, vicdanlar sarsılmış, yürekler dağlanmıştır. Kimliklerine, isimlerine ve toplumsal varlıklarına sahip çıktıkları için, Nazife Hasan ve Şakir Mehmed isimli iki genç, zalim bir rejimin kurşunlarıyla şehit düşmüştür .
Şehitlerimiz Nazife ve Şakir, bir halkın susmadığını, boyun eğmediğini ve korkmadığını dünyaya haykırmışlardır. Onlar, zorbalığa karşı sergilenen onurlu direnişin simgesidir. Her ne kadar fiziki olarak susturulmuş olsalar da, verdikleri mesaj bugün hâlâ yankılanmaktadır:
“Ben Türk’üm; adımı silemezsiniz!”
Bir Toplu Kıyımın Sessiz Çığlığı
1989 yılının o karanlık günlerinde, Bulgaristan’daki totaliter rejim, Türk ve Müslüman kimliğine yönelik sistematik bir asimilasyon politikası yürütmüştür. Zorla isim değişiklikleri uygulanmış, Türkçe konuşmak yasaklanmış, camiler kapatılmış, tarihi ve kültürel miras yok sayılmıştır. Bu baskılara direnenler ya sürgüne gönderilmiş ya da katledilmiştir.
Sarı Kovanlık köyü, bu baskıların ve acıların en trajik örneklerinden biridir. Ancak aynı zamanda, bu köy direnişin ve halk iradesinin sembolü hâline gelmiştir.
Unutmadık, Unutmayacağız, Unutturmayacağız!
Bugün bazı çevreler bu yaşananları tarihin tozlu raflarına kaldırmak, toplumsal hafızadan silmek istemektedir. Ancak bizler bu acı gerçeği unutmadık. Çünkü unutanlar, aynı zulmü tekrar yaşarlar. Hafızasını kaybeden millet, yönünü de kaybeder.
Bu nedenle kararlılıkla diyoruz ki:
27 Mayıs 1989’u unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız!
Bu yaşananları çocuklarımıza anlatacağız, torunlarımıza aktaracağız.
Bu şehitlerin adını yaşatan her dua, her anma, her yazı; bu milletin onur nöbetidir.
Kimlik İçin Direnmek, İnsanlık Onurunun Gereğidir
Şehitlerimiz Nazife Hasan ve Şakir Mehmed yalnızca birer isim için değil, bu isimlerin taşıdığı kimlik ve onur için mücadele etmişlerdir. Bir insanın ismi, onun geçmişidir; adını değiştirmek, hafızasını silmektir. Dolayısıyla bu direniş yalnızca bir etnik topluluğun değil, insanlık onurunun da savunusudur.
Bugün hâlâ kimliğimizi hedef alan, bizi susturmaya ve ötekileştirmeye çalışan çevreler olabilir. Ancak biz, Sarı Kovanlık’taki şehitlerden öğrendik ki:
Bir millet, adını ve kimliğini koruduğu sürece varlığını sürdürebilir.
Sarı Kovanlık’ta kimliği uğruna can veren şehitlerimiz Nazife Ve Şakir’in ruhları şad olsun.
Geçmişten gelen bu direnişin izinden yürümek, millet olarak bilinçli, birlik içinde ve kararlı bir duruş sergilemek tarihî bir zorunluluktur. Kimliğimizi, tarihsel hafızamızı ve toplumsal davamızı gelecek nesillere aktarmak, yalnızca geçmişe bir vefa değil, aynı zamanda insanlık onuruna dair bir görevdir.
__________________________________________________
Bir Şiir: “Unutmayacağız”
İki kurşun düştü Sarı Kovanlık’a,
Bir çığlık koptu dağların yankısında…
Nazife sustu, Şakir yere düştü,
Ama biz o sesi hâlâ duyuyoruz içimizde!
Bir taş yoktu mezarlarında,
Ama kalbimize kazıdık adlarını…
Her 27 Mayıs bir yemin artık,
Unutmadık, unutturmamaya yeminliyiz!
Adlarıyla yaşar bir millet,
Kimliğini korudukça büyür.
Onların uğruna düştüğü dava,
Bizde artık can, bizde artık ömür!