BGSAM

Bulgaristan’da erken seçim 26 Mart 2017 Pazar gün yapılacak.

 

Yeni Cumhurbaşkanı Rumen Radev, 23 Ocak’ta yapılacak görev devit töreniyle koltuğuna oturunca, erken meclis seçimlerinin 26 Mart 2017’de yapma kararını imzalayacağını ve geçici seçim kabinesini bir hafta içinde açıklayacağını duyurdu. Yeni Cumhurbaşkanı Radev’in yine hemen atmak istediği başka bir imzayla 43. meclisi dağıtmak istemesi, ülkedeki derin siyasi bunalıma olduğuna kesin işarettir. Süreğen hale gelen sosyal-ekonomik ve siyasi bunalımın geçici tedbirlerle, çekirgeler gibi seçimden seçime sıçramakla atlatılamayacağı güneş gibi ortadadır. Bu defa siyasi bunalımın meclisi de felç ettiğini, Cumhurbaşkanını paralize ettiğini, o bu partiye kabine kurma süresi tanımakla atlatılamayacağı kesin göründü. Gazeteler “Bulgaristan Bunalım Bataklığında” yazarken, artık fazla açıklama yapmaya gerek duymuyor. En önemli olansa bunalımları derinleştiren motor çalışıyor, fakat bizi bunalımlardan çıkaracak siyasi güçlerin motoru bile ateş almıyor. Halk bezmiş hamle yapmaya yanaşmıyor. Ülkeyi bunalımdan çıkaracak lider göremiyor. “Üst akla” da inanmıyor. Seçim ortamı henüz kızışmadı.

Geçici hükümet başkanlığına eski meclis başkanı Gercikov’un atanacağı paylaşıldı.

Sosyalist Partisi ise seçim öncesi yıpranmamak için kabineye bakan vermek istemiyor.

 

Seçimden tam 73 gün önce Bulgaristan’da durum:

  • Ülke kar altında. Yollar kaygan. Sınır kapılarında kilometrelerce kuyruk var. Elektrik sıkıntısı ve kesintiler başlamasa da soğuk rezervden kömür tüketimine başladı. 7,5 mgb elektrik tüketiyoruz, 2014’ten beri en yüksek tüketim tavanıdır, üretim kapasitemiz 11 mgb. Yollar açılamadı. Varna Ruse treni 4 saat yolu 14 saatte alabildi. Burgaz uçak alanı kardan kapalı..
  • Türkiye elektrik istedi, veremiyoruz cevabı verildi. Romanya’da elektrik almak istedik, veremeyiz, dediler.
  • 2017 Bulgaristan’da asgeri geçim sınırı 314 leva (157 Euro) olarak belirlendi. 2017 asgari ücretse 464 leva (232 Euro) olarak saptandı. Avrupa’nın en fakir ülkesiyiz. Bulgaristan’da nüfusun % 41’i asgari geçim standardı sınırı altında yaşamak zorundadır. Son açıklamayı, Avrupa Sosyalist Partileri Başkanı Sergey Stanmışev yaptı.
  • 6 Kasım 2016’da yağılan Cumhurbaşkanı seçimiyle birlikte bir de halk oylaması – referandum yapılmıştı. 2.5 milyon seçmenin istediği siyasi sistemde değişiklik istedi. Meclis halkın iradesini dikkate almadı. Seçim kanununu değiştirmeden tatil ediliyor. Majoriter seçim sistemi tartışmaları 44. meclise kaldı. Bu gidişle Bulgaristan’da 2017’de arrt arda 2 genel seçim yapılacak. Çünkü 22.5 milyon seçmen ülkede her an protesto dalgasını Sofya’ya taşıyabilir.  Bulgar Anayasasına göre, referandum sonuçlarının halk meclisine girmeden yasallaşması için, son genel seçimde kullanılan oylardan 1 (bir) oy fazla alması gerekiyordu ki, Yüksek Seçim Komisyonu bunun için 12 bin oy eksik” dedi. Yeniden saydılar “yine yetmedi” dediler. İtirazlar, Yüksek İdari Mahkemeye takıldı.  HÖH partisi de BSP ile birlikte majoriter sisteme karşı çıkıyor.
  • Bulgaristan’da bugün 402 siyasi parti var. Bunları sağ ve sol olarak iki kanata ayırmak

çok zor. Çünkü şimdiki durumda ancak köylü kentli; çalışanlar ve işsizler; devlet konumlarının sağladığı sosyal yardımla geçinenler veya dış ülkelerdeki yakınlarında gelen havalelerle geçinenler vb ayrımlar yapabiliriz. Politik arenadaki ayrım ise şu dönemde genellikle Rosofil ve Rusofol olarak ikiye bölündüler. Bu grupların egemen ideoloji yok. Nüfusun, siyasete yansıyan ruhsal durumu geleneklerden gelen insiyaki ve bugün esen rüzgâra göre hareketleniyor. Türklerle birlikte yaşanan geçmiş unutturulmak isteniyor. Son seçimde gece gecesi dağıtılan oy başı 20 leva ve hane başı 2 kilo et etkili oldu. Siyaset çok ucuzladı. Parlak kimliksiz olsalar bile 402 partiden % 10’nu yani 40 tanesi şu ya da bu oranda olsa da,  43. mecliste yer aldı.

Meclisteki 8 parti grubunda bu siyasi güçlerin irileri şunlardır.  78 milletvekili ile Bulgaristan’ın Avrupa Vatandaşları Partisi GERB birinci sıradadır. 39 milletvekili ile Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ikinci ve 30 milletvekili ile Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) üçüncü partidir. Önce Avrupa’da ve giderek 2015’ten sonra Bulgaristan’da değişen siyasi durum, kışkırtılan  “terör korkusu”,  özellikle de göçmenlerle gelen siyasi gerginlik milliyetçi-ırkçılığı kabartı. Bunun göz çıkaran örneği, milliyetçi lider, VMRO milliyetçilerinin başı Kr. Karakaçanov’un Cumhurbaşkanı seçimlerinin birinci turunda % 15 oy alması oldu. Bulgaristanda sol milliyetçi “Ataka” partisi ile sağ sıra dışı VMRO ve “Yurtsever Cephe” gibi partiler erkem seçimde yeni doruklara yükselecekleri hesabını yapıyor. İzledikleri popülist siyaset son derece tehlikelidir ve memleketimizi büyük bir felakete sürükleyebilir. Bu tırmanmanın ucu her zaman Türklere ve azınlıklara yöneldiğinden  dolayı, son aşamasında faşizm gizleyen bu gidişin önlenmesinde 26 Mart 2017 seçimlerinde kesik kararlı ve bağlaşıklık siyasetine açık biçimde  hareket etmeliyiz. Faşizm Bulgarlar için de zulüm demektir. Halen kayıtlı olan 6 Türk partisi liderinin aralarında “ben daha büyük ajandım” kavgasına son verip siyasi tabana dönmeleri sağlık verilir.

  •  43 Meclis döneminde ülkemizde “ötekileştirme siyaseti “ aldı yürüdü. Bu siyaset sağ-

sol milliyetçilerin baskısıyla azınlıkları devlet yapısından söküp atma yönü aldı ki, olay faşizm koktu. Müslümanlara karşı ötekileştirme önlemleri “Yusersever Cepehe” ve VMRO- “Ataka” gibi sağ cephe marjinellerinin yakın ve uzak stratejisini birleştirdi. Bugün Sofya “Banya Başı” camiinde ezan okunması yasağına karşı imza toplandı. Faşizm adım adım ilerliyor. Her zamankinden daha sıkı bir birlik ve beraberlik sağlama yolları bulmalıyız. Bugünden sonra siyaset halkı aldatıp oy toplamaktır diye düşünenler, bu işten vaz geçsinler.  Şu an ülkedeki Bulgar nüfusun beşte dördünün Rusofil’liğinin yeşerdiği izleniyor. Avrupa Birliği ve NATO’dan kopma süreçleri başlarsa bunalımlarımız daha da derinleşebilir.  26 Mart’ta yapılacak erken seçimle ilgili yeni bir yönelime adım atıldığı hissedilmiyor. Bu seçim majoriter sisteme göre yapılmıyorsa, halkın öfkesini, hiddetini, kinini almak için yapılıyor diyebiliriz. Erken seçimi en fazla isteyen sosyalist parti (BSP) Başkanı Bayan Korneliya Ninova seçimden sonra GERB partisi ve HÖH partisi ile işbirliği ve ortak hükümet yapmayı daha şimdiden reddediyor. Yani permanent yani ardı arası kesilmeyen ve sürekli derinleşen bunalıma şimdiden kapı açıyor.

Bir ay önce istifa eden GERB ise kendi kontrolünde olan belediyelere 2 milyar 400 milyon leva para dağıtmıştır. Bu önlemler de seçime sıkı adımlarla gidildiğini gösteriyor.

BSP, HÖH, ABV gibi partiler majoriter seçim sistemini rafa kaldırdı.

***

Her şey durgunluk içinde

Kar altındaki Bulgaristan’da durumun vaziyetinden en memnun olan güzlüklerdir. Geceleri soğukluk derecesi sıfırın altında 20’ye kadar düşse de, bu kar tabakası altında arpa buğday filizlerinin kar altında 30–35 dereceye kadar dayanabileceğine özellikle dikkat çekiliyor.

Ülkede durum 2011 ve 2012’den büyük farklılık gösteriyor. Bundan 5 yıl önce GERB partisi yükseliş halindeydi. Başbakan Borisov 2013’te Şubatında başlayan protesto dalgasını tusunami sanıp ansızın istifa etmişti. Sonra seçimleri yine kazandı. 2016’da bu formül işlemedi. 2016 Ekiminde Cumhurbaşkanı seçimlerini kazanamazsak istifa edeceğim dedi. Kaybetti ve istifa etti. Bu istifa toplumun değişmeye başladığı döndüğü bir zamana rastladı ve her şeyin bir sonu olduğu gibi GERB partisi yıldızının da sönmeye başladığını gösterdi. Halk oylamasından sonra, majoriter seçim yapılırsa açarız kesenin ağzını ve dolarız meclise hesapları tutmuyor. Çünkü sosyalistler sistem değişikliğinin yolunu şimdilik kesti. GERB partisinin 2009’dan beri süren yönetimi ülkeye hiç bir şey getirmedi. Yoksullar ordusu kalabalaştı. Çingenelerin yaşadığı GETTO sayısı arttı. Eli diplomalı ama okuryazar olmayanların oranı % 41’i buldu. Nüfus yaşlandı. Yoksullar ordusu kalabalaştı.  Doğum oranında değişme yok. 3 milyon genç ülkeyi terk etti. 21. yüzyılın başında Bulgaristan bir iç göçle gruplaşma süreci yaşıyor. Bulgar nüfus Koca Balkanın kuzey ve güneyinde Sofya Varna ve Sofya Burgas demir ve otoyollarının ve Makedonlar da Struma ırmağı boyuna toplanıyorlar. Ülkenin boşalan köyleri ve küçük kasabalar Çingene nüfusa kalıyor. Azı dişsiz, eli bastonlu insanlar ülkesine hiç kimse ciddi yatırım yapmak istemiyor.

Gazeteler, Bulgar halkı için “mesul olmayan” değimini kullanmaya başladı. Meclis sorumsuzlukla itham ediliyor. Hükümet kendini birşeyler yapanlar arasında birinci sırada göstermek çabasında. Uygulanan Avrupa Halk Partilerinin geçerli taktiğidir. Bulutları sayıyorlar. Sadece devasa olan ön plana çıkarılıyor. Şerit kesmen ve açılış yapma törenlerinin ardına gizleniyorlar. Onlara göre, önemli olan makro ekonomi ve ancak bir yıl öncesi ile kıyaslamada bulunmak. 1990’dan beri % 90 küçülen ve sıfırlanan, kansızlaşan Bulgaristan ekonomisinin geçen yıla kıyasla % 2.3 yükselmesi ne anlama gelir? Avrupa’da en düşük emekli maaşlarıyla geçinmek zorunda kalan Bulgaristan vatandaşlarının % 41, aylık gelirleriyle ayı çıkaramadığı ve sefiller yelpazesinin en dibinde olduğu ortadadır. Halka son nefes aldıran, dış ülkelere gidip çalışarak sılaya birkaç para göndermeye çalışan vatandaşlar sağ olsunlar. Onlar da olmasa durum çok daha kötüleşecektir. Çünkü insanların geçim göstergeleri devasa işlerle ölçülmüyor. 37 yıl çalışıp prim ödeyen bir işçinin bugün ancak emekli maaşıyla ilaçlarını alabilmesi, çok derin bir çöküşün ifadesidir.

Bundan 20 yıl önce 9 Ocak 1997’de Bulgar gençler, üniversiteliler taşlı sopalı saldırıyla milletvekillerini meclisten kovmuşlardı. Yeni seçim istemişlerdi. O zaman bu istek çok daha kesindi. 2016 – 2017 kışında siyasi bunalıma 20 yıl öncesine kıyasla daha şiddetli bir çözüm aranıyor. Halkın aç olduğunu bilen hükümet karlı yolları açılan köylere yardım paketleri dağıtmaya devam ediyor.

1997 halk direnişi 1990’ın henüz sönmemiş ateşinden kudret almıştı. 1990’ın unutulmayan özgürlükçü büyük atılımları, totalitarizmin sökülmesini önlemek için elinden geleni ardına bırakmayan sosyalistlere karşı şahlanıştı. 1995 -1997’de tek başına iktidar olabilen sosyalist parti, Başbakan Jan Videnov’un eliyle genel özelleştirme gerçekleştirerek hemen hemen bütün işletmeleri felce uğratmış, bankalar kapanmış, iflas yüzde 300 olmuştu. Bu olayın önünü alan 1997 meclis kuşatması, bu ayaklanma ve hükümet devirme adımları, 4 yıllık bir süre için Demokratik Güçler Birliği (CDC) hareketinin katı özünü oluşturan kesimi Güçlü Bulgaristan Hareketiyle (DSB) olarak iktidara geldi. Bu sosyal devrimi yapan ve 2. demokratik güçler iktidarını kuran Başbakan İvan Kostov ve Cumhurbaşkanı Petır Stoyanov siyaset ocağı artık sönmüştür. O devrimci atılımı gerçekleştiren gençler yaklaşık 1.5 milyon kişi, Bulgaristan’ı çoktan terk ettiler. Amerika, Kana ve Avustralya onlara yeni vatan oldu.  26 Mart 2017’de Bulgaristan’da benzer demokratik birikim ve bilinç yok. Alevlenecek güç potansiyeli de yok. 1997 üniversiteli ve orta öğrenimli – meslek sahibi gençliğin ve ailelerinin ülkeyi ve siyaseti terk etmesiyle boşalan sağ alandaki yere, 2007-2008’de yeni bir siyasi güç yerleşti. Kısa adı GERB’tir. 10 Kasım 1889’da devrilen T. Jivkov’un koruması olan, Moskova tarafından özendirilen, Bulgaristan’ın 2004 NATO ve 2007 AB üyeliğinden rahatsız olduğunu ustaca gizleyebilen, hatta Amerika ve Başbakan Bayan Angela Merkel kişiliğinde Almanya ile yakın ilişkiler kurabilen B.Borisov GERP partisini CDC’den kalan merkez sağ boşluğa konakladı. Sanki kimsenin yerini almamıştı. 2009’da tek başına iktidar oldu. Totaliter rejimin emekli subay, polis, itfaiyeci, koruma ve bekçi çevresi ve aileleri, hısım akrabalar iktidar sofrasına katılmak şartıyla GERB’e oy verdiler. Onların iktidara yapışması için aynı damardan emen HÖH partisinin kovulması gerekiyordu.  GERB 2 defa iktidar oldu. Ne ki o umutlanan kesime bir şeyler veremedi. 7 yılda emekli maaşlarına toplam 50 leva (25 Euro) zam yapabildi. Noel ve Paskalya Bayramında en az emekli maaşı alanlara 40 leva (20 Euro) bayramlık dağıttı. Yoksullar bunu yeterli bulmadı. Çünkü aynı zamanda Sağlık sistemi bozuldu, küçüldü, normal çalışmaz hale geldi.  Eğitim ödenekleri yetersizdir. Toplu taşıma pahallılaştı. Giderler gelirleri defalarca aştı.

6 Kasım 2016’da GERB partisi durduruldu. İstifa ise dibe çekildi. Borisov’u ikinci defa diz çökmeye zorlayan nedenler arasında, kendi değimiyle “ülkedeki yerel ve merkez ayaklanmaları önledik.” Önemliydi. Yani Bulgaristan’da kırmızı tusunamı tehlikesi ciddiydi. 13 Kasım gecesi ülke baştanbaşa kızardı. Olayların rengini okuyabilenler, 26 Mart 2017’deki seçimlerin bir balon, anlamsız ve hedefsiz bir oyalama olduğuna işaret ediyorlar. Halk oylamasıyla istenen yeni ulusal oyun kurucu ortaya çıkmadı. Referandumun mecliste onaylanmamasıyla engellendi. Partiler kısırlaştı. Hiç biri bataklıktan çıkış programı sunamıyor. Kurmaylar seçim önü kurultayına toplanıyor. Milletvekili listeleri hazırlanıyor.  Örneğin “ABV” Başkanı ve başkam yardımcıları toptan istifa etti. 15 Ocak’ta Sofya’da kurultay yapacaklar. Yeni yönetim seçilecek, fakat bunalımdan çıkma ışığı yok. Şimdiki dönemde siyaset ve ideoloji olarak hepsi bir hareketsizlik ve durgunluk yaşanıyor. Partiler halka hiçbir şey sunacak durumda değildir. Resmi siyaset, olayları bunalım düğümlerinin çözülmesi olarak açıklasa da, toplum yerinde sayıyor.

Halk hayal kırıklığı ve endişe yaşıyor. Şumen’e bağlı Hitrino (Şeytancık) köyünde akaryakıt treni devrildi. Hepimiz korktuk. Akaryakıt sarnıç patladı. Köyün yarısı yerle bir oldu. Karlı buzlu kış ortamında köy boşaltıldı. Ölüler, yaralılar, ruhsal çöküş yaşandı. Bütün Deliorman diken üzerindeydi. Yerel değil, ulusal facia yaşandı. Devletin ve hükümetin çaresizliğini görmeyen kalmadı.

Başbakan Borisov, “ben bu nedenle ‘Belene’ Atom Elektrik Santrali ve ‘Maritsa İstok’ Kömür Santrali için bu sene 2.5 milyar leva ödedim. Otobüsler bu nedenle eskidir. Vagonlar neden eskidir. Bunlar havaya ödenmiş paralar olduğu için” diyor. Ama 2009’dan beri iktidarda olduğuna işaret etmiyor. Polislerin maaşlarının yükseltilmesine 250 milyon leva ayrıldığına değinmiyor.

Son günlerde Başsavcılık da uyandı. 2009’dan beri Borisov hükümetlerinde bakanlık yapanlardan 8’i, hatta Cumhurbaşkanı Adaylarından biri olan Trayço Traykov savcılığa gidip gelmeye başladılar. Ön tahkikat, yüz milyondan çok fazla rüşvet ve dalavereye işaret ediyor…

Seçim kampanyası, kavgalı bir tiyatro sahnesi mi olacak? Bu kavgada en yoksul olan Türkler hangi kampta yer alacak? Herkesin umudu öldü mü? Hükümet, partiler neden hep Çingene, Çingene, Çingene diyor ve Türk sözünü ağzına almıyor? Oyumuzu Lürfi Mestan – DOST partisine versek bir şey değişir mi? Biz kendimizi siyasetten atılmış, püskürtülmüş topluluk mu hissetmeliyiz. Mestan’ın vazifesi, üzerine basılırsa günah olur anlayışıyla kırıntı toplamak mıdır? Bunlar çok önemli bir sorunlar! Kavgalar yeniden başlarsa seçimden sonra ortak iktidar olma yolları kapanır mı? Şöyle bir soru da var. Kim kavga eder? Hayal kırıklığına uğrayan insanlar mı yoksa yeni bir şey bekleyenler mi?

GERB iktidara geldiğinde GETO-ları dağıtmak, Çingene çocuklarını zorla okutmak istiyor. Çingene çocuklarından Bulgar yapılınca ne değişecek?  Biz bu konuda susacak mıyız. Çingene çocuklarının hepsi yüksek öğrenimli olsa bir şey değişir mi? İnsanın okumak için zorlanması, bizim ahlakımıza göre zorlama ve zulüm müdür? Çingenelerin asimile edilmesi kültürel açıdan mümkün olabilir mi?!

50 santim kar düşünce ülkede hayatın durması da bir facia oldu.

Yeni yapılan ana yolların hepsinin birden kapandı. Herkesi düşündü kaldı. Çaresizlik dibe vurdu. Dikkati çeken bir başka özellik ise, doğal felaketlerle mücadelede genç kadrolar bulunamamasıdır. Ülke gençsiz kalmış gibi bir görünüm var. Modernleşme çabalarımızı arkadan gelen eğitimli genç kuşak desteklemeden ileri adım atamayız.

Ne yazık ki, 1997’de demokratik dönüşüm isteyen kuşak bugün ülkede değil. Olup biteni, derinleşen bunalımı ve kokuşan bataklığı TV programlarından izliyor.  20 yıl önce isyan edenler bugün dünyaya dağıldı. Onları geri çekecek siyasi güç henüz oluşmadı. Onları geri davet edip eşit haklı yeni şans sunacak zihniyet henüz oluşmadı. Siyasetçilerin aklından gidenleri geri çağırmak gibi fikirler geçse de, henüz hareketlenme gözlenmiyor.

Olay sıcak bir patates ya da fırından henüz çıkmış bey kebap gibi. El yakıyor.  Bir elden ele atılar soğutulsa bile, patatesle ve bey kebapla ne yapılacağı henüz bilinmiyor.

Başka bir örnek verelim. Bugün trafik yasasında değişikler mecliste onaylandı. Şimdiye kadar yaya yolu zerindeki trafik kazaları mahkemeye gidiyordu. Artık her defasında şoför suçlu bulunacak. Yapılan değişiklikler bu örnekte olduğu gibi kozmetik, yüzeyseldir.

Bu gelişmeler, ilkesizlik, duyarsızlık ve seçeneksizliktir ve hiç birimizin tuzunun kuru olmadığına işarettir. Yeni olan çatıdan sarkan sarkıtlardır. İki seçenek var: Bu sarkıtlar havanın ısınmasıyla eriyip damlayarak mı, yoksa bir sopa ile üçer beşer kırılıp düşürülecekler mi, sorun budur. Ben bu sarkıtları komünist totaliter düzenin kırıntıları olarak görüyorum. Hava soğudukça uzuyorlar. Bize dokunanın kafasına düşeriz – korku yaşıyor.

ABV partisi yönetimi topluca istifa etti. Öteki partilerin yönetimleri bu örneği izleyebilir.  Ömür boyu totaliter düzene hizmet etmiş kadroların birden bire irkilip “zamanımız doldu çekilerim” demesi zamanı geldi. 40 yıl komünist olan bir kişinin birden  “demokrat oldum” demesi gülünç olur. İnsan başkası olamaz! İnsanlar hameleon değildir. 27 yıldan beri olamadılar, olamıyorlar ve olamayacaklardır. Lütfen düşününüz 1974’ten beri köstebeklik yapan Ahmet Doğan birden bire demokrat olabilir mi. Bir adam erkek değilse de asla olamaz. Doğan 8 defa evlendi. Şimdi Aylin de “Saray”dan çıkınca, evlenmiş, işbaşı yapmış, artık hamile. Gözü aydın. Hiç kimse olmayan bir şeyi olduramaz. Biz doğa yasalarını değiştiremeyiz. Ajan, hain, köstebek, sürüngen olabilirsin, ama köstebekten adam olamazsın Olay budur. Köstebek gizlendiği yerden çıksa kör olur. Gözleri kamaşır, başı döner ve düşer.

Meclis dağıtılıyor ama milletvekilleri meclisten çıkmak istemiyor. Seçim olacak ama onlar yine seçilmek istiyor. Onların hükümet kuramayacağı ortada, ama “bizsiz olmaz” diyorlar. Her şey değişebilir, fakat bizimkiler değişmek istemiyorlar. Olay budur.

Bu sebepledir ki, yaklaşan seçimlere, parti listelerine göre yapılacağı için “ilkesiz ve hedefsiz” diyoruz. Aynı basiretsizler 3 ay izinden sonra, görevlerine dönmek ve eski hamam eski tas, gitti yere kadar gitmek istiyorlar.

Reklamlar