Av. Vildan UMUT

Sofya ve Bulgaristan halkı ilk demokratik Cumhurbaşkanı Dr. Jelü Jelev ile vedalaştı.

İyi insanlar uykuda vefat edermiş deyenler haklı çıktıi J. Jelev de uyurken göç etti.

Dış ülkede ve deniz kenarında köşkü olmayan, İsviçre bankalarında hesapları olmayan, hiçbir konuda adı kötüye çıkmayan halkını çok seven ve halkı da onu bağrına basan büyük bir Cumhurbaşkanıydı.

Kalabalık matem töreni,

Yaşlı gözler,

Gökyüzü bile kış yağmuru ile ağladı,

Usulca ağlayarak vedalaşan doğa.

Doktor Jelev’in ölümü Bulgaristan Türkleri, Pomaklar ve tüm Müslümanları için de büyük bir kayıp oldu. Benim gibi bir Deliormanlı olan Jelev 1935’te doğup büyüdüğü diyarını asla unutmadı, çok sevdi. Türklerle dostluk etmeyi severdi.

10 Kasım 1989’da Todor Jivkov’un totaliter zulüm rejiminin devrilmesinden sonra toplanan ve Sofya’da Ulusal Kültür Sarayı VI. Salonunda kurulan Yuvarlak Masa’da değişim isteyenlerin başı olan Jelev  “değişiklik istiyorsak ve demokrasiye geçişten yanaysak ilk işimiz Müslümanların isimlerini geri vermektir!” demişti. Onun da yardımlarıyla isimlerimiz ve ibadet hürriyetimiz 29 Aralık 1989’da geri verildi.

O güne kadar Bulgaristan’da Pomakların isimleri ve soyadları 8 defa değiştirilmişti. Hayat isim değiştirmekle kimlik değişmediği ispatladı ve Bulgarlar arasında bu gerçeği en iyi anlayan politikacı Jelü Jelev oldu.

Sınırsız zülüm altında ezilen Müslümanlar birbirlerinin isimlerini ve soyadlarını iyice karıştırmışlardı. Her yerde evrak ve belge keşmekeşi yaşanıyordu. Jelev bu gerçekleri yakından takip etmişti. Türklerin isimleri Aralık 1984 ile 1985 Martı aralarında değiştirilirken o eşinin köyünde sürgündü ve Deliorman’da Türk isyanlarının canlı tanıklık etti.

İsim değiştirmeye zorlanan yalnız Türklerin toplam sayısı 2 000 000 (iki milyonun üzerindeydi) kişiden fazlaydı. Birçoklarımızın isimleri sürgünde, toplama kamplarında, “Belene” de ve hapishanelerde değiştirildi. Aynı dönemde Rusya’da işte olan büyük sayıda Türk ve Pomak aileler vardı. Onların isimleri de yurt dışında değiştirilmişti. Böylece Türkler arasında da büyük bir karışıklık meydana gelmişti. Ana baba, dede nine isimleri tutmuyor, herhangi bir evrak çıkarılması son derece zor olmuştu. Hele emekli çağında olanların ve dışarıda öğrencisi olanların başına gelmesin, Allah kimsenin başına getirmesin. Bu karışıklığın yarattığı genel toplumsal huzursuzluğu iyi bilen Jelev, demokrasi şafağında olaya hemen parmak basılmasında ısrar ederken, bir toplumsal öncü ve lider ruhlu önder olduğunu kanıtladı. O her zaman hor görülenden ve ezilenden yana olmayı hayatı boyunca başardı.

İsimleri geri almamızın için izlediğimiz yol Bulgaristan Türk ve Müslüman kardeşlerimizin birlikte yürüdüğü uzun ve yokuş mücadele yoludur. 1970’lerde başlayan Türk ve Müslüman kimliği kavgamızda toplam 44 direniş örgütü kuruldu. Tüzük ve programlar kabul edildi. Başımıza geleni, dertlerimizi ve mücadele hedeflerimizi dünya demokratik kamuoyuna, Birleşmiş Milletler Teşkilatına, Uluslar arası insan hakları örgütlerine duyuruldu. “Hür Avrupa”, “Bi Bi Si” ve “Amerikanın Sesi” ve “Ankara Radyosu”nun Balkan Türklerine hitaben özel yayınları aracılığıyla herkese iletmeyi başardık. Bu örgütlerin arasında gerek Demokratik Güçler Birliği (CDC) Kurucu Başkanı ve gerek 1990 Eylülünde Büyük Halk Meclisi bileşimi tarafından 284 oyla Bulgaristan’ın ilk demokratik Cumhurbaşkanı seçildiği zaman yaptığı konuşmalarda o şöyle demişti:

Geçmiş asla unutulmamalıdır, unutulamaz! Bulgaristan’da demokrasiye dönüşümü Türkler başlattı. Totalitar sistemin sonunda demokratik yenidünyaya ilk adımı atan Bulgaristan’da cesur Türkler oldu. 1989 Mayısında ayaklanan Türklerimiz en doğal insan hakkı olan, Ayaklanma haklarını kullandılar…”

O bu sözleri daha 1990’larda dile getirirken, Haziran 2015’te verdiği son demecinde,

Neye esef ediyorsunuz?” sorusuna şöyle cevap verdi:

“ Bulgaristan’ı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne 16. cumhuriyet olarak satan Todor Jivkov’u, onunla beraber Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi Politik Büro üyelerini, Merkez Komitesi Sekreterliği üyelerini ve Merkez Komitesi üyelerini DEVLETE İHANET ETME suçundan yargılayamadık, üzgünüm.” dedi.

Jelü Jelev, tüm demeçlerinde kontrol altında gelişecek bir barışçı geçişten, kan dökülmeden gerçekleştirilecek bir halk devriminden yana olduğunu vurgulamıştır.

Bulgaristanlı Türklerin totaliter baskı ve terör rejimine karşı mücadelesinde bel kemiği oluşturan 44 örgüt, dernek, hareket veya parti demokratik haklar uğrunda mücadelemizi 1989 Mayısında Ayaklanmayla taçlandırdığı gibi, 16 Ocak 1988’de Ruse’de çevre kirliliğine karşı başlayan protesto hareketinden doğan “Ekoglasnost” hareketinin ardından toplam 25 adet demokrasi mücadelesi örgütü kuruldu. Sofya Üniversitesi’nde aydınları örgütleyen o oldu.  Daha Kasım 1989’da demokratlar 100 değişik gazete çıkarmaya başladı. 1948’de kapanan “Nikola Petkov” Bulgar Çiftçi Halk Birliği (BZNS) partisi ile Bulgaristan Sosyal Demokrat Partisi yeniden kuruldu. Bu bakıma T. Jivkov’un totaliter-komünist zorba rejimine karşı mücadele Bulgar ve Türk demokratik güçlerinin, dernek ve örgütlerinin ortak davası oldu. Türklerin kurduğu İnsan Hakları örgütlerinden Demokratik Lig Ulusal ayaklanmanın örgütlenmesinden ve yönetiminde son söze sahip olduğu için belirleyici rol oynadı. Zorbalık döneminde kurulan 44 direniş örgütü yöneticilerinin 43 örgüt başkan, sekreter ve kadroları bire dek 1989 Mayısından sonra vatanımızdan kovulurken Ahmet Doğan ve 12 “DC” ajanının Varna’da kurduğu örgütten kovulan tek kişi olmaması dikkatinizi çekmiştir.

Totalitarizm zulmüne kurban veren, çok ezilen ve hor görülen Bulgaristan Türklerinin Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin seçimlere ve iktidara katılmasından yana olan Cumhurbaşkanı Jelev, 1992’de Ahmet Doğan ve Osman Oktay’ın dosyalarını çıkartıp okumuş ve dosyalar 2006’da açılsa da, bu ikisinin dosyalarını inceledikten sonra kendileriyle bir daha görüşmemiştir.

Bugün “Yattığı Yer Nur Olsun!” dediğimiz J. Jelev’in daha 1990’da Büyük Hak Meclisi’nde başlattığı büyük kavgalardan biri dosyalar konusuydu. 1990’da Büyük Millet Meclisi’nde  ajan dosyaları konusunda ilk komisyon kuruldu. Bu komisyon daha görev almazdan önce Birinci Şube’de örgütlü dış casusluk kadrolarından ve istihbaratla komünist partisi arasında bir köprü rolü gören Altıncı Şube ajan dosyalarından 15 bin dosya yok edildi. Ardından “dosyaları yakan” bakan olarak ünlenen zamanın İç İşleri Bakanı Semerciev yargılandı ama bu işten bir şey çıkmadı. Birkaç ay sonra Sofya’da BKP MK binası ateşe verildi. Dosyaların bir kısmı “yandı” dendi. Velhasıl son 25 yılda Bulgaristan kamuoyu ajan ve hain dosyalarıyla uğraştı durdu. Bugün de 43. meclis bileşiminde 86 dosyalı ajan olduğu biliniyor. Dosyaları mülkünde tutan “DS” sivil polis dairesi istediğini izlemeye devam ediyor. Bulgaristan’da “dosya zarı” ilk başta kılıç düştü. Bilinçli olarak yanlış tezgâhlandı. Türk işiymiş gibi gösterilmeye çalışıldı. “3 016 adet ajan dosyalı Türk vardı diyenler,” katilleri aklamaya çalıştılar, azmettiricilerden, gizli polis subaylarından söz edilmesi yollarını tıkadılar. Böylece eski devlet güvenlik örgütü “DC” dosya kargaşasından yara almadan kurtulmayı başardı. Askeri istihbarat subay ve ajanlarının dosyaları korundu. 2 dönem Cumhurbaşkanı olan J. Jelev “dosyalar” konusunu gündemden indirmedi. O, dosyalarla birlikte ajanlar temizlenmeden toplumun direnemeyeceğini biliyordu. Onun döneminde, Büyük Millet Meclisi ve 1991’de yapılan genel seçimlerde çoğunluğu kazanan CDC partisi eski ajanların-muhbirlerin ve onları yöneten sivil polislerin devlet görevlerinden çıkarılması işine başladı, fakat muvaffak olamadı. Hazırlanan ve sunulan tüm yasa önerileri kabul edilse de Anayasa ve Temiz Mahkemelerinden geçmedi. Böylece komünist rejimin en güvendiği kişiler yeni CV’lerle, “eli ne sıcak ne soğuk suya deymiş” pırıl pırıl kadrolar olarak devlet makamlarına tırmanmayı başardılar. Onların arasından en seçkinleri İngiltere ve ABD üniversitelerine gönderilip “Batılı uzmanlar” olarak doğrudan bakanlıklara kondu. Bugünkü hükumette de Dış İşleri, Bayındırlık, Adalet Bakanları vs. bu “seçkin kadrolardan” bazılarıdır.

Ve 25 yıldan sonra sosyalizmden kapitalizme geçiş dönemi konusu açıldığında kimiler “henüz geçiş dönemi başlamadı, tünel içindeyiz, çıkınca başlayacak” şeklinde alay ederken, “kör müsünüz Geçiş Dönemi yıllar önce bitti!” diyenler de var.

Daha 1990’da ajan dosyaları kumar kağıdı gibi politik oyuna girdi.

Demokratik Güçler Birliği kurucularından Dr. Petor Beron’un Başbakan seçilmesi gündeme geldiğinde, dosyasını çıkarıp “Olmaz!” dediler. Onun yerine ajanlarla gizli görüşmeler için avukat ofisini sivil polis emrine veren Filip Dimitrov başbakan oldu.

1991 Aralığında Filip Dimitrov hükumetinde Maliye bakanı, 1997 – 2001 yılları arasında  Başbakan olan  İvan Kostov ise, devlet  mülkünün özel mülkiyete dönüştürülmesinde, aslan payın komünist baronlara ve “kırmızı burjuvaziye” kaymasına yardım etti.

Bugün durum tamamen değişti malî işler oligarşisi, iç ve dış mali kaynaklar, kulis ardından ipleri çeken güçler politik sahnedeki oyunculardan defalarca daha güçlü olduklarını gizlemiyorlar.

Jelev Bulgaristan’ı komünizmden yani Moskova’dan koparıp Batı uygarlığına bağlamak isteyen cesur ve bilge bir politikacıydı. Bulgaristan 2002’de NATO’ya, 2007’de de Avrupa Birliği’ne katıldı. 2015 yılında Rusya’nın Bulgaristan’la ilgili 3 projesinden birden koptu. Bunlar “Belene” AES, “Güney Akım” Gaz Boru Hattı ve petrol boru hattı projeleriyle ilişkisini kesti. Sofya Avrupa Birliğinin Rusya’ya karşı yaptırımlarına katılırken, Ukrayna’da huzur sağlanmasına katkıda bulunmak için Şabla kasabasında bir NATO askeri üssü kurulmasına da yeşil ışık yaktı.

Bu hedefler sağlığında gerçekleşen Jelev belki gözleri açık gitmemiştir. Fakat onun toprağa verildiği gün ülkede komünizm kurbanları da anıldı.

1 Şubat 1946’da komünist rejim 17 bakan, 5 saltanat naibi ve 4 papazı kurşuna dizdi. Faşizmden sosyalizme geçiş döneminde öldürülenlerin toplam sayısı 200 bindir. Bu cümleden olmak üzere totaliter rejim terörüne 1989’da kurban giden 40 Türk savaşçı bu listeye dahil değildir.

Dosyalı olanların devlet görevlerine son verilmesi yönünde adım atılması, meclis bileşiminin dosya sız bir terkibe doğru çabalaması beklenirken, Geçiş Döneminde memleketimizi çökerten, talan eden soyguncuların hak ettikleri cezaları alıp hapishane koğuşlarını boylaması için halkımız gün sayarken 285 yüksek ve orta uzmanlık öğrenimli Türk ve Müslüman aldıkları görevlerden atıldı ve işsiz kaldılar.

“Dosya” sözü sabıkasız istemiyle değişmedikçe adil bir toplum kurulamaz.

Jelev bunu dememişti. O gitti.

Bize kalan Jelev’siz Bulgaristan renk değiştirmeye devam ediyor.

Bakalım nereye kadar?

 

 

Reklamlar