Dr.Nedim BİRİNCİ

 

Bir önceki yazıma “VALLAHİ ANLAYAMADIM” başlığını atmıştım. Size artık bu işin içindeki işi anladım, diyebilirim. Sizin de anlayabilmeniz için olaya birkaç yönden ışık tutmak istiyorum. Konumuz yine şu 25 Mayıs 2014’te Bulgaristan’da yapılacak AB Parlamento seçimleri. Püs noktası yani dananın kuyruğunun koptuğu yer HÖH Partisinin Delyan Peevski’yi aday göstermesi.

 

Birinci şık:       HÖH / DPS Neden Yeni- Liberal Oligarşi Partisidir?

İkinci şık:        HÖH / DPS Neden Aile Partisi oldu.

Üçüncü şık:     HÖH / DPS Neden Pazarcık ve Stara Zagora Ggizli ve Resmi Polisinin

                         Hatırını Kıramıyor?

Dördüncü şık: HÖH / DPS Neden Kuzey Batı Bulgaristan’da yani Türklerin Sürgün

                         Bölgelerinde Gizli ve Resmi Polisin Hatırını Kıramıyor.

Beşinci şık:     Avrupa Birliği Bulgaristan’ın AB üyeliğini Dondurursa Ne Olur?

 

Ve şimdi gelelim işin özüne.

Lütfen yine başlamayın, ama doktor hanımcığım biz şu liberalleri, onların da anlattığın üzere eskileri ve yenileri varmış, yeni (neo) -liberallermiş, birde şu oligarşi mi, diyorsun ne, onları tanımayız, anlamayız, görmedik ki…..demeyin. Onlar her gün sizin yanınızda, hissettirmeden kanını emiyor, maaşınızdan, emekliliğinizden çalıyor, kravatla gezdiklerinden siz onların yanına sokulamıyorsunuz, ama onlar sizi kasıp kavuranlardır.

 

Birinci şık:       HÖH / DPS Neden Yeni- Liberal Oligarşi Partisidir?

Bir defa şu Liberal dediklerimiz Batı dünyasında 18. yy. ikinci yarısında ve

19.yy.da politikaya girdiler. Burjuva sınıfı tekelleşmeden önce parlamenter demokrasi ve özgürlüklerden yana bayrak yükselttiler, kendilerini barışçı ve reformcu olarak tanıttılar. Bulgar siyasetine daha 1878’den hemen sonra köylülüğün ve yoksul kasabalıların temsilcileri olarak girdiler. İlk temsilcileri Osmanlıda Başvezir danışmanlığından gelen Dragan Tsankov ile şair Petko Raçev Slaveykov idi. Tırnovo Kurucu Anayasası onaylanırken bizim Türk vekiller onları desteklemişti. 1879’da kurdukları ilk liberal hükümetle Bulgaristan’da demokratik bir rejim kurulmasını hayata çağıran onlar oldu. 27 Nisan 1880’de darbe yapan Prens Batenberg Liberal Partiyi iktidardan uzaklaştırdı. Sonra bu parti ikiye ayrıldı ve kılçıklaşmaya başlayan ulusal burjuvazi kanadının başına geçen Dr. Tsankov İlerici Liberal parti kurdu. Stefan Stambolov ile daha sonra Başbakan olan Radoslavov ise Halk Liberal Partisini kurdular.1985’te bu parti Demokrat Parti adını aldı ve 1925 seçimlerinde Türk ve Müslüman seçmen tarafından desteklendi.

Bulgaristan Türkleri, Pomaklar ve Çingeneler ve yoksul Bulgarlar açısından hiçbir yerde söylenmemiş ve yazılmamış olsa da, Hak ve Özgürlükler Hareketi, aslında Bulgaristan köylülüğü’nün ve yoksul ve sefil kasabalı ve şehirli işçi-esnaf katmanın çıkarlarını birleştiren ve demokratik haklarından yana olan bir hareket olarak gelişti. Gizli niyetlerden, tuzaklardan ve sinsi planlardan söz etmek istemiyorum. Gerçek durum buydur. 1990’da parti kurulurken hitap ettiği kitle ne Türkler, ne Pomaklar ve ne de Çingene ahali ile fakir Bulgar kasabalı kalabalık arasında zengin yoktu. Onlardan hepsi ya sabanın, ya çapanın sapına ya da el emeğinden başka satacak hiçbir şeyi olmayan şehir sakinleriydi.

LİBERALİZMİN BÜYÜK ÖZELLİĞİ: halkın serbest hareketine karşı sabırlı ve tarafsız ve tepkisiz kalmasıdır. Bu iş Ahmet Doğan’a verilmişti. 1 000 000 (bir milyon) iri baş hayvan yok edildi. Bulgaristan Türk bölgeleri başta olmak üzere kooperatiflerde 14 milyon koyun vardı. 10 milyonu yok edildi. Sulama tesislerinin son burmasına varıncaya kadar çaldılar. Traktörler, kamyonlar, su pompaları, trafolar, kümesler hurdaya çıkarıldı, satıldı, yok edildi. HMH-lideri liberaller kendilerini “olgun” ve “sabırlı” gösterip sustular, “sustukları için” onları akıllı zannedenler bile oldu. Bilirsiniz, halkımız ”konuşmak gümüşse, susmak altındır” demiştir. Yeni beyler oturmuş, viski içip kadın oynatırken, barajda suyun inmesini, diplemesini, son balığın bile ağzı açık can çekişmesini beklediler. Burada “suyun inmesi” – halkın öfkesinin buharlaşmasıdır. “Diplemesi” – kimsenin tepki göstermeye takati kalmaması, son damlaya kadar tükenmesidir. Başka bir değişle darcıkta unun bitmesidir. “Son balığın bile ağzı açık can çekişmesi” ise, 15 yıldan beri devam eden bugünkü aciz durumumuzdur. Yeni Liberaller yeni liberal olurken, saraylar kurulur, Mercedes’lerin kurşungeçirmez zırhlılarının en zırhlıları sipariş edilmiş beklenirken beklediler, millet sefillik çizgisinin altında can çekiştikçe, içleri rahatladı, huzur buldular. O zaman onlar YENİ LİBERAL OLDULAR. Halkı artık yormuşlardı. Kendi dilimizde “çendili” diye hitap ettiklerimizin arasından Ahmet Doğan, Önal Lütfü, Kasım Dal, Fahri Ömer gibiler seçilmiş ve pompalana pompalana şişirilmiş ve Yeni Liberallerin geleneksel hali olan YUVARLAK şeklini almışlardı.

O kiloları almak var ama taşımak da var. Bak Ahmet taşıyamaz oldu, Saraya kapandı yatıyor.

Bu yol uzundu. Önce hepsine devlet sofrasında yemeyi içmeyi öğrettiler. Sonra giyim kuşama sıra geldi. Örneğin HÖH milletvekili Atalay’ın elbiselerini Eskişehir Saray tekstil AŞ dikmiş. Faturalara bir göz attık: BİR TAKIM ELBİSE İÇİN 2 000 TL, BİR GÖMLEK İÇİN 700 TL, BİR ÇİFT ÇORAP İÇİN 60 TL, BİR İPEK KRAVAT İÇİN 200 TL ÖDENMİŞ. Yeni Liberal olmak zor mu zor! Sonra yürümek, Yeni – Liberal olarak bir dökük köylü gibi yürüyemezlerdi. Yazılarını başkaları yazdı. Onlar adına başkaları konuştu. Onlarsa kravat gezdirdiler. Mercedes’ lerle seyahat ettiler. Ve Bulgaristan Türkleri arasından, yani ağzı açık balıkların, vaklamaya kuvveti kalmayan kurbağaların, sürünmeye takati olmayan solucanların arasından seçilenlerden YENİ LİBERALLER yetiştirildi. Bunlar bir ayağı çamurda bir ayağı halıda yürüyebilen tiplerdi. Onlara her şey yakıştı. Parlamenter oldular. Bakan koltuğuna oturdular. HÖH MYK üyesi oldular. Her kurultayda delegeydiler. Kolları yorulmadan kalktı indi, indi kalktı. Halka karşı yeni kararlar alındı. Ne anlatılanı anladılar, ne alıp okudular. Onlar yalnız onayladılar! Resimlerine bakıyorum hepsinin ağzı mühürlü, konuşmadılar, yazmadılar, teklif edilene hep “evet” dediler. Yediler içtiler! Helal olsun da “Bereket versin!” bile demediler.

Ajanlık “evet”, gammazcılık “evet”, halktan tamamen kopmaya da “evet” ve daha ne istersen onların cebinde bin bir “evet” var. Hiçbir yeni liberal çıktığı kümese, o can çekiştiği bataklığa geri dönmek istemedi. Hiç biri istememiştir. Onlar bataklıkta alınmış temiz su balığıdır. Yeni Liberallerin çağdaş Atası Barak Obama da gidip Kenya’da dedesinin barakasında çekirge ve yılanlarla, kurt ve köpekle yaşamak ister mi? İngiliz Lortlar Kamarası’nda 3 Hindistanlı yeni Liberal var. Gönderebilir misin onları dedesinin yıkılmış mezar taşının bulunduğu Hindistan’da cangıl orman köyüne? Fransız Meclisi’nde Cezayirli yeni liberaller geziniyor. Anlatmak istediğim şudur, kapitalistler, “her şey benimdir” deyen tekel olmadan, tekelleşme emperyalizme ve oradan da devlet tekelci kapitalizmine geçmeden yani oligarşi doğmadan sanki halkçıydı. Halktan yana işler yaptı. Ama şu bizim 1990’dan sonraki büyük sıçramalı sınıf atlama bir yerde gözlenmedi. Vladislavovo köyü Şişe –cam teknik okulunun pansiyonundan Sofya’da “Saraya” sıçramak, herkesin ne haddi ne de nasibidir. Bu iş “hizmet” ister. Halk, köylü, işsiz kasabalı, emekli maaşıyla geçinemeyen semtli yerinde sayadursun, aralarından seçilen ve yukarda kimilerinin isimlerini saydığım Yeni-Liberaller helikopterle, Mercedes’lerle alındı ve Sofya’ya Saraylara, lüks dairelere taşındı. Onlardan istenen HALKTAN KOPMAK, HALKI AVUTMAK, HALKI OYALAMAK, HALKIN FAZLA BAŞ KALDIRMASINA OLANAK VERMEKTİ. Bravo! Bizimkilere. Son 25 yılda bunu başarılı bir şekilde yapabildiler. Halk soluk aramaz hale geldi. Lokmasını İspanya’da arıyor.

Ezilen halkın sesi çıkmıyor, çıksa da işitilmiyor.

 

Öyleyse problem nerede mi?

Avrupa Yeni Liberalleri “olmaz” demişler. Bulgar halkının istemediği Daniel Peevski’yi biz aramıza alamayız, demişler. Türkler arasında, Pomaklıkta ve Çingene mahallerinde imza toplamışınız “etnik azınlık onu istiyor” diyorsunuz da, bize Bulgaristan’da Türk, Pomak, Çingene ve başka problemli insan yok deyen siz değil midiniz? “Bizde azınlık yok”, “Olsa bile problemi yok!” bildirgesi veren siz değil miydiniz? Neden yalan söylediniz?, demişler.

 

Brüksel’de çıkan “EurActiv” gazetesi özel bir yazıyla çıkarak, Avrupa Hak Partisi adına “olamaz böyle bir şey”, burada “ızbandutların ne işi olur” diye yazmış. Başlan Manfred Veber, Peevski’nin HÖH Başkanı L. Mestan tarafından AB meclisine aday olarak gösterilmesi haberine tepki gösterirken, “biz bu haberi duymak istemiyoruz” dedi.”

AB parlamentosunda sosyalist grup şefi olan Hans Svoboda “Peevski yakın geçmişte gizli servis DANS Başkanı atandı, bizim aramızda ne işi olur? Rus ajanlarına kapımız kapalıdır” dedi. Artık güvenecekleri kimse kalmadı. Bulgaristan’a AB kapısı kapanırsa bedeli kim ödeyecek, halk bilmek istiyor.

 

İkinci şık:        HÖH / DPS Neden Aile Partisi oldu.

 

Liste başında Filiz Hüsmenova. Hadi Filiz’in Amerika’da zengin yakınları olduğunu ve Ahmet Doğan ile Lütfü Mestan’a devamlı telefon ettiklerini, Amerikan Büyükelçiliği’nden de ısrarla bastırdıklarını biliyoruz. Geçen dönemde, hiçbir konuda söz almasa ve Bulgaristan Türk, Pomak ve Çingene kardeş azınlığı için parmağını oynatmasa da yine liste başı olmasının sebeplerini anlıyoruz. Biz burada kırık dökük bir azınlık olarak Birleşik Amerikanın baskısına dayanabilecek durumda değiliz. Bizim yeni liberallere de ağır gelir bu yük. Bu yüzde hadi Filizin adaylığını yedik yuttuk. Bu artık aile içi gibi bir şey oldu.

 

Daniel Peevski’de Ahmet Doğan’ın aile üyelerinden sayılır. Pazarcık ve Stara Zagora hapislerini koklamış olan ve her gün ona bonfile, biftek, şnitzel, küfte, baklava, ballı börek, sütlü aş, viski, kahve taşıyan milislerin hepsine “ben sizi milletvekili yapayım, zaten Türklerin arasında adam yok” teklifinde bulunmuştu. Bu teklif eski gizli subaylar ve resmi çalışan milislerin yeni kurdukları sendika yönetiminde tartışıldıktan sonra, T. Jivkov Generalleri arasından olup şu “soya dönüş” işlerinde sirkesi en keskin olan Daniel Peevski’nin dedesinin hatırını saymaya karar vermişler. Hem “Pavel Banya” seçim bölgesinde, hem de Bulgaristan’da en büyük Milis Okulunun bulunduğu Pazarcık’ta Daniel Peevski’nin iki defa milletvekili seçilmesinin nedeni budur. Peevski’nin Brüksel’e gönderilme işinde yalaka olarak da Plovdiv’i Doğancı Gürsel Aliev’i kullanmışlar. Gürsel “demon” sözünün dilimizde şeytan olduğunu bilmediğinden, Peevski’ “bu çok iyi bir demon” diye övmüş. Söylemekte yarar vardır, Stara Zagora ve Pazarcıkta Peevski’yi hep Türklere kan kusturan en azılı ve gaddar milisler, gizli polis görevlileri seçiyor. AB seçimleri için de onlar kışkırtıyor ve onlar destekliyorlar. Ahmet Doğan’ın onlara sözü varmış…

Geçen hafta “Batak” dağı eteklerinde büyük bir sofra kurulmuş. D. Peevski’yi seçen milislerden birçoğu eski haydutların aba poturlarıyla giyinmişler. Kafalarında kalpak. Kuzu çevirmişler ve kırmızı şarap içerken, “aralarına girdik, HÖH / DPS’yi içinden parçalayıp, bu defa Avrupa Birliğine kapatma kararı aldıracağız” diyerek bolca eğlenmiş, yemişler içmişler. Adamların gizli hedefleri – partimizi AB eliyle yok etmek.

 

Üçüncü aday ise, Ahmet Doğan’ın çotanağıdır. Oğlu Erol’a karı aldığı Nemci Ali’dir. Savunma Bakanı yardımcılığında işi iş, keyfi de keyif olan N. Ali ayda 40 bin Euro aylıktan kaçacak değil ya, hemen kabul etmiş, zaten AB’de pek fazla iş yokmuş, olsa da ne olacak, gidip gelir işte. Yani şu AB seçimleri HÖH / DPS partisinin hepten bir aile partisi olduğunu, Bulgaristan’da artık Türkler arasında da oligarşi aile grupları oluşmaya başladığını, bizim oligarşiden ancak Yeni Liberal gruplaşma oluşabileceğini ve halkı tamamen unutmanın ve ancak ve yalnız seçimden seçime aramanın yeterli olacağını kanıtladı. İktidar ortak, halkı aldatmak ortak, avanta ortaktır. Yeni liberalliğin öz anlamı da budur. Fakirlikten kopmak ve zenginlikte boğulmaktır. Bizim işimiz tütün, AB’ye Tarım Bakan Yardımcısı Abası gönderseler, ama olmaz, o bakarsın oralarda bir şeyler düzeltir ve tütüncülerin işi düzelir ve al başına belayı.

Devam edecek.

 

 

 

 

 

Reklamlar