Sevilcan YÜCE
Gerçek şairler feylesofların üstündedir, diyenlere inanmayanlar olabilir. Kimse hiçbir şeye inanmak zorunda değildir aslında. Bu eskiden öyleymiş, şimdi de öyle. Bir de şu var: Kuran’da şairlerin sözüne pek inanılmaz dendiğinden, kantarın topuzu son milenyumlarda feylesoflardan yana ağır basmaya başlamış. Fakat her şey dalgalı olduğundan, kimi defa şairlerin insanı dolu dolu coşturduğu inkâr edilemez. Üstelik feylesofları anlamak çok birikim istiyor. Anadan doğma bilgelerse binde bir…
Avrupa Birliği’nin Birlik Marş Güftesini seçerken, koskoca Johann Wolfgang von Goethe Orta Çağdan buyana aydınlık çırası olarak yanmaya devam ederken Johann Christoph Friedrich von Schiller’inMUTLULUK ÖYGÜSÜ’NÜN seçilmesi  insanlığı ne kadar düşündürdüyse İtalya’da  Sicilya’nın Butera  kasabasında yapılan bir halk oylamasında İNSANLIĞIN MUTLU GELECEĞİNİ EN GÜZEL TARİF EDEN ŞİİR OLARAK NAZIM HİKMET’TEN BİR DÖRTLÜK SEÇİLMESİ VE BELEDİYE BİNASI GİRİŞİNDE ÖZEL BİR MERMERE ALTIN HARFLERLE İŞLENEREK ASILMASI  Türk şiiri ve  şairi yüreğinde taşıyanlar için daha önce yaşanmamış çok görkemli çılgın bir sevinç kaynağı oldu.  
Sicilya’da şu Temmuz günlerinde güneşin gün boyu pişirdiği uçsuz bucaksız düzlüğün ortasında yükselen kayalığın en tepesinde  Butera adında çok küçük ve çok şirin bir kasabadayız. Bembeyaz dar sokaklar, hr evin kapısının önünde oturan yaşlı amcalar hiç hareket etmiyorlar. Evler de güneşten pişmiş gibi başka gelen giden yok bize bakıyor. Ortada,  birbirinin kopyası evlerin ötesinde birkaç dükkân, kahvehane, bir kilise ve bir kale. Kasabacığın en güzel yapısı belediye binası. İçine girince sol taraftaki duvarda, en tepede mermere kazılıbir şiir göze çarpıyor. Özenle kazınmış, oraya konmuş.
“Topraktan, ateşten ve denizden doğanların
 en mükemmeli doğacak bizden.
Ve insanlar ellerini korkmadan,
düşünmeden,
birbirlerinin ellerine bırakarak,
                               yıldızlara bakarak
                                           ‘”yaşamak ne güzel şey’ diyecekler.”
 
Tanıdık geldi değil mi?
Nazım Hikmet Sicilya’da bir kasabanın Belediye Başkanlığı duvar mermerine oyulmuş..
Belediye başkanına soruyoruz.
 2000 yılında milenyum şerefine bir özlü söz bulup duvara hiç silinmeyecek şekilde yazdırmak istemişler.
 Köy okulunda görevli kadın edebiyat öğretmeni bu şiiri önermiş.
Hiç istisnasız herkes kabul etmiş.
Hangi seçimde kazanılıyor böyle bir sevgi saygı, söyleyebilecek var mı?
Bir düşünsenize, en bilinen şairleri, kendi ilahi destanlarında hangi Müslüman Peygamberi (Muhammet, Ali ve Yusuf’u) cehennemin en derin zindanlarına gömmeyi düşünürken, aynı halkın öz bağırıı aydınlığa ne kadar susamış.
Biraz yukarda Avrupa’nın tam göbeğinde Weimar’da Geothe ile Şiller dünya karanlığa mı baksın aydınlığı mı arasın! diye bronz anıtlarda asırlar boyu birbirine bakarken, “sıkça olmak üzere edebiyatımız olmadığını” yazacak kadar küstahlık edenlerin kitle ruhunda yaşayan cevherlerin parlaklığına hayran olmamak elde mi?
Sicilya sıcağında göz açamayanların kalplerinde Nazım Hikmet Ateşi yanmasına sevinmeyip de neye sevinelim ki? Aydınlık arayanların Doğuya baktığına bundan daha parlak bir örnek olamaz.
Yaşamak bazen hakikatten güzel! 
Reklamlar