Tarih: 1 Mayıs 2019
Yazan. Neriman Kalyoncuoğlu
Yazı:  İşçilerin Uluslararası  Dayanışma Günü 1 Mayıs.

Tarihteki adları PROLETARYADIR.

Onlar, çocuklarından başka geleceğe bırakacak hiçbir şeyi olmayanlardır.
Bir de hayatı üretenler.
Yöneticilerin resmi çetesine alınmayanlar.
Ve asla teslim olmayanlardır.

1 Mayıs birçok konuyu yeniden ölçüp biçmemize neden oldu. “www.bghaber.org” ve BGSAM yayınlarında son günlerde işlenen konu 26 Mayıs 2019 Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleriydi. 1 Mayıs İşçi Bayramı sanki birden bire geldi.

Bulgaristan Müslümanlarının siyasi temsilcisi olan, Hak ve Özgürlük Partisi (HÖH-DPS) ve Sorumluluk, Hoşgörü ve Özgürlük İçin Demokratlar (DOST) partileri 1 Mayıs havasına giremedi. Bayram mesajı bile yayınlamadılar. Liderlerine göre, parti isimlerine takılan haklar, özgürlükler, sorumluluk, hoşgörü ve demokrasi değerleri, özellikle Bulgaristan gibi, tarihin motoruna bir türlü vites uyduramayan ülkelerde tüm emekçilerin, köylü kardeşlerimizin, memurların ve aydınların sokak ve meydanlara toplanıp,  bayraklardan en güzellerinin dalgalandığı alaylarda nümayiş etmelerine vesile olmalıydı.

Ne yazık ki, bu sabah sokaklar, suyu çekilen yaz dereleri gibi boş, meydanlara güvercinler bile konmadı. Yine bu sabah, 1914-2019 yılları arasında Avrupa Parlamentosu’nda görevli olan temsilcilerimiz Brüksel’den ayrılmazdan önce, “İşeyen Çocuk” anıtını ziyaret ettiler. çıplak anıta Bulgar milli giysisi giydirdiler. Sanzasyon arayan TV bültenlerinde birinci haber oldular.

Oysa 1 Mayıstı

Yüce emek ordusu günü
Karanlığa kafa tutanların günü
1886’dan beri devam eden kavgada
Hep genç kalanların  günü…

Barış, demokrasi ve güvenli bir gelecek için mücadele gününde meydanların boş kalması, çok üzücü ve çok düşündürücü… Hele “barış” ve “huzur”, hele “hoşgörü” ve “kardeşlik” biz Bulgaristan’da yaşayan azınlıklar için olağanüstü önemli.

Fabrikalılarımız yakılıp yıkılıp satılınca sanki emekle sermaye arasındaki antogonizm öldü, yerine Bulgar milliyetçi düşmanlığı ile azınlıkların hayat kavgası arasında ateş parladı.

Barış içinde, hoşgörü ortamında, yanyana, komşu komşu, yardımlaşarak, dayanışarak, birlikte mücadele ederek yaşamak varken! 2018’de de memleketimizde insan hakları, azınlık hakları alabildiğine çiğnendi. Faşizm yıllarında (1934-1944), totaliter komünizm döneminde (1973-1989) alınteri dökerken zulüm gördük. Göçe zorlandık! Vatanımızdan kovulduk! Daha önce azınlık nüfusun yaşadığı evlerin, mahallelerin yakıldığını görmemiştik… Şaşılacak iş, feci, çok acı, trajik olaylar karşısında, adlarında ve amblemlerinde hoşgörü, demokrasi ve sorumluluk olan partinin liderleri bir kınama mesajı yayınlamadılar. Tarihin yaralarını hayat pansuman eder aldatmacasıyla seyirci kaldılar.

Hak ve Özgürlük diye diye ağızı eğirilenlerin partisi aleve ve ateşe sustu. Karda yürüyen çocuklara pabuç uzatmadı. Açlara aş göndermedi.

Yaşamak, hayatı üretenlerin hakkıdır.

Özgürlük onların nefes ettiği havadır.
İnsanlar evde yaşar!
Ev sahibi olmak vatandaşın en temel hakkıdır diyemediler.

Yaşasın 1 Mayıs!
Selâm yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!
Bütün yemişler dallarınızdadır.

Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.

Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
toprağa, kitaba, işe hasretimizi,
hasretimizi, esir bayrağımıza.
Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!

Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!

Şahsi görüşüme göre, işaret ettiğim siyasi liderlerin kafasında sanki küflenmiş çivi var. Biz bugün işçi ve emekçi bayramını kutlarken, işçi sınıfını dayanışmaya davet ederken, Bulgaristan koşullarında eşitlik ilkesine göre azınlık haklarımızın, azınlık çocuklarını anadilde eğitim hakının yasallaştırmak, emekçilerin ve emeklilelerin bedava sağlık haklarını korurken, emeklilerimizin hak ettikleri emekli maaşlını almasını, işçilerimize Avrupa Birliği ortalaması ücret ödenmesi, gurbetçi işçilerimizin, hatta mevsim gurbetçilerimizin zorunlu sosyal, emeklilik ve sağlık sigortası olması anlamındadır.

Ve bizi yönetenlerle kökten ayrılmışız öz kavgamızda:

hiçbir şey istemedim şu dünyadan kendim için
ne köşk ne araba ne para
tükürmüşsem içine
senin tapındığın o sıfatların

satıyorsam emeğimi yok pahasına
ben işçi çocuğuyum evladım
benim davam başka dava…

Biz Bulgaristanlı Türkler 2019 yılında Chikago emekçilerinin 150 yıl önce yükselttikleri istekleri anımsatmakla yetinemeyiz. Bizim de 1989 Mayısımız var. Dünya emekçileri tarihinde kanla yazılmış sayfalarımız var. İnsan hakları savaşımızda şehitlerimiz var. 72 binimizin şahlandığında dalgalanan bayraklarımız, devam eden davamız  var…

Bugünkü 1 Mayıs dayanışmasının özünde gurbet acısı, işsizlikle müvadele, dünyanın en güzel dilinde okuma yazma özlemi, ezilen ve kayırılan değil, hakları eşit bir vatandaş olmak istiyoruz, eşit emeğe eşit ücret, kadın ve erkek emeğine eşit ücret, çocuk emeğinin yasaklanması var. Arkalarında devlet olan  partiler, azınlık işçi ve işsizlerin, özürlü işçilerin ve yetim işçi çocuklarının haklarını görünüz.

Boyun eğmiş, razı olmuş

Gömülmüşüz çamuruna alın terinin
Mayasına hamuruna kara ekmeğin – bizi görünüz.
Çalıntı emekle kurulan ve sefa sürdüğünüz,
Denizde dalgaları sayarken,
dağ evlerinde rüzgarın değişmesini beklerken,
“Karşılarına eşek bağlasam, ona oy verirler” demişsiniz
Siz bizi hiç tanımamışınız, tanımamışınız…

Bulgaristan’da 1 Mayıs ilk kez 1890’da kutlandı. Sofya’da işçi gösterileri yapıldı. Nümayişlere Sosyal Demokrat Parti damga vurdu.

1918 yılında 1 Mayıs savaşa aleyhinde, barış ve güvenlik sloganlarıyla yürümüştü.

1939’da faşizm dal budak salıyordu, Çar Boris dayanamadı. 1 Mayıs işçi dayanışma ve ekmek kavgası gününe  yasal izin getirdi.

1944’ten sonra 1 Mayıs bir tatil günü ilan edilirken, devlet tarafından resmi bayram olarak örgütlenip gelenekleştirildi.

1991 Anayasasıyla 1 Mayıs tatil günü olarak kaldı. Devlet bayram kutlamalrından ellerini çekti.

2019’da Sofya’da 30 bin kişi yürüdü. Avrupa Birliği’nde 2. Vites, düşük standart, uç beylik kalmak istemediğimiz dile geldi. Bugün biz batı AVM, Billa, Kaufland, Mall, Fantastiko ve birçok başka sıra dışı, kalitesiz mal satan merkezlerin, Amrikan askeri üslerinin, Wivacom ve Globul şirketlerinin, akıllı telefonların istilasındayız. Yudumumuz sayılıyor, her sözümüz dinlenip kaydediliyor, kendi suyumuzu parayla içen, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayan Avrupalıyız. Dünya insanıyız. Özgürlükler içinde köle durumuna düşürüldüğünün farkında olmayanlarız. Biz yeni prolelerleriz, geleceği devredecekleri soylarını ve kimliklerini kaybenden zavallılarız.

Memleket kokumuzu nefes edelim.

Toplam –içte ve dışta –  3. 200. 000 emekçiyiz. Memleketimizde döktüğümüz alın teri ile ailelerimizi geçindiremediğimiz için yarımız gurbetçiyiz. Hayatı, dış ülkelerden gönderdiğimiz 1.5. milyar Avro ile yaşatabiliyoruz.

700 binimiz değişik hafif sanayi kollarında, 390 binimiz ticaret sektöründe, 176 binimiz sağlık sektöründe, 122 binimiz inşaatlarda, 117 binimiz ders odalarında, 111 binimiz bakanlık ve devlet ofislerinde, yönetim ve kontrol işlerinde görev alıyor. Bu sistem içinde azınlıklarımızın payı yoktan az.  Bulgaristan’da azınlıklarla ilgilii  istatistik yok. Bizim istatistiğimiz gizli. Bizde işsizliğin de açık ve gizlisi var. işsizliğin % kaç olduğu önemli değil, önemli olsn gençlerin işsiz olmamasıdır.

Ticaret, sağlık ve eğitim sektörlerinde azınlıklardan çalışanlar olduğunu söyleyebiliriz, fakat devlet yönetiminde, polis, istihbarat, ordu, trafik polisi, güvenlik, bakanlar kurulu, bakanlıklar, ırk ayrımıyla mücade kurumu, denetim ve kontrol kurumları, komite ve komisyonlar vs biz Türklere koklatılmıyor. NATO’ya girdik ama bizden asker, subay, astsubay, yüzbaşı, binbaşı ve general ve amıral yok. Profesör var kürsü başı, dekan ve rektör yok. Doktor var baş hekim yok, öğretmen var Okul müdürü yok. Satrançta, güreçte, halterde ve daha birçok yarışma dallarında milli, Avrupa, Dünya ve Olimpiyat şampiyonlarımız var, ama antrönörümüz yok. Anadilimiz Türkçe, ama Türkçe öğretmenimiz, Türk okulu müdürümüz yok….

Bugün Bulgaristan’da 10 kişiden biri işsiz. İşsizlik yardımı alanların oranı yalnız % 28 ama aralarında Türk yok.   Çalışanların % 28’i ağır fiziksel işte, en kalabalık grup Türkler, % 20’si ancak kol emeği kullanılan işte çalışıyor, onlar da zınlıklardan, emekçilerin % 60’ı işlerinden şikayet etmezken, % 20’si de iş koşullarından ve maaşlarından memnun, onlar ise Bulgar.  Bizde ırk ayırımına ve ayrımcılığa karşı milli komisyon var, üyeleri Cumhurbaşkanı ve meclis tarafından atanıyor. Bu komisyon “ırk ayrımı” kütlesini kaldırmak bir yana yerinden kımıldatamıyor…

Türkler kitle halinde kovulmazdan ve elinden iş gelenler ülkeyi terk etmezden önce (1988’de) Bulgaristan dünya sıralaması ekonomik gelişmişlik listesinde 36. Yerdeyken azınlıklardan eli  ve aklı iş görenler gidince 88.  Yere geriledi. Son 12 yılda çalışan işletmelerden % 50’sinin üretimi kalitesiz olduğundan dış pazara sürülemiyor.

Ve biz umudu hep şiirlerde ararız:

İşte şafak vakti, Mayıs
ayındayız.
İşte aydınlık:
akıllı, cesur,
taze, diri, insafsız.
İşte bulut:
Kaymak gibi lüle
lüle.

Hava döndü, işçiden, işçiden esiyor yel.
Hak ve özgürlük yeli, kıracak zincirleri!
Bayramınız kutlu olsun.
Okuduğunuz için teşekkkürler.
Paylaşırsanız memnun olurum.

Reklamlar