Tarih: 22 Nisan 2018

Yazan: Şakir Aslantaş

Konu:  Dördüncü Sanayi Devrimi ve Biz

Türkiye’ye göç etmezden önce Dobriç’e bağlı Baçık bölgesinde çalışıyordum. Türkiye’den gelen ve kuruyük limanından buğday dolduran gemileri seyrediyorduk. Tayfa iri buğdy tanelerine baktıkça dudak ısırıyordu.

1970’te Dobruca ovasından dekar başına 270-280 kg buğday alınırken, biz ne olduğunu anlayamadn, birden bire herşey değişti. Verim 500-550 kiloya çıktı.  Nasıl mı oldu? Hikayesi şöyledir:

1970’li yılların başlarında Batı ülkeleri yüksek verimli yeni cins buğday geliştirmişti. Fakat Doğu Avrupa ülkelerine tohum stmıyordu. Batı’yı ziyaret eden bir Bulgar kooperatifçiler heyeti olayı görür, fakat tohum çalamaz. Ziyarette hazırlanan ikinci heyete katılanların pantolonlarının paçaları geniş dikilir. Dolgun ve olgun başaklı tarlalarda biçerdöverlerin çalışmasını izlerken  birkaç başağı avucunda ufalayan heyetten biri taneleri  pantolonun paçasına salıverir. Böylece Bulgaristan’a yeni cistenden 20 buğday tanesi gelir. Bunlar tohum geliştirme enstitüsünde ekilir ve 5’i biter. Birkaç yıl yoğun çalışma sonunda yüksek verimli “Dobruca 21” ekmeklik buğday cinsi geliştirilir. Bulgristan yüksek proteinli ekmeklik buğday dış satımını kat kt arttırır. O zaman Bulgar tariminda yüksek verim devrimi yaşanmıştır.

Bunu anlatmamın sebebi, şağıda yazdığım ama anşılmsının zor olduğunu düşündüğüm yazıyı daha kolay anlayabilmenize pencere açmaktır.

***

İçinde bulunduğumuz yılın 23 ile 26 Ocak günleri arsında İsviçre’nin Davos forum merkezinde “Dördüncü Sanayi Devrimi” forumu düzenlendi. Zaman beklenen devrimin seçeneksiz olmadığını gösterse de, dünya haritasını, küresel güçler ve dengeleri, ülke ve hakların gelecek planlarını etkiledi ve etkiliyor.

Memleketimize gelince, foruma ktıdı. Gelişim planlarında büyük bir olasılıka devlet ve nüfus olarak gözle görülen ve hesaplanabilen bir gelecekte yok olmamızdan söz edildi.  Bu durumda varolabilmemiz için, “Dördüncü Endüstri Devrimi” platformuna ayak basmamız git gide daha büyük önem kazandı.  “Var olabilirmiyiz yoksa yok olmayı kabullenelim mi?” sorusu güncelleşti.

Dördüncü edüstri devriminden ne anlaşılmalıdır?

Önelikle ekonomiyi, teknolojileri ve toplumsal yaşamı bir bütün olarak kuşatan ve etkisi altın alan, fiziksel, sayısal/dijital ve biyolojik olanı birbirine bağlayan yeni teknolojilerden söz ediyoruz.

Konuyu açtığımızda şunarı görebiliyoruz: Yeni enerji kaynakları; yeni teknolojik atılımlar; sıcak ve soğuk termik nükleer sentez;  3D basın, insandan bğımsız taşıt araçları; kvant bilgisayarlar, yeni bilgi teknolojileri; biyo-teknolojiler, nano- teknolojiler, çok az insanla yapılabilen yüksek verimli tarım vs.

Konuyu açabilmek için yeni teknoloji dallarından yalnızca birisinin üzerinde duralım. “Lockheed Martın” silah firması artık “sıcak” ve “soğuk nükleer sintez” için nükleer reaktörler “CompactFusionReaktor-CFR” geliştirdiğini açıkladı. Bu gelişme enerji üretiminde devrim yapacaktır. Bu reaktör bir kamyna, bir lokomotive, bir uçağa sığacak kadar küçüktür. 2 hidrojen atomun bir heliyum atomunda birleştiğinden çıkardığı enerjiyle sanki Güneşe benziyor. Bugüne kadar, nükleer parçalanma ilkesine göre çalışan,  nükleer reaktörlerde elde edilen enerjiden 10 defa daha fazla enerji üretiliyor. Bu işin devrimsel yönü parçalanmadan birleştirmeye geçişte gizlidir.

Nükleer sentez ilkesine göre, çalışan reaktörlerin işe koşulması insanlık için hacmi sınırsız miktarda içme suyu, bütün kentler için karbonsuz enerji, nükleer atıksız enerji üretimi,  Mars gezegenine 1 ayda varabilen uzay gemileri, gemilerin deniz enginlerinde ebediyen kalabilmeleri vs vs anlamına gelir.

Nano-teknolojilerle paslanmayan ve küflenmyen çok dayanıklı araç ve gereçler üretimine doğru emin adımlar atılıyor.

Türk ev araç ve gereçlerinin internet üzerinden bilgisayar ağına bağlanması, (2020 yılında artık 30 milyar araç e gereç böyle çalışack) akıllı evlerde, akıllı araçlarda ve akıllı kentlerde olduğu gibi, büyük zaman ve insan emeği tasarrufu sağlanacak ve çok büyük ekonomik kazanç elde edilecektir. Bu yolda ilk adımlar daha 20. Yüzyılın sonlarında atılmıştı.

Böylece dünya hayvan ve insanların gösterdiği akıllı davranışları dışında bir de, makine “aklıyla” tanıştı. Makinelerin eğitime, dil öğrenimine, çeviri işlerine, planlamaya, problem çözümüne, algılama, öngörü kullanımlarından yararlanma hatta yaratıcılık yetileri göstermesinden hepimiz etkilendik. Son model telefonlar dünyayı avucumuz taşıdı.

Bugün artık toplumun yeni bir insan faktörüne gerek duyduğunu görebiliyoruz. Bu yeni tip yaratıkta kendini motive etme ve kendini yönetme anahtar önem kazandı.

Başarılar gelişmiş ülkelerde tarım sektöründe çalışanların oranını  nüfusun % 5-10’una indirirken, otomatik sistemlerin imalat sanayine girmesi ise bu sektörde çalışanların oranını tüm çalışanların % 15-20’sine düşürmeyi başardı. Bu gelişmeler insanların hizmet sektörüne kaymasına neden olurken, şimdi bu alanda da işleri makineler devralıyor ve toplumsal yapılanma kökten değişiyor. Türkiyenin insansız hava araçları üretimindeki başarıları dünyca ilgi gördü.

Dördüncü sanayi devrimi açısından Bulgaristan’da durum nedir?

1990 yılında Bulgaristan’ın “Geçiş Dönemine” girmesi ve ardından da “demokrasi ve piyasa ekonomisine” açılması çok ciddi bir çöküş devri doğurdu. Bu, sosyal ve ekonomik, manevi ve psikolojik alanları kapsarken, devlet, siyaset, etnik azınlık sorunları, kültürel ve medeniyet gibi alanlarda felç yarattı. Bugüne kadar bunalımların bu dallarındaki sorunlarla başa çıkılamazken nüfus (sosyal-demografi) sorunlarında kriz derinleşti. Herşeyin temeli olan ekonomide durgunluk aldı yürüdü. Dünya Ekonomik Forumunda ortaya çıktığına göre, ekonomide yenilik uygulama işlerinde 139 devlet arasında 95. yerde olmamız durumu netleştirdi. İletişim hizmetlerinin geliştiği dikkati çekse de, ekonomik kalkınma moduna girmek için yeterli olmadı. Klasik yöntemlerle nükleer elektrik enerjisi üretimini bile yenileyemedik. Termik ve hidro santrallerimizin ise kulanım ömrü doldu dolacak.

Büyük ölçekli tarımda tahıl üretiminde ilerleme kaydedilse de işlenir toprakların büyük bir kısmına traktör girmiyor. 1988’de işlenir topraklardan % 67’si sulanırken 2017’de ancak % 3-5’ine su verildi. İri ve büyük baş hayvan sayısı azaldı. Bazı yerde “büyük hayvan çiftlikleri” belirdi. Fakat daha önce et ve etli mamuller ve süt ürünleri satan Bulgaristan günümüzde et, süt mamulleri, elma, armut, soğan, patates vb ihracat eder duruma geldi. 2018 baharında Romanya, Ukrayna ve Sırbistan’dan süt, süt mamulleri ve et ihraç etmeye devam ediyoruz. Ucuz süt ürüneri üretme teknolojilerimiz olmadığından, koyun süttü yükseltemiyor ve satamayınca hayvan yemi olarak kullanmaya devam ediyoruz.

Tarım ve sanayi üretiminin dar boğaza sıkıştıran bir de AB fonlarının yalnız büyük ölçekli üretimlere verilmesidir. AB üyesi ülkeler arasındki dağılım eşit değildir. Büyük çiftlikçieri özendirici niteliktedir.  Bu da durgunluk yarattığı gibi iş gücünün dış ülkelere çıkmasına da neden oluyor. Bu, işçileri dış ülkelerde ekmek parası aramay iterken, AB fonlarını kynak olark kullanan  Belediyelerimizin  üçte ikisi de sıkışmış durumdadır. Bir yandan 3 milyon emkçi ve 400 bin öğrenci ülkeyi terk ederken, 30 yılda ülke nüfusu % 20 oranında azalmıştır.

Bunalımla birikte banka ve sigorta işleri ve sermayesi yabancıların eline geçti. Kazancın büyük kısmı her yıl dış ülkelere akıyor.

Bulgaristan Geçiş Döneminde altyapısını kuramadı. Davos dünya ekonomik forumunda açıklanan rakamlar, ana yollarının, durakların ve köprülerin durumu bakımından, 139 ülke arasında Bulgaristan 135. Sıraya dizildi.

Halen bir yol kavşağında bulunuyoruz. Seçim yapmak zorundayız.Bu zor bir seçim olacaktır. Çünkü yatırım kaynaklarımız sınırlıdır.  Avrupa ve dünya devletleri arasında kalıp kalmayacağımız, haritadan silinip silinmeyeceğimız yapacağımız seçime bağlıdır.  Burada belirleyici olan ülkenin yeni biçimlenen dünya endüstrisinde yerini bulup diğer ülkelerle bütünleşmeyi başarıp başaramayacağımız kriterlerince belirlenecektır.Bir taraftan naokullarına ve ilk okulla giden çocuklarımıza birer bardak süt veremezken, koyun südünü yeme katmaya devm edersek, anlatmya çalıştığım sorunlar hiç bir zaman çözüm bulamaz.

2 temel seçenek var:

Birisini belirleyen faaliyetsizlik, hareketsizlik ya da eskiden  hız lamayan durgunlukla belirenir. Önumüzdeki 5-10 yılda Bulgaristan’da bu seçeneğin hakim olacağı % 80 ile % 95 arasındaki beklentidir. “Bizden birşey olmaz! Değimini besleyen budur. Fakat Cumhurbaşkanı Radev’in “İşik, Daha Fazla Işım Verin!” çağrısı, şu an tüm toplumu düşündürmüş durumdadır.

İkinci seçenekle yenilikler uygulama ve hızla ilerleme yönünü seçmektir. Bu da %5 ile % 20 arasında olası sayılıyor.

Hareketsizlik senaryosunda şu renkler görüyoruz:

Bulgaristan yeni liberal sosyal-ekonomik ve siyasi-kültürel kalıpların içinde kalacak gibi. Derinleşen çöküşe kendini alıştırırsa, çıkış yolu bulunamaz. Tutucu düşünce tarzı ülkede hakimdir. Seçim yerinde saymak olursa, geleceğimiz ve güvenliğimiz için en tehlikeli olan süreçler durdurulacak ya da engellenecektir.  “Belene” AES’nin durdurulması, azınlıklar eğitim ve kültüre haklarının tanınmaması gibi birçok örnek baskıyla uygulanıyor. Sözde radikal İslam’a karşı Müslümanların manevi hak ve özgürlüklerini engelleyen yeni yasalar meclise sunuluyor. Eğitim ve kültürel haklarımızı tanıma konusunda kıpırtı yok. Şu devlet yüklerimiz, dünyada tüm buguları yapan yaratıcı ve mucitlerin tüm yenilikleri anadillerinde yaptığını ve geliştirdiğini anlamak istemiyorlar ve halkımızla inatlaşmaya devam ediyorlar.

Bu gibi gelişmelerin derin anlamında, ülkemizde sosyal-ekonomik-siyasi ve kültüre bölgelerin belirmesi ve bu yörelerde hayatın tamamen durması gizleniyor. Eğitim, sağlık, kültürel yaşam, ekonomik ve sosyal var olabilme imkânlarının sıfırlanması sonucu Kuzey Batı Bulgaristan’ın Vidin, Montana ve Vratsa illerinin idari ve hukuksal olarak Romanya’ya bağlanmak istenmesi bu durgunluğun neticesidir. Başka bölgelerde de izlenen bu olumsuzluklar içinde hayat ancak -10 sene daha devam edebilir. Kültürel alanda bir geçmişe özenme izleniyor. Hepimiz ab-potur giysek, kuşak sarsak, masadan sofraya insek ve ağaç kaşıkla yemeye başlasak ne değişecek ki?

Yenilikler uygulayarak hayatı geliştirme seçeneğine yol açılmaması öncelikle 2025-2030 yıllarından sonra olumsuz sonuçlar vermeye başlayacaktır. Yaklaşan tehlikeli durumda devlet ve hükümet yönetimi izlenen stratejik çizgiden vaz geçerek dördüncü endüstri devrimine uygun adımlar atmalıdır. Geleceğimiz için yeni kararlar alınmalıdır. Bu yapılmazsa Avrupa ülkeleri arasında her bakıma ve her yerde en geri kalmış durumumuz ebediyen devam edebilir. Bu gidişle yeniden toparlnmamız zor olacak gibi… İlk anda yapılması gerekler arasında şunlara işaret ediyorum.

1/ Yeni bir “yuvarlak masa” kurulmalı ve ulusal aktüel gündem masaya yatırılmalıdır. Bu masada tüm azınlıkların temsilcileri yer almalıdır. Türler temsilcilerini bir Milli Türk Kongresinde seçmelidir. Uzlaşma alanları çizilmiş olan yeni bir toplum sözleşmesine gidilmeli ve görüşmelerde azınlıkları, Müslümanları Ahmet Doğan gibi hainler, Lütfi Mestn ve Kasim Dal gibi azınlık kitlelerinden tamamen kopmuş ve hiçbir kimseyi temsil etmeyen, siyasi vizyonsuz kimseler değil, gerçek kitle temsilcileri, sivil toplum örgütlerinin öncüleri, aydınlarımız temsil etmelidir. Soydaşlarımız, Batı ve Doğu Avrupa’daki gurbetçilerimiz ve diğer gurbetçiler de temsil edilmelidir.

2/ Bu yuvarlak masada Bulgaristan’ın reel geleceğini belirleme projesi çizilirken gurbetçilerimizin temsilcileri de yer malı ve görüş beyan etmelidir. Uzman ekipleri dünyanın, Avrupa ve Balkanların geleceğini belirleyecek teknolojik alanlarla ilgili bilgilendirici raporlan sunmalı ve uygulamalar önermelidir.  Eğer Çin için 4. Endüstri devrimi, “İpek Yolu” hızlı tren yollarının açılmasından geçiyorsa, bizim için çık farklı olabilir. Belki de ipek böceği üretimi ve bu temelde yeni teknolojileri uygulama olacaktır vs.

3/ Öncelikle yeni teknolojiler dikkate alınarak Bulgaristan’daki yatırım ve gelişim alanları belirlenmeli, eğitim sistemi gelişim perspektiflerine göre kadro eğitmeli, uzmanlık kursları açılmalı, sağlık ve kültürel gelişim de bu genel gelişim çizgisine göre yönlendirilmelidir. Bulgaristan’ın gelişim planları dış ülkelerden işçi getirip çalıştırmaya değil, milli kaynaklarımıza uygun biçimlenmelidir.  Azınlık konularında uzlaşma sağlanmadan ortak milli gelişim stratejisi geliştirilemez. Bu programlarda dış ülkelerdeki kadrolarımız, işçilerimiz de katılım sunacak ve gelişmeleri özendirmelidir. Memleketimiz hepimizin ortak vatanıdır.

4/ Yenilikçi gelişim çizgisini geliştirmek için azınlıklar arasından da eşit miktarda aydın ve uzman kadro eğitilmesi ve onların da zamanımıza uygun ihtisaslaştırılması yolları açılmalıdır. İnan hakları eşitliği ve azınlık haklarının eksiksiz tanınması temelinde yeni ulusal bütünlük biçimi bulunmalıdır. Avrupa Birliği azınlıklarımızı kalkındırmak için pilot bölgeler yaratmalı ve özendirmelidir.

5/ Sosyal ve ekonomik alanda yeni teknolojilerin uygulanması temelinde rejim değişikliğine gidilmesi ve yeniliklere hayat hakkı tanınmalıdır.  Hukukun üstünlüğü ve herkese eşit adalet esasına dayanarak sistem değişikliğine hemen başlanmalıdır. Politik sistem değişikliği ana konu olmaya devam edecektir. Çünkü şimdiki siyasi sistemle teknolojik devrim yapabilmek, hele 4. Ekonomik yenilenme olanaksızdır. Bu sisteme AB fonları 29 milyar Avro akıttı, rüşvet kuyuları bütün parayı yuttu.

Dördüncü sanayi devriminde yer almak istersek bazı yönlerimiz şunlar olabilir:

  • Modern tarım ve yeni teknolojik istemlerle yerli sebze, meyve, etli ve sütlü mamul üretimi. Biyo-teknolojilere öncelik tanımak. Şunu unutmayalım. Paris pazarında satılan sebze ve meyvelerin yarıdan fazları bu şehrin 150 km etrafında üretiliyor. Biz Fas maydanozu yedikçe sağlıklı olamayız. Yerli doğal ürünlerle beslenmeliyiz…
  • Yeni nesil bilgi teknolojileri uygulamaya yatkın eğitilmesi ve Bulgaristan’ı bir bilgi merkezine dönüştürmeliyiz.
  • Akıllı araçlarla modern tarıma öncelik tanımalıyız.
  • İnsana hizmet sağlayan teknolojiler geliştirmeliyiz vb.

Okullarda, yüksekokullarda ve uzmanlık merkezlerinde, halka açık akşam kurslarında teknolojik eğitim ve ustalaşma etkinlik ve eğitimleri bedava olmalı ve herkesi kapsamalıdır. Okullar yeni baştan donatılmalı, çekim merkezine dönüştürülmelidir. Emeklilik bekleyen öğretmenler ve 1960 yıllarında yazılmış ders kitaplarıyla 4. Teknolojik ve ekonomik devrim yapılamaz. İnsan ayrımı yapılan bir ülkede ulusal bütünlük olamaz, dolayısıyla ekonomik ve teknolojik yenilenme de gerçekleştirilemez.

Bunlar yeni bir başlangıcın en küçük ilk adımları olacaktır. Bunlar yapılmadan ne yeni iş sahaları açılabilir, ne yatırım gelir, ne sefalet son bulur, ne de dördüncü sanayi devrimine uzanan devletlerin ve halkların ailesine katılabiliriz.

Konumuzu işlemeye devam edeceğiz.

Saygılarla

Reklamlar