Nevzat ÖZTÜRK
Düzce İl Milli Eğitim Müdürlüğü,
Maarif Müfettişi, Eğitimci Yazar

“Sözlükte “yaklaşmak, Allah’a yakınlık sağlamaya vesile olan şey” anlamına gelen kurban, dini bir terim olarak, “ibadet maksadıyla belirli bir vakitte belirli şartları taşıyan hayvanı usulünce boğazlamak, ya da bu şekilde boğazlanan hayvan” demektir. Arapça’da bu şekilde kesilen  hayvana udhiyye denilir.” (İlmihal  2, TDV, s.1)

Kurban, insanın Allah’a yaklaşmasına ve O’nun rızasını kazanmasına vesile olan bir ibadettir. “Kurban” kelimesinde bu mana vardır. İnsan kurban kesmekle İbrahim Peygamber (a.s.) gibi Allah’a ve O’nun emirlerine bağlılığını, gerekirse O’nun rızasını kazanmak için her fedakârlığa katlanacağını göstermiş olur.

Yaptığımız her işte ve ibadette olduğu gibi kurban ibadetinde de niyetin önemli bir yeri vardır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“Onların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşmaz. Fakat sizin takvanız (yani Allah’a olan samimi saygınız) O’na ulaşır. Allah, onları bu şekilde size boyun eğdirdi ki, size (onları emriniz altına alma) yol(unu) gösterdiği için Allah’ın büyüklüğünü haykırınız. Yaptıkları işleri güzel yapanları ve iyilikte bulunanları müjdele.” (Hac, 22/37)

Bu ayetlerde “kesilen kurbanlık hayvanların et ve kanlarının değil bu kesimi yapan müslümanın niyet, takva ve bağlılığının Allah’a ulaşacağı bildirilmiştir. Esasen kurbanı diğer hayvan kesimlerinden ayıran da budur. Niyette aslolan kalbin niyetidir, dil ile açıkça söylenmesi gerekmez.” (İlmihal II, TDV, s.8)  Keseceğimiz kurbanlarımızın yaratıcımızın katında makbul olabilmesi için niyetimize çok dikkat etmeli, bu ibadetimizde sadece, et elde etme veya adet yerini bulsun gibi, başka hiçbir niyet veya maksada gönlümüzde yer vermemeli, kurbanımızı sadece Yüce Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak ve O’nun bize olan sonsuz nimetlerini bir şükür nişanesi olarak kesmeliyiz.

Her gün dünyada sayısız hayvan kesilir ve bundan çoğunlukla varlıklı kimseler yararlanır. Halbuki kurban bayramında kesilen kurbanlardan daha çok yoksullar ve hayır kurumları istifade eder. Kurban bir gelenek değil, kitap ve sünnetle meşrûiyeti sabit olan bir ibadettir. Kurban da zekat gibi Hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır.   Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:

“Rabbin için namaz kıl, kurban kes” (Kevser, 108/2) buyrulmasının ümmeti de kapsadığı ve gereklilik bildirdiği görüşündedir. Ayrıca Hz. Peygamber’in birçok hadisinde hali vakti yerinde olanların kurban kesmesi emredilmiş veya tavsiye edilmiş, hatta “Kim imkânı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın !” (İbn Mace, Edahi, 2;  Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2, 321). Peygamberimiz kurbanı tavsiye ederlerken kendileri bizzat kurban keserek de örnek olmuşlardır.

Dinen aranan şartları taşıyan kimselerin kurban kesmeleri Hanefi mezhebinde ağırlıklı görüşe ve bazı müctehit imamlara göre vacip, fakihlerin çoğunluğuna göre müekked sünnettir. Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü sayılması için dört şart aranır: 1-Müslüman olmak, 2-Akıllı ve buluğa ermiş olmak, 3-Yolcu olmamak, yani mukim olmak, 4-Belirli bir mali güce sahip bulunmak.

Dinen yolcu hükmünde olan kimse kurban kesmekle yükümlü değildir. Ancak yolcu hükmünde bulunan kimsenin tek başına veya mukimlerle birlikte kurban kesmesine bir engel yoktur.

Kurban kesmeyi vacip kılan zenginliğin ölçüsü, zekâtta ve fıtır sadakasında aranan zenginlik ölçüsüyle aynı olup kişinin borçları ve asli ihtiyaçları dışında 20 miskal ( 85gr.) -başka bir görüşe göre ise 80.18gr.- altına, ya da buna denk bir paraya veya mala sahip olmasıdır.  (İlmihal II, TDV, s.4-5)

İbadetlerde sorumluluk ve bu sorumluluğun bir neticesi olan ceza ve mükâfat da bireyseldir. Bu nedenle, dinen zengin olan karı-kocadan her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi uygun olur. Kişi, mülkiyetinde bulunan ve kurbanlık vasfını taşıyan hayvanı, kurban olarak kesebilir. Bu itibarla ister peşin ister taksitle olsun satın aldığı hayvan kişinin mülkiyetine geçtiğinden, bu hayvanın kurban edilmesinde sakınca yoktur.

“Dinen kurban olarak kesilmesi kabul edilmiş hayvan türleri şunlardır: Koyun, keçi, sığır, manda ve deve. Ancak bu hayvanlardan (veya türdeşleri) kurban kesilebilir. Tavuk, kaz, ördek, deve kuşu, ceylan gibi hayvanların kurban olarak kesilmesi geçerli değildir.Koyun ve keçi sadece bir kişi için; deve sığır ve manda ise yedi kişiyi aşmamak üzere ortaklaşa kurban olarak kesilebilir. Koyun ve keçi cinsinden hayvanlar bir yaşını doldurduktan sonra kurban edilebilir. Sığır ve manda cinsinden hayvanlar iki yaşını, deve ise beş yaşını tamamladıktan sonra kurban olarak kesilebilirler.”  (İlmihal II, TDV, s.6-7, kısaltılarak alınmıştır.) “Kurban edilecek hayvanın sağlıklı, düzgün, azaları tamam, besili olması hem ibadetin gaye ve mahiyetine hem de sağlık kurallarına uygun düşer.” (İlmihal II, TDV, s.7)

Kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bazı azaları eksik mesela bir veya iki gözü kör, kulakları ve boynuzları kökünden kesilmiş, dili kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökülmüş, kuyruğu ve memesi kesik hayvanlar kurban olmaz. Ancak hayvanın doğuştan boynuzsuz, şaşı, topal ve deli, biraz hasta, bir kulağı delinmiş veya yırtılmış olmasında kurban açısından bir sakınca yoktur. Koyunun daha semiz ve lezzetli olması maksadıyla doğduğunda kuyruğunun kısmen veya tamamen kesilmesi kusur sayılmaz.

Kurbanın sahih olabilmesi için; belirlenmiş vakit içinde kesilmesi, yani kurban bayramının ilk üç günü bayram namazının kılınmasından üçüncü günün akşamına kadar ki süre zarfında kesilmesi gerekir. Kurbanın bayramın birinci günü kesilmesi daha faziletli görülmüş, kesimin gündüz yapılması tavsiye edilmiştir.

Kurban edilecek hayvan kesim yerine incitilmeden götürülür, kesilecek zaman da kıbleye karşı ve sol tarafı üzerine yatırılır. Elinden geldiği sürece her mükellefin kurbanını kendisinin kesmesi menduptur, değilse bir başkasına vekâlet verip kestirir. Kurban sahibinin kesim esnasında orada hazır bulunması müstehaptır. Ayrıca, çevre temizliği ve ekolojik dengenin korunması için gerekli tedbirler alınmalıdır. Kurbanı kesen kimse hayvana eziyet vermemeye özen göstermeli, bıçağı hayvana göstermemeli ve keskin bıçak kullanmalıdır. Hayvan yere yatırılınca şu ayeti okur:” “De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur; böyle emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim.”  (Enam, 6/162-163).Daha sonra, tekbir ve tahlil getirir: “Allâhu Ekber, Allâhu Ekber. Lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber; Allâhu Ekberu ve lillâhi’l-hamd” diyerek  ara vermeden kurbanını keser. Bu ayet-i kerime ile duayı okumadan sadece, “Bismillahi Allahü Ekber,” yahut “Bismillah” deyip keserse yine caiz olur. Usulüne göre bir kesim yapmış olmak için, hayvanın yemek ve nefes borularıyla iki şah damarının kesilmesi gerekir. Mükellef kişi dilerse kurbandan sonra iki rekât şükür namazı kılıp dua edebilir.

Kurban etlerinden; ihtiyaç sahibi, fakir, muhtaç, kesme imkânı olmayan, uzak – yakın bütün akraba ve komşuların faydalanmaları sağlanmalıdır. Hz. Peygamber, kurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesmeyen yoksullara dağıtılmasını, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılmasını, birinin de evde bırakılmasını tavsiye etmiştir. (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 10). Ailenin durumuna göre etin tamamı da evde bırakılabilir. Ancak, toplumda muhtaçların arttığı dönemde kurban etinin çoğunun hatta tamamının dağıtılması uygun olur. Kurbanın derisi, bir fakire veya hayır kurumuna verilmelidir.

Kurbanın rüknü, kurban edilmesi câiz olan hayvanlardan birini kesmek olduğundan, hayvanı kesmeden canlı olarak veya bedelini yoksula vermekle kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz, bu ancak sadaka olur.

Peygamberimiz kızı Hz. Fâtıma’ya :”Kurbanın kesilirken orada hazır bulun. Zira işlemiş olduğun her günah, kurbanın kanından ilk damlası yere düştüğünde, bağışlanır.” (Et-Tergib ve’t-Terhîb, Beyrut, 1968, c. 2,  s. 154buyurmuştur.

Mükellef kişi kendisi kesemiyorsa ehil olan birisine kestirmelidir. Hayvan kesmede ehil olmayan yani bunu beceremeyen kimseler, hayvana eziyet ederler ki,  bu haramdır, günahtır. Bir ibadet yapılırken günah işlenmez. Hemen her yıl kurban bayramı günlerinde televizyon ekranlarına yansıyan görüntüler, seyredenlere büyük rahatsızlık vermektedir. Bu görüntülerin ortadan kalkması, kurbanların ehil olan kimseler tarafından kesilmesine bağlıdır. Ehil kimse bulamayanlar kurbanlarını  mezbahalarda kestirmelidirler. Yurtdışında bulunanlardan kurbanlarını memleketlerinde kestirmek isteyenler, bir tanıdıklarına vekâlet vermek suretiyle kurbanlarını kestirebilirler. Böyle yaptıkları takdirde hem kurbanları kesilmiş, hem de daha iyi değerlendirilmiş olur. Kurban etinden Müslüman olmayan komşulara da vermek caizdir.

Kişi, mülkiyetinde bulunan ve kurbanlık vasfını taşıyan hayvanı, kurban olarak kesebilir. Bu itibarla ister peşin ister taksitle olsun satın aldığı hayvan kişinin mülkiyetine geçtiğinden, bu hayvanın kurban edilmesinde sakınca yoktur.

Bayramlar, sosyal  dayanışma  ve  barış  şuurunun fertlere kuvvetle hâkim olduğu günlerdir. Dargınların kucaklaşması, aralarında kin, nefret bulunan aile ve şahısların, düşmanlık ve husumet duygularının sevgiye dönüşmesi, küçüklerin  büyüklere  saygı, büyüklerin küçüklere sevgi göstermesi, hastaların  ziyaret  edilmesi, verilecek  küçük  hediyelerle  çocukların gönüllerinin alınması, hısım ve akrabanın bir kere daha yeniden kaynaşması, genellikle bayram günlerinde mümkün olmaktadır.

Kurban ibadeti sebebiyle Müslümanlar Yüce Allah’ın verdiği sayısız nimetlere karşı şükretmiş  ve günahlarının bağışlanmasını dilemiş olurlar. Rabbim, İbrahimî bir sadakat, İsmailî bir teslimiyetle kurbanlarımızı kesmemizi ve takvaya ulaşmamızı nasip eylesin. Kurban Bayramı günlerinin aramızdaki sevgi ve saygının artmasına, birlik ve beraberliğimizin pekişmesine, merhamet duygularımızın her daim canlı olmasına vesile olmasını dilerim. Rabbim keseceğimiz kurbanlarımızı şimdiden kabul eylesin. Allah’ın rahmet ve bereketi cümlenizin üzerine olsun.  Ordu’dan saygı ve selamlar…

Reklamlar