Tarih: 18 Aralık 2019

Konu:  Devlet tarafından korunan ve devlet memesinden emen, korumalı  Ahmet Doğan çilekeş Bulgaristan Müslümanlarına lider olamaz. Bu komik piyes sahneden indirilsin.  Her keçi kendi bacağından asılsın!  Hainleri ve halk düşmanlarını besleme siyasetine son verilsin

Son 10 yılda Bulgar gizli ve üniformalı polisi Ahmet Doğan’ı 24 saat koruyor. Onun yemeğini pişiren, alış verişini yapan, yatağında çarşafını ve yorganını silken, yıkayıp korutan kişilerin hepsi devlet görevlisi ve devletten maaş alıyor. Hatta milli güvenlik amirliğinde subay olan bazı kişiler Ahmet Doğan, Daniel Peevski ve yakın geçmişe kadar Lütfi Mestan gibi şahsiyetsiz kişilerin bekçiliğini, koruyuculuğunu yayıyordu, hizmetindeydi. Doğanın 10 yılda korumasına toplam 20 milyon 800 bin leva ödenmiş. Bu kanunsuzluğu kaldıracak bir irade de bulunamıyor. Öğrendiğimiz üze, Sofya’daki özel hastanelerden birinde Başhekim 100 000 leva (50 000 Avro) maaş alırken devletten koruma takımı istemiş. Bir olay daha oldu son günlerde, “Büyükleri” koruma amirliği arabalarından biri Sofya’da bir kaza yaptı ve 2 çocuk ezdi. Derken “gizemli” kapak kendiliğinde açıldı.

Ortaya çıkan şu oldu:
Bulgar devleti halkın onursuz, namussuz ve beş para etmez bir kısmı da dolandırıcı ve dalavereci dediğimiz bu sözde “liderlerin” birçoğunun korunması için bol keseden para ödüyor. 2018’de boşa harcanan para 40 milyon levadır.

Buna hangi meclis karar vermiş? Bilen yok! Ne olmuş da Bulgaristan halkı hayatı yüzde yüz parazitleşmiş ve bitkisel düzeye inmiş, kendisi oturup dört  satır yazmamış, kaş kafasında bir fikir bile doğmamış Ahmet Doğan gibileri yıllardan beri bol keseden besliyor. Buna ne gerek var. En kötüsü de bazıları TV ekranına çıkıp bu harcamaları haklı, gerekli, yasal gibi gösteriyor. Fakat onlardan hiç biri ısınmak için odun bile toplayamayan yoksul halkın paralarını boş yere harcamanın anlamı bir türlü anlatamıyorlar. Ne demek korunanların hayatları için tehlike var. Böyle bir şey hakikatten varsa, yeni hapishaneler yaptıkları gibi, yolda yürüme, insanlarla konuşma, kahveye gidip bir çay içmeye şerefi kalmamış olanlar için kapalı bir HUZUR EVİ inşa edilsin. Etrafı 4 metre yüksek duvarla çevrilsin, kapısında köpekler, silahlı bekçiler, alkol yasak, colla yasak, patatesleri kendileri soymak şartıyla, toz alma, cam silme, temizlik, yıkama, ütü yapma ve benzer işleri de onlara ait, yiyip içsinler ve uyusunlar. Bu iş için 40 milyon harcamaya gerek yok. Biraz da tasarruf edilsin!

İnsanlarımızın bilmediği, öğrenilmesi istenmeyen ne olabilir. Devlet bütçede gösterilmeyen, Maliye Bakanlığının gizli tuttuğu kalemleri kim dolduruyor. Nasıl olur da ruhu beş para etmeyen Doğan ve Peevski için para akıtılıyor. Onlar zengin kişiler. Korunmaya ihtiyaçları varsa kendi paralarıyla şoför, koruma, aşçı, hademe tutsunlar. Borçları varsa ödesinler, tehlike kendinden kalkar. Basından bildiğimiz kadarıyla HÖH milletvekili, Doğan’ın manevi oğlu Delyan Peevski  3 yıl önce Bulgaristan Ticaret ve Korporatif Bankasını kuruttu, 7.2 milyon leva buharlaştı ve anladığımız kadarıyla savcılık bankaya el atmış ve Peevski’nin adını kredi dosyalarından, hesaplardan silmiş, ardından da peşine bir sürü koruma takmış… Nereye kadar?!

Her yıl onun bunun, korunması, yatağında her akşam, belki bir şey olur umuduyla, başka bir zavallı kızcağız olması için devlet eliyle masraf yapılması, bu paralar halkımızın alın teri değil mi? Her konuda çok duyarlı olan Bulgar “adalet vicdanı” neden uyanmıyor? Neden isyan etmiyor. Meclis camları neden indirilmiyor, kapılar neden kırılmıyor?  Bu işin içinde iş var. Bu bataklığın mutlaka temizlenmesi gerek. Bulgaristan’da insan ayrımı ister faşist dönemde isterse totaliter devirde yerleşmiş olsun, demokrasi koşullarında ileri adım atamamıştır. Kim kimi neden koruyor. Bu sorun çözülmeden adalet olamaz. Halktan gizli adalet olamaz. Hainler korundukça adalet olamaz.

Yeni yeni öğrendiğimize göre, Varna Batı limanını s.o. “genişleten ve derinleştiren” Doğan’ın şirketlerinin aslında Karadeniz’e girecek US deniz altılarını su altı saklanma ambarları açmaya çalıştığı biliniyor. Bu Bulgaristan’da, Balkanlar’da, Karadeniz bölgesinde barış siyasetine ihanettir. İhanet edenler haindir ve onlar devlet korumasına alınamaz.

Bu konuda biz, Bulgaristan Türkleri olarak şu görüşteyiz:
 10 yıldan beri Bulgar devlet Mamakları A.Doğan hayatı için güya olan ama gerçekte bir yalan olan  “hayati tehlikenin” ne olduğunu hemen açıklanmalı, açıklanamıyorsa, böyle bir tehlike yok demektir. Olsa bile bu kişisel bir varsayımdır. Devlet kişisel problemlerinden ötürü bazı insanları koruyup beslerken, diğerlerini içeri atarak hayırlı bir iş yapmıyor. Böyle adalet olamaz. Bulgar devletine karşı işlenecek bir suç varsa, gerekli önlemler alınır. Ömründe kimseye bir iliği dokunmamış olana kimse el kaldırmaz.  Biz, Doğan’ın 24 saat viski içerken neler yaptığını, ne gibi suçlar işlendiğini bilemeyiz. Burada suçlu olan onu içirenlerdir. Hapishane ya da tutuk evi olarak kullanılan sözde “saraylar” hazır oncu mankafaları, kokuşmuşları, dolandırıcıları korumalı yaşatmak için kullanılıyor.

Çalışmayan, işe gitmeyen, yalnız vatandaşlara karşı komplo öneren, tuzak döşemeyi düşünen bu “lider” bozmasının tutuklanması ve içeri atılması gerekir. Halkın isteği budur. Bulgaristan Türklerini tuzağa düşürdü, dillerini yasaklattı diye bir biz hainin 40 sene beslenmesine karşıyız. Görüşümüz kesindir. Zenginlere devlet koruması verilmemelidir.

Doğan yeniden içeri girse ve karanlık bir hücreye atılsa ve diğer mahkûmlar gibi her gün adaletli paylaşmadan payına düşeni yese içse devlete 500 leva masraf çıkar. Şimdi ise bu “parazitin” (asalağın, hazır yiyicinin) aylık masrafı 165 bin levadır. Yani her ay 160 bin 500 leva okullara, çocuk yurtlarına, özürlülere, yetimlere, sakatlara, hastalara, hastanelere, çok çocuklu ailelere yardım olarak dağıtılabilir.

Aynı istekleri D. Peevski için dile getiriyoruz. Bu paralar da yoksul halka dağıtılabilir. Su fiyatının, odun ve kömür fiyatının ucuzlatılması gerçekleştirilebilir. 40 milyon levadan söz ediyorum.

Bu, bir işe yaramayan adamların sürüsü –  DPS yiyicileridir. Devleti kemirenlerdir. İkisinin de şirketleri ve büyük ek gelirleri var. Doğan’a gelecek yıl 220 milyon leva havale edilmesi mecliste onaylandı. Bizim milletvekillerinin hepsi taş kafalı, el kaldırıp da bu paraları hazır yiyicilere göndermezsek işimizden yani avantamızdan oluruz korkusuyla yaşıyorlar. Bu gidiş tehlikelidir. Çökeriz. Ömründe 5 paralık bir iş yapmamış bir kişiye 220 milyon devlet parası verilemez.

Yukarıda, Bulgaristan’da koruma işiyle meşgul 120 görevli var, dedim. Bu grubun emrinde en pahalı araçlardan 100 araç var ki, tüm masrafları devlete ait ve taksi gibi kullanılıyor. Oysa Anayasaya göre yalnızca Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı ve bazı yüksek yargıçlar korunabilir ve böyle hizmetlerden yararl. Devlet güvenliğin arabaları taksi gibi kullanılıyor. Doğan ve Peevski’nin devlet tarafından korunmasına kim karar verdi bilinmiyor.  Lütfi Mestan da korunuyordu. Sonra bir yerden bir emir geldi. Mestan’ın korumaları kuyruk kısarak ofislerine toplandılar. Aslında bu devlet korumalarıyla gerçekleştirilen bir darbeydi. O da ailesiyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliğine sığındı. Öylece Bulgar devleti silahlı kolluk kuvvetleriyle HÖH içinde darbe yaptı. Demek oluyor ki, devletin silahlı korumalarının ödevi yalnız korumak değil, aynı zamanda “gerektiğinde” parti içi darbeler yapmaktır.

Tepedekiler birbirlerini yedikleri gibi, aralarında düşmanlık ve korku olduğundan koruma sistemi bozulmalıdır.

Devlet yemliği dağıtılmalı, tekne kırılması ve gerçekler halka açılmalıdır.
Anlattığım olaylar ülkemizde yeni bir nomanklatür (devlet korumasında olanlar) olduğunu kanıtlıyor. Bu zümre dağıtılmadan demokrasinin ve adaletin, eşitlik ve özgürlüğün kapısını açamayız.

Okuduğunuz için teşekkürler.
Paylaşanlara selamlar.

Reklamlar