MusaMusa VATANSEVER

Konu:  Olayların özündeki sürecin niteliğini anlamadan çözüm bulamayız.

İnsanlar toplum içinde yaşamaya başladığı günden beri anlatılan bir masal var.

İKİ KÖPEK

Bir adamın iki köpeği varmış. Birine avlanmasını öğretmiş, diğerini ise evde besliyormuş.

(Tam şu bizim Ahmet Doğan saraycısı ve Lütfi Mestan avcısı gibi).

Ava çıkan köpek eve yakaladığı bir avla döndüğünde, adam bir parça koparıp diğer köpeğe de verirmiş.

Avcı köpek bu olaya sinirlenerek evde yaşayan köpeğe:

Yorulup hayatımı tehlikeye atarak yakaladım bu avı, sen hiç bir şey yapmadan yiyorsun” diye çıkışmış.

Bana kızma,” demiş diğer köpek.

Bana çalışmadan yiyip içmeyi öğreten sahibimize kız.”

Şimdi bizim örnekte Saray’da tutulan Ahmet Doğan’ın tasması çözülse ve hadi dağda bayırda av kovalamaya dense, saray hayatını özlemez mi? Özler! Neden, çünkü gel keyfim gel hayatını iyice sevmiştir.

Başka bir örnek verelim.

15 Aralık günü 5 partinin katıldığı Reformcu Blok (RB) Kurucu Kurultayı oturum yaptı. Gerekçesi Adalet Bakanı Hristo İvanov’un istifasından ve RB üyesi olan Güçlü Bulgaristan Hareketi (DCB) Başkanı Radan Kınev’ın hükümet ortaklığından ayrılması ve mecliste muhalefete katılması oldu.

Alınan kararlar “iki köpek” masalı örneğine çök benzedi. (RB) Eş Başkanı ve (DCB) hareketi Başkanı R. Kınev GERB hükümetinin istifa etmesini, Başbakan Boyko Borisov’un görevinden çekilmesini ve yeni hükümet programı üzerinde görüşmeler başlamasını istedi.

(DCB) Başkan Yardımcısı ve Sağlık Bakanı Moskov ise, partideki görevlerinden ayrıldı ve Bakanlıkta kaldı. Köpek olsa “kulübeden çıkmak istemiyor, hazır yiyici”” derdik.

Bu 5 siyasi partinin hükümetteki toplam 5 bakanı da görevde kaldı. (Başka zaman bakan olamayız, demişler.)  Ne de olsa, ortaklık sözleşmesinin gözden geçirilmesini ve yapılacak reformların son tarihleri üzerinde anlaşmasını desteklediler.

Görüldüğü üzere bir siyasi parti başkanı iktidar çevresinden ayrılıp muhalefete geçerken, parti başkan yardımcısı ve bakanların görevlerinde kalması, rahatlığa alışmışlar anlamından başka bir şey olabilir mi? İnsan karakterine, yüksek gelir sağlayan, kendisine sağlanan ayrıcalıkları elinin tersiyle kenara itmeme iyice yerleşmiş olmalı. İstenen reformlar ise, adalet reformu ve anayasal değişiklikler; sağlık, eğitim ve enerji bakanlıklarında yenileme ve devlet enerji kurumundaki rüşvet ve dalavere olaylarına son verme olmalıdır. Bugünkü yönetim eliti adalet ortamı oluşturmak, savcılığın elini kolunu bağlamak, yasaların üstünlüğünü sağlamak istemiyor. Yani kulübedeki köpek olarak yaşamaya devam etmek istiyor. Olabilir ya, köpek sahibi de bu durumdan memnun ve değişikliklere yol vermek istemiyor.

Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) de B. Borisov hükümetinin istifa etmesinden yana olduğunu bir daha ortaya koydu. “Güvenoyu” istedi. Artık 126 yaşında olan Bulgar sosyalistlerinin partisi yeniden iktidar olma şansını ararken, seçim yapılmasında direniyor. Eski günlerine dönmek istiyor. Yeni bir formülle iktidar ortağı olmayı geçiriyor aklından.

Öyle ama Sofya mahkemelerinde devam eden rüşvet ve dalavere davaları başka konuşuyor. Sosyalistlerin iktidar olma yolunda çok ciddi engeller var. Devam eden duruşmalar bunlardan biridir.  Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) de ortak olduğu, Başbakan S. Stanişev kabinesinde Sosyal İşler Bakanı olan Bayan Emiliya Maslarova 5 yıldan beri yargılanıyor.  Stara Zagora il merkezindeki opera binasının tadilatı için tesis ettiği 19 milyon levadan 11 milyon levası kayıplara karışmış. Sabık Bayan Bakan’ın ceza almaması toplumda ciddi dalgalanmaya neden oluyor. Bu örnek HÖH ve BSP çevrelerinin zenginlik bataklığında çırpındıkları eski günlere dönmek istediklerine parlak bir örnektir. Bugün parlamenter muhalefet papan HÖH-DPS partisinin iktidarının dış borçlanma siyasetini desteklemesi, her avdan bir parça hak ettiğini mi gösteriyor?  HÖH milletvekilleri meclise cep doldurmaya mı, etnik azınlığımızın menfaatlerini savunmaya mı gittiler?

BSP ve DPS ortaklığının rüşvet toplama ve dağıtma dönemlerinin zirvesi olan eski Başbakan II. Simeon yıllarında başlayan davalar da devam ediyor. Başbakan Simeon Saks Kobur Gotski’nin yalnız Rila Dağından 5 milyon US Dolar değerinde orman çalıp Yunanistan’a dış satım yaptığı aylarca şiddetli tepkilerle yorumlanmıştır.  Kuşkusuz bu çalıp çırpıp ve kendi adamlarına çok yüksek gelir ve yaşam düzeyi sunan, parti etrafında oligarşi tabaka yaratan gelişme dönemi de özleniyor ve geri dönmesine can atanlar var. Bu hazır oncuların hepsi boyunları zincirli kulübe köpekleridir. Sahipleri ise işlerin yoluna girmesini istemeyenlerdir. Sofradan kalkmayanları, devlet malını ve halkın terini çalıp çırpan dalaverecileri görmeyen savcılık ise uşaklık yapıyor.

8–10 yıl öncesinde palazlanan bizim dolandırıcılar kendilerini yasa üstü ve dokunulmaz gördü. Ne oldum delileri ve onların çevresine toplanan zıpçıktı züppeler yağma ve talan günlerinin geri dönmesinde ayak diretiyorlar. Sanki değişen bir şey olmuş gibi. Bazıları artık nara uzandı. Diğerleri sorgulandı. Kimileri yargılanmış olsalar da, adaletin uygulanmasında son iradeye sahip olan savcılık mekânı göz yumduğu için birkaç yıldan beri polislerin gelip bileklerini lütfen, demesini beklemeye devam ediyorlar. HÖH Başkan Yardımcısı ve Meclis Başkan Yardımcısı Biserov gibileri ise, PARA AKLAMAKTAN, VERGİ ÖDEMEMEKTEN VE DAHA BİRÇOK MALİ SUÇTAN USULCA PAÇAYI KURTARDILAR. Böylece de hiç bir ceza almadan eski günlere dönebilme olanaklarını yeniden elde edebildiler. Oyunu kazananlar devlet sofrasından yiyip içmeye devam edecekler. Paçayı kurtaranlar hükümet ve muhalefet politikasını beğeniyorlar. Halkın % 90 adalet isterken, yasa değişikliklerini durduranlara yardım edenler de ödüllendiriliyor.

Küçük ve büyük hesapların birbirine karıştığı bir dönemde yaşıyoruz. Bugün Sofya’da bir günde aynı sokak ve meydanlarda çok farklı gösteri yapıldı.

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğulu’na karşı protesto mitingi

“ATAKA” bütün Bulgaristan’dan otobüslerle topladığı 2 bin göstericiyle Türkiye Cumhuriyeti Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğulu’na karşı protesto mitingi yaptı. Moskova’dan para aldığını gizlemeyen bu parti, Moskova’ya köle gibi boyun eğdiğimiz günlerin geri dönmesinde direniyor. Ne istedikleri anlaşılmasa da, saatlerce konuşarak Türklere ve Türkiye’ye karşı havlamaktan zevk alıyorlar. Moskova uşağı olmaktan memnun olduklarını gizlemiyorlar. İmkân olsa, Plevne savaşının her gün tekrar etmesini, Osman Paşa’yı her gün yaralamayı, Süleyman Paşayı ve Türk ordusunu Balkanlardan kovmayı büyük bir özlemle yeniden yaşamak ve coşmak istiyoerlar. Mayaları böyle tutulmuş, hep Kuzeye bakarken botyunları tutulmuş ve bu insanları etkileyerek değişmelerini sağlamak olanak kışı olmuş. Onlar 138 yıl öncesini rüya görmek için yatıp, karşılarında “kurtarıcı” Rus Çarı II. Alaksandır’ı görme umuduyla göz açıyorlar…

Ankara ile barışçı görüşmeler yoluyla anlaşma ve iki taraf için de yararlı işbirliğinin derinleştirilmesine karşı çıkarken, bizi 50 yıl ezen ve soyan bir devlet olan “Rusya ile dostluk!” isteyenlerin ruh halinin iyileştirilmesi için hastane ve mehlem yok. Onlar ikiye bölünmüş Bulgar toplumundaki hasta olan kesimdir.

Sayın Davutoğlu ile Borisov’un basın toplantısından sonra, Sofyadaki Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği binasına yönelen Bulgar milliyetçilerinin liderlerinden biri olan Boyan Rasate bir araçla Büyükelçilik binasına girmeye çalıştı. Bu da toplumumuzun ne kadar hasta bir durumda olduğuna en kesin kanıttır. Türk, Müslüman, İslam gibi kavramları işitince çıldıranların haline gerçekten acımamak elde değil.

Bulgar milliyetçilerini ayağa kaldıran ne oldu? Öncelikle Büyük Türkiye’nin hiç kimseye el açmadan 2.5 milyon sığınmacıya evini açması çok etkileyicidir. Milliyetçileri kudurtan ise şudur: Bulgaristan’ın T.C.’nin Avrupa Birliği üyeliğini desteklemesi; sığınmacı sorunlarına ortak çözüm aranması arzusu; Bulgaristan’ın  “SU–24” olayından sonra Rusya’nın gündeme getirdiği olayların barışçı uzlaşma yoluyla aşılmasından yana konum alması;  Sofya – İstanbul sürat trenini en kısa bir zamanda hizmete girmesi, Avrupa ve Yakın Doğu sorunlarında anlaşma, barış, güvenlik ve işbirliği kapısının daha geniş açılması… Bulgar milliyetçileri Bulgar-Türk ilişkilerinde soğuk savaş dönemine dönülmesinden yana olduklarını gizleyemedi. Bulgaristan’la çalışmalarda özgün ve acil çözüm bekleyen yönler öne çıktı. Rusofil milliyetçi aşırı güçler Başbakan A. Davutoğulu’nun emin, kararlı, çözüm sunan siyaseti karşısından ezildiler. Bu bakıma Yunanistan örneği de çok olumludur. Bulgaristan’da 11 bin Yunan şirketi var ve bunlarda 40 bin Bulgar işçi çalışıyor, bu işçilerin hepsi  Ege sahilinde tatil yapıyor, % 10’u komşu dilini öğrenme kurslarına yazılmış. Tarihini ve dilini bildiğin, ekmeğini yediğin bir halka düşman olmak zor olur.

Yeşiller Partisi yerine fidan dikilmeden ağaç kesilmesini büyük bir gösteriyle kınadı.

Yüksek Mahkeme önünde adalet sisteminde, mahkemelerde ve savcılıkta reform yapılmasını isteyenlerin imzalamaları için bir defter açtı. Bu deftere birinci imzayı Yüksek Mahkeme Başkanı Yargıç Lozan Panov attı. Mahkeme önünde toplanan kalabalık mitingde yapılan konuşmalarda “Bulgar savcılarının bazı sanıklar hakkında dava açıp yargıdan ceza almalarını sağlayacağına, sanığın aklanmasını isteyen taleplerde bulunduğu” belirtildi. Saat 18’de birkaç bin kişinin, aralarında yargıç ve avukatların da bulunduğu kalabalığın fener alayı ile Sofya’yı dolaştıktan sonra meclis önündeki konuşmalarda anayasa ve adalet sisteminde acil değişiklik isteyerek, B. Borisov hükümetinin hemen istifa etmesinde ve Büyük Millet Meclisi seçimi yapılmasında ısrar etmesi, büyük etki yaptı. Bulgar toplumunun aydın kesimi, ileriye hamle yaparken, ne totalitarizm döneminden ne de adaletsiz düzenin devamı olan “Geçiş Dönemi”nde herhangi bir yasanın yeniden yürürlüğe konmasını değil, gerçekten demokratik, özgürlüklü ve insan haklarını temel alan bir anayasal adalet düzeni kurulması için yollara dökülmüş bulunuyor.

Yeni başlayan gösterici eylemlerine Sofya Amerikan Büyükelçiliği’nden para alarak eylem yapan 2013 sahte eylemcilerinin katılmasına yol verilmiyor. Bulgaristan aydınlarının oluşturduğu yeni meclis dışı kamuoyu ve protesto hareketi RB partisinin hükümetin istifa etmesi ve reform yolunun açılması isteklerine destek veriyor.  Bu hareketlenmede dikkati çeken, adaletsizliğe, reform düşmanlığına, rüşvetle çalışan sisteme karşı ve devlet düzeyinde süre giden dolandırıcılığa karşı ciddi bir nefret hissi oluşmuş ve büyümekte olmasıdır. Borisov hükümetinin halkın lehinde olan hiçbir şey yapmak istemediği ve ortaklarında bile meclis desteği bulamadığı zaman HÖH-DPS partisinin toplumun demokratikleşmesi ve adaletin yerleşmesine engel olma işinde GERB partisine koltuk değneği olması, böylelikle de totaliter statükoyu koruması şiddetle kınanıyor. Hükümetin son durumu değerlendirildiğinde kısa adı ABV olan, eski Cumhurbaşkanı Georgi Parvanov’un partisi, GERB partisine arasız ve güçlü destek vermeye başladığı dikkati çekiyor. Öte yandan hükümetin düşmesi için Başbakanın istifa etmesi ilk adım olmalıdır.

2016 yılında yeni genel seçim olduğunda GERB partisinin meclisteki 84 sandalyesini 100’e çıkarabileceği ve şimdiki 8 partili meclisteki sağ ve sol uçtaki küçük partilerin meclise giremeyeceği görüşü artık kazanıyor.

HÖH-DPS partisi muhalefette olsa da şu dönem konforlu bir durumda bulunduğundan, erken seçim yapılsa da durumunu değiştirmek istemeyecektir. Yani hiç bir iş yapmadan kendisine hep bir çanak yemek verilmesini bekleyecektir.

Hak ve Özgürlük hareketi (DPS) yönetimi, Türk ve Müslümanlardan oy alarak ayakta kalsa da, Bulgaristanlı Türklerin kültürel gelişmesinde, anadillerinde okullarını açtığı, liseleri, radyo yayınları, tiyatroları, gazete ve dergileri olduğu ve yaşam tarzlarını kendi özgün kültürlerine, adet ve geleneklerine göre düzenledikleri “altın çağa” – 1950’den 1964’e kadarki döneme geri dönülmesini istemiyor. Etnik topluluğumuzun özgün haklarını elde etmesi HÖH-DPS’nin konforunu bozacaktır. Bu yüzden o haklarımızın tanınmasına karşı çıkıyor. Geliştirdiği “Bulgar Etnik Modeli” siyasetiyle Bulgaristan’da Türk kimliğini yok etmeye çalışıyor. Bu bakıma, bir yandan halka yararlı işler yapmayan kabineye  “koltuk değneği” olarak, anayasa değişikliğine engel olarak ve adaletsizliği ve dalavere sistemine dayanan kendi durumunu korumaya çalışırken halkın istediği totalitarizmi savunuyor ve demokrasiyi baltalamaya devam ediyor. Bulgaristan Türkleri iyi olanın, “altın çağ” dedikleri, uğruna ayaklandıkları kültürel haklarının ve insan haklarını istiyorlar. İnsanın yaşadığı iyi olanı geri istemesi hakkıdır.

Reklamlar