neriman1 Neriman ERALP

Konu:  Azizlerin AZİZİ

YouTube’te  “H a b i b i” şarkısını dinleyin lütfen.

Söz Aziz;

Müzik Aziz:

Söyleyen Aziz

Dünyayı ayağa kaldıran Aziz!

3 ayda Googole’de 20 milyon defa tıklanan yine AZİZ.

Beyaz Bulgarlar kestane renkli, kara sakallı ve kara kafalı Aziz’i isteseler de istemeseler de, o herkese “Habibi” dedi. Bulgaristan’ın en fazla takdir edilen ve devlette en sayılan aktris oldu.

 

Önce, Yugoslavya’dan getirdiği elbiseleri pazarlarda satıyor diye totaliter rejimin amansız polislerince iki koluna kelepçe takılan, ilerlemiş hamileliğine rağmen yargılanan ve zifiri karanlığın zindanı olarak bilinen Sliven Kadın Hapishanesi’ne tıkılan anası Azizini nar tahtası üzerinde doğurdu. Anası ona ninni söylerken,  onu karavana yemeğine, aydınlığı aramaya ve umutla yaşamaya alıştırdı.

Şimdi artık memleketimizde Çingene mahallerini, çarşıları, salonları ayağa kaldıran “Habibi” oldu. Güftesini sabah kahvesini içerken, küçürek bir köpek yavrusunu düşünerek yazdı. Kendini düşündü. Arap sazı, Türk bağlaması ve Fransız davulunu sahne ortaklığında buluşturdu. Doğarken ölümü, mahalle çamurunu, okulsuzluğu, onun yeteneğini kıskananların tümünü ve kestane kahvesi ten rengini ve kara kafasını beğenmeyenleri sahneden elinin yersiyle atan Aziz şöyle dedi:

Habibi,

Uykunu alabiliyor musun?

Üzerini örtüyorlar mı?

Mamanı yiyor musun?

Çünkü ben hiç birini yapamıyorum!

Gözü kör olası

Seni seviyorum

Ölmek istiyorum!

Aziz, kadınlar hapsine atılmamış, o oracıkta doğmuş yani doğuştan hareme girebilen bir oğlan o ve üstüne üstelik bir de yerde gökte istenmeyen bizim Çingenelerden, göz kaş kömür karası, beyazlığıyla övünenlerin görmek ve el sürmek istemediği tipten biri. Anasının loğsallığında Sevarlı Fatme kız da Sliven zindanındadır. İsimlerimiz değiştirilirken milisler kooperatif ahırında basar Farme’yi. Bir didişme bir kavgadır başlar. Sen misin benim ismimi değiştirecek dinsiz derken, elindeki yabayı savuran kızımız milisi yere serer ve soluğunu Sliven zindan koğuşunda alır. Türk kadınının yüreği çocuk sesine yufkadır. İşitir Azizin o yanık ağlayışındaki “Allah’ım kurtar anamı, kurtar hepimizi bu zindandan” yalvarışını duyunca koşar yanına. Bugünün dünya yıldızı Azizcik Fatme kızın elinde yetişir.

Dünya yıldızı diyorum, çünkü “New York Tayms” gazetesi ve ardından dergisi dünya çapında düzenlediği “GELECEĞİN MÜZİĞİ” klasmanında sanatçı Azizi ve dolayısıyla “Habibi” şarkısını listeye alarak onurlandırdı ve ödüllendirdi. Bu olay Bulgaristan yoksullar tabanında, çergesizler, çadırsızlar, okuma yazması olmayanlar, çocukları çamur içinde yetişenler arasında bomba gibi patladı. Aziz onlardan biriydi. Yarattığı “Çalga” müziği için yıllardan beri ona söylenmeyen kötü söz kalmamıştı. “Çalga” söyleyen kızlar toptan“fahişeydi.” Bu müziği “kalın enselliler yaratmıştı” ve daha aklınıza ne gelirse kabulümdür. Gökten altın top düşse bu kadar etkili olmazdı.

Ve Aziz bestelemeye devam ediyor:

Habibi,

Bana küfür mü ettin?

Sarhoş olup gece sürünüyor musun

Çünkü ben sürünüyorum!

 

Tımarhanelik oldum

Karanlıktayım. Kara bahtlıyım.

Beni isteyen yok!

Aziz şarkısıyla toplumu kışkırtıyor. Psikolojik olarak yaşadığı toplumu linç ediyor.

Olağanüstü yetenekli bir sanatçı! Çamurdan çıkıp göklere çıkışını anlatıyor.

Küçücük köpeğin hayatı onun hayatı. O da köpek gibi büyümüş. Ne okuma ne yazma, birisi uzatmazsa ne sıcak çorba, bütün serveti içinde kaynayan yeteneği… o da, kaşı ve saçı kara, teni kestane kahvesi olduğu ve kara gözlerinde bakışı kıskançları delip kudurttuğu için sahne yoluna adım atamıyor. Yetişirken etnik ayrımcılığın adını öğrenmeden yaşamış.

Bugün Allah Bulgaristan’da en büyük nimeti – sanat yeteneğini – ban vermiş, mutluyum diyor. Ne milliyetçiler, ne başbakan, ne cumhurbaşkanı benim kadar popüler değil, çok mutluyum, diyor. Vaktiyle ağır sıklet güreşçimiz Lütfi Ahmedov, haltercilerimizden Naim Süleymanov ve Halil Mutlu Olimpiyat şampiyonu olunca da böyle bir coşku yaşanmıştı.

En dipten çekilip en yükseğe tırmanırken hep Orient müziğinden esinlenen Aziz, sanat egoistlerini çıldırtıyor, bizde istenmeyen ve hatta lanetlenen  “Çalga müziği” dünyaya yayılırken geleceğin müziği seçiliyor. Onu eleştirmeden edemeyenler biz “500 sene mani dinlemişiz ve bir türlü kurtulamıyoruz” derken yenildiklerini kabul ediyorlar. Şimdi Aziz birden bire çok büyük ruhlu bir “Bulgar” oldu ve onu anlatanlar “Bulgarların damarında Orient var” demeden edemiyorlar. Şu şan şöhret hastalığı var ya, şu dönem yarattığı dalgaların “olumlu mu?” yoksa “olumsuz mu?” olduğunu bir türlü  kestiremiyorum. Yalnız şunu söyleyebilirim biz çook amma çoook kötü bir sosyal ortamda yaşıyoruz. Bu ortamın karayılanı (onlar için olsa bile) asla Aziz değil, egoistlerin köpüren kıskançlığıdır. Ben olamadımsa, o da olamaz, olamamalıdır, hırsıdır ki, bu bizde veremden beterdir. Olursam ben olurum! Bizde bu sıtmadan beter olmuştur. Bütün iyi okullar onlarınken, Çingenelerin % 90’nı cahilken, hatta anadillerinde bir alfabe basmalarına izin verilmezken, şu Aziz dediğin kadın koğuşunda doğmuşken, nasıl olur da bir Arap sazı ve bir Türk bağlaması sentezinden dünya geleceğinin müziğini yaratabilir? Büyük bir beklenti içindeyim. Bulgar müzik dünyası kıskançları isyan edebilir. Belki de, “New York Tayms” gazete ve dergisinin Bulgaristan’a girmesinin yasaklanmasını isteyebilirler. İnsanı delirtecek bir mucize varsa, işte bu olabilir! Ancak 100 Aziz yetiştirip tepelerine dikebilirsek, onları esir etmiş olan o büyük zihin kurdunu öldürebiliriz. Bu hastalık başka türlü savmaz! Savamaz, çünkü işlediği yer damarları değil, kanları da değil, ruhlarını esir etmiş. Başka çare göremiyorum. Bidıls, Madonna, Gaga dünyayı değiştirebiliyorsa, Aziz de değiştirebilmelidir!

O sözünü etmese de, neden iğrendiğini, neyin canına tak dediğini,

artık 20 milyon kişiye anlatırken, neyin değişeceğine şöyle işaret ediyor. Ve artık o bizdeki dolu salonlar da onu anlıyor. En iyi olan da bu:

 

Habibi,

Sana güzel, yumuşacık ve tülü

Körpecik yeni bir köpek hediye ettim

Bugün onu da benim gibi

Sokağa atılmış, gördüm

Yalnız, aç ve mundar dolaşıyor

Kovulmuş benim gibi

Kovulansın.

Seviyorum seni!

Kendimi sevdiğim gibi

 

Zavallı yavrucukla konuşan Aziz kendini anlatıyor.

Basit, sade ve yorumsuz bir anlatım!

Bizdeki binlerin kaderi gibi.

Çocuklar ve köpekler hariç, memleketimde 500 bin kişi çöp kofalarından geçiniyor.

Çocukluğunda onlar da yokmuş.

Yeri gelmişken biz de

Yaşamak güzel şey be kardeşim!” diyelim büyük Nazım gibi ve

Aziz anlatıyor:

 

Habibi,

Zavallının biriyim ben,

Köşeden belirmeni bekleyen

Biliyorum

Fark ettirmeden bakacaksın ya da

Çevirmeden başını geçeceksin

O yüreği kanayan,

Yaralı fakir çocuğu görmeden yanından!

Oysa seni hep istedi

Hep sevdi.

 

Aziz’in insan sevgisi sonsuz, onu müzikle mayalamak ise onun özel yeteneği!

Memleketimde en sevilen, halka en yakın olan ve herkesin bağrına bastığı benim diyor.

Bir insanın ne kadar seveni varsa o kadar da düşmanı olur. O bunu biliyor.

Şimdi çıktığı dorukta bir yıl kalacakmış. Soluklanmak istiyor. Bir yıl yeni doruklara

tırmanmak yok. Şu doruğun havasına alışacak. Oscar Doruğu’na uzanma hayali kuruyor.

İnsanın nerede duracağını bilmesi ne güzel! Düşmanları duracaklar mı acaba.

Aziz su arıyor.

Doruklardadır suların kaynağı…

Kendi kendime soruyorum:

Pis sular da doruklardan mı akar?

Aziz bulsa ya şu pis suların biriktiği kaya deliğini ve akıtsa hepsini…

Egoizmden biriken öfke ne zaman patlar acaba?

Ah bir arınabilsek!

AZİZ sözü, kıymetli, sevgide üstün tutulan, çok değerli birine hitap olduğunu bilseler ağızlarına alırlar mı acaba?! Durumları acınası olmaya başladı…

Biz Türkçe konuşurken sürekli ceza kesiyorlar. Acaba Aziz’den, sen güfteyi Bulgarca yazdın, notaları da Bulgarca düşündün, şarkıyı da Bulgarca söyledin öde bakalım şu üç faturayı demeyecekler mi acaba bir gün? Aman şeytanı dürtmeyelim. Akıllarına gelirse yandığımız gün. Eden kendine eder!, deyip noktalarken Aziz de şöyle bitiriyor:

 

Habibi

Sensiz insana benzemiyorum

Hep aynı elbiseleri taşımaktan usandım.

Kimin için güzel olayım ki

Ben bir insan mıyım?

Soruyorum.

Sen beni tekmeleyip sokağa attıkça

Ben kimin için yaşayayım?

Bu kader geleceğimizin yazgısı olmaması dileklerimle…

 

Reklamlar