nedim birinci

Dr. Nedim BİRİNCİ

Konu:    AB ve Şengen yasalarında olmayanlar:

  • Tel örgülü sınır yok.
  • Sığınmacılara ateş etmek yasak!

Giriş.

Avrupa’nın güvenli merkezi Almanya’ya doğru yürümeye devam eden savaş kaçağı ve sığınmacı kafileleri 40-50 kişilik gruplar halinde her gün Türkiye’den Bulgaristan’a gizlice girip memleket içine uzuyor. Yakalanan gruplarda izlenecek güzergâh tableti var. 200-300 kişinin her gece sınırı deldiğini bilmeyen yok. Sakar Balkan çalılıklarında, dağ patikalarında, köprübaşlarında veya Sofya’da meydanlarında belirince yakalanan, üzerlerinde hiçbir vesika olmayan bu kişilerin sakin tavrı polisi şok ediyor.

Çalışmayan sınır tekniği:

132 km.’lik Bulgar Türk sınırına son 2 yılda milyonlarca leva akıtıldı.  6 bin sınır eri görevlendirildi. Dikenli, jiletli tel duvar 3 kat, gözetleme modern teknikle yapılıyor. Direklerde gece gündüz etrafı gören kamaralar. Girip çıkan karıncanın kaydedildiğini gazeteler yazdı. Ne ki bu teknik donatım cereyanız çalışmıyormuş. Son sınır ihlallerinde kamaraların çalışmadığı ortaya çıktı. Bu yüksek çözümlü kamaralar ve sinyal sisteminin kullandığı elektriğin faturası ödenmediğinden cereyan kesilmiş. Olayın bu kısmını yorumlamak istemiyorum. Bulgar elektrik şebekesi yabancı dağıtım şirketlerine yıllar önce verildi. Meclisteki milletvekillerinin yarısı da elektrik sermayesine hizmet ediyor. Sınıra elektrik veren şebekeye de kaçakçı mafyası el atmış olabilir. Kutu içinde kutu! Bizden sır çıkmaz.

Kurşunlanan sığınmacılar.

Bulgar Türkiye sınırından 50 km içeride “Siedinenie” köy köprüsünde 3 sınır eri tarafından durdurulan 52 kişilik Afganistanlı kafileye açılan ateşte 1 sığınmacı öldü. Benzer olay daha önce de olmuştu. O zaman ateş eden Bulgar polis 6 yıl hapis cezası almıştı. Macaristan’da bir gazetecinin geçen ay kucağında çocuklu bir savaş kaçağını çelerek yere düşürmesi Avrupa’da tepki uyandırmıştı.

Bizde, Meclis Başkan Yardımcısı milliyetçi Karakaçanov’un “Avrupa’nın sığınmacı politikası aptallıktır” diye bağırıp çağırdığı şu günlerde, ortam çok farklı ve öldüren polisi aklamak için ulusal imza toplama kampanyası başladı. Bu iş imza toplamakla hal edilecekse uluslararası ve ulusal yasalara, insan haklarına ve sığınmacı hakları yasasına ne gerek var!?

Balkanlar çalkalanıyor:

Güzle yağmurlar başladı. Şemsiyesiz, naylona sarılmış çocukların, annelerin, durumu yürek acısı. Hırvatistan sınır kapısını aştı. Günde 2 500 kişi Slovenya’ya geçiyor. Kaydını yaptıranlar Avusturya yolunda. Alman-Avusturya sınırına da artık tel örgü çekiliyor. Kontrolsüz geçide izin yok. Başbakan Merkel alacağım dediği 800 bin göçmeni barındırmaya çalışıyor.

Yeni sığınmacıların ilk isyanı:

Sığınmacılar yumruklarını sıkıp havaya kaldırmazdan önce Almanya’nın Drezden eyaletinde anti-sığınmacılarla yabancı düşmanları her gece fener alayı yaptı. Başbakan Merkel onları susturdu. Araştırmalara göre, Saksonya’da hayat % 52 oranında güvensiz v tehlikeli olmuş. Sığınmacı ve sığınmacı düşmanlarının karşılıklı hiddetlendiği, öfkelendiği ve didiştiği yerde kıvılcım çakıyor. İsveç ilk göçmen ayaklanmasını 5 şehirde birden yaşadı. Yakılan araç sayısı bini aştı.

Fransa İslam Cumhuriyeti!

Son yıllarda birkaç defa ayaklanan Kuzey Afrikalı Fransızlar ve 2. ve 3. kuşak göçmenler ülkedeki Arapların sosyal ve politik yapıyı etkileyebildiğini gösterdi. Bu arada Arapların Avrupa’ya göçünü para babalarından Rotşild’in finanse ettiği ortaya çıktı. Onun için bu paralar karşılığı olmayan kâğıt parçasıdır. Bu gidişle Euro gelecek yıl çökebilir.  Karşılıksız paralarla hem Büyük İsrail kurulabilir, hem de Avrupa dönüştürülebilir.

Dolar değişiyor.

Euro değer kaybedince,  US Dolar değiştirilecek ve adı amer olacak. Siz sayın okurum Kudenhov-Kalergi’nin ismini hiç işittiniz mi? Bu kişi, geçen yüzyılın 20. Yıllarında Birleşik Avrupa fikrini öne çıkarak ve Pan Avrupa Birliği’nin temellerini atan Kont Riçard Kudenhov-Kalergi’dir. O devlet sınırlarının kaldırılmasında ve ulusların devletten ayrılmasında ısrar etmişti. O, insanların “insan kitlesi” (halk yığınları) ve “nitelikli insanlar” (asilzadeler, aristokrat ailelere mensup kimseler) ve “manevi aristokrasi” olarak Yahudilere olarak iki kategoriye ayırmıştı. O, dünyanın bir asilzade ırk, dünya üstü elit tarafından yönetilmesi gerektiğini düşünmüştü. Uluslar ve halklar ise, “nitelikli olan insanlar” tarafından yönetilen bir birleşik Avro Asya – Zencivari ırk meydana gelene kadar karışmasını önermişti. Kudenhov-Kalegri Avrupa’nın manevi atası ve mülti- kül turizm idelerinin es inleyicisi olarak da bilinir. Onun onuruna tesis edilen madalya ile Angela Merkel, Ronald Reygan ve Helmud Kol ödüllendirilmiştir.

Sığınmacılar yurtlarını neden terk ediyor?

AB ülkelerine, Almanya’ya gidip oraları karıştırmak, başkaldırmak, ayaklanmak için mi? İnanmıyorum. Şunu unutmayalım. Tarihte tüm savaşlar ve büyük göçler hep yeni topraklar elde edip yeni topraklara yerleşmek için olmuştur. Biz de göçmen değil miyiz? Neden söküldük kökümüzden dersiniz! Bizi kovanlar topraklarımıza yerleşmedi mi? Bizde de olduğu gibi, büyük kargaşalıklar, ayaklanmalar ve savaşlar esnasında toprak ve taşınmaz mal mülk değer kaybeder. Biz de evlerimizi yok pahasına satıp elimize geçeni yol parası yapmadık mı? Parasız yola çıkılır mı?

Çakalların talanı:

Suriye’deki de durum tam böyle imiş. Sığınmacı ifadelerinde 100 000 US Dolar tutan evlerini, bahçelerini, tarlalarını karşılarına birdenbire çıkan “çakallara” 3-5 bin US Dolara kaptırdıkları anlaşılıyor. Yollara düşmüşler. “Çakalların” o anki konuşmalarından:

  • Bir ev, tarla, traktör biçerdöver nedir ki? Yarın üzerine bir bomba düşecek ve yerle bir olacak. O zaman ne yapacaksın? Ailen ve çocukların ölecek!

İkircimli uykusuz geceler geçirirken, bir anda sözde fiyatlar düşüyor. Eline 2-3 bin US Dolar alan bohçasını sıkıp yollara çıkıyor. Bunu yoksullarla birlikte, gece gündüz silah sesleriyle korkutulan zenginler, toprak beyleri de yapıyor. Suyu, yolu, kültürü ve medeniyeti olan diyarları “çakallara” kaptırmışlar.

Tabii ki, her yerde olduğu gibi oradaki o ateşin içinde de, “çakalların”, deniz kıyısında ölü balık bekleyen glarusların  ardında duran büyükler  var. Filistin’de de böyle olmuştu. Araplar toprağı zengin ve suyu bol yerlerden kovulurken “mülklerini ellerinden yok pahasına çıkardılar, sözde Yahudilere sattılar.”  Oysa kovuldular. Kudüs’te apartmanlar parasızdan ucuza satıldı. Dünya halkları, demokratik kamuoyu Yakın Doğu savaşının yalnız bir ülkeye – yalnız İsrail’e yararlı olduğuna, kesin inanıyor. Dikkatinizi çekmiyor mu?  “İslam Devleti” İŞİD İsrail’i bir kez bile tehdit etmedi. İsrail’in Suriye topraklarında gözü ve buralara ilişkin uzun vadeli planları var. 1981’de Golan Tepeleri’ne girdi. BMT Güvenlik Konseyi kararlarına rağmen geri çekilmedi. Gözünü Suriye’nin bereketli vadilerinden ayırmıyor. Suriye’nin stratejik önemini biliyor. Son yıllarda Şam’a 13 hava saldırısı gerçekleştirdi.

Sinsi planın özünde Nil ırmağından Fırat’a uzanacak Büyük İsrail hayali var.

Bunları bilenlerin beynindeki lamba, dünyanın uluslararası Siyonizm, trans-ulusal korporasyonlar, Bilderberg Kulübü ve dünya hükümeti yani zenginler tarafından yönetildiğine işaret ediyor. Bunların bir başka adı da “Hazar Siyonistleri”. Sıradan Yahudilerin bunlarla alakası yoktu

Siyonistlerin durumsal ahlakı vardır. Yüzde yüz Yahudi olsan bile, fakirsen, hastaysan veya mutsuzsan, zengin Yahudilerin ilgisini çeken biri olamazsın. Fakat herhangi bir parlak yetenek gösterebilirsen, ilerlersin, zengin olabilirsin, zenginlerin ilgi odağına çekildiğinde, sana olan saygıları sonsuz olacaktır. Diğer ırklardan tüm insanlara karşı merhametsizdirler.

Avrupa’ya doğru yükselen göç dalgasının arkasındaki tüm soruların yanıtı şu noktada düğümlüdür: Siyonistler, Amerikalı Hazarlar Büyük İsrail kurma hedefine saplanmıştır. Bu bakıma Türkiye’nin bölgenin en güçlü ve en büyük ve dinamik büyüyen devleti olması onları rahatsız ediyor. Yıkmak istedikleri Arap devletleridir. Irak’ta bu yapılmak istendi, Suriye’de bu yapılıyor, çünkü devletler olmasa, bu topraklar ovadan başka bir şey değildir. Bu bakıma Kürtleri de kullanıyorlar. İnsanlar köy ve kasabalarından sökülüp kovuluyor, onlar olmadan orada devlet, devlet müsseseleri ve yerel idare olamaz. Göçebeleri koşullandırmak etmekse kolaydır.

Durum “Arap Baharı” ndan önce de aynıydı. O zaman, Yahudi basını, Mubarak devrilecek, Kaddafi öldürülecek, Arap ortamı baştanbaşa keşmekeş, ayaklanma ve devrim yaşayacak ve karışıklık ateşinde yanacak, diye yazıyordu. Hedeflerinde Arapları topraksız ve devletsiz bırakıp kendilerine köle etmektir.

Göçleri finanse eden gözle görülmeyen para babaları:

Önce İsrail’i kim kurdu sorusuna cevap bulalım. Kurucunun ismi – Teodor  Herzel. 1897’de İsviçre’nin Bazel şehrinde Birinci Dünya Siyonist Kurultayı yapıldı. Hedefinde olan, Filistin’e yapılacak Yahudi göçleriyle “ulusal ocak” yakmaktı. Filistin’e göç edenlere parayı veren Rotşild idi.

Ve bugün de Arapları öz topraklarını bırakıp Avrupa yollarına düşüren ve bu göçün masrafını çeken yine Rotşil ve Rokfeler gibi zenginlerdir. Bu defa onlar bu işi “Hayır Derneklerine ” para vererek, bazı cami imamlarına para vererek, sivil toplum örgütleri kanalıyla yapıyor. Suriyelilerin cebinde yol parası olduğuna hala inanmak istiyorum. Fakat Afrikalıların ceplerinden 10-15 bin US Dolar çıkarıp aracılara verdiğini işittikçe şaşıyorum. Bu Bulgaristanlı bir Türk köylüsünün 5 yıllık geliri, Türkiye vatandaşları için de büyük para. Afrika’dan kaçmaları için kendilerine bu paraları verenler, Afrika’nın yarınların cenneti, el sürülmemiş ova ve orman, berrak sulu ırmaklar, dünyanın en yaşanası yeri olduğunu biliyorlar.

Şöyle bir olay da gözleniyor:

Üsküp, Belgrat, Budapeşte, Viyana, Berlin, Leipzig, Hamburg, Bremen ve daha birçok yerde göçmenler hep “Reiffeizen Bank” gişelerine yığılıyor ve para çekiyorlar. Soru: Bu adamlara kim para gönderiyor? Buradaki şema açıklandı. Sığınmacılara bir sonraki hedefe ulaştıklarında para gönderiliyor yola devam etmeleri için. Bazı sınırları geçemeyince öfkelendikleri ve bağrıp çağırmaları böyle anlaşılabilir. Onların takip ettiği güzergâh paraya götürüyor. Ellerindeki modern cep telefonları da göç planına hizmet ediyor.

Bana öyle geliyor ki, bizim neslin gözleri önünde Avrupa’nın beyaz ırkı Arap ve Afrikalılarla karışacak

Yeni çıkan kitaplarda şunları okuyorum:

“Fransa göçmenlerin çocukları ve göçmenler arasında ve bir de Fransızlara karşı başlayacak bir iç savaşta yerle bir olacak.  Geçen hafta Katolik Kilise Fransız Silahlı Kuvvetleri (milliyetçi generallerle) ile bir sözleşme imzaladı. Bu anlaşmaya göre kilise orduya para yardımı sunuyor. Kilise Güney Fransa’nın Cumhuriyetten kopmasından ve “Fransa İslam Cumhuriyeti” ilan etmesinden korkuyor. Bu gidişle ekonomik olarak çökmesi beklenen Avrupa Birliği dağılabilir. Avrupa’nın kalan kısımlarını ise ABD istila etmeye devam edecektir.

Bizim kuşak Rus tanklarına karşı 1956 Budapeşte Ayaklanmasını ve 1974 Prag olaylarını yaşadı. Suriye’ye bomba eken Rusya askerlerinin çiçekle karşılanmadığını görüyoruz. Fakat Avrupa Türkiyenin de çok önemli yardımlarıyla sığınmacı selini durduramaz ve soruna çözüm sunamazsa, Rusya’ya  “ama gelin bizi kurtarın” dendiğinde olayların çok vahim yön alacağı düşünülebilir.

Aslında, tarih kitaplarına bakılırsa,  Avrupa, Napolyon’dan, Sultan Süleyman’dan ve Hitler’den kurtarıldı. Bugün kime minnet duyulacağı belli değil. Sonra Avrupa’nın İslam’dan kurtarılması bir saçmalık olmaz mı? Dünya’da birkaç milyar Müslüman yaşıyor. Rusya nüfusunun % 20’si de Müslüman.

Evet, şimdi formül değişti. Rusya ve Batı İslam dünyasını teröristlerden ve radikallerden kurtarmaya çalışıyor. Bu kurtarmanın formülü anlaşılan devletleri parçalamak! Suriye’den kaç dilim çıkar dersiniz.

Türkiye’yi de parçalamayı düşünüyorlar. Avrupa,  Anadolu ve Güney Doğu – üç parça. Geçen yüzyılın başında yapamadıklarını şimdi gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

1 Kasım’da seçim var. Tüm soydaşlarıma sesleniyorum. Aklımızı başımıza toplayalım ve oyumuzu Ak Partiye vererek Türkiye’mizin bütünlüğünü koruyalım, Büyük Türkiye yolunda birleşelim. Bunu yapmazsak, paranın kokusu yok, öteki seçimlere kadar hepimizi satın alacaklar ve çok geç olacak. Başka vatan bulamayız. BU planlar hep karanlıkta yapılıyor.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Reklamlar