Dr.Nihat KAHRAMAN

Konu:   Yeni Siyasi Durum!                            

Bulgaristan’da 15 bin kayıtlı üyesi ve bir o kadar yakınlıkduyarı olan Özgürlük, Sorumluluk ve Tolerans için Demokrasi, kısa adı DOST partisinin tescil işlemi Sofya Şehir Mahkemesi’ne takıldı. Mahkemeden olumsuz karar çıktı. Üzücü bir olay…

Bulgaristan’da özellikle 2015’ten beri Müslüman/Türklere ve demokratik güçlere karşı saldırıya geçip ırkçı-milliyetçiliği şiddetlendiren ve devlet siyaseti haline getirme planlarında başarılı olan sözüm ona “Yurtsever Cephe” (PF); Makedon İç Devrim Teşkilatı (VMRO) gibi aşırı oluşumlar – Türk, adalet ve demokrasi düşmanları neredeyse bayram ediyorlar. İnsan haklarından, Türklerin doğal ve yasal haklarından yana olduğunu iddia eden Hak ve Özgürlükler Partisi de onların arasındadır. Bulgar milletvekilleri ellerinde damacana horun teperken, katı HÖH ‘lerin sevinci dorukta. Kısacası, son parlamento seçimlerinde 38 milletvekili çıkaran Türkler politikayı dengeleyen olmuştu. Bu birçoklarını korkuttu. Ufukta yeni bir Türk-Müslüman partisi görünmesi bu korkuyu arttırdı. Bulgaristan Cumhuriyetinde bir Türk partisinin ikinci siyasi parti olma olasılığı arttı. Sevinenler bu yolu kestik diye yiyip içmeye oturdular.

 

DOST’ta etkinlik hakkı tanımayan mahkeme kararı siyasidir. Bulgaristan’da mafya artı oligarşiyi temsil eden siyasi kaymak zümre ile halk arasında derinleştikçe derinleşen, kıyasıya şiddetlenen mücadelenin bir sonucudur. Mafya-oligarşi egemen zümresi yoksul-emekçilere; sefil ve çaresiz halk kitlelerine bilinç taşınmasına, örgütlenmenin tabanı sarmasına ve halka devrimci ruh aşılanmasına karşı çıkıyor. Bağımız ve siyaset dışı bir kurum olan yargının bu davada taraf olması, açık politik bir tavırdır ve anayasaya aykırıdır. Demokrasi herkese yasal örgütlenme ve siyasi parti kurma hakkı tanıyan bir düzendir.

 

Olan, dünyanın sonu değil tabii. Zinde güçlere saldırı stratejisinin en yakın hedefi gerçekleştirilmiş gibi görülse de, Temiz Mahkemesi yolu açıktır ve gereken yapılmalıdır. DOST çilesi, Bulgaristan’da eşit fırsat ilkesinin yargı yoluyla gemlenebildiğine yeni bir kanıt oldu.

 

Yakın planda, Ekim sonu Kasım başında (meclis kararı bekleniyor) yapılacak olağan Cumhurbaşkanı seçimlerine DOST partisinin katılması, bu fırsattan yararlanarak kitleye biraz daha inmesi, örgüt ağını genişleterek serbest ulusal yapılanmasına engel olundu. DOST’un Cumhurbaşkanı seçimlerindeki rolü belirleyici olabilirdi. Çünkü 1990’dan beri Bulgaristan Cumhurbaşkanı her defasında son hesapta Müslüman/Türklerin oylarıyla (hem sağdan hem de soldan) belirlenmiştir.

 

2016 Cumhurbaşkanı seçimlerinde, Müslüman/Türklerin, Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) ve Özgürlük, Sorumluluk ve Tolerans için Demokrasi (DOST) partisi olarak ikiye bölünmüş girmesi, aylardan beri çizilen ön planları baştan aşağı bozabilirdi. Mayıs 2016’dan beri kulislere Cumartesi-Pazar tatili yaptırmayan ve Ağustos tatiline kadar nefes aldırtmayacağa benzeyen Cumhurbaşkanı adaylarını belirleme çalışmaları, bu defa çok gergin geçiyor. HÖH-DPS partisi, 26 yıldan beri kendisi Cumhurbaşkanı adayı çıkarmadı. Politik konjuktüre göre Müslüman/Türkleri ya sol ya da sağ adaya oy vermeye zorladı. Parti yönetimi bu işten rant aldı. Bulgar siyasetinde “koltuk değneği” rolü gördü. Siyasi yama oldu. Bu siyasetin sonucu Türk seçmenin kendi adayı olmadı. İradesini kullanamadığı görüşü yerleşti. Giderek seçmenimize “siyasi köle” adı takıldı. Seçme ve seçilme hakkının elinden alınması ve hatta çifte vatandaşlığının elinden alınması hesapları gündem oluşturmaya başladı.

 

DOST partisinin tescil kararı daha çıkmadan, partinin sağ merkezde yer alacağı açıklandı. Böylece Müslüman/Türk ve soydaş seçmenlerin ikinci turda sağ cephe adayına oy vereceği ortaya çıkmış oldu. Bunu istemeyenler hemen alan temizliği yaptı. DOSTA politikada rol vermedi.  Nedeni, siyasi dengenin korunmak istenmedi. DOST yeni siyasi denge getirebilirdi. Olaya şimdi bir de sol cephedeki duruma bakalım:

 

Bulgaristan solundaki ana siyasi güç, bu dönem muhalefette olan, yaşı yüzü aşmış ve tarihinde ilk kez bir Bayan tarafından yönetilen Bulgaristan Sosyalist Partisidir. Bu seçimde çok geniş bir halk cephesine açılmak, sol güçlerin ortak adayını göstermek, bunalımlarını arkada bırakarak dirilme yolu arıyor. Temmuz ayı boyunca taban örgütlerde değerlendirme ve aday belirleme toplantıları yapıyor.  Parti yönetimi ise, partiden ayrılan ve yeni parti kuran Georgi Parvanov’un “ABV”, Tatyana Donçeva’nın “21. Yüzyıl Seçeneği” ile temaslar yürütüyor. 90 bin kilinin katıldığı parti anketine katılanların % 13’ü ortak aday görüşmelerinin HÖH-DPS ile de yürütülmesini istemiştir. Ortak aday çıkarma görüşmeleri başlamış bulunuyor. Tek başına aday çıkarıp seçim kazanma ihtimali olmayan bu partisinin önümüzdeki seçimlerde Hak ve Özgürlükler Partisi ile aşırı sol, Rusofil “Ataka” partisini de ortakla kazanması muhtemeldir. Bu oylarla Cumhurbaşkanlığı seçim çıtası atlanabilir. Ortak adayın ismi anılmaya başladı. Görev süresi dolan Cumhurbaşkanı R. Plevneliev’in yardımcısı (Cumhurbaşkanı Yardımcısı) Margarita Popova’nin aday gösterilmesi konusunda uzlaşma ışıkları beliriyor.

 

Komünist bir soydan gelen Popova, meslekten hukukçudur. Birinci Boyko Borisov hükümetinde Adalet Bakanı görevinde bulundu. 5 yıllık Başkan yardımcılığı yaptı. Totaliter-komünist eğitimli olan Popova, Moskova’ya bağlılığın korunması gibi konumlarda, Cumhurbaşkanı Plevneliev’e rağmen,  hep aktif siyasi konum aldı. Bunu özellikle, 1877–78 Rus ve Osmanlı İmparatorlukları arasında günümüz Bulgaristan topraklarında yürütülen ve Bulgaristan halkı için bir saldırı savaşı olan bu savaşın yıldönümü törenlerinde yaptığı TV, radyo ve miting konuşmalarında izlendi. 2012’de bir sağ parti olan GERB adayı olarak seçilen Popova’nın politik özünde sol ve Rusya hayranı olduğu giderek aleniyete yansıdı. Bu siyasetin bugünkü belirtileri ise, Kırım’ın ilhakı, Doğu Ukrayna savaşı, Rusya’nın ülkemize karşı sürdürdüğü hibrit saldırılar, Karadeniz’de Romanya, Ukrayna ve Türkiye ile birlikte bir deniz savunma kalkanı oluşturma gibi konularda aldığı tutumda ifade buldu. Bu tutumun ülkedeki sol seçmen kitlesine olduğu gibi, T.C.’deki soydaşlarımız arasına da indirmek ve kitlede destekleyici bulmak bugün sol kanaat uzmanlarına ödev oldu. Ramazan etkinliklerinden ve Bultürk ile Bal-Göç’ün tutumlarının kesinleştiği bir ortam bu desteğin bulunması zorlaşmıştır. Görüldüğü üzere, 2016 ile ilgili kurgularda denge bozan hep DOST oldu. Olayın köklerini 17 Aralık 2015 HÖH iç darbesinde aramalıyız. Hesapları tutmayanlar giderek aktifleşiyor. Mahkeme kararının bir anlamı da, L. Mestan NATO’culuğuna, Moskofçu kalabalıktan gelen ve HÖH eliyle vurulan tokat oldu. Mahkeme kararının anlamı budur.

 

Sağ Cephe’deki doludan boşa, boştan doluya akıtılan siyaset istenen kabı doldurmuyor. Çünkü 19 milletvekilli olan, genç kuşak temsilcisi, hükümet ortağı Reformcu Blok (RB) sağ merkezden kendisi aday göstermeyi planlıyor. İki, hükümetin sözleşmesiz ortağı olan, Türk ve İslam düşmanı, ırkçı Bulgar milliyetçisi olduğu kadar, özünde bir de Rusçu olduğu bilinen, güya “Yurtsever cephe” (PF) partisinin oyları da bu defa belirleyici olabilir. Yeni yeni oluşmaya başlayan siyasi görünümde, GERB ve Reformcu Blok’un iki ayrı sağ aday çıkaracağı belli oldu. Değişen ortamda, sol cephenin adayı olan, Rusçu Margarita Popova’ nin kazanma şansı birden bire artmış bulunuyor. GERB partisinin tek başına Cumhurbaşkanı çıkarabilme şansı yoktur. “Reformcu Blok” partisinin de tek başına başarılı olacağı düşünülemez. Hem Avrupa-Atlantikçi hem de biraz Moskofçu bir adayın ikiyüzlü yani belirsiz olacağından,  Bulgar seçmenin daha şeffaf birini araması doğal olacaktır. Bu durumsa güz aylarında yeni konumlanmaya gidilirken siyasette sağdan merkeze kayma doğurabilir.

 

Genel çizgilerinde bu renklerin fırça darbelerini taşıyan Bulgar seçim siyasetinde sivil toplum örgütlerinin rolü artmalıdır. Ülkede tek başına seçim kazanabilecek, tek başına Cumhurbaşkanı çıkaracak siyasi güç yok. Cumhurbaşkanı seçimini ancak bir cephe kazanabilir. GERB’in aday göstermeyi geciktirmesi daha iyi açıklanıyor. Cumhurbaşkanı seçimlerinde başarısız olması GERB partisinin sonunun başlangıcı da olabilir.

 

Etnik Bulgar tabandaki siyasi parçalanma süreci derinleşmeye devam ediyor. Halk politik ortama hakim olan ölü siyasi dalgayı hissediyor. Önümüzdeki seçimde, aylardan beri birbirine azılı düşman olan, aşırı sol ve aşırı sağ temsilcilerin sandıkta aniden buluşması kimseyi şaşırtmamalıdır. Örneğin “Ataka” ve “PF” partileri (M. Popova) aynı adaya oy verebilir. Bu partilerin Türk/Müslüman, İslam karşıtlığında ve sığınmacı düşmanlığında vb buluştuklarını artık görebildik. Şu da şaşırtmasın.  Ahmet Doğan, sürekli üzerlerimize havlayan, bizi sindirmeye çalışan, hayatımızı korku kâbusunda çeviren “Ataka” ve “PF” (Siderov ve Simyonov)  partilerinin oy verdiği adaya (M. Popova’ya)  Türkleri de oy vermeye çağırdığında, lütfen su içmiş tavuk gibi göğe bakın ve sağ olduğunuza dua edin. Biz daha neler neler göreceğiz.

 

Sivil toplum örgütlerinin siyasetteki rolü tam bu noktada kendini göstermelidir. Halkı aydınlatma çalışmalarımız güç kazanmalıdır. Her gün her saat halka inmek zorundayız. Bu durum,  siyasi partilerin pilinin bittiği, ideolojinin siyaseti çözüp anlatamadığı bunalımlı dönemdir. İkinci dönem halk için kollarını sıvamayan GERB partisinin fatura ödeme vakti yaklaşıyor. Boyko Borisov Cumhurbaşkanı adayı olursa seçim birinci turda biter diyenler kendini aldatıyor. Araba devrilirse şaşmamak gerek.

 

Siyasetin tükendiği, partilerin birbirini bezdirdiği, liderlerin pes ettiği yerde sahneye sivil toplum örgütleri, bağımsız adaylar, yeni eylem grupları çıkmalıdır. Bu, şimdiye kadarki tiksindirici, gerçekler görünmesin diye karanlığa katran atan siyasete tepki olmalıdır. Çünkü karanlık ve aydınlık halk kitleleri için vardır. Zenginler öyle de böyle ahizelerle aydınlanan ve günde 3–5 kere sofra kurulan saraylarda yaşıyorlar. Ömürleri açlık kokusu hissetmeden, susuzluktan boğulur gibi tıkanmanın ne olduğunu öğrenemeden geçiyor. Onlar, paralarını saydırma işini bile makinelere yaptırıyor. Olan hep halka oluyor.

 

Bundan dolayıdır ki, Bulgaristan seçmeni sivil toplum örgütleri adaylarını, BULTÜRK – Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği’nin Cumhurbaşkanı adayını artık görmek ve desteklemek, oyunu ona vermek hazırlıkları görüyor. Adayın kim olacağı kadar birleştirici biri olması belirleyici olacaktır. Olay memleketimizi bunalımlara teslim eden siyasete ve siyasetçilere meydan okuyacak biri olmalıdır. Siyasi hareketlenmeyi liderler başlatamaz. Liderlerin işi yönetmektir. Halkı aydınlatarak yönlendirmektir.

 

Memleketimizde HÖH partisinden kopan ve bağımsız bir akım oluşturan kalabalık ve yaygın bir kitle hareketi güç topluyor. Bu hareket adayını ararken, Cumhurbaşkanı seçimlerinde ilk kez aynı slogan altında birleşmek ve ortak eylem vermek isteyenler gün geçtikçe çoğalıyor. Yeni slogan, adalet, insan hakları, demokratikleşme, kalkınma, istikrar ve azınlık haklarının hemen tanınması olmalıdır. Beğenmeyenler siyasi leşlerin ağız kokusunu çekmeye devam edebilir.

 

Sonunda, DOST partisinin tescil edilmemesi konusuna bir daha değinelim. Program hedefleri faşist ve ırkçı değilse demokratik toplumlarda her siyasi oluşumun yaşama ve siyasi hayata katılma hakkı yasaldır. 400 siyasi parti olan Bulgaristan’da DOST partisine yer bulunamaması gülünçtür. Partinin etnik olduğu, üyelerinin isimlerinin Türk isim ve soyadı olması tutarsız gerekçelerdir. Bu memlekette 1.5 milyon Türk yaşıyor. Çingeneler değiştirilen isimlerini geri alamadıkları için kurdukları partiler etnik değil öyle mi? Çok tuhaf,. Temyiz Mahkemesi DOST partisinin kurulmasına yol vermezse bu iş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınır ve Bulgaristan rezil olur.

 

Dosyası iade edilen partiyle ilgili birkaç satır daha ilave etmek istiyorum. NATO-culuk ya da Avrupa-Atlantik doktrini bir ideoloji değildir, olamaz. 1949’da kurulan NATO için ne Birleşik Amerika’da, ne Avrupa’da ne de Türkiye’de bir siyasi hareket oluşmadı ve benzer parti kurulmadı. NATO güvenliği koruma aracı ve savaşa karşı kalkandır. Savaşların tutarlı gerekçesi ve ideolojisi olmaz. İkinci, DOST partisinin Avrupa Birliği’ni savunan tutumu da ucuz halkçı araç ve ifadelerle yapılıyor. AB’yi içinden oyanın ucuz halkçılık olduğu dikkate alınırsa, estirilen rüzgârlara farklı yön verilmelidir.

 

Bir siyasi parti kurulurken onun yargı işlerini yürüten parti avukatları, avukatlar ofisi olmalıdır. Yargı konularında demeç vermek avukatın işidir. Ne kadar istemesem de şu cümleyi de ilave ediyorum. Sayın Lütfü Mestan, Bulgar filolojisi ve Yüksek Hukuk tahsili gördüğünü açıkladı. Soruyorum. Bulgaristan’da Bulgar filolojisi okumuş ve hukuk öğrenimi görmüş 18 yıl meclis sandalyesine oturmuş bir milletvekilinin, yeni bir parti kurmak amacıyla mahkemeye sunduğu dilekçenin metninde gramer yanlışları, anlam çarpıklığı ve kavramsal açıklık olmadığı gerekçe edilerek dosyanın geri çevrilmesi hiç birinizi düşündürmüyor mu? Yoksa tüm yargı değerlerimiz topluca tosladı mı? Sayılan bir Büyük Elçiyle camiye gitme, namaza durma, Bayramlaşma, şeker dağıtma gibi sahnelerin siyasette önemi yoktur. Bulgaristan Türklerinin siyasi sorunları kendi işleridir. Uyanık olalım davetiyle, okuduğunuz için teşekkür ederim.

Reklamlar