Bulgaristan son iki aydır iç çalkantılarla uğraşıyor. Borisov hükümetini yolsuzluk ve mafya ile işbirliği gibi ağır suçlarla itham eden halk istifa istiyor. İşin ilginç yanı hükümete karşı olan Cumhurbaşkanı Rumen Radev de protestocuları destekliyor. Hem de sözle değil fiiliyatla. Göstericilerle birlikte sokağa inen Cumhurbaşkanı Radev, halk ile birlikte omuz omuza yürüyor istifa sloganları atıyor. Hükümet kanadı ise görevde kalmakta ısrarcı. Biz de komşudaki son durumu, olayların başlangıcını ve bu noktaya nasıl gelindiğini öğrenmek için kolları sıvadık. Ayrıca Bulgaristan’da yaşayan Türklerin durumunu, protestolara katılıp katılmadıkları ve taleplerini öğrenmek için Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) Genel Başkanı, Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi (BGSAM) kurucusu ve araştırmacı yazar Sayın Rafet Ulutürk’e görüştük. İşte o çarpıcı röportaj:

Komşu kaynıyor. Olaylar Meclisin kuşatılmasına kadar geldi. Göstericiler ne istiyor?

Bulgaristan kaynıyor tespitiniz isabetli. Olaylar 64 gün önce başları. Göstericiler Başbakan Boyko Borısov ile Başsavcı İvan Geşev’in istifasını, seçim hükümeti ve erken seçim istiyorlar. Ekonomik ve mali bunalım, devlet kurumlarının kötü durumu, rüşvet, dolandırıcılık, hırsızlık gibi yasa dışı olayların birikimi, Bulgaristan’daki gevrek politik dengeyi kırdı.

7 Temmuzda Cumhurbaşkanı Rumen Radev sağ kolu havada yumruğunu sıkmış göstericilerin arasına indi ve “Hükümet İstifa etsin!”,  “Başbakan Boyko Borisov istifa etsin!”, “Başsavcı İvan Geşev istifa etsi!”, “Parlamento kendini feshetsin!” gibi sloganlar attı. Bir de mafya hükümetten ve devlet kurumlarından çıksın çağırında bulundu.

Normalde bir Cumhurbaşkanı böyle sloganlar atmaz. Cumhurbaşkanının ödevi toplumda birlik ve beraberlik sağlamak ve halkı sakinleştirmektir? Burada durum neden farklı?

Evet, bundan önce Bulgaristan’da bir olay yaşandı. Haziran ortasında Başsavcılığın emriyle silahlı 30 kişi ile birlikte savcı, Cumhurbaşkanlığına baskın yaptı. Cumhurbaşkanı R.Radev’in en yakın yardımcılarından 2 yetkilinin ofislerinde arama yaptılar. Evrak aldılar ve ilgili 2 yetkiliyi alıp sorguya götürdüler. Olayın bir ucu Rusya lehinde casusluk yapma, bir ucu da Bulgar diplomatlarının seçim ve atanmasında etkili müdahale yapılmış olduğu iddialarıdır. Bu müdahale esnasında Cumhurbaşkanlığı korumaları kör ve sağır davrandı. Olaya tepki göster(e)mediler.

Buradan da Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanlığının dokunulmazlığı konusu ortaya çıktı. Anayasal durumun Anayasa Mahkemesi tarafından yorumlanması istendi. Çıkan yorum, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanlığı makamının dokunulmazlığı onaylandı.

Bu olay, Cumhurbaşkanı Radev tarafından, Başsavcılık şahsında, mafyanın Cumhurbaşkanlığına müdahale ettiği şeklinde yorumlandı ve “İstifa etsinler!” tepkisi geldi ve artık 64 günden beri protesto gösterileriyle destekleniyor. 2 Eylül günü, Halk Meclisinin yeni görev mevsimi ve yeni meclis binası açılışında konuşan Radev, Hükümetin istifasını ve meclisinde dağılması isteğini tekrar etti.

Bu işin zirvesi ne zaman yaşandı, en büyük protesto gösterisi ne zaman oldu?

Bunlar izinli gösteriler. İzin veren makam Sofya Büyükşehir Belediye Başkanıdır. Ayrıca bu mitingler iş saatinden sonra yapılıyor. 2 Eylül’de, meclisin toplandığı gün, protestolar sabah saat 8’de başladı ve ertesi gün sabah saat 3’e kadar devam etti. Çatışmalar oldu. Sofya yollarda kaldırımlar söküldü. Bu protestoya 120 bin vatandaş katıldı. 60 yaralı ve 300 tutuklu var.

Bu önümüzdeki pazar gün yapılacak protestolara 200 000bin vatandaşın katılacağı haberleri dolaşıyor. Göstericiler ile hükümet arasında polis kordonları var. Polisler güç kullanmakla suçlanıyor.

Diyalog kapısı aralanamıyor mu?

Diyalog başlatma zamanı kaçırıldı görüşündeyim. Bir defa, halkı gösteri yapmaya; Başbakan Borisov ile Başsavcı Geşev’i istifaya; parlamentoyu dağılmaya davet eden Cumhurbaşkanı Radev’tir. Radev, göstericilerle hükümet, parlamento ve savcılık arasında kurulacak bir yuvarlak masada taraf olamaz. Bu Bulgar anayasasına göre, Cumhurbaşkanı görevlerine girmiyor.

Gösterilerin göbeğinde genç, entelektüel bir kesim var. Onlarda özgür vatandaş bilinci oluşmuş ve onlar şu an Bulgaristan siyaset sahnesinde önemli oyuncular olan parlamenter muhalefet partilerinden sosyalistleri veya Hak ve Özgürlük partisinin ardına takılmadılar.

İktidarda olan GERB ve aşırı ırkçı-milliyetçi VMRO ve Bulgaristan’ı kurtarma gibi faşist cephe partileriyle teması kabul etmiyorlar.  Bugünkü gösterilerin iznini “Demokratik Bulgaristan” partisi aldı.

Bu 2 yaşında bir parti. Sofya’daki aydınları ve orta katmanı örgütlüyor. Mayısta yapılan belediye seçimlerinde başkent Sofya’da 8 ilçe belediyesini kazandılar. Büyükşehir belediyesine 17 Meclis üyesi ile girdiler. Bu parti, Borisov hükümetini mafya ile ve oligarşiye hizmet sunmakla ve diktatörlüğe tırmanmakla suçluyor; Başsavcılığın adaletsizliği koruduğunu, yargının iflas ettiğini, hukukun üstünlüğünün sağlanması için Adalet reformu yapılmasında direniyor.

“Demokratik Bulgaristan” partisi ve Sosyalist parti milletvekilleri olayları AVRUPA BİRLİĞİ PARLAMENTOSUNA, AB Adalet Komisyonlarına taşımaya çalışıyorlar. Dış ülkelerdeki Bulgar öğrenciler, genç gurbetçiler Brüksel’e toplanıp protesto gösterileri düzenleyerek destek istiyorlar. Avrupa Halk partisi, Liberaller ve Sosyalistlerin yönetimlerine olaylarla ilgili bilgi gösteriyorlar.

1989’da Türk Ayaklanmasından sonra, Avrupa ve Amerika basınında bu kadar çok yazı çıkmamıştı, medya bu derece bizimle angaje olmamıştı.

Tabi ki diyalog masasının Sofya’da kurulması iyi olur. Fakat şimdilik bu yönde atılmış bir adım yok. Bulgaristan’da topluma orta direk olabilecek saygın bir aydın da belirmedi.

Soydaşlarımızı bilgilendirmek için ne yapıyorsunuz?

Mart 2021’de Bulgaristan’da olağan parlamento seçimleri yapılması bekleniyor. Biz BULTÜRK ve BGSAM olarak seçim propagandamıza, seçmeni aydınlatma kampanyamıza 1 yıl önce başlamıştık. BULTÜRK Bulgaristan Türklerinin Sesi Gazetesi çıkarıyoruz ve buradan insanlarımızı bilgilendiriyoruz. Aktüel olaylarla ilgili BGSAM olarak elektronik aktüel yayınlarımız da var. Halkı arayan ve bilgilendiren biziz. Derneklerde toplantılar, seminer ve forumlarımız devam ediyor. Bulgaristan’da temsilcilerimiz var ve günlük haberleri onlardan alıyoruz. Yayınlarımızı sürekli izleyen 10 bin okuyucu ve dinleyici aktif kitlemiz var. Şimdi de Sofya’da protesto gösterileri başladı, ülkeye yayıldı, Varna, Haskovo,  Kırca Ali illerine kaydı.

İstifa isteyenler hangi direniş biçimlerini kullanıyor anlatır mısınız?

Önce meydanlar doldu, yol kavşakları otobanlar kesildi ve çadır kentler kuruldu, dağ geçitleri ve köprüler kapandı, iki yönlü ana yollar kesilerek Sofya-Plovdiv, Sofya-Varna ve diğer trafik yolları kesildi. Sınır kapılarında yığılma oldu. Tuna üzerinde Köprüler kapandı.

Hükümetin zamanının dolduğuna işaret olarak Bakanlar Kurulu kapısına tabut kondu.

Hükümet binası ve meclis yumurta ve domatesle taşlandı. ükümetin yolsuzlukları geceleri duvarlara yansıdı. Başbakan Borisov milyonlarca Avro ve Altın külçelerle yatak odasında fotoğraflandı. Bu olaylar TV ekranlarına yansıdı. Bulgaristan’da insanların % 90’ı TV izliyor. Halkın % 60’sı protesto gösterilerini destekliyor.

Sofya olaylarını Kiev, Minsk direnişlerine benzetebilir miyiz?

Cevap: Rafet Ulutürk: Olaylarda böyle bir renklenme yok. Sofya’daki milli bir hareket, anti- mafya, anti-Rus yanı kuvvetlidir. Bulgar gençliği adalet, demokrasi, şeffaflık ve doğruluk, maddi ve manevi alanda reformlar yapılmasını, Avrupa Fonlarından gelecek paraların çalınmadan yatırımlara akıtılmasını, işyeri açılmasını, asgari ücretin, emekli maaşlarının ve sosyal yardımların yükseltilmesini istiyorlar. Adalet reformu başta geliyor. Seçim kanununda değişiklik yapılmasında kararlı olduklarını her seçmene (seçme ve seçilme) hakkı verilmesi gerektiğini belirtiyorlar.

Bu gösterilere Türkler katılıyor mu?

Bulgaristan Türkleri ülkede demokrasi, adalet, insan hakları ve azınlık hakları davasını başlatan güçtür. 1934 – 1944 döneminde Bulgar faşizmi ve 1956’da ateşlenen komünistlerin Türk düşmanlığı başlattığını gördü. Milliyetçilik ve aşırı ırkçılık olan 20. yüzyılda öyle derin yaralar açtı ki, bunlara bir de 1964’te başlayan ve 1989’a kadar devam eden Müslümanlara karşı soykırım denemesi. Bulgar zulmü, doğrudan doğruya iç savaşa ve soykırım denemesi, kültürel soykırım ve vatanımızdan kovulmamız, aşılması uzun zaman isteyen bir kanlı süreçten geçtik. Avrupa Birliği hukuk komisyonunun bugün aldığı kararda, “Bulgaristan’da durum kötüleşiyor, hukukun üstünlüğü sağlanamamış, vatandaş haklarının sağlanabilmesi için anayasa değişikliğine gerek var” deniyor. Türkler olmadan bu işlerin hiç biri yapılamaz. Biz bunu çok iyi biliyoruz, bunu Bulgarlar da öğrenmeli.

Bulgaristan’da tanınmayan insan hakları arasında, en başta gelen Türklerin kimlik hakkıdır. Türk olmak için yalnız Bulgar pasaportu ya da çifte vatandaş sahibi olmak yeterli değildir ve olamaz.

Bulgaristan’da Türklüğü yaşatma mücadelesi devam ediyor ve edecektir. Bulgaristan’da Türk okulları mutlaka açılmalıdır. Yeni bir partiye, Bulgar partileriyle buluşmaya, kendi adaylarımızı meclise göndermemize ihtiyaç var. Bulgarlar da Türkleri Türk olarak görmeleri zamanı gelmiştir. Bütün Bulgaristan’ı kucaklayacak bir parti öncelikle azınlıkları olduğu gibi kabul etmek zorundadır.

Seçim kanunu buna yol veriyor mu?

Bulgar seçim kanununda dış ülkelerdeki soydaşların meclis ve Avrupa Birliği parlamento seçimlerine katılmasını engelleyici birçok madde var. Bu maddeler demokrasiye gelen yeni darbelerdir. Bunlardan biri soydaşların ve gurbetçilerin seçilme hakkına yasak konmuş olmasıdır. İkincisi, geçen yıl toplam gurbetçi sayımız 3 milyondu, bu sene Corona -19 kısıtlamaları nedeniyle 500 bin kişi ülkede kaldı. Mevsim işçileri de gidemediler. 2 buçuk 5 milyon oy geleceğine, 100- 120 bin oy geliyor, Batı Avrupa, ABD ve hatta Kanada’da her yerde oy kullanma imkânı yok.

Bizde de Türkiye’de 800 bin civarında oy kullanacak soydaş var, bu güne kadar 90 ile 130 bin arasında oy çıkarabildik. Açılan seçim sandıkları az, Türkiye genelinde 39 seçim sandığı var, güç bela 100 bin oy çıkıyor.

Bunun aşılması için BULTÜRK olarak Bulgaristan dışında bulunan seçmen vatandaşların posta ile veya internet üzerinden oy kullanmasının yasallaşmasını istedik. Bizi destekleyenler arttı, Bulgar basınında da tartışılıyor, destek buluyor. Bugünkü yasayla insan haklarımız çok kısıtlanmış durumdadır.

Parti listelerinin kaldırılmasını istiyoruz.

En fazla oy alan kazanır – majoriter – dediğimiz sistemi istiyoruz. Bunu yapabildiğimizde, demokratik imkânlarımız genişleyecektir. Meclisteki milletvekili sayısının 120’ye indirilmesine itirazımız yok.

Makedonya’da olduğu gibi Bulgaristan’da da azınlık partileri kurulmasına imkân tanınmasında ısrarlıyız. Bu gibi değişikler olursa her defasında 45-50 Türk milletvekili çıkabilir.

Bugün Bulgaristan’da Türkleri ve Romanları sandık dışı bırakmak için faşistler, ortaokul diploması olmayanlara, Bulgarca bildiğini belgeyle kanıtlayamayanlara oy kullanma hakkı tanınmamasında ısrar ediyorlar.

Bizde seçim kavgası politik kavga haline geldi.

30 yıldan beri oylarını Ahmet Doğan’ın gösterdiği adaya verenler, kimliğimize, onurumuza ve geleceğimize büyük zarar verdiler ve hala vermekteler. Oylar pazara düştü. Seçmen olaya ciddi bakmaz oldu.

Son seçimlerde 657 bin oy geçersiz ilan edildi.

200 bin oy satın alınmış. Bu oy sayısı en fazla oy alan partinin oylarına neredeyse eşit. Bulgaristan’da ve burada soydaşlarımız arasında yapacağımız çok iş var. Halkı demokrasiye uyandırmak çok zor iştir.

Fakat bugün Bulgaristan’da 64 günden beri devam eden halk direnişleri bize de örnek oluyor. Alma almaya baka baka kızarırmış.

Bulgaristan Türklerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Türkiye olmasaydı biz 1989’da bitmiştik. T.Jivkov dikta rejimi Varşova Paktı tanklarıyla gelip geçecekti üzerimizden. Halkımız açılan yaranın derinliğini yavaş yavaş algılamaya başladı.

İşte şimdi Kırca Ali’de ve Güney Doğu Rodoplar’daki belediyelerde Bulgar pasaportu yenilemek isteyenlerin büyük kuyruklar oluşturmuşlar. Soydaşlarımızın Bulgar pasaportu kuyruklarında beklemesi, Bulgaristan’da Türklüğün yaşadığına ve yaşayacağına kanıttır.

Biz vatanımıza küfür etmedik ve pasaport yırtmadık. Daha iyi günler gelsin, ırkçılık-milliyetçilik zehri Tuna-Arda-Tunca nehirlerinden ve köprülerin altından aksın da dönelim diye bekliyoruz. Bulgaristan Türkler olmadan olamaz.

Bulgarlar şunu çok iyi bilmeliler; Türkler olmadan devlet kursalar da yıkılır, düzen kursalar düzen bozulur. Oraların orta direği bizdik ve biz olacağız.

Türk problemine Bulgar basını ne diyor?

Bulgaristan Türklerinin ata-vatanlarında yaşama hakkı kutsaldır. Soydaşların evleri, malları mülkleri orada duruyor. Batıya gidip çalışanlar yeni evlerini Bulgaristan’a yaptırdılar.

Herkes Türk ana-okulları, ilk ve ortaokulları açılmasını, anadilimizin Bulgaristan’da karma bölgelerde 2.resmi dilin Türkçe olmasını bekliyoruz. Kendi radyo ve televizyonlarımızı açmalarını bekliyoruz.

Bulgaristan’da Türk Kimliği sorunu çözülmeden beka sorunu çözülemez, geleceksiz kalırız diye düşünenler artıyor.

Büyük Güçlü Türkiye’ye inancımız sonsuz.

Altyapısını tamamlamış, büyük ölçekli sanayisini kurmuş, harp sanayinde dünya öncülerinden ana vatanımız var ve bu gerçek bizi gururlandırıyor. Şimdi ana-vatanımıza bir de mavi ana-vatan eklendi. Türkiye devletinin her konuda yanındayız. Biz Edirne gazilerinin, Çanakkale kahramanlarının torunlarıyız.  15 Temmuz 2016’da Evlad-ı Fatiha olduğumuzu bir daha kanıtladık. Biz 1974’te Kıbrıs davasında da vardık. Kıbrıs bizim için ana-vatan parçasıdır. 1989’da bir kısmımız oralara yerleşti. Büyük Türkiye atılımı Akdeniz’den sonra Balkanlara da geçecektir.

Türkiye olmadan o topraklarda hiç kimse düzen kuramayacak, bunu da çok iyi biliyorum.

İstanbul zaten 2 bin km çevresine hizmet veriyor. Biz Türkiye’nin, Büyük ve Güçlü Türkiye’nin çekim gücü içindeyiz. Bulgaristan’da çalışan 4 kişiden biri Türk işletmelerinde çalışıyor, kaynayan 2 tencerenin birindeki pirinç “Osmancık”, el yıkadığımız sabunlar ise “Duru” dur. Bulgarlar son yıllarda 70 Türk filmi izledi Selçuklu, Osmanlı, Abdulhamit tekrar tanıdı, Kurtlar Vadisini Türkün gücünü, şevkatini ve merhametini tekrar hatırladı. 86 romanımız Bulgarca okur buldu.

Her yıl yarım milyon Bulgar ferahlığı Türkiye’de arıyor.

Türkiye’nin bölgesel barış kalkanı olması çevresinde herkese garantörlük görevi üslenmesi bekleniyor ve hepimize güven veriyor. Sayın Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin izlediği siyasete gönül bağlayanların sayısı artıyor.

Alıntı: https://tum1haber.com/bulgaristan-turklerinden-carpici-mesajlar/

Reklamlar