Av. Seniha Rasim SABRİ’nin “Türk Dünyasında Kadın” Konferansında konuşması
Tarih: 09 Mart 2019 İstanbul

30 yıl öncesine kadar, Türklüğünü yakıp külünü savurmak isteyenler Bulgaristan Türk kadınından bugün utansın.

Bulgaristan’daki Türk kimliği mücahitleri ve Avrupa’daki soydaşlarım adına, öz dernek ve örgütümüzün adına İstanbul’da yapılan Türk Dünyasında Kadın konulu konferansına bizi davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Türkiye’de BULTÜRK Derneğinin girişimiyle toplanan Türk Dünyasında Kadın İstanbul Konferansına dünyanın çeşitli yerlerinden gelen, siz değerli konuklarımıza HOŞ GELDİNİZ selamı ve başarı dilekleri sunmak,  şahsen benim için büyük bir şeref, hepinizi gurur dolu bir yürekle, heyecanla ve kalpten kutluyorum.

Bir ilk olan bu Konferansın, bir gelenek olacağına ve her yıl devam edeceğine inanıyorum.

Konuşmama başlarken, müsaadenizle, 8 Mart – Türk Dünyası’nda İlk ORTAK Kadın Konferansının girişimcisi olan, Avrupa’da Bulgaristan Türkleri Derneği Başkanı ve öncüsü olarak ayrıca izlere bu imkanı sunan BULTÜRK Genel Başkan Sayın Rafet ULUTÜRK Beyi yoğun çabalarından ve elle tutulur başarılarıyla kutlamak istiyorum.

Değişen dünyada, birinci olmak, örgütleyici olmak, öncü olup, esin kaynağı olup Türk Dünyası Kadınları arasında Birlik Volkanı Parlaması – gurur verici bir olaydır. Oluşan yenilik Türklük kaynağıdır.  Bu girişimleri yönlendirip yönelmek takdire laiktir.  Lütfen Rafet Bey için büyük bir alkış….

Ben Almanya’nın  Frankfurt şehrinde kurmuş olduğum Avrupada Bulgaristan Türkleri derneği adına söz aldım. 1989 göçüyle biz çok dağıldık. Buna rağmen, Bulgaristan, Türkiye, Almanya, Birleşik Amerika, Avustralya, Kıbrıs, Kanada’da ve birçok başka yerde çalışıp yaşarken, gerçeğin sesi ve ağaran yeni ufuk olarak bizi arayan ve sürekli izleyen kardeşlerime, onların ailelerine, Bulgaristan’da kurulan ve etkinlik haberlerini her gün aldığımız tüm derneklerden, Türk Dünyasında Kadın Konferansına selam ve başarı  dileklerini,  sunuyorum.

***

İlk ve son hedefimizde, aydınlarımızı, aydınlanmak isteyen kitleyi yoğun bilgilendirmek var. Kardeşlerimizi faşist ve komünist, totaliter dünya görüşünün yıkıcı etkisinden kurtarmak, barış, demokrasi, adalet, insan kardeşliği, hak ve özgürlük fikirlerini yaymak var.

Bulgaristan tarihsel gerçekliğini, ellerimizle yoğurup mayaladığımız Bulgaristan Türk Kimliğini, onun geçmişini ve geleceğini her gün bina etmek var. 200 şair ve yazarla, ozan, sanatçı ve halkla kaynayan binlerce özenciyle yarattığımız Bulgaristan Türkleri edebiyat, sanat ve kültürünü yaşarmak ve yaymak var. Çocuklarımıza Türkçe öğretmek, başta Türkiye’yi, Türk Dünyasını, Türk Dünyasında Kadını öğretmek var.

4 kuşak, 100 yıldan fazla süren faşist ve totaliter zulüm devri kalıtından, kokuşmuş bir ölü ceset olarak, zihinsel durgunluk yaratan ve toplumumuzu boğan her şeyden kurtulmak ve arınmak gibi bir başat hedefimiz var.

 Mutlu gelecek, en zengin ve en derin tarihi olan biz Türklerin, Türk kadınların hakkıdır.

Biz bugün temel hücresi, aile ilişkisi çözülen, kültürü ve medeniyeti kokuşan bir dünya izliyoruz. Yok oluşu örnek alamayız. Kadınların gönlünde yaşayan sevgi, aşk para ile satın alınabilir bir değer değildir, olamaz.

Kutsalımız olan HAYATI korumak ve yaşatmak;

dilini, dinini, kimliğini koruyarak yeni bir kuşak yetiştirmek Türk Kadınının en büyük ödevi, misyonudur. 5. Kuşak teknolojik devrimi yapan, Aya ve Çoban Yıldızına ayak basmayı düşünen, Suriye’ye barış götüren, PKK, PYD, DEAŞ ve FETO gibi terörcü cellatlarla başa çıkan, bizim doğurduğumuz, bellediğimiz, okutup eğittiğimiz yavrularımızdır. Türk analar, sonsuzu, Türkiye’yi ve Türk dünyasını yaratan ve yaşatanlardır. Yalnız akıncılar, emirler, paşalar, nazırlar, vezirler, hakan yaratan ve yetiştiren değil, Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal ATATÜRK ve yine 21. Yüzyıl Türkiye Cumhuriyeti zeki, bilge ve öngörülü Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı yücelten de bir Türk ana, Türk kadındır.

***

Vurgulamak istediğim şudur:

Ödevimiz, öz geçmişimizi, içinde yaşadığımız ortamı, tarihimizi, tarihi ve bugünü farklı, gerçekçi, kanmadan, aldanmadan, sapmadan algılayan ve yorumlayan, bir gençlik yetiştirmektir. Bu ancak Türkçe olabilir. Bizim çorbamız bizim kaşığımızla içilir….

Biz özellikle Bulgaristan dışında yaşayanlar, biz iç içeyiz, birbirimize tamamen bağımlıyız. 1990 yılında Bulgaristan’da Hak ve Özgürlük Hareketi kurulurken patlayan ilk çelişki – Bulgaristan Müslüman Türkleri Türk halkında mı, yoksa Bulgar halkında mı oluşturucu bir öğedir, bir topluluktur, kavgası başlattı.

Bugüne kadar ana çelişki olarak devam ediyor.

Bize Türkleştirilmiş Bulgarlar deyip asimile edilmemiz, eritilip yok sayılmamız aslında Milli Kimlik kavgamızdır. Türk ve Müslüman olma ve kalma kavgasıdır.

Biz Türk kadınlarının cevabı:

Bir Türk kadını Hıristiyan Bulgar doğuramaz oldu. Kimlik tarihimiz şehit kanlarıyla yazıldı. Bir Tuna adası olan “Belene” Ölüm kampına atılanlar 3 defa ayaklandı, 12 500 Müslüman Türk tutuk evlerinde, hapishanelerde, karanlık hücrelerde kaldı, aileler sürgün edildi, çok ezildik, çile çektim ama asla yılmadık, Türklüğümüzden vazgeçmeyi aklımızdan dahi geçirmedik.

Hayat ateşimiz, gönül motorumuz Türk olmak, Türk kalmak ve Türk olarak yaşamaktı.

Doğurduğumuz çocukların hepsi Türk’tür. Türklük davası eridir. Algıladığımız dünyayı Türkçe, Türk bilinciyle, Türk ana algısıyla okumak, duyumsamak, sentez etmek ve yorumlamak ana ödevimizdir. Tükenmezimin ucundan akan birikim, Türk Dünyası Kadını menfaatleri de bu arada, Türk milli çıkarlarını ve Türk Dünyası Çıkarlarını biçimlendirip bina etmektir.

***

 141 yıllık III. Bulgar devleti tarihinde, 1878’de biz Bulgaristan’da kalan Müslüman Türkler nüfus içinde çoğunluk idik.

Bugün Müslüman Pomak ve Romen kardeşlerimizle beraber 3 milyon civarına erişmiş durumdayız. Bulgaristan’daki etnik azınlıklar arasında, dikey kültür ve kimlik oluşturma istidadına sahip olan yalnız biziz.

Yedi etnik azınlık topluluğu olsak da, halk bilgeliği çok zengin, adetleri,  gelenekleri yerleşmiş, edebiyat dili, yazı kültürü, kendi yazılı edebiyatı ve yaygın kültürü olan bir tek biz varız. Bir cihan imparatorluğu medeniyetinin devamıyız. Öyle sarsılmaz bir temel üzerinde diğer azınlıklar arasında başı çeken, aydınlık veren, kimlik belirleyen, anadili ve dinine bağlı bir topluluğuz.

1985’ten sonra illegal ve yarı gizli örgütlenerek politik kimlik oluşturup siyaset sahnesine çıktık.

Son 140 yılda çıkardığımız 186 gazete, 58 dergi, 400 den fazla kitap fikirsel ve ruhsal bütünlüğümüzü oluşturdu. Bu gün Bulgaristan’da BULTÜRK ve BGSAM yayınları bu öz davanın devamı oldukları için kendilerini kutluyorum. Alınan yol uzun ve çelişkilidir.

Osmanlı ümmetinden Bulgaristan Müslüman Türk kimliği doğdu.

Baş Müftülükte, Diyanetimizde,  okullarımızda, özendirici sanatımızda ve tiyatro ve okuma evlerimizde, gazete ve radyo yayınlarımızda kurumsallaştık. 1929’da Bulgaristan Türkleri ilk Milli Kongresi yapıldı. Bugünkü değimle, STK toplumsal tabanında birleşme beden eğitimi, sportif ve Turan örgütlerinde gerçekleştirmişti. Milli edebiyat ve sanat etkinliklerimiz Bulgaristan’da Türklerin yeni ruhunu oluşturdu. Osmanlı yazısını tarihe katıp Latin alfabesine geçtik.

Atatürk ve Türk milliyetçiliğinden ilham aldık. Bugün fikir merkezimiz Türkiye’ye kaysa da, politik kavgamızı Bulgaristan’da ve dünyanın neresinde olursa olsun, her Türkün kafasında veriyoruz. Tarihi revize edip, yenidünya görüşü arıyoruz.

***

Osmanlı’dan Bulgar devletine 2 700 okul ve medreseyle, 2 537 cami ve mescitle, köy ve kasabalarda aydın tabakamızla geçtik. 1951-1958 yılları arasında, kültürel kalkınma açısından “lale devri” yaşadık,  yapılandık.

140 yıldan beri deniz gibi dalgalandık.

21.Yüzyılda en modern araçlarla mücadele veren biziz. Bugün Bulgaristan’da ve Türkiye’de dünyanın hangi noktasında bulunursak bulunalım, beyinlerde arı kovanı gibi vızıldayan, Bulgaristan’da Bultürk ve BGSAM yayınlarıdır. Bende bu yazılardan çok şeyler öğreniyorum. Bunları anlatmamın nedeni, Türk Dünyası kadınına, Birinci Konferansımıza yön vermek, hepinizi ortak iletişim ağına davet ederek bizleri buluşturan ve bir birimizle yakından tanıştıran BULTÜRK yöneticilerine bir kes daha huzurunuzda teşekkür ediyorum.

***

İzninizle biraz da Bulgaristan Türk kadınından söz edeyim.

Bizi tanıdıkça yakınlaşırız. Çok çalışkan bir zümreyiz. Yıllar içinde kendi doktor, mühendis, öğretmen ve sanatçılarımızı yetiştirdik. Sağ eli geçmişte, sol eli gelecekte, sözleri ballı, gözleri nemli kadın ozanlarımız da var.

BULTÜRK Başkanı Sn. Rafet Beyin değindiği, 1989 Ayaklanmamız, bir kadın ayaklanmasıdır, hak ve özgürlük, adalet ve demokrasi davası olarak siyasi niteliklidir, rejim devirmiştir ve bu Ayaklanma ve daha sonra Hak ve Özgürlük Hareketi program ve hedeflerini kitle mitinglerini halka indirirken, halk sanatımız yeniden harmanlandı. Gönül tellerimizi çalan hapishanelerden çıkan kadınlarımızdı. Demek istediğim davamızın mayası, tuttuğu ayardır, Türk kadını çile ve alın teriyle karılmış ve kabarmıştır. Bugün, burada, bu konferansımız aynı ruhun yeniden şahlanmasıdır.

***

8 Mart havasına dönerek, Bulgaristan Türk kadınını anlatan bir şiirle bitirmek istiyorum.

BULGARİSTANLI TÜRK KADINI

Önümüzde giden bir aydınlıktır o
Kutsal ve bilge
Koltuğumuzdayken eş
Ardımızdan gelirse
Gölge…

 

Tel tel pullanır
Gül gül sallanır her gün
Etkilerse kadındır etkileyen
Devrimleri uygarlığa…

 

Ve doyup bitiremediğimiz,
Öpmeylen, okşamaylan, sevmeylen

 

Ama başlık parası değil,
Babalık hakkı değil,
Yüz görümlülüğü asla.
Gün olur daha yiitir
Erkeğine kıyasla
Eşitlik,
Zarafet,
Hazine.
Kadın yuvayı yapan
En büyük özne.

***

Acılarımız kadar, başarılarımız da var.

Yalnızca son başarımızı bildirmek istiyorum. Tırgovişteye bağlı “Krepça” köyünden 16 yaşındaki NURGİL SALİMOV’a dünya gençler satranç şampiyonu oldu.

Bu başarının kökünde bir Türk ananın onuru, Türk kadının şerefi, zekası ve bilgeliği var.

Gelecek bizimdir. Gelecek Tüm Türk Dünyasının burada olan hepimizindir.

Son olarak bu büyük organizasyonu yapan BULTÜRK ekibine bizleri de aralarına aldıkları için kendilerini teşekkür eder ve nice başarıları hep birlikte yapmamızı arzu ediyorum. Bu ilk başlangıç bu ilk kıvılcımın büyük çok büyük bir yangına dönüşmesini ve tüm dünyayı ısıtmasını arzu ediyorum. Saygılarımla,

Tekrar Hepinizi kutluyorum.

 

Av. Seniha RASİM SABRİ
Avrupa Bulgaristan Türkleri
Derneği Genel Başkanı

Reklamlar