[responsivevoice_button]

Şakir ARSLANTAŞ
Tarih 25 Aralık 2020

Takas para kullanılmadan yapılan ticarettir. Mal veya hizmet değiş tokuşudur. Ardında iz bırakmayan bir ticaret usulüdür. Pazarda sergi açmadan yapılır.

Sınırların kapandığı, TIR kamyonlarının sınırlarda 20 km kuyruk yaptığı bir ortamda, yılın takasını belirlemek güç kuşkusuz. Fakat 2020 yılında 12 ay istifası istenen Başbakan Boyko Borisov ve hükümetinin ayakta kalabilmesinin ardında bir bedel olsa gerek.

Şöyle ki, Bulgaristan gibi bağımsızlığı ipte sallanan bir iktidarın hala ve düşmeden 1 yıl daha atlatması elbette ki bir takas sonucudur. Bu işte para oynasaydı herkes anlardı. B. Borisov’un Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile yaptığı takas anlaşmada her konuda yere kadar boyun eğmeye karşı yolsuzluk, rüşvet  ve dolandırıcılık bahçesine özgürlük elde edildi. Ne mutlu bize. Bir defa halkın göremediği oyun bozulmadı. İkincisi de yeni yılda yeni oyun kurmaya uğraşmayacağız.

Köleliğe karşı yolsuzluklara özgürlük.

Şöyle anlaşılmalı: Bulgaristan bağımsızlığı öncelikle zavallılığımızdan, güçsüzlüğümüzden bağımsız olmamızdır. Çökmüş bir politik rejimde yaşamaya hazır oluşumuzda gizlidir. Süslü çehresi buruşmuş ve dokusu kokuşmuş bir demokraside yaşamaya razı oluşumuzda ifade buluyor ve bu iş böyle devam edecek gibi.

İktidar bütün ağalarını ve oltalarını göle atmış. Bizim bataklığa sözde 60 milyar gelecekmiş. Borçtur bu para ve torunlarımız bizi lanetleyecektir. Ne ki biz o zaman artık bu dünyada olmayız ve arkamızdan konuşulanları işitmeyiz.

Bu gidişle bir şey değişmez.

Bizdeki rejim, eski komünist rejimin devamı olsa da, vatandaş istediği diye yıkılmıyor.  Tarih 25 Aralık 2020’dir. 28 yıl önce Sovyetler Birliği dağılmıştı. Yani yıkılmıştı. Kolonları çökmüştü desem belki daha anlaşılır olur. Totalitarizmdi yıkılan. Sovyet diktatörlüğü çözülmüştü. Mahkemeler kurulur milyonlarca Sovyet vatandaşının ölümünden, Sibirya toplama kamplarında çekilen çileden hesap sorulacağını düşünmüştük. Bir şey olmadı. Hatta dünkü gün Rusya lideri Vladimir Putin yeni bir yasa imzaladı. Eski Sovyet ve Rusya Devlet Başkanlarının hepsine ömür boyu dokunulmazlık ve Moskova meclisinin üst kamarasında senatörlüğü garantiledi.

Bu gelişmenin bizdeki anlamı, Türk kimliğimizi tanımayan, Türk, Pomak, Çingene, Tatar Gagavuz çocuklarının okula gitmesini, anadilini öğrenmesini yasaklayan, Makedon azınlığın kimliğini ve azınlık haklarını tanımayan Cumhurbaşkanı Jelü Jelev’e, komünist Gergi Pırvanova ve diğerlerine anıt dikmemiz, çiçek ve çelenk taşımamız anlamına gelir. Oysa bir azınlığın, etnik grubun,  bir halkın dilini, yazısını, kültürünü yasaklamak soykırımdır ve en ağır cezaları hak etmiştir. Anayasamız değişirse önce maddelerine şu katliam, kıyım ve soykırımı işleyelim ve ardından azınlık haklarını geliştirip yasallaştıralım.

Diyelim ki buna henüz erken. Vakti çoktan geçti de. Neyse! Bu yasa bizim meclisimizde henüz görüşülmedi.

İyi olan, 2020 yılında biz Rusya’da bir şey kopyalamadık, devlet bütçemizden 3.2 milyar leva ödeyerek “Balkan akım” gaz boru hattını döşedik. Bulgaristan’da “Vatanın Dirilişi” adlı bir Rusya yanlısı politik parti kuruldu. Rusya Başkanı Vladimir Putin’in yeni Parti Başkanı Nikolay Malinov’a avans olarak “Altın Madalya” taktı. Bu neye karşı yapıldı? Borisov hükümetinin bir süre daha yolsuzluklar bahçesinde yaşamasına göz yumuldu?  Görüyorsunuz değil mi yıl bitti “çıt” diyen yok. Bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi takas ettik Putin “ne yaptınız?” demiyor. ABD üslerinden ilgilenen Rus diplomatlarını birer ikişer bu yıl da kovduk. Ona da can sıkmıyorlar.

Bulgaristan yolsuzluklar masalı yılanı deliğinde çıkar mı?

Cumhurbaşkanı ile başbakan selam sabahı kesti. Bocukta bile telefonlaşmamışlar. Devlet makinesinin çalışmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Yolsuzluklara başkaldıracak güç yok, halk takatsiz vere serildi. Halk biziz diyenler 2020’de ancak daireden inip çadır kente uzandı, meydanlara peyke taşıyıp oturdu. Parmakları paralize olmuş, yumruk sıkamıyorlar. Yeni kuralara göre bastonla dolaşmak yasak. Baston ayaklanma silahı olabilirmiş…

Yetkilendirdiğimiz kişiler halkın menfaatleri için çalışmıyor, iktidarı kuşatan çetelere hizmet veriyor.

Halk yolsuzluk çeteleriyle başa çıkabilir mi. 2021’in en önemli sorusu bu. Polis belki artık halkı korumayacak, Küskün. Neden mi. Memur maaşlarına zam % 30, polis maaşlarına % 15. “Komat ne kadarsa iş de o kadar, diyorlar.

İşte böyle bir ortamda, takvimden koparmaya hazırlandığımız yılda, Bulgaristan AB ve ABD önünde yeniden geriledi ve yolsuzluklar, dolandırıcılık ve rüşvet bahçesinin serpilip açmaya devam etmesi için, “emrinize âmâdayız” dedik.

Takasa sürdüğümüz bağımsızlığımızdır.

Avrupa Birliğinin içten içe çatlayıp patladığı, Amerika’nın eski yıllara, kölelik devri heykellerinin anıtları doldurduğu yıllara bir daha dönemeyeceği, hatta kuruldu kurulalı bir savaş kazanmayan NATO’nun bile içten içe küflendiği, 2020’de Bulgaristan gibi ülkelerden kayıtsız koşulsuz boyun eğmeden fazla bir şey istenmedi. Borisov hükümeti bu isteğe karşı yolsuzluk bahçemize bir süre yeni özgürlük elde etti. 60 milyarla başa çıkacak kadro lazım. Bu para öyle bir para ki, yesek yenmez, içsek bitmez.

Bulgarlar özgürlükçü insanlardır. Kendilerini özgür rejimde yaşadıklarına ikna ederken zevk alırlar. Geri baktığımızda, 1878’de Bulgar devletinin Osmanlıya, Rusya imparatorluğuna, Almanya’ya bağımlı kurulduğunu, şimdi de kendini Avrupa Birliğine ve Birleşik Amerika’ya sımsıkı bağlamaya can attığını görürüz. ABD geldi 3-5 askeri üst kurdu, toprak bastı parası bile ödemiyor ama biz seviniyoruz.

Bulgar dilinde “bağımsızlık” sözünün içi sanki boş. Kendilerini 4-5 ülke arasına ve birde Tuna nehri ve Karadeniz arasına sıkışmış hisseden Bulgarlar, bu söze pek anlam veremediler. Türkçemizdeki “İstiklal” gibi bir anlamı yok sanki. Sonra bağımsızlık için şehit düşenlerin anıtı yok. Sofya’da “Bağımsızlık” Meydanı birkaç yıl önce bu ismi aldı. Sanki ülkenin dış güçlerden bağımsızlığını değil de, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Meclis binalarının arasında bulunduğundan dolayı, bu kurumların birbirinden bağımsız olduğunu simgeliyor ve belki de bu nedenle Cumhurbaşkanı Radev’in Başbakan Borisov ve Meclis Başkanı Bayan Karayançeva ile selam sabahı kesmesine ve hatta “mafya istifa etsin!” sözlerine şaşıranlar her gün azalıyor.

Egemenliğimiz de takasta.

Bu söze de pek anlam veremedik. Biz halkın, bir ülkenin egemenim diyebilmesi için önce iç birliği, halkın beraberliğini ve huzur sağlaması gerekir. Bizde birlik beraberlik diye bir şey tok. Hatta kendine “feylesof” dedirten Ahmet Doğan bile hiçbir anlam taşımayan “birliktelik” kavramını slogan yaptı. Olmayan bir şeyin halk dilinde sözü de olmaz tabii.

Onun için B. Borisov’un, AB ve ABD ile yaptığı 2020 takasında iktidarın milli egemenliğini de masaya koyduysa, şaşmamak gerekir. Zaten Borisov gibi liderler, milli egemenliği masaya kopup ipotek ederek takasa sunmazsa ciddiye alınmazlar. Bu işin kuralında var. Bulgar halkı da milli bağımsızlık ve egemenlik gibi gözlere görülmeyen, elle tutulmayan, yenmeyen içilmeyen, Noel sofrasına bile konmayan bir şeyden hesap soracak değil ya!!!

2020’de şunu da görebildik. Daha Baharın sonunda akşam saatlerinde serinleyen Sofya Sokak ve meydanlarına dolanlar “Borisov İstifa!”, “Başsavcı Geşv istifa!” demeye başladıklarında, protestocu kitleden yana çıkmıştı. “Amerika’nın Sesi” radyosu meydanlara içip, çadırlardan içeri mikrofon uzatıp sohbet şeklinde mülakatlar bile yayınlamış, “Deutsche Welle” Almanya’nın Sesi” gün aşırı yazılar yayınlamış ve destek ifade etmişti. Ne var ki, göstericiler kapitalizmin bunalımlarından erimekten, daha da yoksullaşmaktan korktuklarını anlatıyor ve hükümet ve sistem değişikliği istiyordu ve AB ve ABD’ye verebilecekleri bir şeyleri yoktu. Bir yere kadar Paris’teki “sarı yeleklilere” veya Berlin’de “Branderburger Tor” meydanına toplanan ve polisle kıyasıya dövüşmekten zevk alanlara benziyorlardı, partileri yoktu, programları yoktu. Aslında gerçek de buydu. Göstericiler tüm partilerin yasaklanmasını, halkın bağımsızlık ve egemenliğini takas edenlerin tutuklanıp yargılanmasını istiyorlardı. Sokaklardaki dalganın güç aldığı tabaka yoksuluğun tortu çöküntüsüne indikçe güçleneceğine inananlar, politik partilerin hepsinin “devlet beslemesi” olduğunu biliyor ve yemliğin kırılmasında ısrarlıydılar. Kuruluşun sivil toplum örgütlerinde olduğunu görebiliyor ve siyasi partilere değiş stk-lara dayanan bir hükümette ihtiyaç olduğunu dile getiriyorlardı. Böyle bir mayalanma 19698’de de mayalanmış ve Paris sokaklarında aylarca dövüştükten sonra yeni liderler doğurmuştu. Fakat ne Sarkuzi, ne Macron, ne Boyko Borisov o hamurdan değillerdi. Değişikliği, yol üzerinde aşınmış asfaltı yenilemek,  makinaları değiştirmek, bayanların saç modelini veya rujunu değiştirmesi olarak kavrayan kafalarla iş olmayacağı bilincinin doğması zaman aldı. Evet, 1980’de, köyde ocak başı Noel Bayram sofrasına Sofya’dan 5 bin araç çıkıyordu, şimdi 500 bin araç çıkıyor, son hesapta değişen ancak trafik kazalarının sayısında. Kafalar değişmedi. Toplumun yeni kurallarını biz koysaydık, yeni ahlak ve adalet kalıbını halkımız dökseydi, Başbakan Borisov bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi pazara çıkaramaz ve takas edemezdi….

O zaman “sokak gösterileri” AV, ABD ve NATO’nun Bulgaristan’daki menfaatleri için tehlike oluşturacaktı. Takas masası kurulamayacaktı. Yolsuzluk ve dolandırıcılık bataklığından geçinen politik elit titreyecekti. Ömrünü 2021’e uzatamayacaktı.

Bir olay daha var. O da toplumu hayallerle uyutma ustası GERB partisidir. Bu parti Batı beslemesi olduğu için angajmanlarından kurtulamıyor. Silkinemiyor. Yolsuzluk ve dolandırıcılık işlerinden birkaç bakan ve bakan yardımcısını birkaç ay için içeri atmakla işin bittiğini, hesap verme defterinin, halka borcunun kapandığını sanıyor. GERB partisinin tehlikeli hünerlerinden birisi ise, düşmanla savaşmadan onun düzenini bozabilmesidir. 2020 Eylülünde halkın sıkıştığı bir anda sosyal yardımlar (50-şer leva) dağıtılmaya, büyük şehirlerin merkez meydanlarında çorba kazanı kaynatılmaya başladı, bazı adreslere gıda torbaları götürüldü ve gerginlik pistonuna basıldı. Polislerin meydanlara yeşil yelekli ve kaska takmadan çıkması da aldatıcıydı. Bir de sık sık kadro değiştirip duruma uygun olanları öne sürmesi ilginçti. Bu bakıma işe biraz da biber gazı ve sıcak su sokarak, operasyonlarını gece düzenleyerek “düşmanı” (göstericileri)  dağıtmakta etkin oldular. Böylece de iktidar kapısı mandalına yapışanlara şimdilik “sizin burada işiniz yok, sofranız şu adreste kuruluyor” diyebildiler. 28 Mart 2021’de yapılacak seçimlerde iktidar ve meclis dışı muhalefetin birçok sandıkta buluştuğunu gördüğünüzde, sakın şaşırmayın, yol daralınca insanların birbirlerine yol vermesi medeniyet gereğidir. Noel demeçlerinde iktidarın bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi ipotek edip yolsuzlukların özgürlüğüne takas etmesine protesto var mı? Yok!

Durum budur. 2021’de yazarak anlatmaya devam edeceğiz.

En önemli olan sağlığınızdır. Bir süre daha dayanmak, sabretmek zorundayız. Hepinizi kutluyorum ve en kalpten dilejlerimi sunuyorum.

Paylaşma geleneğimizi sürdürelim.

Sağolun!

 

Reklamlar