BGSAM

Konu; İman Yaratma Yoluna Girdik

10 Nisan Kurucu Kurultayında DOST partisi ile ilgili umutlar dile geldi. İçeride korumalardan başka Bulgar olmamasına rağmen Türkçe selamlama mesajları Bulgar diline tercüme edildi. Beklentilerin büyük olduğuna işaret salonun delegelere dar gelmesi oldu. 1056 DOST Partisi dostu demiri aynı örs üzerinde dövmek için gelmişti. Hepsi kararlıydılar! Salonda gönül hoşluğu hâkimdi. Türk olma gururunu yaşattılar.  Büyük beklentinin umudu doğdu. Kurucu Kurultay delegesi olmak katılanların her biri için bir onur, yüksek sorumluluk, demokrasi ve özgürlüklerimiz için mücadele azmi ifadesi oldu. Bu kurultayda konuşanlar inandırıcı konuştu.

Kurultayların temel işlevi iman yaratmaktır.

Özellikle de büyük önderlerin rolüdür iman yaratmak.  Çünkü iman, insanın eli altında bulunan kuvvetlerin en büyüklerinden biridir. Bu, ruhları ateşlemektir. Eski kitaplar, haklı olarak siyasi imanın dağları yerinden oynatmak kuvvetinde olduğunu yazar. Tarihin büyük olayları çoğu defa imanlarından başla dayanakları olmayan inanmış kişiler tarafından aksiyon ve siyaset sahnesine çıkarılmıştır. Biz bunu memleketimizde 1972 Blagoevgrat İli Gotse Delçev (Nevrekop) ilçesi Korniza köyü ayaklanmasında, 1984-85 isimlerimizin değiştirilmesine karşı sert tepkimizde, 1989 Mayısında hak ve özgürlüklerimiz uğruna Ulusal Ayaklanmamızda yaşadık, 1989 Ağustos “Büyük Göçü” inandığımız dava yolunca sonuna kadar yürüme azmimizin kesin ve kararlı ifadesi oldu. Bu atılımlar ateşlenirken kurultay falan yapmamıştık. Kimimiz zindanda, kimimiz sürgün, kadınlarımız evde, gelinlerimiz tarlalarda idiler. Ayaklanan ruhumuzun ateşini ne Mark’ın “Kapital” esrinden, ne de “Lenin”den aldık. Topraklarımızın dikenli taşlı yollarda yalın ayak yürürken isyancı bilinçaltı oluştu, kızışan ruhumuz alev kaptı.

Oyuna gelmemiz çok kötü oldu.

1990’da biz bu savaşı siyaset arenasına taşıdığımıza, siyasi partimizi de kurduğumuza sevinirken, düşman tarafından aslında aldatılmıştık. Tuzağa düşürüldük. İyiliğimizi düşünmeyenler siyasi davamızı düşman ajanlarının eline teslim etmeyi yeniden başardı. “Burası Bulgaristan çobanı ben tayin ederim!” gibi bir şey oldu. Dizginlerimiz de ellerine geçti. Bizi seçtiğimiz yolda boğmaya çalışmaya devam ettiler. Bulgaristanlı Türk ve Müslümanlara karşı 26 yıldan beri kullanılan ana silah Hak ve Özgürlükler Hareketi /HÖH) oldu. “Dost” bildiklerimizin açtığı yaralar çok derin ve çok acıdı, hala acıyor.

Arkada kalan yıllarda HÖH partisi yaprak döktü, kap döktü ama ağaçlardan dökülen yapraklar, gövdesinden kopup düşen kabuklar ardından ağlamadığı gibi HÖH partisi de, ne Mehmet Hoca’nın, Ne Güner Tahir’in, ne Osman Oktay’ın ne de Kasim Dal’ın ardından ağladı. “Yok, olmak kaderinizde var, dedi!” Sanki kuru kabuğun filiz sürmeyeceğini, düşen yaprağın da çürüyüp yok olacağını biliyordu.

Yeni atılımda Türk birliğinde buluşma var

Ne var ki, 10 Nisan Kurultayına götüren 17 Aralık 2015 HÖH iç darbesi farklı nitelikliydi. Politik olarak, Sakarya’dan ve Çanakkale’den sonra sanki yeni bir kurtuluş savaşı veriliyordu. Yerli imansız silahlı bölücülerle birlikte Rusya gibi saldırgan emperyalist güçlerin kışkırtıcı sınır ihlallerine “CU-24” bombardıman uçağını düşürerek kesin cevap veren ve Suriye İç Savaşı sınırlarını çizen Türkiye Cumhuriyeti’ne, kardeşlerimizin yaşadığı anavatanımıza sonsuz destek ifade eden Bulgaristanlı Türk ve Müslümanlara gözdağı verilmek istendi.

Ayağınızı denk almazsanız, yeni facia sizi de bekliyor!” denmek istendi. Parti Başkanı Lütfü Mestan’ın arkadaşlarıyla birlikte partiden atılması “Bulgaristanlı Türk Müslümanların, onların dernek ve partisinin hiç bir konuda söz hakkı yoktur” anlamına geldi. Kendisini etnik azınlığımızın başbuğu ilan eden ve 3 yıldan beri halktan korktuğu için sokağa çıkamayan Ahmet Doğan sanki bize “ben sizi çeyrek asır önce sattım“. Sizin ne fikir beyan etme, ne irade gösterme, ne direnme ne de tok ve mutlu olma hakkınız var, bunu unutmayana, memnun değilseniz  Türkiye kapısı açık dedi. Bu kapıdan artık 710 bin kardeşimiz çıkmış olsa da, kuşkulu düşünenler, değişiklik, özgürlük, haklarını isteyenler Kurucu Kurultay salonuna doldu. Memleket satmanın, vatan terk etmenin büyük bir insanlık suçu olduğu bilinci yer yapmıştı.

Halk kendi öz liderini aramakta haklıdır

Salondaki kitlenin ruhuna hâkim olan Türklerin üzerindeki eski hükümdarın esaretinden kurtulup yeni bir liderin ardında saf tutmaktı. “Saray” mahkûmu, korkak bir pısırığın ardından yürümek isteyen kalmadı.  Başka bir değişle salonda yeni bir itaate susamışlık hâkimdi. Onlar yeni bir liderin ardından gitmek istiyordu. Salondakiler 17 Aralık 2015 darbesini göğüsleyenlerdi. Büyük tehlikelere rağmen saldırganın dalgasını kırabilmiş olanlardı. Onlar korkmadılar, cesur, mert ve hatta şiddetli görünmeyi başardı. Biz zekâsız ama enerjik ve heyecanlı bir kitlenin hareketlendiğini görebiliyoruz. KİTLE İLE KAYNAŞACAK bir lider bekleyişi var.

Örneklendiğinde Müslümanların hayallerindeki büyük önder yeni medeniyeti yaratan Hz. Muhammet, Türk – Müslümanların hafızasındaki yeri doldurulamayan ulusal lider Mustafa Kemal Atatürk’tür. Ne var ki, böyle bir önder yüzyılda bir bile çıkmıyor. Liderler büyüyen olayların içinde büyüyor.

Yeniden değerlenip toparlanma zamanı geldi

Şu anda Bulgaristan’da Türk Müslümanların dahası azınlık etnik kimliklerini, özgün kültür ve medeniyetlerini koruyarak değiştirmek olduğundan dolayı davanın hedefleri, 1950’lerdeki haklarımıza dönebilme zincirinden halkalardır. Yani kaybettiklerimizi geri alabilmemizde yoğunlaşmalıdır. 1950 haklarımız geri verilmeden bizim Türk Müslüman kimliğimiz oluşamaz ise, eririz, yok oluruz.

Eski yapraklar siyasetten çizildi mi?

HÖH partisi bu davamıza örnek oluşturamadı, enerjik etkide bulunmadı, kuvvet kaynakları oluşturmadı. Ayaklanmalarımızın itici gücü de artık tükeniyor.

Nesil değişti. Yeni nesil tarihimizi bilmiyor.

Topluluğumuzun inanç ve imanını sulandırıp eritme, inançlarımızı kırma, bizi ihbar ederek birbirimize düşürme, aramışı karıştırırken, Bulgarları da bize karşı kışkırtma yolunu seçti. Bu gidişin parlak örnekleri arasında 10 Nisan Kurultay salonunda Kasim Dal’ın, Korman İsmailov’un, Osman Oktay’ın, Güner Tahir’in bulunmaması, hiç bir Bulgar partisinin kurultayı kutlamaması, temsilci, tebrik mesajı göndermemesi, Bulgar demokratik kamuoyunun susması, basının karalama tonlarını koyulaştırma yolları araması bunu anlatıyor.

Türklüğün susuz ve unsuz bırakılması zihniyeti kendini gizlemiyor.

İşi iyi olanlar dert dinlemiyor.  Anlaşılan, ülkede hâkim olan, Bulgar kamuoyu bahçesinde Bulgar milliyetçiliğine pasveren, Moskova’ya bakmaya zorlanması gereken, Türkiye’den, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın izlediği siyaset çizgisine, AK Parti ruhuna ters düşen bir Bulgaristan Türk Müslüman azınlığı yaratılmak isteniyor. CHP Başkanı Kılıçtaroğlunun Türkiye Cumhuriyeti milli menfaatlerine ters olan paralelci ve PKK’cı siyasete destek tebessümleri göndermesinin başka bir anlamı yoktur ve olamaz. Bu siyasette artık şekilsel değişikliklere bile yer yoktur.

Bulgar medyasına kök söktüren gerçek

Bulgar kamuoyunun DOST ile dost olmak istemesini ardındaki gerçekse, yeni siyaset çizgisinin Türkiye’de siyasi partileri, soydaş dernekleri, federasyon ve konfederasyonlar tarafından desteklenmiş olmasıdır. Bu işin içinde bir de korku var. Halk düşmanı, aldatma, yalandırma, dolandırma siyaseti artık tutmaz oldu. Yarın öbür gün Panama Offshore banka hesaplarında milletvekillerinden Delyan Peevski, eski parti Başkan yardımcısı Biserov, kumarhaneler kralı Zoven, hatta Ahmet Doğan ve en yakin danışmanı olan Rumen Vılka vsy. gibi isimlerin çıkacağından kimse kuşkulanmıyor.

Kirli donlar mutlaka ipe serilecektir.

Bu gelişmeler HÖH partisinin bundan böyle Türkiye’deki yüz binlerimizden oy alma şansını sıfırlıyor, demek oluyor ki, parti barajı aşamayacak, meclise giremeyecek ve sağdığı memeler elinden alınacaktır ve bu da HÖH partisinin sonu olacaktır. DOST partisinin Türkiye’de siyasi kamuoyu ve soydaş kitle örgütleri tarafından tamamen desteklendiğini herkes gördü. Bulgar medyasını susturan ve kudurtan da galiba bu oldu.

Kim kimin yanına gitti

Kurultaya gelenleri karşılayan ev sahiplerinin en fazla tekrar ettiği “Aramıza hoş geldiniz!” ” Nihayet siz de aramızdasınız!” gibi sloganlaşan iddialara bir daha bakalım.

HÖH partisini olumsuzlaşa, ideoloji, milli sorunlara bakış, Türkiye gerçekliğine bakış, Türkiye ile daha yakın ve karşılıklı yararlı işbirliği arama gibi sorunlara yaklaşıma yeni vizyon getiren, seçmeni, kitle ruhunu uyandıran BULTÜRK – Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği yayınları oldu.  Bu yayınların 10 ciltlik son baskısı Sofya Kurucu Kurultayına da sunuldu. Bu külyatta Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi tarafından geliştirilen ve Bulgaristan konularında değer yargılarını değiştiren tezler DOST adıyla ortaya çıkan yeni girişimin özündeki devin motorudur.

BG SAM yayınlarını her türlü değerlendirmeden, her türlü ispattan, saf ve sade iddia olarak da ele alabiliriz. Kitle ruhuna yeni fikir yerleştirmeden uzak, delilleri sade, ispat araçları kullanmaktan da uzak olsa da, hükümlerimiz çok etkili oldu. Cumhurbaşkanı Plevneliev ile yardımcısı Popova’nın bile her konuda birbirinden 1000 km uzak konumda olması dikkat çekicidir.

“93 Harbi” bir Rusya saldırısıdır, halkımız 138 yıldan beri göçe zorlanıyor, hainler Türk ruhunu satmıştır, kültürel kıyım yaşıyoruz ve bu bir soy kırımdır, Ahmet Doğan bir KGB ajanıdır, “Bulgar Etnik Modeli” biri eritme ve Türk-Müslüman olarak yok etme modelidir, suçlular mutlaka cezalandırılmalıdır vb. vb saf iddialarımız halkımızı uyandırdı.

Biz tezlerimizi sık sık tekrar ettik, çünkü en usta söz sanatı tekrardır. 

Beyinlere yerleşen gerçekleri DOST Genel Başkanı L. Mestan “Yeni parti neler yapmalı sizce?” sorusuna verdiği cevapta şöyle dile getirdi:

YENİ OLUŞUM NELER YAPMALI SİZCE?

– Halk gelenek ve göreneklerimize dönülmeli;

– Türk -İslam usulüne göre mevlitler düzenlemeli;

– İl, ilçe köy tabelalarında Türkçe yazılar olmalı;

– Sokaklara kahramanlarımızın isimleri verilmeli;

– Mezarlıklarımızın temizlenmeli;

– Kırcaali saat kulesi susturulması;

– 1970-72-84/85 döneminden kayıt kütüklerinden Bulgar isimleri silinmeli;

– Anadilimiz devlet ve belediye okullarında zorunlu ders olmalı;

– Türkçe gazete, kitap basılmalı ve dağıtılmalı;

– “Soya Dönüş” dönemi katilleri tutuklanıp yargılanmalı;

– Tütün yasaklandığına göre, yeni üretimlere geçilmeli;

AB fonlarından Bulgaristan Türk Müslüman bölgelerine daha geniş imkânlar sağlanmalı vb.vb.

 

Bu sorunların hiç biri kurultay kürsüsünde dile gelmedi?

Bu isteklerimiz halkın ruhuyla kaynaşıncaya kadar tekrar edilmelidir. Yeni bilinçaltı böyle oluşturulacaktır.

Bizim bundan sonra HÖH partisine bulaşmamıza gerek kalmamıştır.

İki ırmak iç içe akamaz.

Bizim yolumuz teslimiyetçilerin ve hainlerin yolundan ayrılmıştır. Bu bakıma kim kimin yanına gitti sorusunun cevabını onların bizim yanımıza geldiklerini tekrar etmekte görüyoruz. Onlar anti-HÖH bilinçli hareketine katıldılar ve siyasi oluşumla öncülük, önderlik hakkının kendilerinde olduğunu iddia ettiler.

Hodri meydan. Biz bildiğimiz ve inandığımız yolda yürümeye kararlıyız ve kırmızıçizgiye basanlara amansız eleştiri ateşi açma hakkımızı saklı tutuyoruz.

Ufuktaki yeni renkler henüz oluşmadı.

DOST partisini kurmak bir niyet ifadesidir.

Bu niyetin Bulgar gerçekliğine dokunması ve nakış edilmesi zamanı kapı çalıyor.

Zor bir iş.

Reklamlar