Raziye ÇAKIR
Tarih: 28 Ekim 2020

1989 yazında Bulgaristan Türkleri statüsünü görüşmek üzere Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanı Mesut Yılmaz ile Bulgaristan İslimye (Sliven) Roman’ı, Todor Jivkov kuklası, Kültür Bakanı Georgi Yordanov bir araya gelmişlerdi.

1989 Bulgaristanlı Türklerin Büyük Mayıs İsyanından ve Türkiye Cumhuriyetine Büyük Göçten sonra, vatanda kalanların kültürel haklarının iadesi, yasallaşması ve devlet tarafından finanse edilmesi, ayrıca Bulgaristan’da Türk Müslüman kimliğinin resmen tanınması konuları görüşeceklerdi. Görüşmede en sert tartışma konusu anadilimiz Türkçemizin Bulgar devlet okullarında zorunlu ders olarak haftada 4 saat okutulması olmuştu. Bir türlü anlaşamadılar.

Eski Türkiye’de “Ih” deyip “eh” demeyen Bakan Yordanov’la anlaşmanın imkânsız olduğunu gören Dış İşleri Bakanı Mesut Yılmaz, “iyi öyleyse, yorgan altında Türkçe sevişmelerine izin verin” demiş ve masadan kalkmıştı.

1990 seçimlerinden sonra Bulgaristan Türklerinin anadillerini öğrenmelerine engel olmak temel şart koşularak, “Türk gibi yaşamalarına ve Türkçe konuşmalarına da engel olmak” koşuluyla, HÖH Başkanı Ahmet Doğan’ı Müslüman Türklerimize çoban yaptılar. Bulgar toplumu sosyalizmden kapitalizme dönerken, Türklere “ağılık dönemi” uygun görülmüştü. Köy ağısı olan uyuz Doğan “ağınız bilse yeter” saçmalığına takıldı ve bir türlü kurtulamadı. Bizde ağımız da öğrenemeden 30 yıl geçti.

Devlet üç katlı ve merkezci örgütlenmiş, eğitim sorunları sımsıkı Sofya’ya, Sofya da Moskova’ya bağlıydı. Topluma “demokratik” süs vermek için yerel yönetim katına, “tavuklara kış demek ve gelen gidene göz kulak olma için” başka hiçbir konuda hiçbir hakkı olmayan muhtarlar döşendi. Muhtarların okul işlerine, eğitim kursları gibi etkinliklere müdahale hakkı yoktur. 30 yıldan beri Türklerin yaşadığı 1000 köydeki hiçbir muhtar Türkçe kursu aç(a)mamıştır.

2014 yılına kadar Dobruca, Deliorman, Batı Rodoplar ve Güney Bulgaristan’da Müslüman köylerine halkın seçmediklerini de muhtar atayabiliyordu. Kendisi ise özüne kestirdiği kızla evlenebiliyordu. Tam bir toprak ağısı gibi davranıyor ve halkı görmemek için ise, durmadan içiyor, boş şişeleri çöpe atma zahmetine katlanmıyordu.

Muhtara oy veren seçmenlerin umutları var da, muhtarın elinde bir şey yoktu. Bu yılın Temmuz ayında Güney Bulgaristan muhtarları Kalofer şehrinde toplandılar. Pantolon ceplerini ters çevirdiler ve toplu fotoğraf çektiler. Toplantısında Türk muhtarlar da vardı. Bizde demokrasinin adı sapı, şekli özü bu halk görevlilerinin seçildiği ve makam sandalyesine oturduğu an biter. Devletin güvendiği adam muhtar değil, il merkezinde oturan validir. Herkes her şeyi bilirse yalan söylenmez mantıyla yönetenler, muhtarlıktan doğum ölüm kütüğünü bile aldılar.

Kalofer şehrine toplanana muhtarlar “ceplerini ters çevirip” parasızlığı protesto ettiler. Başbakanlığa gönderdikleri mektupta “parasız köy idare edilemiyor, topluca istifa edeceğiz” haberi ilettiler. Niyetleri, ucuz biletli bir uçakla İspanya’ya domates toplamaya gitmekti. “Covid -19” belasının değişime uğraması yollarını kesti. Tavuklara kış demeye devam ediyorlar.

Derken Bulgaristan toplumunun en alt tabakasında deprem şiddetinde bir olay yaşandı.

İktidar partisi Avrupalı Bulgaristan Vatandaşları GERB’in Şumnu’ya (Şumen) bağlı Vılnari köyü parti teşkilatı başkanı Kemal Eşref 13 Ekim 2020 tarihinde “Fecebook” sayfasında şunları yazdı:

“Şumnu şehri sakinlerinin yarıdan fazlası (% 50’den çoğu) Türk olduğu için, okullarda dersler Türkçe okutulmalıdır.”

Çok yerinde bir istek. Bu oran 1878’den ders böyle olduğu için Bulgar devleti bu şehre Türk Pedagoji Okulu, İslam Din Enstitüsü NÜVVAB, Türk lisesi, “Nazım Hikmet” Türk Kültür Evi, Türk Tiyatrosu vs açmıştı.

Şimdi Türk Okulu isteğine, VMRO ve NFSB gibi ırkçı faşist partilerin temsilcileri başta olmak üzere Bulgar milliyetçilerin hepsi birden kükreyiverdiler.

Kemalin bu teklifi demokratik kamuoyunda olağanüstü büyük destek buldu. Büyük sayıda aydından, babalardan destek aldı. Çocuklarının Bulgar okullarında bir şey öğrenmediğinden üzgün eve beyinlerden arka buldu. Olay bütün Bulgaristan’ı sararken devlet makamları Kemal Eşrev ve eşi, Şumen Vali Yardımcısı Şirin Veli’nin “fesebook” sayfasını kapattı. Milliyetçi Bulgar çevrelerinde eşinin hemen görevden alınması istekleri yükseldi.

Sosyal medya “Türk okulları açılırsa devlet çökmüştür” başlığıyla çıktı.

Dünyanın hiçbir ülkesinde, Avrupa Birliği ülkelerinde anadil öğrenme yoktur. Bu yasak yalnız bize uygulanıyor. Bizim dilsiz bırakılmamızın hedefinde hayvanlaştırılmamız ve vahşileştirilmemiz var. Basın özgürlüğü konusunda 111. yerde bulunan, Türk düşmanlığı bakımından dünyada birinci, Bulgaristan Türklerinin anadilini yasaklama bakımından ise azgın ırkçılara verilen madalyaya laiktir.

Olay olağan üstü ilginçtir, çirkin, yüzkarası ve politik niteliklidir.

Yani biz “Türk dilimiz ve kimliğimizle yorganın altında çıktığımız an” devlet düşmanı oluyoruz. Devlet bütün baskı ve terör güçleriyle karşımıza dikiliyor. Bu baskı hala bitmediği ortadadır…

Kemal Eşrev bir kıvılcım çaktı. Ama bu ateş Bulgaristan Türklerinin hepsinin gönlünde yanıyor. Hiç sönmeden gece gündüz sızlıyor.

Bu teklifin özündeki Türk nüfusun kalabalık olduğu şehirlerde eğitim ve öğretimin Türk dilinde yapılması Bulgaristan Türkleri hepsi tarafından desteklenen bir öneridir. Bulgaristan’da 1000 (bin) köy ve kasabada Müslüman nüfus Hıristiyan nüfustan fazladır ve 2021’den başlayarak hemen uygulanmaya geçilmeli, seçim propagandasının Türkçe yapılmasına konan yasak da kaldırılmasıdır.

Anadilimiz Türkçemizden neden bu kadar korkuyorlar?

İnsanoğlunu kurttan kuştan ve tüm diğer canlılardan ayırt eden, dil, zekâ, bilinç ve düşüncedir. Bulgarlar Bulgar dili konuştukları için Bulgar’dır. Türkler de Türk dili konuştukları için Türk’tür.

Bebe doğarken annesinden anadilini öğrenmeye doğal olarak hazırdır. Dünyaya geldiği an ilk haykırış ben anadilimi öğrenmeye geldim çığlığından başka bir şey değildir. Türk Anadan doğmak mıdır günahımız, nedir günahımızı söyler misiniz?

İnsan aile ve toplum ürünüdür. Bebek dilini öğrendiği, temas kurduğu, yaşayış tarzını benimsediği toplumun üyesidir, içinde yetişir. Türk anadan babadan olan Türk’tür ve ana babanın, ailenin en birinci ödevi evladına dilimizi öğretmektir. Anadilimiz edebiyat Türkçemize götüren ilk basamak, okula, liseye, üniversiteye götüren yeni yeni basamaklardır. Anadilini öğrenmemiş bir çocuk fikir yürütemez, topluma karışamaz, çağdaş bir insan olarak yetişemez.

Türk olmamıza rağmen, Bulgar devleti 142 yıldan beri bizi Türk olarak kabul etmemekte direniyor.

20.Yüzyılda verdiğimiz en ağır, kanlı kavga Türk kimliğimizi savunma savaşımızdır. Türk kimliğimizi tanıtıp yasallaştırmak günümüzde de en kararlı, mert ve ödünsüz verdiğimiz mücadeledir.

Kemal Eşrev’in Şumen okullarında derslerin Türkçe okutulması isteği halkımızın isteklerinin başında gelir. İlkesel bir istektir. Mücadelemizin ana yönlerinden biridir.

En iyi Türkçe konuşanlarımız, öğretmenlerimiz, okul müdürlerimiz, ozanlarımız, doktor ve mühendislerimiz, mollalarımız, aksakallarımız, aydınlarımız vb. Türkçemizi, anadilimizde yaşayan kültürümüzü, sanatımızı, üretim tarzımızı, geleneklerimizi yaşatanlar memleketimizden hep kovuldular.

Biz yüzlerce camimizin, 2700 okulumuzun, kitap evimizin, kültür merkezimizin, Mevlevihane’mizin yıkılması, kapanması, gasp ya da yok edilmesi acısını yaşadık. Dil eğitiminde halk ozanlarının rolünü ve etkisini bildikleri için sazlarımızın sapı, kemanlarımız, kavallarımız, darbukalarımız, zurnalarımız toplandı, davullarımız patlatıldı. Gazetelerimiz, dergilerimiz yasaklandı. Türkçe kitap yayımcılığı durduruldu. Halk kültürümüzü ve sanatımızı unutmamız, tarihimizi yok saymamız için tarifi zor zorbalık gördük.

Ötme be keklik, derdim bana yeter” türküsünü söylediği için tutuklanıp sürülen kardeşlerimi unutamam. “Belene” kampında Türkçe konuştukları için kafaları mengeneyle sıkılan ağabeylerimin anlattıklarını dinledim. Hapishanelerin görüşme salonlarında Türkçe konuşmak yasaktı. Yaşlılar Bulgar dilini bilmeyen yaşlıların bakışmaları gözlerimin önündedir.

2017 yılının 26 Mart günü Bulgaristan’da oy kullanmaya gelen yaşlı Türk kadınların KPP “Kapitan Andreovo” Kapı Kulede başına gelenleri görünce susan, sosyalist parti milletvekillerinden İvan İvanov “Bulgar Okullarında Türkçe Okutulmasını isteyenleri savcılık tutuklasın” çağrısında bulundu.

Sözüm ona “Birleşik Yurtseverler” – faşist meclis grubundan Aleksandır Sabanov, “Okullarda Türkçe mevzuata geçilmesi çağrısı çok ciddi sorunları gündeme taşıyor” dedi.

Makedon asilerin VMRO partisinden milletvekili Delyan Stanev Bulgaristan Türkleri hakkında “Kendilerini unutmuşlar” derken ağızı köpürmüştü.

Türk dili, anadilimiz, Türk kimliğimiz, kültürümüz, dinimiz, ahlakımız, geleneklerimiz, alışkanlıklarımız, yaşam tarzımız kutsalımızdır. Bu konularda hiçbir zaman geri adım atmadık ve atmayacağız.

Biz Türk Dünyasının özünden bir parçayız ve muzaffer yanmaya devam edeceğiz.

Kemal Eşrev’in tutuklanması veya mahkemeye çıkarılması bütün Bulgaristan Türklerini ayağa kaldıracak ve süresiz bir mücadele başlatacaktır. Bu mücadele 1989 hak ve özgürlük arama ayaklanmamızın devamı olacaktır.

Kimliğimiz konusunda sağır ve kör kalan Hak ve Özgürlükler Hareketi yönetimini, hainlikle damgalanmış siyasi liderleri ile onların iplerini çeken Bulgar siyasi çevrelerini politik sahneden süpürecek ve kültürel otonomi sorunlarımızı gündeme taşıyacaktır.

1989’da Kuveyt’te Bulgaristan Türklerinin anadil öğrenme, Türk kimliğiyle yetişme, Bulgaristan’da Türk kimliğinin meşrulaşması ve kültürel otonomi sorunlarının ayrıntılı görüşülmesinden sonra bu konuda birçok girişimler oldu.

Bulgaristan’da Türkçe öğrenilmesinin Türkiye’den gelen yatırımları arttıracağına işaret ederek, Türkiye Cumhuriyeti eski Sofya Büyük Elçisi Dr. Hasan Ulusoy Kırca Ali’de bir fabrika açılışında yaptığı konuşmasında şöyle demişti:

“Bulgarca ile birlikte şifayı ve yazılı olmak üzere Türk dilini de öğrenen Bulgaristan vatandaşlarının sayısı ne kadar artarsa, Bulgaristan’a Türk sermayesi akışı o kadar artacaktır. En başta Bulgaristan Türkleri tarafından olmak üzere, Okullarda Türk dilinin daha verimli öğrenilmesinde Bulgar makamlarının katkısına bel bağlıyoruz. Elimizden gelen yardımı göstermeye hazırız.”

Bulgaristan Türkleri gönülden söylenen bu sözleri asla unutmamış ve unutmayacaktır. Bulgaristan Türklerinin anadil ve Türk kimliği konusu sorunların sorunu olarak gündemdedir.

Devam edecektir.

Korona belasına karşı mücadele günlerinde evde kalalım. Mesafe, temizlik ve maskesiz dolaşmayalım…

Paylaşınız.

Teşekkürler.

Reklamlar