Totaliter rejimin yıkılmasından 23 yıl sonra, aynı zamanda Çarlık dönemine ait ve Çar gizli polis şefi NİKOLA GEŞEV’in ajan fişleri arşivi olarak bilinen ama yıllardan beri nerede olduğu bilinmeyen dosyalar 50 yıl sonra Moskova’da açılıyor.

 1944 sonrası gerçekler ortaya çıkıyor

Geçen asır Bulgar tarihinin bilinmeyenlerini sayfalarca anlatan bu arşiv Sofya süreli merkez basınında GEŞEV ARŞİVİ AÇILDI başlığıyla ilgi odağı oldu.

Faşist polis şefi GEŞEV’in ajanları Bulgaristan Komünist Partisi’ni (BKP) darbeyle ele geçirdiler bölümünde Sofya’da komünist partisi iktidarının Vılko Çervenkov’tan Todor Jivkov’un eline geçişi anlatılıyor. Konuyla ilgili yorum sunanlar arasında, büyük Bulgar tarihçisi ve 9 Eylül 1944’ten sonra Bulgar Milis Amiri Rusi Hristoskov’un oğlu Georgi Hristoskov ile 20 yıldan fazla Todor Jivkov’un yardımcısı görevinde bulunan ve 1990’dan sonra yazdığı birkaç kitapla kimsenin işitmediği gerçeklere parmak basan Konstantin Çakırov ön plana çıkıyor.

Bu yazı dizisinde dikkati çeken çok önemli bir özellik, Bulgar Çarlığı’nın ünlü gizli polis şefi GEŞEV’in olağanüstü değerli olan Bulgar ajan arşivini Sovyet Ordusu 1944 Eylülünde Tuna’yı geçip Bulgaristan’a girdiğinde beraberine almasıdır.

İlginç bir ayrıntı da şudur:

XX. yüzyılın en tanınmış casuslarından biri olarak bilinen, İngiliz Mi 6 dış casusluk servisinin ajanı ve Büyük Britanya’nın İstanbul sefaretinde istasyon şefi olarak çalışırken aynı zamanda bir de, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dış casusluk servisi KGB’nin de ajanı olan Kim FİLBİ tarafından Büyükelçilikte bulunmuş ve daha sonra kopyalanıp bir nüshasını Moskova’ya iletilmiş olmasıdır.

Bulgar basınında sayfa dolusu ele alındığına göre,

Moskova Geşev’in arşivini ele geçirdikten sonra yanı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, sosyalizm yıllarında bir Balkan Ülkesi olan Bulgaristan’da faşist rejimin ajan kadrolardan istediği şekilde yararlanma imkânını ele geçirmiştir ve bu ajanlardan biri, son açıklamalara göre, BKP Genel Sekreteri ve BHC Devlet Konseyi Başkanı Todor Jivkov’tur.

1944’te Sovyet Ordusu’nun Bulgaristan’a girdiğinde faşist idarenin gizli polis şefi Geşev’in Türkiye’ye geçmek için Sofya’dan çıkıp güneye gitti biliniyordu.

Onun, Svilengrat (Musta Paşa) öldürüldüğü lafları yayılmıştı Hakkında çıkan kitaplarda ve gazete tefrikalarında savunulan tez buydu.

Öyle ama, halen 91 yaşında olan ve Sofya’da yaşayan Dyanko Markov’un anlattığına göre, o cezaevinde bulunduğu yıllarda, Yunanistan’dan Bulgaristan’a casus olarak gönderilen, fakat yakalanan ve sonra ceza evine atılan ve kendisiyle aynı koğuşta kalan Yunan gençlerden birinin anlattığına göre, o GEŞEV’i Kuzey Yunanistan’da kendi gözleriyle görmüş ve konuşma imkanı olmuştur.

Geşev’in Bulgaristan Komünist Hareket liderleriyle yakın ilişkide bulunduğu ve İkinci Dünya Savaşı başladığında, onları yanına çağırıp, “çocuklar sizin için zor bir dönem başlıyor” dediği iyi bilinir.

Markov bu açıklamasında, gizli polis şefinin genç komünistlere siz şimdi “balkana çıkarsanız sert havalarda işiniz zor olur, isterseniz hafifletilmiş bir ceza ile hepinizi içeri alayım, hem sıcak, hem karnınız tok, hem de güvende olursunuz,” dediğini anımsıyor.

Bu yüzden olacak ki, bundan 50 yıl evvel BKP militanlarına tuzak yapılmıştı.

9 Eylül 1944’ten hemen sonra babası milis örgütü müsteşarı olan Georgi Hristozov, “1956 senesinde Ruslar müdahale edip BKP yönetiminde değişiklik yapılmasını emrederek,  kadro bileşimini baştan aşağı değiştirmiştir. Moskova’nin Geşev ajanı olan kişileri anahtar konumlara yerleştirdiği iddialarıyla ilgili kuşkuları kaldıran kanıtlar var.” diye yazıyor.

Onun kanısına göre, Todor Jivkov’un ancak yakın çevresinden olup kendisinden her bakıma bağımlı olan kişilere tahammül göstermesi tesadüf değildir. Bunlar onun nasılsa ama sımsıkı elinde tutabildiği ve kendisine tabii kıldığı kişilerdir. O herkes hakkında derin bilgiye sahip olduğundan, kendine uymayanları etrafından uzaklaştırırken, her zaman kendinden emin hareket ediyordu, bu davranışlarında, başkalarının bilmediği bazı bilgilere dayanmış olması gerekiyordu ki, bu bilgiler onda vardı.

Bu fikirleri paylaşan yazar Hristozov şöyle devam ediyor:

“Herhangi bir nedenden dolayı olacak ki, Todor Jivkov sadece kendine çok sağdık olanları çevresinde bulunduruyordu, fakat bu bağlılığın nitelik çizgilerinin ne olduğu, boyutları bugün de hala tamamen sırdır.

1953-1954 döneminde GEŞEV’in ajanı olduklarından kuşkulanılan komünistler komünist partisinde darbe yapmayı planlamıştı.

1962’de partide temizlik gerçekleştirildi.

STALİN’in ölümü Jivkovcuları harekete geçiren sinyal oldu.
O zaman Bulgaristan tarımı kooperatifleştirilmeye çalışılıyordu.
1955’te, BKP Birinci Sekreteri olan Vılko Çervenkov, tarımımızın kitlesel bir şekilde tez el kolektif-leştirilmesinde ısrar eden Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri (SBKP GS) Nikita Kruşçev’e karşı çıktı.

V. Çervenkov’a göre, köylülere baskı ve zorbalık uygulayarak topraklarının ellerinden alınmasında ve kooperatifçilik işlerinde son söz sahibi olan Todor Jivkov, Moskova’da  sıcak kabul görüyordu. 1954 yılında T. Jivkov partiden ihraç edileceğine,  BKP MK Birinci Sekreterliğine yükseltildi. Meydana gelen yeni durumda, partinin hala lideri olan V. Çervenkov ile darbe adayları Todor Jivkov, Rayko Damyanov ve Georgi Çankov hep birlikte Moskova’ya gittiler. Bu heyete Çervenkofun yakın dava yoldaşı olan Anton Yugov da dâhildi.

Bulgar parti heyetini karşılayan Kruşçev ve yoldaşları, Stalin döneminde kişiye tapma siyasetinden neler çektiklerini anlattıktan sonra, söz Bulgar yoldaşlara verildiğinde, heyet başkanı olarak Çervenkov’un bir giriş konuşması yapması beklenirken, ani bir atılımla sözü Todor Jivkov aldı ve cebinden çıkardığı bir kâğıdı okudu.

Evet “Biz de kişiye tapma politikasından büyük yaralar aldık, ülkenin dört bir yanına Çervenkov yoldaşın anıtları dikildi.” dedi. Aynı anda SBKP Politik Büro üyelerinden M. Suslov yanında oturan N.Kruşçev’in ayağını hafif dürterek onaylayıcı işaret yaptı. Ardından Kruşçev “anlattıklarınız bizde olup bitene benziyor” diyerek okunanları onayladı.

Rüzgârın yönünü hisseden, Çervenkov’un günlerinin dolduğunu anlayan Yugov da, bu sözleri alkışladı. Çervenkov’un parti birinci sekreterliğinden düşürülmesi işte böyle oldu.

O tüm görevlerden alındıktan sonra Ruslar, Bulgaristan Komünist Partisi’nde temizlik hareketine devam etti.

Ruslar, önce Çar polisinin laf anlamaz ajanlarından olan, hakkında efsaneler anlatılan partizan komutanı Slavço Trınski’yi hedef aldı.  S.Trınski, GEŞEV’in ajanlarından biri olarak yargılanan Trayço Kostov’un yakınıydı. Halk arasında çok saygın ve güçlü biri kişilik sahibi olan Sl.Trınski’ye etkide bulunmada güçlük çeken Rus istihbaratının Sofya istasyon şeflerinin canı sıkkındı. O, Trın Partizan Müfrezesi’nin kurucusu ve komutanıydı.

9 Eylül 1944’te kadar 3 defa gıyaben idam cezasına çarptırılmış olsa da, bir komünist katili olan GEŞEV’in polis tuzaklarından başarılı bir şekilde kurtulmayı başarmıştı.

Araştırmacı yazar Hristozov bu konuda şunları yazıyor:

“Trınski’nin GEŞEV ajanı olduğu biliniyordu. Bulgaristan ile SSCB Yugoslavya ile ilişkilerini bozduktan sonra bile, Trınski Yugoslav’ya generalleriyle temaslarını sürdürdü. Bu yüzden, o Batı komşumuzda büyük saygıya sahiptir.

Trınskı’ye karşı soruşturma 1951’de başladı. Yugoslavya kahramanı olarak tutuklandı. Hapiste çok ağır işkence gördü. Hücresine su doldurmuşlar ve onu boğmakla tehdit etmişlerdi. Bağımsız bir politika izlemeye çalışan, Yugoslavya Başkanı Y.B. Tito’ya çok yakın olduğundan dolayı Ruslar Trınski’ye karşı kan kusuyordu.

Tito, Batı yanlısı olarak algılanırken, Büyük Britanya’ya kanı kaynıyordu.

Moskova başka sosyalist devletlerin Yugoslavya politikasını izleyeceğinden korkuyordu. Aynı korkuyu, Bulgaristan’daki GEŞEV ajanları ve diğer Moskova daki olan sosyalist ülkelerdeki Batı köstebekleri de yaşadı.

Aynı yıllarda, Todor Jivkov ve Slavço Trınski ile birlikte GEÇEV’in ajanı olarak kendinden kuşkulanılan bir de Mirço Spasov’tur.

İstihbaratçı Krıstü Radoynov, “daha o yıllarda Mirço Spasov’un bir GEŞEV ajanı olduğu konuşuluyordu.” diyor. M.Spasov en acımasız işkenceci ve canilerden biriydi. Belene, Loveç, Skrevena ve başka tutuklu kamplarında çirkefliğini göstermişti. Onun emriyle hiçbir suçu olmayan binlerce kişi yok edildi. Bu gibi kötülükleriyle ün yapmıştır.

Toplama kamplarındaki işkenceler, cana kıymalar ortaya çıkınca T. Jivkov cani Mirço Spasov’u görevinden almamış, sadece “uyarı” ile cezalandırmakla yetinmiştir.

Dikkati çeken bir özel nokta, Mirço Spasov bir GEŞEV ajanı olduğundan dolayı, Todor Jivkov’un da ajan olduğunu gerçekten bilen sayıları bir elin parmakları kadar az olan kişilerden biri olduğundan, her an her yerde güçlüydü.

9 Eylül 1944’ten sonra ikisi de Büyük sayıda cinayete bizzat katıldıklarından dolayı, her ikisinin de ajanlığından kuşkulanan kimse yoktur.

Burada dikkati çeken bir başka özellik de şudur: 9 Eylül 1944’ten sonra GEŞEV arşivini arayan ve Çar polisi arşivinde gece gündüz araştırma yapan kişilerin başında T. Jivkov ile M. Spasov gelir.

GEŞEV’in ajanlarının sayısı büyüktür. 1948 yılında polis arşivi parti Merkez Komitesi’nden İç İşleri Bakanlığı’na geri verildiğinde, dosyalardan birçok sayfanın koparıldığı ya da kesildiği, bir de birçok sayfada ifade veya isimlerin jiletle kazınmış olduğu dikkati çekmiştir.

Mirço Spasov’un bir ajan faşist olduğunu kanıtlayan özelliklerden biri de, onun tutuklulara karşı tutum ve tavrının, GEŞEV’in sopacılarından Petır Fereştanov’un barbarlığına tıpa tıp bezlemesidir.

Fereştanov hakkında Hristozov şöyle yazıyor:

Amansız bir işkenceci olup GEŞEV’in yanında maaşlı bir eleman olarak çalışmıştır. Büyük Bulgar şairi Nikola Vapsarov’u döven de odur. 1942’de parti Merkez Komitesi üyelerine karşı davada, itirafta bulunmayanların hepsi Ferenştanov tarafından dövülmüştür. Kemikleri kırılmış, aletleri koparılmıştır.

9 Eylül 1944’ten hemen sonra Milis Şefi görevinde bulunan Radenko Vidinski’nin de GEŞEV’in ajanı olduğu tahmin ediliyor. Bu kişilerin dışında, Burgas BKP Birinci Sekreteri Mihail Proykov’un da GEŞEV’in ajanı olduğu kanıtlanmıştır. Bu liste uzundur.

GEŞEV ajanlarının sosyalizm yıllarındaki tavrını analiz eden Hristozkov şunları yazıyor: “ GEŞEV ajanları yeni koşullara ustaca ayak uydurarak, SSSB’ne tamamen boyun eğmiş bir şekilde hareket ettiler. Bunu doğal karşılamak gerekir, çünkü ajan fişleri Moskova’nın elinde olduğundan dolayı, çok bilince, itiraz edince veya isteneni yapmadıkları takdirde eski kimliklerini kanıtlayan fişler hemen açıklanacaktır.

1962 yılında, T. Jivkov, GEŞEV’in bilinen ajanlarını toplattı ve böylece alanda tek lider olarak kendisi kaldı. Bulgaristan’ı 1989 yılına kadar yönetenler, Nikita Kruşçev’e biz 1980’de komünizme gireceğiz vaatlerinde bulunanlardır. Bu kişilerin isimleri ve soyadları, fişleri Moskova arşivi açıklamadan sonra tamamen ortaya çıkacaktır.

İngiliz istihbaratı için çalışan GEŞEV’in Bulgaristan’daki ajan sayısının çok büyük olduğundan dolayı, Ruslar Bulgaristan’da bir darbe olması ihtimalinden de korkmuştur.

Rus istihbaratı işte bu nedenle olacak ki, 1949’da Ruse ve Varna şehirlerine birer alay, Sofya’ya da tümen Rus askeri göndermiştir. O zaman Moskova, Büyük Britanya için faaliyet yürüten ajanların ayaklanmasından ve Bulgaristan’a Türkiye ve Sırp ordularının girmesinden korkmuştur.

Bulgaristan Komünist Partisi yönetimine faşist-GEŞEV ajanlarının yerleşmesinde en büyük hizmeti, XX. asrın top casusu Kim Filbi vermiştir.

Filbi, İstanbul’daki İngiliz Konsolosluğu’nda GEÇEV’e bağlı olan Bulgar ajanlarının listesini ele geçirmiştir.

1947 yılında İngiliz SIRKET İNTELEJENS SERVİS istasyon şefi olarak atanan bu İngiliz casusu, aslında SSCB için çalışan bir Rus ajanıdır. 

Filbi, ele geçirdiği,  GEŞEV fiş kutusundan tüm ajanların isimlerini ve bilgilerini kopyalayıp Moskova’ya göndermiştir. Bu büyük hizmetinden dolayı olacak, Moskova’nın önerisiyle Filbi, 1973’ten sonra bütün sosyalist ülkelerde bulunmuş ve Bulgaristan’da yılda bir 15-20 gün tatil yapmıştır. Bu bilgileri doğrularken T.Jivkov’un yardımcılarından Konstantin Çakırov şunları ekliyor: Sofya’da bulunduğu günlerde Filbi’ye  İç İşleri Bakanlığı’nın Simeonovo Enstitüsü’nde özel bir ev tesis ediliyordu.

Güdülen hedef, onun yaşamı için hala tehlike olduğundan dolayı, sıkı korunan bir yerden kalmasını sağlamaktı. Bu ziyaretler esnasında, o zamanın İç İşleri Bakan Yardımcısı Grigor Şopov konuğunu bir Sofya varoşu olan Pançerovo’da gizli bir yazlıkta kem gözlerden uzak özel akşam yemeğine davet ediyordu.

Çakırov, Bulgaristan ziyaretleri esnasında Filbi’nin 4-5 kişi tarafından korunduğunu, gayet mütevazi davrandığını vb. anlatıyor. O yıllarda artık saygın bir emekli olan Filbi, Bulgaristan’ı ziyaretlerinde gizli görüşmeler de gerçekleştirmiştir. Ülkemize Moskova’nın siparişi üzerine geldiği bilinir.

Bu konu, isimlerimizi ve soy atlarımızı değiştiren, geçmişimize ve geleceğimize el kaldıran Todor Jivkov’un hem faşizm hem de sosyalizm döneminde çalışmalarıyla yakın ilgili olduğundan, Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi’nin analiz odağında kalmaya bundan sonra da devam edecektir.

BGSAM – Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi

Reklamlar