İsmail CİNGÖZ

Üç haftadır Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (IKYB) diğer bir tabirle Mesut Barzani idaresindeki Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminin bağımsızlık referandumunu yazıyoruz. Hafta içerisinde bölgesel gelişmeler gündemin ana ekseninde olması bizi yine aynı konuya yöneltti. Şimdi ne olacak?

Irak Kürtleri 1. Körfez Savaşı (1990-1991) ile fiilen elde ettikleri otonomiyi, Irak’ın Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından işgali (2003) ile de Anayasal olarak hukuki zemine oturtmayı başardılar. 2010’da Ortadoğu’yu etkisi altına alan Arap Baharı ile ortaya çıkan DEAŞ/IŞİD ile mücadele adı altında elde ettiği fırsatlar ile artık bağımsızlık zamanı geldiğine inanan Barzani 25 Eylül 2017 günü “Bağımsızlık Referandumu” oylamasını gerçekleştirdi.

Türkiye, İran, Suriye ve Irak Merkezi Hükümeti (Bölge Ülkeleri) ile zahiren de olsa Batı’nın bütün uyarılarına rağmen yapılan bağımsızlık referandumunu %93,29 EVET olarak açıklayan Barzani henüz bağımsızlık ilan etmedi, edemedi. Çünkü dört tarafı ablukada olduğu halde bağımsız bir Kürdistan’ın yaşama şansının olmadığını görmüştür. Fakat Merkezi Hükümete ve bölgedeki diğer Kürt gruplara karşı önemli psikolojik kazanımlar elde etmiştir. Esasında elde ettiğini zannetmektedir desek daha doğru olacaktır. Zira Barzani, bu bölge üzerinde hesabı olan güçlerin elinde kullanılmaya hazır halde tutulacak ve “Bağımsızlık ilan etmek tehdidi adı altında” her fırsatta ortaya sürülecektir. En iyi kullanım alanı da şüphesiz Büyük Ortadoğu Planı (BOP) kapsamında olacaktır.

Genel manada bilindiği üzere; “Kuzey Afrika’nın Akdeniz sınırlarından bütün Ortadoğu ile birlikte Hindistan’ın batısına kadar çoğunluğu Müslüman nüfusu barındıran geniş bir coğrafi alanda yer alan ülkelerin; siyasi, sosyal, ekonomik, güvenlik, hukuki, eğitim ve bilgi boyutlaryla değişim ve dönüşüm hedefleri ile ABD’nin Soğuk Savaş’ın ardından “Yeni Amerikan Yüzyılı” adlı bir projedir BOP[1]”. Ve ana hedeflerinin “Ortadoğu petrolleri, doğalgazları ve su havzalarının kontrol altında olacak şekilde” ülkelerin sınırlarının değiştirileceği ve gerekirse uydu yeni yeni devletler kurulabileceğini artık bilmeyen yoktur.

Barzani’yi kullanan güçlerin BOP kapsamında “Bağımsız Kürdistan” ile sınırların değiştirilme ayaklarından birisinin hayata geçirilmeye çalışılacağı[2] beklenmektedir. Fakat bu oluşuma bölge ülkelerinin izin vermeyeceği görülmüştür. Bu izin vermemenin “Gerekirse savaşırız” boyutunda olacağı gerçekleştirilen askeri tatbikatlarla da gösterilmiştir. Çünkü Barzani Kürt devletinin Irak’ın kuzeyi ile sınırlı kalmayacağı, ilk fırsatta Akdeniz’e, Karadeniz’e ve Kafkaslar bölgelerine genişlemek için hamleler yapılacağı bölge ülkeleri tarafından gayet iyi bilinmektedir.

Barzani’nin harekete geçirilmesi halinde bölge ülkelerinin direnecek olması, etnik milliyetçi tabanlı bölgesel bir savaşı doğuracağını da bütün dünya idrak etmektedir. Çünkü Ortadoğu’da bölgesel bir savaşın kontrolden çıkması “Üçüncü Dünya Savaşı” nı doğuracaktır. Bunu bilen bölge ülkelerinin tepkisini gören Barzani’nin arkasındaki güçler, daha uysal hareket etmesini salık vermek duruma geçecekledir. Ayrıca bölge ülkeleri ile birlikte Rusya ve Çin’in desteği de alınmadan bağımsızlık ilan edilemeyeceği anlaşılmıştır.

O halde doğrudan savaş yerine “Adım adım uzlaşı ve zamanla kurumsallaşarak bağımsızlığı elde etme” yolunun tercih edilmesi cihetine gidileceği değerlendirilmektedir. Kurumsallaşmaya da Kerkük dâhil hukuki statüsü tartışmalı bölgelerden başlanılacaktır. Referandum sandığına gitmeyen Türkler ve Arapların zamanla entegrasyonlarının sağlanarak, zaten değiştirilmiş demografik yapının birbiri ile kaynaştırılması başarılacak olursa hali hazırda devam eden hukuki sorunun da çözülebileceği elbette hesaplar arasındır.

Bölge ülkeleri tarafından her ne kadar bağımsızlık kararına sert tepki gösterileceği ortaya konuluyor olsa da sert ambargolar İran dışında henüz devreye konulmamıştır. Dolayısı ile petrol üretimine devam edecek olan Barzani uluslararası alıcıları ile elde edeceği gelirin Merkezi Hükümet ile paylaşımını da bir şekilde çözmenin yollarını bulmayı deneyecek ve kuvvetle muhtemeldir ki başaracaktır. Bu başarıda Türkiye’nin tavrı en önemli belirleyici hususlardan biri olacaktır.

Bölge ülkelerinin ortak ve kararlı hareketi tarafların tutumunu etkileyecektir. Rusya Devlet Başkanı Putin’in Türkiye ziyareti, Türkiye Genel Kurmay Başkanı’nın İran ziyareti bu kapsamda önemli bir gelişmelerdir. Çünkü Türkiye veya İran’ın bir Irak operasyonu olacaksa başarılı olmak için birlikte hareket etmekten başka çıkar yolları yok gibidir.

Esasında ABD ve Avrupa merkezli Batı ile Rusya’nın esas meselesinin bir Kürt devleti olmadığı, meselenin Kerkük başta olmak üzere bölgenin yeraltı kaynaklarının kimin tarafından kontrol edileceği özelinde olduğu da artık bilmeyen kalmamıştır. İsrail’in de “Kukla bir Kürt devleti ile uğraşacak bölge ülkelerinin kendisini rahat bırakacakları” beklentileri bilinmektedir.

Bu durumda Barzani’nin konumu, yeri ve önemi de “Kullan at” kabilinde olacaktır. Büyük güçlerin yeni bir vekâlet savaşı durumunda en fazla zararın yine kendilerine olacağını Suriye ve Esad örneğinde görüldüğü üzere bilmesi gerekir.

Bu arada Kerkük’te Irak Türkmen Cephesi bürosuna silahlı ve bombalı saldırılar yapıldığı[3]3 haberleri gelmektedir. Saldırıyı IKYB gruplarının yaptığı düşülmektedir. Fakat Ortadoğu’da ısrarla çatışma çıkmasını isteyen güçlerin provakatif eylemler yapıyor olabileceği ihtimali de düşülmeli ve itidalli olunmalıdır. Zira Türkiye’nin Kerkük Türklerine karşı duygusal hassasiyetleri özellikle kaşınıyor olabilir. Fakat eğer Barzani gruplarının yaptığının tespit edilmesi halinde; Türkiye ve Türk Dünyası kamuoyunda (uluslararası hukuk kapsamında) gerekli ihtarların en yetkili makamlar tarafından yapılacağı beklentisi vardır.

* 04.10.2017 tarihinde Ticari Hayat Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

** İsmail Cingöz; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.Sc. – BULTÜRK Derneği Ankara Temsilcisi.

[1] Ayrıntılı bilgi için bknz: Hamit ÇELİK, “Ortadoğu’da ABD Politikaları ve Büyük Ortadoğu Projesi”, T.C Ufuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2014.

[2] Mehmet Seyfettin EROL, “25 Eylül ve Sonrası Nasıl Bir Irak, Nasıl Bir Ortadoğu?”, ANKASAM, 26.09.2017.

[3] Kerkük’te Irak Türkmen Cephesi Bürosuna Saldırı”, Haber Türk, 02.10.2017, (Erişim), http://www.haberturk.com/kerkuk-te-irak-turkmen-cephesi-burosuna-saldiri-1657203

Reklamlar