Şakir ARSLANTAŞ

 

Konuşamaz oldular. Bu defa Bulgarlar da yutmadı ve demokrasiden yana olanlar HÖH-DPS kararlarına karşı başkaldırdı. Olay nedir?

05 Ekim 2014 erken genel meclis seçimi aday listeleri sözde fahri başkan olan, aslında parti içi baskıyı şiddetlendirmekten,  otoriter diktatörlük ve totaliter zulüm politikasını yeni yeni ayak oyunlarıyla ve biçimlerde sürdürmekten başka hiçbir işi olmayan Ahmet Doğan tarafından hazırlanmıştı. İcra Müdürü müsveddesi Lütfü Mestan hiçbir değişiklik yapmadan aday listelerini gizli istihbarat ve bazı diğer kendileri faal ama adı olamayan devlet makamlarıyla gizlice danıştı. Fakat örgütlerdeki gizli ajanlardan gelen haberlerde Türk, Pomak ve Müslüman Çingene seçmen kitlesinde hareketlenme olduğuna, seçmenlerin kahvelerde toplanın saatlerce konuştuğuna, yani kitlenin kaynamaya başladığına ve “kazan devirme” gibi deyimler kullanıldığına işaretler vardı.

Seçim arifesinde GB haber ajansı yorumlarında ise, HÖH-DPS örgütünün memnun olmadığı, seçimlerde majoriter oy kullanmak istediği, kendi milletvekilini kendisinin seçmek istediği yazıyordu.

Yayınlanan HÇH-DPS milletvekili aday listelerinde başı çekenler Ahmet Doğan ile Lütfü Mestan’ın en sadık adamlarıydı. Bunlardan birçokları, yalnız Sofya Romanı İliya İliev ya da elektrik kaçakçısı Samakovlu “Bay Sali” değil, Türk ve Pomak bölgelerine dayatılan adayları da halk istemiyordu. Seçmenin gözünü bağlayıp fark ettirmeden boyamak için Kırcaali’de, Haskovo’da ve Pazarcık gibi merkezlerde Cuma namazından sonra toplanan imzalarla istedikleri adayları meclise göndermek isteyenlerden söz edildi.

Fakat kazan yalnız HÇH-DPS ocağında değil, Bulgar partilerin de içi kaynıyordu ki, “öncelikli seçme hakkı” adı altında şöyle bir değişiklik getirildi. Seçmen, elindeki listeden istediği ismi çizip “liste başı” yapma hakkına sahip olabildi. Bu bir yere kadar majoriter sisteme yani mutlak ekseriyet usulüne geçiş anlamına geliyordu. Sistem içinde ikinci bir sistem gibi bir şey oluştu. Bulgaristan seçimleri için farklı bir uygulamaydı. T.C.deki seçmenlerimiz bu uygulamayı doğru algılar ve seçimlerde kendi seçimlerini yapıp kantarın topuzunu oynatır ve oyunbozanlık yapar korkusu “Türkiye’deki soydaşlarımız için geçerli değildir” eki kondu, ardından dış ülkelerde bulunan 2.5 milyon Bulgar vatandaşı da öncelikli oy kullanamaz, dendi. Bu vatandaşın insan haklarını kısıtlamaydı, ama herkes sustuğu için geçiştirildi. Böylece Seçim Yasasındaki bu son biçin ancak Bulgaristan içindeki sandıklarda geçerlidir ve kullanılabilir durumu ortaya çıktı.

Öyle ama bu da çok tehlikeli bir durumdu. HÖH-DPS “saray” kurtları liste başına gümrük kaçakçısı, banka soyguncusu, uluslar arası para operasyonlarıyla aklayıcıları, kumarhane babalarını, dalavere ardından dalavere çevirip KTB gibi bankaların içini boşaltan ve 4–5 milyarı aşıranları, meclise girip dokunulmazlık kazanmazlarsa hapishaneyi boylamaları yüzde yüz garantili olanları koymuştu. Seçmen kime oy vereceğini kendisi seçerse ipleri pazara çıkmış bu kalın enselileri iskarto edip hurdaya atabilirdi. İşe yaramayan ama sağdık olan “kadroları” koruma operasyonu düşünüldü.

“Saray” kâtipliği bir “Yemin Belgesi” hazırladı ve bütün il, ilçe ve muhtarlık seçim komisyon başkanlarına, HÇH teşkilat başkan ve sekreterlerine ve HÖH sırtından avantadan geçinenlere, yalakalara ve ihbarcı hademe sürüsüne imzalattılar ve birçok yerde seçmen önünde de okuttular. Bu “Yemin Belgesi” aslında BG Seçim Kanunda yapılan son seçim sistemi kural değişikliklerini rafa kaldırıp, seçmenlerin kanuna göre oy kullanarak, liste içinden tercih yaparak, listeyi alt üst edip halka yararlı olan, halkın gönlünde olan, halkımızı düşünen ve ömrünü ona feda edenlerin liste başına geçirilmesini engellemekti. İmzaların toplanması ve listelerin “saray” kurduna götürülüp teslim edilmesiyle iş bitmedi. Uyanan Bulgaristan Türk, Pomak ve Çingene seçmenler istedikleri, sevdikleri, güvendikleri adayları seçmekte özgürdü ve bildiklerini okumakta ısrarlıydılar. Ve dengeyi bozmaya, yeni bir seçim sistemi istediklerine işaret vermeye kararlıydılar. Mecliste tanımadıkları adamları değil kendi temsilcilerini, onları unutmayacak milletvekilleri göndermek istiyorlardı.

 

Seçim listeleri karışır ve sarayda kurulan denge bozulursa parti çökebilirdi. Hiç olmadı parti de iç çöküş başlayabilirdi. Bu cümle artık elektronik iletişim araçlarında kullanılıyor ve kahvelerde de dillendiriliyordu. “BG Haber, org” zaten bu çöküşün kaçınılmaz olduğunu diline dolamış ve sakız gibi çiğneyip şişiriyordu. Yani genel geçerli ve yasal olan proporsiyonel – ORANLI SEÇİM SİSTEM içinde bir de majoriter – ÇOĞUNLUK SEÇİM SİSTEMİ uygulanacaktı. Aslında bu Cumhurbaşkanı Plevneliev ile demokratik kamuoyunun talep ettiği % 50 oranında majoriter – ÇOĞUNLUK SEÇİM SİSTEMİNE geçilmesi yönünde bir deneme olacaktı. Seçimde demokratikleşme yolunun böyle açılabileceğine ve parti liderlerinin liste belirleme baskısını kıracağına inananlar çoktu.  Mayıs 2014’te yapılan AB Genel Kurul milletvekili seçimlerinde Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) Başkanı Sergey Stanişev’in bu sistemle liste başından geri sıralara atılması, seçmen için inandırıcı bir kanır ve yeni bir umut olmuştu.

 

Yani sonuçlar gecikmedi. 05. Ekim 2014 günü HÖH-DPS emirlerini, muhtarların, parti yerel temsilcilerinin ve sandık başında görev alanların uyarılarına, tembihlerine, göz şişirmelerine rağmen değişim başladı. Bulgaristan Türk, Pomak ve Çingene seçmen “kimseye boyun eğmeye niyeti olmadığını”  bu gidişle son “zincirleri ve kelepçeleri kırmaya hazır olduğunu”, özgür seçme ve seçilme hakkını uygulamakla evlatlarının ana dilde okuyup yazmasını bile engelleyen “Bulgar Etnik Modelini” – HÖH-DPS otoriter zulmünü kırabileceğine inanmıştı.

 

İlk zafer haberleri Türklüğün en fazla zulüm gördüğü merkezlerden geldi. Kemaller – İsperih’te tarım mühendisi Güney Hüsmen seçildi. Blagoevgrat liste sıralamasını bozdu. Sandıktaki durum değişti. Liste başına Musa Palev’i geöti. Seçmen sevip saydığı kişiyi milletvekilliği ile şereflendirdi. Tabii o an dananın kuyruğu koptu. “Liderlerin” NUTKU TUTULDU.

 

HÖH-DPS “lider” takımının yeni seçilen milletvekillerinden Güney Hüsmen ile Musa Palev’i Hak ve Özgürlükler partisi (DPS) parlamento grubundan atması ve gerekçe olarak da halkın öncelikli tercih hakkını kullanarak seçilmiş olmalarını gösterilmesi, Bütün Bulgaristan HÖH saflarını titretti. Halkın tepkisi çok büyük oldu. Kemaller ile Blagoevgrat’a seçmen artık “Bizi unutun!” sloganı yükseltti.

 

  1. Meclis bileşiminden tercihli oy kullanımıyla milletvekili seçilen Reformcu Bloktan Martin Dimitrov ve Sosyalistlerden Georgi Kadiev tepki sesi yükseltti.Lider listelerinden çıkan milletvekillerine “kukla” ve “uslular” dendi. Bulgaristan’da seçmenin “oy makinesi” haline getirildiği belirtildi.

Bu saldırı eylemleri “öncelikli kişilerin seçilmesi” ayrıcalığının kaldırılmasını hedeflediği ve demokratik kazanımlara vurulan yeni bir darbe olduğu önemle ifade edildi. Ancak yönetime yakın olanların. Yönetime uşaklık edenlerin meclise girme şansı  olduğu belirtilirken, demokratik hakların ve özgürlüklerin genişletilmesi mücadelesinin genişletilmesi çağrılarında bulunuldu.

 

Konu Eski Tarım Bakanı ve HÖH-DPS Merkez Yönetim Üyesi Mehmet Dikmeyi de harekete geçirdi. O, Güney Hüsmen ile Musa Palev’in DPS Meclis gurubundan atılması, parti yönetiminde otoriter diktatörlük olduğunu ve partinin totaliter yöntemlerle yönetildiğini bir daha kanıtladı, dedikten sonra, gelecek seçimlerde Lütfü Mestan ve diğer parti yöneticisi kadroların meclis dışı kalma olasılığından söz etti.

 

Değişim başladı. Kimin hükumette olduğu hiç de önemli değil. Gençler aydınlar, sivil toplum örgütleri yine baş kaldırdı. Hareketlenme yavaşça da olsa ilerlerken sürat kazanacağına inanmak istiyoruz. Umutlar yeşeriyor. Bu gelişim ortamında bilinçli seçmenlerimizin yani halkın sözde “liderleri” şaşırtıp “şok” edici nitelikleri olduğuna ışık tutyan kısa bir masalım var:

 

Bir gün komşumuz Hasan dayının eşeği çayırdaki kuyuya düştü. Çıkarmaya heveslilerde pek bir ateşlenme olmayınca, Hasan dayı:

–  Kuyuda suyu bozulmuştu, eşek de çok yaşlı, der demez, dile gelen:

–  Doldursak mı yoksa!” oldu. Doldurup düzlemek ve üzerine bir iki büyükçe taş

dizmek, herkesin aklına yattı. Evine ve avlusuna çeşme geleli Hasan dayı kuyudan su çekib sebze meyve ağıcı solama işini rafa kaldırmıştı.

Biz gençler el arabalarıyla toprak taşıyıp kuyuya dökerken, eşek de ayaklanmış, toprakları çiğneyip sıkıştırıyordu. Kuyu dolduğunda eşek karşımıza dikildi ve hepimize zekâsıyla parmak ısırttı.

 

Gün gelir, seçim sandıklarından da halkımızın öz dava evlatları çıkar ve HÇH-DPS s.o.“elit” kadrosu bu defaki gibi nutku tutulmakla kalmaz, dilini de yutar ve alıp başını geldiği yere geri gider. Biz onlardan, onlar da bizden kurtulmuş olur ve demokrasi gerçek raylarına oturur ve hürriyete doğru yol almaya başlar..

Reklamlar