Dünya rekortmeni Milli Halterci Naim Süleymanoğlu hatırlanacağı üzere sportif başarıları ile Bulgaristan Türklerinin yaşamış olduğu baskı, zulüm ve insan hakları ihlallerinin dünya kamuoyu tarafından duyulmasını sağlamıştı. Öyle ki Naim o dönem sporun gücü ile Bulgaristan’da Todor Jivkov ve rejimin yıkılmasına gidecek sürecin başlamasına da vesile olmuştu!

Dünyaca ünlü Arsenal’in Türk asıllı futbolcusu Mesut Özil de son açıklaması ile Çin Uygur Türklerinin yaşamış olduğu baskı, zulüm ve insan hakları ihlallerinin dünya kamuoyu tarafından duyulup fark edilmesini sağladı. Öyle ki Özil de Çin’deki rejimin bir bakıma silkelenmesini sağlayarak dikkatlerini çekmiş oldu!

Dünya rekortmeni Milli Halterci Naim Süleymanoğlu ile dünyaca ünlü Arsenal’in Türk asıllı futbolcusu Mesut Özil bir bakıma spor diplomasisi yaparak yaşanmakta olan baskı, zulüm ve insan hakları ihlallerine karşı dünya kamuoyunun dikkatlerini çekebilmeyi başarabildiler! Yaptıklarına spor diplomasisi mi denilir? Yoksa Sporun Gücü mü? Sanırım bu konu üniversitelerde uluslararası ilişkiler bölümlerinin belirleyeceği bir durumdur…

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) desteğiyle 1944’te hükümeti devirerek yönetimi ele geçiren Bulgaristan Komünist Partisi (BKP), iktidarda kaldığı 45 yıllık dönemin son yıllarında ülkedeki Türk ve diğer Müslümanları asimile etmeye çalışmıştı.

Bulgaristan Türklerine karşı komünist rejimin başındaki Todor Jivkov liderliğinde 1984-1989 yılları arasında asimilasyon, zulüm, baskı ve bunların yanında pek çok insan hakkı ihlalleri yapılmaktaydı! Bulgaristan’da tek milletli bir devlet yaratma çabasındaki komünist rejim ibadet yasağı getirerek Türk ve Müslümanların isimlerini değiştirmeye başlamıştı.

Demirperde olarak nitelenen bu dönemde Bulgaristan’da ne olup bittiğinin dışarı sızdırılmaması için son derece hassas tedbirler alınmaktaydı. Bulgaristan’da olup biten hiçbir şey ne Türkiye’de ne de dünya kamuoyu tarafından bilinmemekteydi!

Ta ki Naim Süleymanoğu Türkiye’ye iltica edip dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın büyük desteğini arkasına alana kadar. Bu tarihten sonra Naim bir biri ardına dünya rekorları kırarak Bulgaristan’da yaşananları spordaki başarısının yardımı ile tüm dünya kamuoyunun gözleri önüne serebilmeyi başarabilmiştir.

23 Ocak 1967 tarihinde Bulgaristan’ın Kırcaali ili Mestanlı Kasabasında dünyaya gelen Naim Süleymanoğlu, 10 yaşında halter sporu ile tanışıp ilk dünya rekorunu 15 yaşında kırdı. 1984, 1985 ve 1986’da dünya çapında yılın haltercisi unvanını aldı.

Naim Süleymanoğlu içerisinde yaşadığı toplumun yaşadığı acıları, baskıları, zulmü, isimlerinin değiştirilmesini içine sindiremeyerek Bulgaristan Türklerinin yaşadıklarını dünya kamuoyuna anlatabilmek için 1986’da Avustralya’da heyecan ve maceralı bir sürecin sonunda Bulgaristan milli takım kampından kaçarak Türkiye’ye iltica etti.

Türkiye’ye iltica eden Naim Süleymanoğlu, kafasında tasarladığı şekilde Bulgaristan’da yaşanan durumu dünya kamuoyuna anlatmayı ilk dönemde başaramamış sadece Türk medyasında olan biteni anlatmayı başarabilmişti.

Güney Kore’nin başkenti Seul’da düzenlenen 1988 Yaz Olimpiyatları onun için çok büyük bir şanstı. Dünya kamuoyunun dikkatlerini çekebilmek için azim ve kararlılıkla çalışmaya başladı. Naim’in bir davası vardı. Bunun için varıyla yoğuyla çalışıyordu.

Tam da bu esnada milli takım kampında dizanteri salgını oldu. Naim’de hastalananlardan biri idi. Doktorlar olimpiyatlara gidebilecek durumda değilsin hayatını tehlikeye sokuyorsun demelerine aldırış etmedi. Öyle ki halter salonuna portatif bir yatak getirerek Seul’de yapılacak olimpiyatlara gece gündüz demeden azim, kararlılık ve inançla çalıştı.

Naim Süleymanoğlu 1 metre 47 santim boyu ve 60 kg ağırlığı ile Güney Kore’nin başkenti Seul’da düzenlenen 1988 Yaz Olimpiyatları’nda silkmede 190, koparmada 152.5 kilogram kaldırarak toplamda 342.5 kilogram kaldırmış ve dünya ve olimpiyat rekoru kırmıştır. Silkmede kaldırdığı kilo kendi ağırlığının 3 katı artı 10 kilogramdır ve bunu başaran dünyadaki tek kişidir.

Naim görüleceği üzere hastalığını hiçe sayıp gözünü karartarak ailesini, Bulgaristan Türklerinin durumunu tüm dünyaya gösterebilmek adına insan ötesi başarılara imza atmıştır. Naim bu başarısının ardından tüm dünya kamuoyunun dikkatlerini sportif başarısı ile çekmeyi en sonunda başarabilmişti.

Todor Jivkov liderliğindeki rejimin Bulgaristan Türkleri ile Müslüman azınlıklara karşı yıllardır acımasızca yürüttükleri asimilasyon politikalarını, zulüm, baskı, insan hakkı ihlalleri, ibadet yasağı ve isim değiştirilmesi konularını kendi isminin de bu anlamda Naum Shalamanov olarak değiştirildiğini tek tek dünya kamuoyunda uzun uzun yer alarak konuşulmasını sağlayabilmeyi başarabilmişti!

Naim’in Türkiye’ye ilticası ve Seul’da elde ettiği insanüstü başarıların sonrasında rejime karşı büyük başkaldırılar oldu. Bulgaristan’da Naim’in Türkiye’ye ilticası sonrasında demokrasinin gelişi hızlandı.  Dünya kapalı kapılar ardındaki Bulgaristan’da neler olup bittiğini öğrendi.

1989’da devrilen komünist rejimin başındaki Todor Jivkov, amacına ulaşamayınca Türkiye ile sınırları açmak zorunda kaldı. Jivkov dönemi kapandıktan sonra, Vitoşa Dağı eteklerindeki Boyana’daki sorgulaması esnasında, ‘’Bulgaristan’ın en güçlü adamıydım. Beni Naim yıktı. Onun ilticası taşları yerinden oynattı. Beni zayıflattı. O başarıları ile Bulgaristan’ın en büyük propaganda gücüydü’’ şeklinde ifadelerde bulunduğu belirtilmektedir!

18 Mart 1915’de Çanakkale’de de Seyit Onbaşı aynen Naim gibi Türk Milletinin geleceğini ve dünyanın kaderini 275 kg mermiyi sırtına koyup topa yüklemek suretiyle İngilizler’in şu meşhur “Ocean” zırhlısını vurup boğaza gömülmesini sağlamamış mıydı?  Devamında yine mucizevî bir şekilde kimselere görünmeden Nusret mayın gemisi de döşediği mayınlarla Çanakkale Zaferi’nin elde edilmesinde son derece kritik bir görev icra etmemiş miydi? Davası olan milletlerin tarihlerinde zaman zaman böyle inanması güç işlerde olabiliyor!

Davası olan insanlar gerektiğinde inançları, azim ve kararlılıkları ile imkânsız olarak nitelendirilen ne varsa gözlerini karartarak bunların yapılabileceğini tarihte göstermişlerdir. Kimisi ağırlık kaldırarak, kimisi sportif başarılar elde ederek, kimisi yazarak, kimisi de düşünerek milletlerine tarihi büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.

Naim, tüm dünyanın dikkatlerini Bulgaristan Türklerine karşı yapılan haksızlıklara çevirebilmeyi başarabilmişti. Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş’da Kıbrıs Türklerine karşı yapılan haksızlıkları gündeme getirmeyi başarabilmişlerdi. Kırım konusunda da çok ciddi anlamda ağır bedeller ödeyen efsanevi lider Mustafa Cemil Kırımoğlu aynı şekilde yaşanan haksızlıkların gündeme gelmesi yönümde çok büyük çabaları söz konusudur.

İçerisinde yaşadığımız dönemde de Çin’de Uygur Türklerine karşı baskı, zulüm ve insan hakları ihlalleri yapıldığı yönde yayınlar ve açıklamalar yapılıyor. Bu konuda en dikkat çekici en çarpıcı çıkış ise Milli futbolcu Mesut Özil’den geldi.

Mesut Özil, 15 Ekim 1988’de Almanya’nın Gelsenkirchen kentinde doğdu. Ailesi o doğmadan önce Zonguldak’ın Zevrek ilçesinin Hışıroğlu köyünden 1970’li yıllarda Almanya’ya yerleşmiştir.

Almanya A Milli Takımı’da ve Arsenal’da forma giymekte olan Almanya doğumlu, Türk asıllı orta saha oyuncusu Özil, 2010 yılında FIFA Dünya Kupası’nda üçüncü olan kadroda yer almış bu turnuvadaki başarılı futbolu ile Altın Top Ödülü’ne aday gösterilmiştir dünyaca ünlü son derece başarılı bir futbolcudur.

Mesut Özil, Doğu Türkistan konusuna yönelik olarak yaptığı paylaşımında, “Ey Doğu Türkistan. Ümmetin kanayan yarası” diye başlayan yaptığı paylaşımında;  “Eziyetlere direnen mücahit ve mücahideler topluluğu. Zorla İslam’dan uzaklaştırmaya çalışanlara karşı tek başına mücadele veren şanlı müminler. Kur’anlar yakılıyor, camiler kapatılıyor, medreseler yasaklanıyor, din âlimleri birer birer öldürülüyor. Erkek kardeşler zorla kamplara sokuluyor. Onların yerine Çinli erkekler ailelerine yerleştiriliyor. Bacılar zorla Çinli erkeklerle evlendiriliyor. Tüm bunlara rağmen. Ümmeti Muhammed suskun, sesi çıkmıyor. Müslümanlar sahiplenmiyor. Bilmezler mi ki zulme rıza zulümdür. Hz. Ali ne güzel demiş: ‘Zulme engel olamıyorsanız, Onu herkese duyurun!’ Batı medyası ve devletlerinde dahi bu olaylar aylardır, haftalardır gündemde iken Müslüman ülkeler ve medyaları nerede? Bilmezler mi ki, zulmün olduğu yerde tarafsızlık, namussuzluktur… Bilmezler mi ki yıllar sonra oradaki kardeşlerimizin bu acı günlere dair hatırlayacakları zalimlerin işkenceleri değil, biz Müslüman kardeşlerin sessizliği olacaktır. Ya Rabbi, Doğu Türkistan’daki kardeşlerimize yardım eyle… Şüphesiz ki Allah; tuzak kuranların en hayırlısıdır…” demektedir.

Arsenal’in Türk asıllı oyuncusu Mesut Özil’in yapmış olduğu açıklamanın ardından haliyle tüm dünyanın dikkatlerini bir anda Çin’in Uygur Türklerine karşı uyguladığı baskı, zulüm ve insan hakları ihlalleri yapması konusuna çevrildi.

Arsenal’in Türk asıllı oyuncusu Mesut Özil’in Uygur Türklerine destek verdiği paylaşıma Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan ilginç bir yanıt geldi. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Geng Şuang, Uygur Türklerinin ‘Barış içinde yaşadığını’ iddia ederek Özil’in ‘Doğu Türkistan’a gelerek bir göz atmasından memnun olacaklarını’ ifade etti!

Arsenal kulübü konuya ilişkin olarak Çin’de kullanılan sosyal medya sitesi Weibo üzerinden “Bu içerik Özil’in kişisel yorumudur. Arsenal bir futbol kulübü olarak siyasete karışmama ilkesine sadıktır.” Yönünde bir açıklama yapmıştır.

Mesut Özil’in Uygur Türklerine yönelik paylaşımıyla ilgili olarak ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’da bir açıklama da bulunarak Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlallerine tepki gösteren Türk futbolcu Mesut Özil’e destek vererek, “Çin Komünist Partisi’nin propaganda kuruluşları Mesut Özil’i ve Arsenal’i tüm sezon boyunca sansürleyebilir fakat hakikat üstün gelir. Çin Komünist Partisi Uygurlara ve diğer dini azınlıklara yönelik ağır insan hakları ihlallerini saklayamaz.” ifadelerini kullandı.

TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu TBMM Genel Kurulu’nda 17 Aralık 2019 tarihinde yaptığı konuşmasında, Doğu Türkistan’daki hassas durumun tüm İslam dünyasının yükümlülüğünde olduğunu vurguladı. Çavuşoğlu, konuşmasının devamında “İki hafta içinde hem Cidde’de hem de bir kaç gün önce Rabat da İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında bu konuyu bizzat gündeme getirdim. Tüm İslam dünyasının ve İslam İşbirliği Teşkilatının da yükümlülüğüdür bu. Biz bu sorunu kesinlikle görmezden gelemeyiz ve bu konuda da yine Cumhurbaşkanımız en son ziyaretimizde Çin devlet başkanına iletti. Çin devlet başkanı Türkiye’den bir heyet davet etti. Ama biz bu heyet kimlerle görüşecek, nereye gidecek gibi resmi programları değil tam durumu tespit etmek için; nerelere gitmesi gerektiğini, hangi toplantıları yapması gerektiğini net bir şekilde belirledikten sonra heyetimizi göndereceğiz. Tıpkı Kırım’a gönderdiğimiz gibi… Tıpkı Kırım’a gönderdiğimiz insanların orada gerçek tespitler yaptığı gibi…

Bizim Batı Trakya’da soydaşlarımız var, Makedonya’da soydaşlarımız var onlarında hakkını korumak zorundayız. Kırım Tatarlarının, Gagauzların hakkını korumayıp da kimin hakkını koruyacağız? “diye konuştu.

Sonuç itibarı ile Naim, Sporun Gücü ile Bulgaristan Komünist Partisi’ne rejime karşı bir mücadele başlamasına vesile olmuştu. Mesut Özil de Sporun Gücü ile Çin Komünist Partisi’ne rejime ve yürütülen yanlış politikaların sorgulanmasına ve daha önemlisi dünya kamuoyunun dikkatlerini bu noktaya çekilmesine vesile olmuştur! Özil paylaşımı ile Çin rejiminin bir bakıma silkelenmesine neden olmuştur!

Naim Süleymanoğlu, hastalığını hiçe sayması sonucunda pek çok başarıyı belki elde etti ama bunun karşılığında sağlığını kaybetti! Naim davasını kazandı ama sağlığını kaybetti! Siroza bağlı karaciğer yetmezliği nedeniyle karaciğer nakli oldu. Karaciğer nakli olduğunda beyindeki kanama ve buna bağlı artan ödem nedeniyle 18 Kasım 2017 tarihinde 50 yaşında çok erken bir yaşta hayatını kaybetmiştir. Türk milleti Naim’i her zaman için sevgi, saygı ve rahmetle anacaktır. Özelde Bulgaristan Türklerine genelde Türk Milletine kazandırdığı madalyalar ve hizmetleri hiçbir zaman unutulmayacaktır. Ruhu şad olsun…

Bu vesileyle Arsenal’in Türk asıllı futbolcusu Mesut Özil’e öncelikle Doğu Türkistan konusunda göstermiş olduğu hassasiyeti teşekkür eder, bundan sonraki yaşamında daha büyük başarılar elde etmesini temenni ederim. Mesut’un bu açıklama ile birlikte milyon dolarlık ticari kayıplarla karşı karşıya kalabilme durumu olduğu da akıllardan çıkmamalıdır.

Naim, Türkiye’ye iltica ettiği zaman ABD’li yetkililer kendisi ile görüşerek ABD’ye iltica etmesi karşılığında milyon dolarlık teklifleri söz konusu olmuştu. Naim ABD’li yetkililere cevap olarak benim davam var diyerek yapılan göz kamaştırıcı teklifi elinin tersi ile itmişti!

Öyle görünüyor ki Mesut Özil’de yaptığı açıklama ile ticari olarak çok daha fazla gelir elde edebilmesi söz konusu iken bunu göz ardı edip belki de milyonlarca dolar kaybetmeyi göze alarak böyle bir açıklama yapmayı tercih etmiştir. Yeri gelmişken son söz olarak bu durumu özellikle ifade etmek istedim.

Türk Dünyasında, Doğu Türkistan konusunda, Kırım Tatarları konusunda, Gagavuzlar konusunda, Kuzey Makedonya konusunda, Karabağ konusunda ve KKTC konusunda bakalım ne gibi gelişmeler yaşanacak. Yaşayarak hep birlikte göreceğiz.

Mesut Özil’in paylaşımında tüm dünyaya hatırlattığı gibi; Bilmezler mi ki zulme rıza zulümdür. Zulme engel olamıyorsanız, onu herkese duyurun!

 

Gökhan Güler
Önce Vatan Gazetesi

Reklamlar