sevilcan-yuceSevilcan YUCE

Konu:  Yüksek uçan alçak düşer.

 

O güzel sözlerinin hepsi yalanmış,

Nasıl da tatlı tatlı gülerdin yüzüme

Kanardım her sözüne

Senden başkasını görmezdim.

 

Nil Burak söylüyordu bu şarkıyı. Artık taş plaklardan dinliyoruz. Ama yalanla başa çıkma davamız devam ediyor. Şarkılar bizim gönül tozumuzu alıyor. Şarkılarla yürekleniyoruz.

Biz Bulgaristanlı Türkler geçen asır çok ezildik, düştük kalktık, bir türlü berraklaşamadı ruhumuz.

Şafak söküyor artık. Şairler uyanmadan halk uyanamaz diyenler hep haklı. Şu dönem Bulgaristan Türk edebiyatı çalışmalarını arasız ve başarılı sürdüren, sevilen yaratıcı, Mümün Topçu her gün ruhumuzu besliyor sağ olsun.

 

Naim Bakov’tan seçtiği EN BÜYÜK KAYBIMIZ şiirinden çok etkilendim.

İnsanların birbirlerinden çok uzaklarda olmasına rağmen aynı şeyleri hissetmesi çok güzel bir duygu ve esin kaynağı dediğimiz aslında budur.

 

EN BÜYÜK KAYIBIMIZ

 

Bu gün birbirimizi anlayamıyorsak

Özgüvensizliktir kardeş kaybımız!

Suçluyu halen aramızda arıyorsak

İşte budur bizim en büyük ayıbımız!

 

Yetti be, çeyrek asır ayılmaya yeter

Ondan önceki Cehennemi unuttuk mu?

Dilim, kimliğim yasak, beterden beter

Acıları böylesine kolay yuttuk mu?

 

Bu gün ezik beklerken bazı umutlara

Huzura kapkara bulutlar engel, neden!

Asil Türk kanım tırmanırken doruklara

Ayıpların altında eziliyor beden!

 

Anamızın dili baldan tatlıdır, baldan

Türkçem neden okutulmuyor okullarda?

Юen öten bülbülü kovarcasına daldan

Huzur yok bize hala doğduğumuz Yurtta!

 

Ülkeler varsa, azınlık da vardır elbet

Bu değil kardeş asla bizim kaybımız!

Hakkımızdır birlik sesimizi yükseltmek

Susmak ise bizim en büyük kaybımız!!!

9.12.2015

 

Aman, ben bir ozan olmuşum, siz yazmış ben okumuş, söylemişim, kime ne, kime ne, demeyiniz. Defalarca yazmıştık, mücadele yolu yokuştur, ama mutlaka çıkılır.

 

Şimdi size İYİLİK VE KÖTÜLÜK dağarcığından, bir Hint masalı olan “Kurdun Sonu” masalını seçtim. Son zamanda Bulgar sarı basınında çarşaf çarşaf basılan, öldürdüğü ve yere serdiği kurtların resimleriyle, kâh avcı dostları albay ve generallerle, kâh kurtları bir gürgen dalına sallandırmış Amerikan şapkalı renkleri fotoğraflarıyla ünlenen Lütfü Mestana bu “iyiliğin” neden yapıldığı anlaşıldı. İstihbarat generalleri ve bakanların yakın adamı olan gizli av merkezlerine bakan ormancılara en lüks “Toyota Jeepler” hediye edildi. Avdan sonra yiyip içtikleri dağ evlerine milyonlar akıtıldı. Yataklar, çarşaflar, ocakta yakılan odunlar bile değiştirildi. Sanki bu paralar, her gün ağzına topladığı tükürüğü içen halkıma verildi. Bu oyunlar ne zamana kadar devam edecek. Bu soygunun sonu yok mu. Bu kalpazanlar ne zaman doyup patlayacak!? Ne zaman bütün halk aynı günde isyan edecek? Seçtiğim “Kurdun Sonu” masalı kötülün yazgısını anlatıyor.

 

Kurdun Sonu

 

Hükümdarın çok sevdiği ve diğer fiillerden daha iri, daha gösterişli, daha iyi bir fiili varmış. Bu fiil onun “bayramlık fiili” gibi olsa da gitti yere onunla gidiyormuş.

 

Bir gün fiil ölmüş. Hükümdar 40 gün 40 gece matem ilan etmiş. Çok sevdiği bu varlıktan ayrılmak istemiyormuş. Nihayet naşı kalenin dışında bir yere bırakmalarını emretmiş.

 

Beş yüz erkek fiilin bacaklarına ve dişlerine ip bağlamış, cesedi kırsal alana sürüklemişler.

 

Son günlerde dişlerine bir şey takılmamış bir kurt yaşıyormuş yakında. Ölü fiili gördüğünde çok sevinmiş ve hemen dişlerini batırıp yemeye başlamış. Kurt o kadar açmış ki, fark etmeden kurdun karnında delik açsa da, şöyle bir bakınıp soluklanmak bile istemeden fiilin karnını delmeye devam ediyormuş. İki gün geçmiş, kurt fiilin midesine iyice yerleşmiş ve yemeye devam ediyormuş. O afiyetle yemeye devam ederken, hava çok sıcak olduğundan fiilin derisi kurumaya, karnında açılan delik de büzülmeye başlamış. Bu arada fiili yiye yiye bir türlü bitiremeyen kurdun midesi de iyice şişmiş. Bir ara susamış ve çıkmak istemiş, ama fiilin kaburga kemikleri arasına sıkışmış kalmış ve oradan bir daha asla çıkamamış.

 

Bu masalı başkalarına anlatmanız için “Çocuklarınızın bana bir masal anlat baba, içinde kurt ve fiil olsun, demesini beklemeyin torunlarınızın. Bu masal bizim birbirimize anlatacağımız bir masaldır. HÖH partisi Lütfü Mestan’ın baba mirası değildir. Adam geldi kondu servete ve kendini kaybetti. Bulunduğu yer fiilin midesidir. Kullanılıyor. Onun yedikleri, içtikleri, çapkınlık sefaları bizim burnumuzdan çıkıyor her defasında. Uyanalım.

Yüksek uçan fena düşer. Kaç defa düşeceğiz?

Masallar geçmişten fazla geleceği anlatır. Bugünümüz yalan, ama şairin dediği gibi çeyrek asır uyku yeter artık.

 

Reklamlar