mustafa 220Dr. Mustafa KAHRAMAN

Konu:   Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararlı tavrı tam destek buluyor.

 2016’da Politika yumuşayacak ve Putin gerileyecek.

CU–24” Rus bombardıman uçağının “Türk F–16” askeri uçağı tarafından bir atışta düşürülmesi 1999’dan beri tırmanan imparatorlukçu Rus saldırganlığına “DUR!” dedi.

İkili ilişkilerdeki gerginlikte kritik nokta aşıldı. Kazanan Büyük Türkiye ve Yakın Doğu barış siyaseti oldu. 1999’dan beri tırmandırılan Rus savaş saldırganlına ilk kez sınır çizildi.

Olayın derin tahlilinde birkaç yasallığın geçerli olduğunu görüyoruz.

Bir defa tarih boyu olduğu gibi saldırgan bu defa da yine Rusya oldu. Şam kasabı Beşer Esat’ı ayakta tutmak için bölgeye inen Rus askeri güçlerinin bombardımanları ardında çok ağır izler ve görülmemiş barbarlık bırakıyor. Bir iki haftada 800 sivilin, yaşlı, kadın ve bebenin öldürülmesi ve 2 500 kişinin sakat bırakılması, 12 milyon Suriyelinin evini, köyünü, kasabasını ve vatanını terk edip sığınmacı yollarına dökülmesi, bölgede olduğu kadar, dünya insan hakları ve anti-savaş örgütlerinde ciddi tepki uyandırıyor.

Bir defa, Yakın Doğu yeni imparatorluk kurulacak ya da paylaşılacak, kimsesiz bir jeopolitik alan değildir. İnsanoğlu, güçlü liderler ve devletler bulup kötülüklerin hat safhaya çıkmasını durdurmalıdır. Hava sahasını ihlal eden “CU – 24” Rus bombardıman uçağının, dolayısıyla Rus saldırılarının mutlaka durdurulması gereğine inanarak, kötülüklerin daha öte tırmanmasına “Stop!” deyen T.C., dünya siyasetini tek noktada kilitledi. Yakın Doğu’da terörün daha da azmasına “DUR!” dedi. Gösterilen cesaret ve kararlılık 21-ci yüzyılın en önemli olayı oldu. Bütün Türklerin kaderi ile tek bir Türkün yazgısını bir gören Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyib Erdoğan mert ve sabırlı tavrı Rus yayılmacılığından perişan olanları yüreklendirdi. Erdoğan’ın Putin’e kafa tutmasıyla barış ve güvenlik bekleyenlerin umudu kat kat arttı. Bölge halkları artık bir tek Ankara’ya, bir tek Başkan Erdoğan’a umut bağlamıştır. Gözler Başkentimize bakıyor.

Burada ağır basan, tarihin sonsuz olduğu gibi kötülüklerin, vahşetin ve barbarlığın da sonrasız olması ve önünün alınmasıdır. Azdıkça azacağını gören vicdan ve zekânın büyük bir kararlılıkla hareketlenmesidir.

Sonu “Berlin Duvarı”nın yıkılmasıyla simgelenen Soğuk Savaş dünya barış ve demokrasi güçlerine 25 yıl önce yenik düştü. Bu totaliter komünizmin yenilgisiydi. Artık herkesin görebildiği üzere, beklenen toplumsa dönüşüm, ne yazık ki, bir şekil değişikliğinden, bir maske yenilemeden ileri gitmedi. Özellikle Rusya’da komünist – totaliter rejimin omurga kemiği olan ve toplumun tüm kılcal damarlarına işlemiş bulunan gizli polis KGB’den kaynayan büyük korku yakılıp külleri okyanusların en derin sularına saçılamadı. Geçen yüzyıl boyunca dehşet saçan bu gizli örgütün kurucusu olan Felix Dzerjinski’nin Moskova’nın “Lüblyanka” Meydanındaki 20 metre yüksek anıttan itilmesi ve beton parçaların Berlin Duvar kalıtları gibi çekiç ve tokmaklarla parçalanması bir işe yaramadı. Ne korkuyu azalttı ne de yerinde kalan mermer kaideden korku filizlerinin yeniden fışkırmasına ve uzadıkça dallanıp budaklanmasına engel olabildi. Bulgaristan’daki tablo da aynıdır.

10 Kasım 1989’da diktatör Todor Jivkov’un devrilmesiyle hakim olan memnuniyet ve kıvanç heyecanından yeşeren kötülük bugün hepimizi boğuyor. Bizde totalitarizmin özünden gelen ve yeni süren filiz gizli ajan Ahmet Doğan eliyle gerçekleşti. Varna’nın Drındar köyünden olan sözde yattığı hapishanede Bulgar gizli polisinden (DS) Sovyetler Birliği casus örgütü KGB emrine 1988’de devredilen ikili ajan memleketimizde totalitarizmin yok edilip demokrasi tesis edilmesine her bakıma engel olurken, Rus menfaatlerinin yaşatılmasına koltuk değneği oldu.

Ve olaylar öyle gelişti ki, 4 Ocak 1990’da Varna’da Hak ve Özgürlük Hareketinin kurulduğu  ilan edildiğinde, biz totalitarizmi, Toşkovizmi, komünizmin en iğrenç yanını -insanı insana düşman etme özelliğini – memleketimizde demokrasi koşulların ilk ekmeyi başardık. ;lk hamlede aldatıldık. Gözlerinizi bağlayalım biz sizi ağzınızdan besleriz deyenlere inandık. Bu bakıma ve bu işte Bulgarları, Rusları, Çekleri, Lehleri hatta Almanları solladık. Biz Bulgaristan Türkleri, Bulgaristanlı Müslümanlar “Soğuk Savaş” devrinde o kadar fazla ezilmiştik, yuhalanmıştık, hor görülmüştük ve zindan karanlığında körleştirilmiştik ve vurdumduymaz duruma getirilmiştik ki, Bulgarlarla aramıza incir ağacı dikildiği göremedik. Bir sayaya koyun gibi kapandığımızı, boynuzlarıyla kapıyı toslayarak çıkmak isteyen koçlarla birlikte meleyen kuzuların da kasaba götüreceklerini fak edemedik. Boş bulunduk. İtiraf etmek ağır gelse de aldatıldık. Yalandırıldık. Dolandırıldık ve bugün de derin bir tuzak içinde bulunuyoruz. Bu tuzağı dış politikasını dış ülkelerdeki etnikleri esir tutarak izlemeye hazırlanan KGB kurmuş ve tüm milli azınlıklarımızı yetiştirip görevlendirdiği İSTASYON ŞEFİ A. Doğan’ın emrine vermişti. Son çeyrek asırda etnik azınlık haklarımızı hayal etmemiz bile yanlıştı. Bu nedenle zırnık koparamadık. 24 Aralıktan 24 Aralığa Türkan Çeşme meydanına toplanıp birbirimizi kandırıyoruz. Havanda su dövüyoruz. Bizde demokrasinin, hak ve özgürlüklerimizin, adaletin filizi daha 4 Ocak 1990’da Varna’da katledildi, ezildi ve unutturulmak üzere yemin edildi. Parti kurmaya toplanan 32 kişiden 12-si teminli ajandı ve ruhlarını çoktan satmışlardı.

Rusya’da totalitarizm tabanında yeni filiz ise,  pek bilinmeyen bir KGB subayı olan Vladimir Putin’in Çeçen katliamından sonra kanlı ellerine kesin yok edilmek üzere sunuldu.  Bu hesaplaşma 2008’den sonra dal budak saldı. Putin dönemiyle başladı ve değiştirilemeyen başkan kılıfına girmeye başladı. Bu yıllarda Rusya Federasyonunda yeni bir polis devletini kuran Putin oldu. Bu gelişim halkın düzen sağlanması çağrısına cevap olarak otokrat ve askeri cuntaya dayanarak “ser bilek” siyaseti şeklini aldı. Rejim düşmanları tutuklandı. Tarihin dersleri çoktur ve şu asla unutulmamalıdır. Diktatörleri iktidar koltuğundan indirmek, onları bu koltuğa çıkarmaktan çok zordur.

Putin de durumunu sağlaştırmak için önce demokratik güçlerle, halkın sevdiği liderlerle hesaplaştı. Berezovski’yi hapiste çürüdü. Nemzov yolda kurşunlandı. Rusya Komünist Partisi lideri G. Züganov ile aşırı milliyetçi çıkışlarıyla bilinen V. Jirinovski’yi de “Büyük Rusya” davasına dahil edebildi. Otokrat rejimi oturtan Putin iç hesaplaşmayı tamamlarken, özgür dünya ile derin ekonomik ve politik bağlar kurabildi. Kırım Adası’nı ilhak etmezden önce  “G – 7” grubuna alınmıştı. Komünizmin sonunu kutlayan Rusya’nın çok kısa bir dönemde bir KGB yarbayını Rusya Federasyonu Başkanı seçmesi perdeyi açtı. İkincisi de, “Berlin Duvarı”nın yıkılmasından sonra demokratik dünyada bir ilgisizlik, gevşeklik belirmişti.

İyi niyet gibi anlaşılan bir küstahlık yıllarca hâkimiyet kurdu. Bu maskeyi çekip alansa askeri uçak düşürme cesaretiyle T.C. Başkanı Sayın R.T. Erdoğan oldu.

Rusya içinde, demokrasi düşmanı olan anti-Putincilerle gaddarca hesaplaşan yeni rejim, ebedi hükümdar yaratma havalarına girdi. 2008’den beri Rusya’da demokrasi ölüdür. Putin Medveden şktidar oyunları Rusya demokrasisi kabrine mezar taşıdır.

1994’te Belorus Başkanı Lukaşenko olunca, bağımsız Sovyet devletlerinde “ömür boyu hükmedecek başkan olma” hastalığı başladı. Kazahistan’da Nazarbaev ve Özbekistan’da Karimov’tan sonra Purin’e de sıçradı. Gürcistan ve Ukrayna’yı işgal etme veya bu iki devletten toprak koparma hırsı aynı dönem kabardı. Hitleri örnek alan Putin, ülke içindeki düşmanlarıyla hesaplaşınca sınır dışına baktı. ABD’nin dış siyasetini kötü, saldırgan, şeytanca, sinsi gösterirken, kendi saldırganlığı baş gösterdi. Kırım ve Doğu Ukrayna hedef oldu.

Burada vurgulanması gereken şudur. Diktatörler ancak DURDURULABİLDİKLERİ vakit durur. Ukrayna konusunda ödün verilseydi Putin’in iştahı daha da artacaktı. Ukrayna ve Kırım, kızıştıkça kızışarak yaklaşan üyük savaşta yalnız iki çatışmaydı. Batı bunu uzun zaman tanımak istemedi. Düşmanımız yoktur havalarına girdi. Çünkü onlar için “Berlin Duvarı” ve SSCB 25 yıl önce yıkılmış,  çözülmüş, dağılmış ve reel düşman olmaktan çıkmıştı. Görmek istemedikleri, totalitarizmin yetiştirdiği özgürlük düşmanlarının hep aramızda olması ve git gide baş kaldırmış olmalarıydı. Başka bir değişle tarihin sonu yoktu, siklik (devre devre –çevresel) gelişim devam ediyordu. Şunu unutmayalım: 2 sene önce Ukrayna egemenliğini koruyamayanlar, 1938’de Çekoslovakya Nazilerce işgal edilirken, onu da koruyamamıştı. Bugün dünya barış güçleri 2016 Polonyası’nın 1939 Polonya’sına dönüşmemesi için birlikte savaşmalıdırlar. Cumhurbaşkanı Sayın R.T. Erdoğan “CU -24” Rus bombardıman uşağını düşürtmekle bu büyük davanın başına geçmiştir ve tüm barışçı insanlık tarafından hürmetle kutlanmalıdır.

Rus oligarşisi, Putin’in zayıflıklarından yararlanarak onu bir lider olarak yüceltmeyi seçti. “Soğuk Savaş” kazanan güçlerinse ruhu dağılmış, gevşedikçe gevşemişler ve yeni tehlikelere karşı yani  Putin Rusya’sının yayılma planlarına, “DEAŞ” a, PKK’ya ve diğer terör odaklarına karşı tez elden toparlanamadılar. Bu bakıma AK Partisi hükümetleri en tez davrandı.  “Savaşı mı, barışı mı?” seçelim demeden barış mücadelesine devam bayrağı dalgalandırdı. İki-üç aydan beri Güney Doğu Türkiye’de KKC terörü ve PKK’yı yok etmek için verdiği kararlı mücadele ve sürekli barış yolunu açmak için hendek doldurma çabaları, hiç kuşkusuz Putinci zihniyetin etnik azınlıklar üzerine çöreklenip böl parçala siyasetinin bir ürünü olmalı…

Rusya halkı, totalitarizm dehşetini, Sibirya kamplarını, sürgün çilelerini, yargısız infazları ve yoksulluğun bin bir türünü unutmadı. Geçmişini anımsadıkça “Kahrolsun KGB!”, “Özgürlük!”, “KGB-cilerin yeri cezaevidir!”  sloganları yükseltiyor. Protesto gösterilerini durdurmaya gönderilen milisler şapkalarını çıkarıp göstericilere katılıyor. Moskova’da bu olay tekrar ediyor. Rus halkı, Putin’in yapmak istemediği demokratik dönüşümlerin gerçekleştirilmesini, KGB katillerini tutuklanıp yargılanmasını, barışçı dış siyaset yürütülmesini, komşularıyla karşılıklı yarar sağlayan ticari ilişkiler geliştirilmesini, dış ülkelere karşı siber saldırıların durdurulmasını, zulüm makinesi KGB’nin dağıtılmasını istiyor. Bu uğurda direniyor..

Halkının gözünü iş problemlerden farklı yöne çevirmek için Putin Kırım Adasını Ukrayna’dan zorla kopardı. Dombas bölgesine asker sürdü. Diğer ülkelerdeki etnik azınlık bölgelerine konuşlanarak yerleşme planı yaptı. Son olarak bunu Bulgaristan Türk, Pomak ve Çingeneleri’ne karşı Doğan baskısını arttırmakla tırmandırıyor. Bu siyaset HÖH partimizi parçaladı. Etnik azınlıklarımız üzerine şiddetli korku salarak, ülkemizi NATO ve AB’den koparmayı, Türkiye’ye düşman etmeyi hedefliyor. Bulgaristan Türklerini partisiz ve siyaset dışı bırakmaya çalışıyor.

Putin’in devletlerarası hukukta boşluklar bulduğunu, deniz ve okyanuslara konuşlanmış savaş gemileri ve deniz altılardan orta menzilli füzeleri direk kullandığını gören AB, ABD ve NATO artık tepkisini arttırmış ve hareketlenmiş bulunuyor. NATO savaş gemileri Ak Deniz’de toplandı. İngiltere ve Fransa DAEŞ konumlarını füze ateşine aldı. Yakın Doğu’da tutuşan ateşe “anti-terörist” gerekçe bahane ederek bölgeye iyice yerleşen Rusya eşsiz barbarlıklar işliyor. Rus uçaklarından atılan kör bombalar köyleri ve kasabaları yakıyor.

CU–24” savaş uçağını düşüren T.C. Silahlı Kuvvetleri bölgede barış kalesi olmaya çalışıyor.

Rus saldırganlığının yolunu ilk kez kesen TSK oldu. 2016’da Putinci siyasetin duraklayıp gerilemesi ve bölgeyi kısmen terk etmesi bekleyişi de artıyor.

AB’nin ve NATO askeri ittifakının Rusya karşısında “zayıf” oluğunu iddia edecek kadar olayları çarpıtan Kremlinci Doğan, “Büyük Rusya” siyasetine destek verirken şu gerçeği gizlemeye çalışıyor. Bugünkü durumda ve Yakın Doğu Savaşı’nda Rusya’yı petrol fiyatını varil başı 30 US Dolara düşüren Arap Birliği’nden başka AB de kendi başına pes edebilir. Buna yetecek güce sahiptir. TANAK petrol boru hattının döşenmesi, İsrail ve Kıbrıs havzasındaki gazın da Türkiye üzerinden Orta Avrupa’ya taşınması bu çözüme doğru adımdır. ve işler oraya gidiyor. Şu gerçekler unutulmamalıdır.

AB üyesi ülkeler kullandıkları enerjinin üçte birini Rusya’dan alıyorlar. Üye ülkelerden bazıları için bu oran daha da yüksektir. Örneğim Bulgaristan doğal gazın % 70’nını Rus borusundan alıyor. Aynı zamanda, Rusya’nın enerji dış satımının % 80’nı Batı Avrupa ülkelerinedir. Demek oluyor ki, Batı Avrupa devletleri birlik olabilseler Rusya’yı bir anda kabuğunun içine sıkıştırabilir. Kuşkusuz, şunu unutmasak iyi olur, Ukrayna krizi esnasında, buz kesmiş  “maydanda” kış geçiren halka, daha sert önlem alınamaz, çünkü AB enerji bakımından Rusya’dan bağımlıdır, dendi. Şu da unutulmamalı, Kırımın ilhak edilmesinden 8 ay sonra ve Ukrayna üzerindeki yolcu uçağının Rus füzesiyle düşürüldüğü kanıtlandıktan tam 3 ay sonra Batı hala “ne gibi yaptırım uygulayalım,” “doğal gaz yerine hangi enerjiyi kullanalım” diye düşünüyordu. 28 devletin bir noktaya vurması kolay olmadı. BAŞKA BİRŞEY DEĞİL RUS ENERJİSİNE BÜYÜK BİR VERGİ UYGULANMASI RUSYA EKONOMİSİNİ ANINDA ÇÖKERTEBİLİRDİ. Şunu da unutmayalım, Rus ekonomisi üretime dayanan bir sektör değildir. Bütünüyle hammadde dış satımına dayanır. Su üzerinde durabilmesi ancak ve yalnız enerji sektörü dış satımına dayanır. Bu açıdan AB’nin Rusya’yı tuş etmesi an meselesidir. “Güney Akım”, “Türk Akımı” balonlarından sonra “Kuzey Akım – 2” gaz boru hattının AB yönetimince ret edilirken, “28 devletiz ve davamız ortaktır, ayrımcılık yapamayız” gerekçesiyle “HAYIR” cevabı alırken Putin nabzı birden bire düştü.

Bir borunun kapanması bile Rutin siyasetini kilitleyebilir.

Sofya’da bu son hafta meydana gelen ve HÖH partisi parçalayan siyasi gelişmelerin anlamı da Putin kışkırtmacılığı sonucudur. “Rusya’nın bizi 6. kol ordu olarak görmesi” ve “fahri Başkan Doğan’ın etnik azınlıkları köle kitlesi olarak gören Moskova’dan yana siyasi tavır alması büyük tepki aldı. Genel Başkan L. Mestan’ın partiden atılması, HÖH meclis grubunu ikiye böldü. Putin bize karşı “ayır buyur” siyaseti uyguluyor ve bizi Türkiye’ye karşı zehirli siyaset ağına örmek istiyor. A. Doğan da bu sinsiliğe alet oluyor. Biz Rusya’da yaşamıyoruz, Bulgaristan bizim memleketimizdir, bir etnik halk topluluğu olarak parçalanmamız,

Anavatanla, soydaşlarımızla, yakınlarımızla ilişkilerimizin kesilmesi ve baltalanması tasvip edilebilecek bir siyaset değildir. Biz Türkiye’ye, AK Parti hükümetine, Türkiye’nin Balkanlarda barış ve güvenlik siyasetine, Bulgaristan’la iyi komşuluk ilişkilerinin daha da gelişmesine ters duramayız. Türkiye ili yakın ve semereli, barış, güvenlik ve iyi komşuluk politikasından yanayız. Doğan’ın Bulgaristan Türklerini istediği gibi parmağında oynatmasına imkân verilmemeli, Bulgar milli menfaatlerine tamamen ters olan siyasi çizgi izlediğinden dolayı politikadan ihraç edilip soruşturma başlatılmalıdır.

CU -24” uçağının düşürülmesinden sonra, dünya Rus silahına, saldırı ve tehditlerine farklı gözle bakıyor. Rusya ve Beşer Esat siyasetinin çökeceğine inanlar git gide artıyor. “A 321” Rus yolcu uçağının bir Coca Cola kutusu içindeki 200 gram plastik patlayıcıyla Mısır havalarından indirilmesi, Rusya’dan yolcu ve savaş uçağı almayı düşünenleri hayal kırıklığına uğrattı, tüm görüşmeler kesilmiştir. Putin’e “senin yolun buraya kadarmış” deyecek güçlerin birleşip harekete geçmesi gün meselesidir.

2016 yılı Yakın Doğu halkları için güvenlik ve huzur yılı olacaktır.

Bölge barış güçlerinin anti-terör mücadelesinde önder T.C. Cumhurbaşkanı R.Tayyib Erdoğan, AK Parti hükümetidir. Kanatlı füzelerle halklara barış taşındığı görülmemiştir.

Diktatörler kendi sonunu çağıran kişilerdir.

Rusya’nın emperyalist yayılmacılığında kritik nokta başarıyla aşılmış, eğilim kırılmıştır. Her zaman halkların olan zafer, saldırgan diktatörlerin de hep sonu olmuştur.

Reklamlar