Rafet ULUTÜRK

Konu:  Seçim yolu yeni yeni gerginliklerle daralıyor.

1989 yılından sonraki Doğu Avrupa gelişmelerinde işbirliği ve diyalogu üstün kılmayı başaran Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT’in Varşova’da düzenlenen Eylül 2016 oturumlarında insan haklarına ve temek özgürlüklere saygı gibi sorunlar ele alındı. 1975’te Helsinki senedinin 33 Avrupa ülkesi devlet ve hükümet başkanı ile ABD ve Kanada tarafından imzalandı ve sürekli bir siyasi çizgi belirdi.

1989 ‘da Paris’te yapılan AGİT insan hakları sorunları konferansında biz Bulgaristan Müslüman Türkleri hakkında da çok önemli kararlar almıştı. Hapislerden ve “Belene” kampından kurtulanlar o zaman Paris’e koşmuştu. 1878 Berlin ve 1919Paris- Neylli Konferanslarından sonra 1989 AGİT Konferansında Bulgaristan Müslümanlarının sorunu 3. kez ele alınmıştı.

AGİT insanların yalnız kişisel haklarını değil, sivil toplum örgütlerinde ve dini kurumlarda ifade bulan kolektif haklarının savunulmasında da çok önemli rol oyar. Varşova  Konferansında Bulgaristan Müslümanları Baş Müftülük temsilcileri de hazır bulunmuştur. Baş Müftülük ve İl Müftülüklerinin daha önce totaliter-komünist devlet tarafından gasp edilmiş olan taşınmazlarının mahkeme kararlarına rağmen iade edilmeyişi, yerel mahkemelerin kararlarına uyulmaması, belediyelerin ele geçirdiği İslam cemaati, vakıf, cami ve medrese mülklerinin de geri verilmeyişi gibi temel konuları AGİT nezdinde küresel siyasetin gündemine taşındı. Sorunlarımızın yerel hukuksal ortamda çözülmesi, kördüğüm olunca, uluslar arası forumlara taşınması zorunluluğu doğdu.

Bulgaristan’da Osmanlı döneminden kalan 2300’ün üstünde cami ve mescit, binlerce Türk okulu, dükkân, hamam, çeşme, vakıf mülkü gerçek sahiplerine geri verilmediği gibi, birçokları yıkılmış, el değiştirmiş ve kullanılmaz hala gelmiştir. Bu eserlerin yasal sahiplerine iade edilmesinden sonra Türkiye İktisadi Kalkınma Ajansı TİKA – yeniden hayata kazandırılmaları için gerekli tüm mali ve maddi yardımlarda bulunuyor. Bu girişimle artık geri alınan birçok dini mekânımız, cami ve müftülüğümüz onarıldı ve kullanılıyor.

Bulgar siyasetinde 26 yıllık demokrasi ve sözde hukukun üstünlüğü döneminde hiç bir türlü çözülemeyen mülklerin barışçı yasal yollardan iadesi kördüğümleşti. Bu nedenle çözüm ipuçlarından biri memleket sınırlarındaki çaresizlikten sökülüp alındı. AGİT Varşova toplantısı kürsüsünde dile geldi. Konferans başkanlığına geri alamadığımız mülklerimizin listesi sunuldu ve uluslararası yardım talep edildi.

Kördüğüme sıkılmış sorunların bir demetine, son beş hükümetin Rusya ile yürüttüğü ilişkilerden kaynaklanır. Bu sorunlar öncelikle ekonomik ağırlıklıdır. Kısır bir işbirliği neticesinde belirdiler. 2001’de kurulan Saks-Kobur-Gotski hükümetinden başlayarak günümüze kadar değişen 5 hükümetten hiç biri çözüm bulamadı. Buradaki ana sorun problemlere çözüm aramak olmamalı, onlar daha belirti halindeyken sorun doğmasını önlemek olmalıdır.

İşaret etmek istediğim sorunların başında “Kozloduy” Atom Elektrik Santrali (AES) reaktörlerinin kapatılması ve enerji üretiminin düşmesi ve fiyatların yükselmesi gelir ki, şimdiye kadar 4 reaktörün kapatılmasından 14 milyar Euro zarar edilmiştir. Bütün Balkan devletlerine elektrik enerjisi satan bir ülkeydik, şimdi elektrik ithal ediyoruz.

Sıralamada ikinci yerde yeni bir “Belene” AES kurmak gelir. Bu projeden bir defa temellere 3.2 milyar Euro gömüldü. İnşaat durdu.  28 Eylül 2016 sabahı Sofya parlamentosu inşaatından halk oylamasıyla vazgeçtiğimiz ama uluslar arası mahkemeyi kaybettiğimiz için, sözde artık hazır edilen reaktörler için Moskova’ya toplam 1.2 milyar Euro ödemeyi kabul etti ve ilgili işlemlere yeşil ışık yaktı. Şimdi bu AES özelleştirilecek ve ihaleye çıkarılacaktır.

Bizim kuyumuzu kazan ve düğümü elimizde kalan üçüncü iş ise “Güney Akım” doğal gaz boru hattıdır. Burada da birçok yerde kazılar yapıldı, borular sipariş edildi ve Varna limanına yığıldı. Biz bu işleri doğru dürüst yapmış olsaydık, hem “Belene” AES’den hem de “Güney Akım”dan artık bütçemize Euro damlamaya başlayacaktı. Rusya bu projede Bulgaristan’la ortaklık yapmaktan vazgeçti. AB’nin ilgisizliği de ortadadır. Ne ki olmadı, battıkça batıyoruz. Borç alıp borç öder duruma geldik. Bu konudaki kör düğümün ucunu görebilmek mümkün değil, çünkü 2020 yılına kadar tünelde ışık görünmüyor.

Ekonomimiz ve 2.5 milyon iş gücünün ülkemizi terk ettiği ortamda sosyal durumun olağanüstü kötü olduğu şu dönemde üstüne üstelik Cumhurbaşkanı seçimine gidiyoruz.

Seçimler 6 Kasım 2016 Pazar günü yapılacak. İki oy kullanılacak, biri Cumhurbaşkanı adayı, diğeri de 3 sorulu halk oylaması içindir. Aslına bakılırsa bu seçim de henüz ucu görünmeyen bir kördüğüm gibidir.

29 Eylül günü iş saatinin sonuna kadar, Seçim komisyonunda 11 parti, 5 koalisyon ve 14 inisiyatif komitesi oylamaya katılma kararını resmen kaydettirdi. Cumhurbaşkanı ve yardımcısı için son kayıt tarihi 4 Ekim’dir. O tarihe kadar en büyük parti olan iktidardaki GERB partisi ile kaydını yaptıran fakat aday göstermeyen DOST partisinin de hareketlenmesi bekleniyor.

Dış ülkelerde yaşayan Bulgaristan vatandaşlarından seçime katılmak isteyenler 11 Ekim tarihine kadar dilekçe verebilir. Şimdiye kadar toptan 8 600 dilekçe verilmiştir.

Ulusal halk oylamasına katılmak üzere 9 siyasi parti ve 3 koalisyon kayıt yaptırmıştır.

Oyunu başka bir seçim merkezinden kullanmak isteyenler en geç 14 gün dilekçe vermelidir.

Cumhurbaşkanı adaylarının gün geçtikçe artması, oyları parçalamayı amaçladığı gibi, ülke siyasetinde yönsüz ve anlamsız bir durum oluşturmaya çalışıyor. Bugün artık sol cephe oyları başlıca General Radev, Kalfin, Tatyana Donçeva ve Plamen Oreşarski arasında paylaşılmak isteniyor. İkinci turda bu oyların aynı sandıkta toplanabileceğine kimse düşünmek istemiyor. Eski başbakanlarda Pl. Oreşarski HÖH destekli, Peevski grubunu ve Rusçu oligarşiyi temsil ediyor.

Bu dört sol siyasetçinin dördü de eski komünist partisinin adi değişmiş devamı olan Sosyalist partiden türemiştir. Sundukları siyaset çizgisinde Kırım’da Rus istilasının son bulması, Rus askerlerinin çekilmesi, yarım adanın Ukrayna’ya devri ve adada kalan Rus vatandaşlarının hak ve özgürlüklerinin korunması ilkesi yoktur. Bu dört siyasetçi NATO’dan fazla NATO-cu, Amerika’dan fazla Amerikancı ve Rus’tan fazla Rusçudur.

Sağ takımın ana oyuncusu henüz belli değildir. GERB partisi açıklamasını 2 Ekim’de yapacağını bildirdi. DOST partisi yönetimi de aynı gün toplanıyor ve açıklama yapması bekleniyor.

Sağ cephede ortaya çıkan ve seçmenin kendisine saygıyla baktığı aday, Birinci Bokov Hükümetinde Enerji Bakanı olan, Reformcu Blok beşlisinin ortak adayı Trayço Traykov’tur. Dış politika konusunda açıklamada bulunan Traykov, adayların arasında ilk kez “ tüm komşu ve büyük devletlere aynı gözle bakacağını, aynı mesafede duracağını ve barışçı, ılımlı ve uzlaşmacı siyaset izleyeceğini” belirti.

Bu kampanyada iyice sivrilen aşırı sağ ve aşırı sol cephenin (Makedon İç Devrim Örgütü -VMRO, s.o. Yurtsever Cephe /PF/ ve Moskofcu /Ataka/ partileri) ortak milliyetçi adayı Krasimir Karakaçanov, “sığınmacılara karşı sert milliyetçiliği bayrak ederek” oy toplamaya çalışıyor. Ülkede kapalı hapishane tipi üç yeni toplama kampı kurulması bu cephenin desteklediği bir fikirdir.

Bu bakıma Bulgaristan sağ cephesi Brüksel’den 148 milyon Euro alıp da Türkiye – Bulgaristan sınırına daha güçlü tel örgü germek, teknik araç ve asker yığmaktan başka bir öneri üzerinde siyaset yapmaya çalışmıyor. Sağ cephe ile Rusya arasındaki gerginlik devam ederken, olaylara bir de Bulgaristan’ın BMT Genel Sekreterliğine 2. adayını göndermesi durumu iyice karıştırdı. İki üç günden beri olaylara 50 milyon Euro rüşvet mayası sıkıldı ve karşılıklı ithamlar aldı yürüdü.

Bu olay, Sosyalist Partinin BSP,  Dış İşleri Bakanı D. Mitov’un istifasını istemesi ve gensoru demesiyle daha da tırmandı. Gelecek hafta, seçimlerden tam bir ay önce, Sofya meclisinde, Başbakan Boyko Borisov hükümetine yöneltilen üçüncü gensoru onaylanacak. Bu ise, yeni bir erken seçim demek ki, bunu isteyenlerden biri de Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkanı Mustafa Karadayı’dır.

Aslına bakılırsa 26 yıldan beri bu kadar çok yaması olan bir Sofya hükümeti görülmemişti. Başbakan Borisov, “Cumhurbaşkanı seçimini kazanamadığımız takdirde erken seçime gidilecek,” dedi.

Seçimlere katılmak hepimizin boynunun borcudur.

Olayları yakından izlemeye devam edeceğiz.

Reklamlar