Tarih: 02 Nisan 2019
Yazan: Nedim AKIN
Konu:  Avrupa Parlamentosu ana konu oluyor.

Bizim siyasi bataklıkta 200 tescilli parti Şaran balığı gibi oynaşırken, irice olanların kafa çıkarıp ağız açışı dikkat çekiyor. Balıkların ağızdan mı, burundan mı soluduklarını söyleyemem, fakat balina balığının düdük çalarken buhar fışkırtan lokomotif gibi sırtından hafa püskürtmesine de anlam veremedim.

İrice olanların derken, en büyünün (GERB) 1 milyon oy aldığını düşünürsek, Türkiye seçmenin orta büyüklükteki şehirlerinde 1 milyon oyun az olduğu için diz dövmesi, olaya çarpıcı boyut getiriyor. Buradaki fark dağ ile fare gibi…

Olayların boyutu böyle olsa da, Bulgar demokrasisinin devlet kuzusu olduğunu anlatabilmek için başka bir kıyaslamalı örnek bulamadım. Devlet kuzusu değimini “kınalı kuzu”, “bayram koçu”, “bayramlık toklu” anlamında kullandım. Kurban Bayramında ufak baş hayvan kesenler bilir.  Bayramda kesilecek koç  o yıl koyunlara salınmaz. Bayramlık toklanınca koça durmamasına dikkat edilir her ikisi de değim yerindeyse, kına sürülmezden önce, özel yemlenirler.

Bizim bataktan başını çıkaran irice balıkların ağızına ballı su damlatılıyor. Yakında öğrendiğime göre, 2009’da azınlık hükumeti kurarak iktidar olan GERB balığı bugüne kadar devletten 120 000 000 (yüz yirmi milyon) leva yutmuş, Bulgaristan Sosyalist Partisi BSP de daha uzunca bir dönemde Bulgar devlet hazinesinden 110 000 000 )on bir milyon) leva, orta büyük balık olan Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) de 60 000 000 (altı milyon) levayı çiğnemeden yutmuş. Şöyle ki bataklık içindeki bu şaran balıkları büyümek için sivrisinek yavrusu avlayadursunlar, iri balıkların politik bataklıktaki bayram sofrası hiç kalkmıyor.

Bu iş, bana biraz durgun su ve gölet balığına sofra kurulmadığını anımsattı. Sazan ziyafeti olmaz!  Bizde yayın balıklarının öteki balıkların dışkılarıyla geçindiği anlatılır.  Bu gerçek memleketimdeki  AP seçimlerinden 2 ay önce durumu kusursuz yansıtıyor.  Toklar tokluktan patlarken, fakirler açlıktan can veriyor. 12 yıl AB üyesiyiz, hep kuyrukların sonundayız, acaba ileri bir adım attırabilecek birini seçme fırsatı bulabilecek miyiz? Yoksa yerimizde saymaya devam mı edeceğiz? Ne kadar kötü olursa olsun biz buna inanmış ve kötülüğü kabul etmiş bulunuyoruz. Umutsuzuz. İçimize sinmiş ve kapanmışız.

Siz şimdi bana bu işin Avrupa Birliği olağan parlamento seçimleriyle ne gibi ilişkisi var sorusunu yöneltebilirsiniz.  Avrupa Birliği Meclisi daha büyük bir bataklığın ortasına kurulmuş bir kör sofradır. Orada kaşık ve çatallar gümüş, tabaklar özel nakışlı, tava tava sunulan piliçler kümeste değil gölgeli çayırlarda yetişmiş, dana olmadan kesilen buzağılar saman yemeden büyümüş, yumurtaların sarısı da çok sarı yani bu adamlar her şey yapabilir havasına ton veriyor. Başka bir değimle burada dönen dolapları şaran balıkları fark edemez.  Başka bir ifadeyle bu bataklıktaki balıkların yeleleri çipli ve hangi sürüye katılacakları uzak komutlu.

Mesela bugün Brüksel’de henüz dağılmamış olan Avrupa Parlamentosunda 500 kişi TIR araçları yasasını tartışıyor. Bu yasa önerisinin adı “Macron Yasası”. Fransa Başkanı “Bulgaristan gibi kenar ülkelerden gelen TIR’lar aylarca Orta Avrupa’da kalıyor, şoförler aylarca sıcak çorba içmeden, hamam yapmadan dümen çeviriyor, “haftada bir aracı bırakıp evlerine dönsünler” önerisinde bulunmuş. Bulunmuş da halt etmiş. Kimseye iyilik yaramıyor. Bulgar TIR sahipleri uçak alıp Brüksel’e gittiler.  Protesto mitingi düzenlendi.  Şoförlerin geri dönmesini istemiyorlar. “Git gel masrafı olacakmış, yük kaçacakmış…” Benim tuhafıma gidense şu oldu. Bu mitinge, Hollanda, Belçika, Fransa ve Almanya’dan da büyük sayıda araç sahibinin gelmesi oldu. Onların orada işi ne demeyiniz.  Onlar büyük taşımacılık şirket patronu. Onların şirket kaydı Sofya’da, Bükreş’te ve diğer Doğu Avrupa başkentlerinde, TIR-ları da oralarda kayıtlı görünüyor ama orta Avrupa ülkelerinde çalışıyor. Macron Yasası yürürlüğe girerse yüzlerce, binlerce Orta Avrupalı şoförün hafta sonunu evden binlerce kilometre uzakta geçirmesi gerekecek. “İkinci vites” ülkeler dediğimiz şu Balkanlı ve Doğu Avrupalı “uç beyliklerinde” vergiler daha düşük v.s. Onlar kayıtlarını bu nedenle bizde yaptırmış ve Makron yasasına tepki gösteriyor.

Bu işi “adalet” ve “namusluluk” kantarına koyduğumuzda sanki Macron haklı.

Fakat 267 Euro asgari ücretle uluslararası şoför olarak işe alınan ve ancak simidi elden bırakmazsa cebine birkaç para giren bir Bulgar şoför için yeni durum öldürücüdür.  Aynı sözleri, krediyle TIR almış şirket sahipleri için de kullanıyorum. Bulgar ekonomisinde daha T. Jivkov döneminden beri “SOMAT” TIR filoları devlet bütçesinin % 15-17’sini oluşturan bir kalemdir. Bu açıdan değerlendirildiğinde Macron Yasası Bulgar ekonomisini üçte bir oranında çökertebilir ve ekonomik kargaşa yaratabilir.

Bu 2 senelik bir iş. Geçen sene Avrupa Konsey toplantıları Sofya’da yürütülüyorken de çok görüşüldü. Gündem oldu. Makron’un dediği dedik. Eski durumu korumaya çalışan AP milletvekilleri Makron yasasında 1 600 ilave ve değişiklik getirmişler, bunlar 27 dilde yapılmış ve durumun netleşmesini imkânsızlaştıranlar, aslında zaman kazanmaya çalışıyorlar. 26 Mayıs’ta yapılacak yeni AP yönetimi kurulana görev dağılımı yapana kadar zaman kazanma var hedeflerinde… Bu bakıma Angel Cambazki gibi Televizyon ekranından inmeyen milliyetçi Avrupa Parlamentosu milletvekilleri aslında kendi kuyularını ve hepimizin kuyusunu kazıyorlar.

Kuşkusuz Avrupa Parlamentosu  (AP) yönetiminin ve milletvekillerinin kafasında bin bir sorun var. 4500-5000 Euro maaş alan, yemesi içmesi, uçması konması, tatili vs beleş olan bu seçilmişlerin son dönemde  aldıkları yasal 5 yıllık gelir 300 000 Euro dolayında olması gerekirken, hepsi Sofya’ya banka hesaplarında milyon Avrolarla dönüyor. Bu seçilmişlerin dokunulmazlığı olduğu için savcılık röntgenine  asla takılmıyorlar. Sanki biz buradan Brüksel’e her yıl 800 milyon üyelik parasını onların kendi aralarında dalavere yaparak paylaşmaları için gönderiyoruz.  Bu durumda bir milletvekilinin 2 defa seçilmesi yasaklanmalı ve vurdum-çarptım yolları tıkanmalıdır.

İşte böyle hem berrak, hem bulanık ve hem de bataklık bir Bulgaristan ortamında Avrupa Parlamentosu seçimleri kampanyası başladı. 200 siyasi partiden bazıları “Demokratik Birlik”, “Güçlü Bulgaristan”, “Demokratik Perspektif” gibi cezbedici isimler altında birleştiler ve aday listeleri açıkladılar.

Adaylığın fiyatı gizli tutuluyor. Sahnedeki baş oyuncular bataklıktan başını çıkarıp azığına bal damıtılan iriler. (GERB, BSP ve HÖH-DPS)

Bu konuda (Alfa Riçars” ajansı sosyolojik araştırma yaptı. Sonuçlarında yalnız iri balıklara hayat hakkı var,  neticesi  çıktı, o da şöyle:

“Bugün Avrupa Parlamentosu” ( AP)  seçimi yapılsa GERB oyların % 33.9’unu, BSP %  33.4’ünü, DPS % 10’unu alacak. Dördüncü sırada yer alan “Demokratik Bulgaristan” Oyların % 5.1’ni alsa da, % 5.88’lik barajı aşamıyor. Yani Bulgaristan’da ancak Devlet tarafından beslenen politik partiler Avrupa Parlamentosuna milletvekili gönderebiliyorlar. Avrupa’nın kale duvarı, adalet duvarı bu kadar yüksek.

Aşırı milliyetçiler sürüsü bu seçimde ortak dil konuşmuyor. “F-16” US savaş uçakları sahte yurtseverleri birbirine düşürdü. “Ataka” partisi ile “Bulgaristan’ı Kurtarmak için Milli Cephe” (NDZSB) partisi  Amerikan üslerine ve “F-16” uçaklarının alınmasına karşı çıkıyor. Parçalandılar ve olası oy oranları şöyle: VMRO % 4,1;  NDZSB % 2.2 ve “Ataka” da % 2.1.

Şöyle bir gelişme de izleniyor: Hükumete destek % 17’den % 13’e düştü. “Daire” serüveni etkisi altında kalanlardan neredeyse % 52’si  iktidara olumsuz yaklaşım gösteriyor. Kişisel kararlarından sonra Başbakan B. Borisov’a olan sevgi ve saygı % 43’ten yüzde 28’e düşmüş.”

AP için Seçim kampanyası 16 Nisanda başlayacak.
Kayıt yaptıran 16 siyasi grup henüz politik program açıklamadı.

Büyük sayıda bağımsız adayın, özellikle de Bayan adayların derneklerin adayı olarak kayıt yaptırması bekleniyor. Bağımsız bir adayın 120-150 bin civarında oy almasının seçilmek için yeterli olacağına vurgu yapılıyor.  Birlikte ve inanmış hareket edildiğinde 2 bağımsız adayın seçilebileceğine işaret ediliyor. Avrupa Birliği ülkelerinde ve özellikle Almanya’da Büyükelçilik, konsolosluk ve ticaret temsilciliklerinde oy verme oranının yüksel olması bekleniyor.

Türkiye’de soydaşlarımız arasında AP seçimleri propagandası henüz başlamadı.

Adayların dernekler tarafından gösterilecek bir gurbetçi aydın ve öncü Bay-Bayanın aday gösterilmesinde ve başlıca soydaş ve gurbetçi sorunlarıyla ve özellikle Bulgaristan’da Türk kimliği ve Müslüman azınlığı sorunlarıyla ilgilenmesini istedikleri artık basında başyazı oluyor.

Seçilecek olan 17 milletvekili henüz halka inmedi.
Bu seçimde uyanık ve dayanışma halinde olalım.
Nisan ve Mayıs aylarında Avrupa Parlamentosu seçimleri ana konularımızdan biri olacak.

AP zengin olma yeri değil, halkımızın sorunlarını çözme merkezi olmalıdır.

Oyumuz halkımızın içinden ve onun ruhunu Avrupa Parlamentosuna taşıyan ve yaşatacak adaylarımıza olmalıdır.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Paylaşınız.

Reklamlar