BGSAM

Kavga Yıllar – 1” de isimlerimizin BKP MK Sekreterliği kararıyla, Todor Jivkov, Penço Kubadonski, Georgi Atanasov, Dimitir Stoyanov, Stoyan Mihaylov gibi BKP MK Politik Büro üyelerinin yönetiminde ve SSCB Devlet Güvenlik Komitesi (KGB) Bulgaristan temsilcilerinin bilgisi dahilinde ve katılımıyla zor, silah  kullanılarak baskı ve terör uygulanarak gerçekleştirildiğini ve Türk halkının ilk tepkilerini anlatmaya çalıştık. Dolayısıyla XX. yüzyılın yüzkarası olan bu olayın ve bugünde Bulgaristan’da Türkler, Pomaklar ve Romanlarla Bulgarların arasında bir ceset gibi yatan bu olayın gerçek suçlularını direk olarak gösterdik.

Yazımızı Sofya’da çıkan günlük “24 Saat” gazetesinden tercüme ettik.

Siz de görüşlerinizi  mnenia@24chasa.bg – gönderebilirsiniz.

Konumuz olan,  “Türklerin İsimlerinin Değiştirilmesi, Etnik Temizlik ve Kültürel Soykırım” çilesinin 30 yıldan sonra da olsa yavaş yavan gün ışığına çıkması olumlu bir gelişmedir. Gerçekleri gösteren yeni gelişmelerde 18 – 20 Aralık 2014 günlerinde Bulgaristan demokratik kamuoyu temsilcilerinin katılımlıyla İstanbul’da düzenlenen uluslar arası bilimsel forumun ve Güneydoğu Rodoplar faciasının 30. yıldönümü anma törenlerinin her zamankinden daha kalabalık olmasının etkin rol oynadığına inanıyoruz.

Diziyi derleyen, BG Cumhurbaşkanı J. Jelev’in “Etnik Sorunlar Danışmanı” Prof. Mihail İvanov’tur. Yazışma sayfamız görüşlerinize açıktır.

KURŞUN YAĞIYORDU

Hedefte etlerimiz, kemiklerimiz, kimliğimiz Türklüğümüzdü.

Mestanlıda Türklerin Ayaklanmasına Tanklarla Saldırıldı.

Kırcaali İç İşleri Bakanlığı İl Müdürlüğü Müsteşarı Albay Atanas Kadiev’in Sofya’da İç İşleri Bakanlığı yönetim kadrosu toplantısında, BKM MK “Sosyal ve Ulusal Güvenlik Şubesi Başkanı” Orgeneral Milko Palin ve Moskova’nın Bulgaristan’daki KGB temsilcileri önünde okuduğu rapordan alınmıştır. Tarih 05 Ocak 1985.

“27 Aralık 1984’te saat 12.30 sularında Momçilgrat (Mestanlı) kasabasına 700–800 kişi toplandı. Bakışlarından korkmadıkları belliydi. Gözlerinde cesaret vardı. “Parti kahrolsun!” ve “Katiller!” gibi b. slogan atıyorlardı.  Parti ilçe komitesini, belediye binasını ve diğer kamu binalarına saldırmaya başladılar.  Momçilgrad İç İşleri Bakanlığı Bölge Güçleri ve Sınır erleri kolordusuyla kalabalık dağıtıldı. 4 bıçak, satır, balta, kesiciler ve başka demir aletler toplandı.”

Bu başkaldırıya katılan ve olayların tanıklarından olan tarım mühendisi Fahri Seydahmet anlatıyor: “1984’ün son güz günlerinin birinde, isimlerimiz zorla değiştirilirken ben “Çanka” ve “Tokaçka” köylerine gittim. Mümün Köseömer, Halil Mehmet ve Burhan ve Orhan Necip kardeşlerle birlikte bir araya gelerek durum değerlendirmesi yaptık. İnsanları yürüyüşe kaldırmak istiyorduk. Ordu ve polis köylüleri çember içine aldığında direnmekten başka çaremiz kalmamıştı.

26 Aralık Mestanlıda çarşı-Pazar günüdür. Ne olacaksa o gün olsun dedik. Kasabanın merkezine yığılma başladı. İnsanlar Türk isimlerini, Türklüğünü ve kimliğimizi savunmaya toplanıyordu. 10 kişi kol kola tutunup yürüyüş alayının başını çektik. BKP İşçe Merkezine ve Belediyeye yürüdük. Belediye kapısını tekmeleyerek açtık ve içeri girdik. Niyetimiz isim kütüklerini yakmaktı.  Sınır askerlerinden 150 silahlı geldi ve bizi çevrelediler. Silahlarına süngü takılmıştı. Kasabanın merkez meydanına yöneldik, karşımıza Kırcaali yolundan gelen tanklar çıktı. (Bu konuda, “DC” III. Şube Şefi –Askeri İstihbarat Şefi- General Petır Çergilanov’un yazdıklarına göre, Mestanlı’ya zırhlı araç, itfaiyeci ve milis gücü gönderilmiştir.)

Tanklar Türklerin üzerine sürüldü. Sinirlerimiz attı ve damarlarımızdaki kan dondu. Elinde 2 yaşındaki çocuğunu taşıyan Bayan Saliha Salih kalabalığın önüne çıktı, tankların önüne dikildi sesinin çıktığı kadar haykırarak “Ne bekliyorsunuz, hadi ezin bizi?” diye bağırdı. Sağ kolunu yukarı kaldırdı ve “Üzerimizden geçseniz, bizi yerle bir etseniz biz yine Türk kalacağız!” diye yeniden bağırdı.

“Hubavelka” köyünden Mustafa Hüseyinov ise, tankın üzerine sıçradı:

Dikildi ve “Ben Türküm!” dedi. Toplanan kalabalık bu hareketten cesaret aldı.  Bizi dağıtmaya çalışan itfaiyeciler üzerimize içinde ince kum olan su saçmaya başladılar. Şehir meydanına döndük. Önde biz arkamızda tanklar ilerledik. Tam meydana girerken üzerimize ateş açıldı, hedeflerinin isimlerimiz değil bizi öldürmek olduğu anlaşıldı…

Aynı günün akşamı güvendiğimiz arkadaşlarımızı “Raven” ve “Nanovitsa” köylerine gönderdik. 27 Aralık 1984 sabahı o köylerden 700 Türk genci şehre indi.  Milis yollarını kesmişti.  Gençleri okul avlusuna topladılar.  Türk gençler yere yatmaya zorlandı ve dipçiklendi, tartaklandı. Sofya’da gelen son emirde: “Dipçikleyin! Sopa ile dövün! Kurşun yağıyordu. Hedefte olan etimiz kemiğimiz Türk kimliğimizdi.

Mestanlı parkında 16 yaşındaki Mümün Mustafa kurşunlandı ve öldü.

Hükümet silahsız halka gücünü gösteriyordu. Tutuklamalar, işkenceler, sürgünler başladı…

28 Aralık 1984’te Mestanlı’da 300 kadın yolları doldurdu, gösteri yürüyüşü yaparak eşlerinin serbest bırakılmasını istedi. Kadınların protesto eylemi zor kullanılarak dağıtıldı…”

“Raven” köyünden Mümün Mustafa Ahmet’ten başka “Nanovitsa” köyünden Yusuf Aptullah Mehmet de kurşunlanarak öldürüldü.

Mümün Hüseyinov (Mümün Muratoğulu) anılarından:

1984’ün 27 Aralık günü gece saat 23 sularındaydı. Benkovski (Killi) belediyesine bağlı Peevski köyüne uzun bir yürüyüşten sonra varabildik. Önce eniştem Bekir’i gördüm. O hemen “Killi’yi Bulgarlaştırdılar yarın bizim köye gelecekler!” dedi.  Gerçekten de ertesi gün saat 11’de bir binbaşı komutasında askerler köyümüze girdi. Pasportlarımızı istediler. Verdik. Bir takım evrak çıkardılar. BİZE BİRER SİSM UYDURDULAR. TÜRK İSİMLERİMİZDEKİ İLK HARF ESAS ALINARAK BULGARCA İSİM KOYMUŞLARDI. Günlerden 28 Aralık 1984 idi. Ertesi gün yani, 29 Aralık’ta Yusuf ‘u, Eyüp öğretmeni, İbrahim, Fehim İzmirli ve başka köydeşlerimi tutuklayıp götürdüklerini öğrendim. Tutukluların şu soğuk bocuk günlerine nasıl dayanacaklarını düşünmeye başladım. Fakat fazla düşünmeme zaman kalmadı, aynı gün gece saat 21’de beni de tutukladılar ve götürdüler. Götürdükleri yer Kırcaali İç İşleri Bakanlığı binasının mahzeniydi, soğuktu, sille tokat bir odaya kapadılar. Beni tıktıkları koğuşta Kırcali’ye bağlı Benkovski köyünde öldürdükleri 17 aylık Türkan kızın dedesi Abdullah Hasanov ve tarih öğretmeni Mustafa Nuriev vardı.

Şimdi yine Albay Atanas Kadiev’in raporuna dönelim:

“29.12. 1984 günü, “İtso”, “Orlin” , “Blagoy” takma adlı ajanlardan aldığımız gizli ajan haberlerinde saat 10 – 11 sularında Kırcaali BKP İl Komitesi önündeki boş alanda, otogarda ve Pazar meydanında karma aile temsilcilerinin toplanacağı ve protesto gösterisi düzenleyecekleri haberini aldık.

Meydana gelen yeni koşullarda İç İşleri Bakanlığı İl Müdürlüğü toplumsal düzeni ve güvenliği sağlamak için tüm önlemleri hemen aldı. İç İşleri Bakan Yardımcısı General İvan Dimitrov emrinde bir operatıv kurmay kuruldu. İç İşleri Bakanlığı Kırcaali İl Merkezinde daha Nisan ayından başlayarak süresiz iş günü uygulamasına geçildi, Aralık ayında ise mesai saati 23’e çıkarıldı.

“Gorski İzvor” ve “Dobronmirtsi” gibi köylerde imamların da eylem hazırlığında olduğunu, başka yerlerde de ayaklanma ve tepki eylemleri girişimleri olduğunu haber aldık. Türkleri ayaklanmaya hazırlamak için Kırcaali ilinde köy ve kasabaları arabalarıyla ve yaya gezen diğer illere de sıçrayan kişilerin kimliği hakkında bilgi aldık. “Belen” adasına bunlardan 80 kişi gönderildi. Kırcaali’de 13 tutuklu var, 38 kişinin tutuklanması önerimiz onaylandı, yeni tutuklamalar için daha 16 teklifte bulunduk…”

Halk Milisi Amiri ve İş İçleri Bakan Yardımcısı General İvan Dimitrov’un raporundan:

Kırcaali ilinde yaşayan toplam 316 bin kişiden 58 bini Bulgar’dır, diğerleri ise Bulgar soy kökleri kanıtlanmış olan, 220 bin Bulgar Türküdür. Kırcaali ilinme meydana gelen son derece gerin durum dikkate alınarak, ilde baş gösteren durumla ilgili acil önlemler alınması ve uygulanmasının sağlanması açısından, sayın bakanımız, yerli yönetim kurmayı oluşturulmasını emretti. Kurmay emrine, “DC”, halk milisi ve sınır erleri olmak üzere bütün güçler alındı.

Uyguladığımız tüm acil önlemlerin emrini şahsen İç İşleri Bakanımız ya da İş İçleri Bakanı Birinci Yardımcısı gizli güvenlik örgütü “DC” Müsteşarı Grigor Şopov’tan aldık.

24Aralık 1984’te meydana gelen yeni durum, kamu düzenini sağlanması amacıyla ile ek milis güçleri getirilmesini, bunların konuşlandırılmasını ve yönetimini zorunlu kıldı.

Kazanlık erbaş okulu öğrencileri, Dolnı Bogrov lise düzeyindeki milis okulu erbaş kolordusu, toplam 39 subay, 679 erbaş seferber edildi, onların emrine 445 cop, 146 kelepçe, 40 radyo vericisi, kısa ve uzun namlulu silah, tutuklu taşımak için 6 araç, 15 adet de itfaiye arabası, 5 devriye aracı ve bir adet GAZ 69 kamyon verildi.

Bir günde, yalnız 24 Aralık 1984’te “Mleçino” köyünde “Ölelim! Cipleri derelere itelim! vb. haykırışlarla 1 000 kişi toplandı ve mukavemet gösterdi.  25 Aralık 1984 günü Benkovski köyünde toplanan çok kararlı ve harekete hazır 3 500 kişilik kitleye zor durdurabildik. Seferber ettiğimiz güçlere taşa atıldı, silahları ellerinden alınmak istendi. 5. sınır er taburunu ve 4. sınır er taburunu harekete geçirmemiz gerekti. Benkovski yerleşim merkezinde durumun daha karmaşıl olduğunu 26 Aralık sabahı da izledik. İsimleri için can feda etmeye hazır büyük bir kitle hep ayakta kaldı…

Kavga Yılları 3’te Slivene ili Yablanovo köyündeki direnişi Demokratik Lig ve 1989 Mayıs Ayaklanması örgütçülerinden Nasıf Mutlu’nun kaleminden anlatacağız.

Reklamlar