Tarih: 25 Nisan 2019
Yazan: Rafet ULUTÜRK
Konu: Problemlerin problemi bilgisizlik.

Dünkü gün Avrupa Parlamentosu (AP) seçim listeleri resmen açıklandı. 25 Nisan 2019 tarihinde propaganda start aldı.
XXI. asırda halkı kandırma kürsülerinden en güçlü olan TV ve sanal medyanın yürüttüğü ön çalışmalarda oluşan birinci  tablo şudur:

“Sava Haris” Ajansı tarafından 16-22 Nisan 2019 günlerinde evlerde yapılan anketin sonuçları: Brüksel’e  3 parti milletvekili gönderek.

 1) Avrupalı Bulgar Vatandaşları Partisi (GERB) % 22.5;

  2) Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) % 21.8;  ve

 3) Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) % 7.1.

Baraj % 6. Bu araştırmada katılan diğer 9 siyasi parti ve 8 inisyatif komitesi % 2.5 otanının altında kaldı.

Volya” ve “VMRO” partileri %2.5;

Ataka” % 1.9;

“Demokratik Bulgaristan” % 1.3

ve ABV Partisi de % 1.3 oranına takıldı.

Bu verilerde son 2 ayda GERB partisine güven azdan aza düşerken, BSP partisininse durumunu koruduğunu gösteriyor. Ana muhalefet olan sosyalistler kampanyayı meclis dışından yürütürken, siyasi çevrelerde en saygın lider Başbakan Boyko Borisov, ikinci yerde  BSP lideri Bayan Korneliya Ninova yer alıyor. Aday listelerinin açıklanması durumu değiştirmedi.

Sosyalistlerin seçimden 1 ay önce başlattıkları ve kaşımaya devam ettikleri “daire dalavereleri” soruşturması birkaç, bakan, bakan yardımcısı ve kurum başkanı ile milletvekilini görevinden etse de, hükümet hala ayaklarının üstünde duruyor.

Ne var ki, politik sınıfın kurumlara yerleşme hırsında soğuma izleniyor. “Daire dalaveresi” kurbanlarından olan GERB Haskovo milletvekili ve parti koordinatörü Delyan Dobrev meclisten ayrılınca sandalyesine oturacak adam bulunamadı.

Seçim listesinde ardından gelen 3 kişinin üçü de milletvekilliğini kabul etmedi. Bu gelişme ya kısmi seçime ya da erken genel seçime götürebilir, çünkü iktidar partisi ve ortaklarının çoğunluğu yalnızca 2 oya dayanıyor. Kuşkusuz bunun olması için DPS liderlerinin kişisel çikarlar için milli siyasete ihanet etmemesi gerekir.

Milli TV Genel Müdürü de istifa etti ve onun yerine de kolay kolay biri bulunamadı. Kimse “geçmişinin karıştırılmasını” istemezken, sırtını günümüz siyasetçilerine kaşıtıp sıvazlatmak da istemiyorlar.

Kamuoyu sanki ön antlaşmalı bir hilleli durum olduğunu duyumsuyor. Başbakan’ın Borisov “daire haraç sisteminde” yakalananları istifaya zorluyor, fakat çalıp çırptıkları, masa altından aldıkları rüşvetler dolandırıcıların yanlarına kalıyor.

Hiç biri hakkında cezai işlem başlatılmıyor.

Bundan dolayı olacak ki, “Sava Haris” Ajansı verilerine göre, seçmenlerin % 44.5’i  açıklanan “daire, yazlık, kışlık, apartman ve sayfiye dolandırıcılığı” seçim sonuçlarını etkilemeyecek, fakat 2017 seçimlerine katılmayan % 18,6, “rüşvet olaylarından” çok tiskinmiş ve bu defa sandığa gidecek. Aynı pasif kitleden % 16.3’lük oran seçim günü evinde kalacak; % 6.9 ise aynı nedenle bu defa oyunu başka bir partiye verecekmiş.

Anlaşılan, politik bünyenin içine bir ağaç kurdu yerleşmiş ve özü kemiriyor. Kamuoyu bunu son yıllarda hissetti ama göremedi. Önlem de alınmadı. Bireyler ve toplum kurt katili olmaktan korkuyor.

Kanımca, bu “kurdun” temel ödevi problem yaratmak, iktidarın cildi altına yerleşip onu rahatsız etmek ve eli sırtında hart hart kaşınmaktan farklı bir şey. Bu, iktidarı lekelemekten, gözden düşürmekten, haysiyetsizliştirmekten ve sürekli rahatsız ederek sığınacak delik aramaya zorlamaktan da öte bir şey…

Yine benim görüşüme göre, pirelenmişlik havası yaşatan yüzeysel kaşıntının derininde Bulgar Ticaret ve Kooperatif Bankası’nın (KTB) soyulması var.

Kaybolan para resmi rakkamlarla 7 200 000 000 (yedi milyar iki yüz milyon) levadır. Birinci Borisov hükümeti zamanında palazlanan ve tüm devlet işletmeleri sermayesini hesaplarında topladıktan sonra (İkinci Borisov hüküümeti devrinde – 2014) bir gecede çöken, sermaye sahibi ve banka müdürü Tsvetan Vasilev’ın Sırbistan Başkenti Belgrad’a kaçıp Bulgaristan’ı ikide bir çimdiklemesi ilginçtir.

O zaman Borisov ayak üstünde kalıp tutunabilmek için Batı Bankalarından 3.6 milyar Euro borç alıp, hesabında 200 000 (iki yüz bin) leva ya da 100 000 (yüz bin) Euro tasarufu olan vatandaşların parasını iade ederek, öfkeli bir Halk Ayaklanmasını önledi.

Ne var ki, savcılık yıkılan KTB ağacını parçalayıp içindeki kurdu bulmadı, çıkarıp halka göstermedi, nasıl bir kurt olduğunu ve halkımıza ve devletimize ne gibi zarar verebileceğini anlat(a)madı. Kurdu ez€medi. Öldür(e)medi. Eski totaliter komünist ceset gibi bu KTB cesedi de 5 yıldan beri upuzun ortada bekliyor ve her birimizi korkutmaya devam ediyor.

Olayın tarihçesi şudur.

Türkçe tercümesinde “Bulgar Ticaret ve Kooperatif Bankası” (KTB) olarak bildiğimiz ve 16 yıl hizmet veren bu banka 1998’de Sofya’da kurulmuştu. O zaman Bulgaristan Başbakanı İvan Kostov’tu. O, Bulgaristan küçük ve büyük ölçekli endüstrisini gece gündüz özelleştiriyor, satabildiğini satıyordu. 16 bin işçi çalışan Sofya kenarındaki “Kremikovtsi” Demir Çelik fabrikasını “1 AB Dolara” satmıştı. KTB bankası bir Rus ve Bulgar Yatırımcı Şirket tarafından kuruldu. Yönetmenleri Bulgardı. Banka’nın Baş Muhasebecisi ileri derecede kekemedir. Halen devam eden ve çöken banka davasında çelişkili bilgi vermeye devam ediyor. Dostoevski eserlerinden beri Rus klasiklerinde rastladığım muhasebeciler hep kötürüm ve kekemedir. Anlam vermekte zorlanıyorum…

50 yıl sonra Moskova’nın Madrit’ten Sofya’ya getirip aç kalan Bulgar halkının umudunu kaşıtarak II. Simeyon Sakskoburrgotski’yi Bulgar hükümetine başbakan yapması da çok ilginçtir.

Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komistesi Politik Büro üyesi olan Dimitır Stanişev’in oğlu Sergey Stanişev’e kömünist dönemi özleyenlerin sırtını kaşıyarak Başbakan olması da dikkate değerdir. KTB bankası bu iki Başbakana ve hükümete 10 yıl hizmet verdi.

O yıllarda Bulgaristan Türklerinin ve tüm Müslümanların omurgasına yapışan karnını kaşıma işini üslenen DPS lideri Ahmet Doğan’ın kendi göbek bağının “DS”ye ve Moskovaya bağlı olduğu da yine o zaman gün ışığına çıkmıştı. O, yanına DPS milletvekili Delyan Peevski’yi alarak Multi Grup Holding paralarının bir kismini KTB bankasına akıtmıştı.

O gün bu gün Borisov çöken banka krizinin yarattığı sıkıntılı durumu değiştiremedi. O, 2009 yılında Avrupa’nın en yoksul, fakir ve sefil ülkesi olan Bulgaristan’ın yönetimini üstlendi. Hiç vaatte bulunmadı. Durum değişmedi. 2019’da AB’de en yetersiz halk yine biziz.

İşsiziz. 3 milyonumuz gurbetçi oldu. Konuk işçi olabilenler mutlu. Cumhurbaşkanımız Radev, durum değerlendirmesi yaparken ülkemize “bataklık” dedi. Bu bataklıkta kaşınacak sırtı da kalmadı.

İkinci tablo 25 Nisan 2019’da açıklandı.

Kampanya’nın daha birinci gününde, 10 yıldan beri ilk kez, huzur arayanlar durumu etkiledi. “Market Linke”  Sosyolojik Araştırma Şirketi 12-24 Nisan günlerinde seçmenlerin hepsini kucaklayan bir anket yaptığını, 26 Mayısta seçmenin % 31,3’ünün BSP’ye oy vereceğini ve 10 yıldan beri bir sol partinin ilk kez % 0,4 fakla öne geçmiş bulunduğunu duyurdu.

Habere ek olarak oynanan “daire oyunu” seçmenin % 60’ını “olumsuz” etkilediğini bildirdi. İktidar partisi ve ortakları için “olumsuzluğun” başlangıcı olan bu haberi, Londra’da çıkan “Financial Times” gazetesi de bir yorumla doğruladı. “Ruşvet ve dolandırıcılık, Bulgaristan’da günlük hayatın bir parçası olmuş, GERB duruma hakim olamıyor” diye yazdı.

Bugün Bulgaristan Tarım Bakanlığı Yatırım Fonu Başkanı olan Bakan Yardımcısı  Aleksandır Manolov da istifaya zorlandı. Ardından tutuklandı. 2013 yılından beri Bakanlık adına tamamen sahte mali evrak tanzim ettirdiği çocuklarının bakıcısı bir Bayanla işbirliği yaparak, yoksul bireysel çiftçilere destek olarak AB’den gelen 202 milyon Euro’ya el attığı ve bir şirin ırmak boyu vadisinde havuzlu şato kurdurması bir yana, kul hakkını Of Shor hesaplara gizlediği açıklandı…

Bu olay devletin içinde KTB’den de farklı bir kurt olduğunu, uğur oluştuğunu ve belki de AP seçimlerinde Brüksele yerleşmek isteyen tafyanın ele başıları olan faşit, VMRO ırkçı partisi başkan yardımcısı, AP milletvekili Angel Cambazki; sözde “Bulgaristan’ı Kurtarmak İçin Cephe” partisi Başkanı, aşırı milliyetçi, milletvekili Valeri Simyonov; Rusçu “Ataka”;  “Volya” (İrade) siyasi partisi Başkanı, ilaç ve akar yakıt tücarı, milletvekili Veselin Mareşki ve birbirlerini çimdiklemek bir yana neredeyse göz çıkarmaya hevesli liste başlarının en gözdeleri “Bulgar dalavere cenettinde” çete başı rolü görüyorlar.

Olay böyleyken, AP seçimlerinde AB düşmanlarının ideolojik, politik ve örgütsel bir sel gibi eyleme geçmeye hazırlandığını görmeyen kalmadı. “Ataka” ve “Volya” NATO’dan çıkalım, faşist Valeri Simyonov AB’den çıkalım ve diğerleri de benzer sloganlar gölgesinde kaşınmaya başladığını görmeyen kalmadı diyebilirim.

Bu siyasi oluşumların birlik olması olanaksız gibi görünse de “Atakka” başkanı V. Siderov ile sözde “Bulgaristan’ı Kurtarmak İçin Cephe” partisi başkanı, aşırı milliyetçi, milletvekili Valeri Simyonov 2 gün önce Sofya Meclisinde “Türkiye’nin Bulgaristanın iç içlerine karışmasına engel olma antlaşması” imzalanması ise, birçok sözde “yurtseveri” bile şaşırttı.

Başbakan B. Borisov kendini “iyilik meleği” göstermeye çalışırken ve dolandırıcıları ancak görevden uzaklaştırmakla yetinirken, hırsız çetesinin milyonca çekirge, tahta kurusu, pire, sirke, kurt, kertenkele, ve kırkayaktan oluştuğunu kabul etmek istemeyişi hayret uyandırıyor. O, korkmuş biri gibi susuyor…

Ben, bu güne kadar kemirgenlerin yediği bir devlet hikayesi okumadım.

Vatan bildiğim topraklardaki devletin kemirgen haşarata teslim olup çöktüğünü de, ne yazmak ne de okumak istiyorum.

Vaktıyla “Rusyanın Altını” kitabını okurken  “senet” dalaveresiyle soyulan Fransızların parasıyla Trans Sibirya Demir Yolu kurulduğunu öğrenmiştim.

Nazi Almanyası istihbarat servisi Abwehr tarafından kendisine 300.000 Sterlin ödenen Çiçeron öyküsü de etkileyicidir, ama bir devleti yok edecek boyutta değildir.

2002-2012 yılları arasında komünist Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov ile komünist Başbakan Sergey Stanişev ve kaşarlı ajan Ahmet Doğan’ın mumunun yandığı yıllarda Ruslar bize bir “Belene” Nükleer Elektrik Santrali projesi sunmuştu. “20 milyar Euroya yaparız” demişlerdi.

Hatırlıyorum herkes sevinçten kaşınmaya başlamıştı.

Santralde çalışacak işçi ailelerine semtler inşa edildi. Çocuk yuvaları, okul ve sağlık merkezleri kuruldu. Santralin temelleri de kazıldı. “Göl” oldu. Artık 10 yıldan beri  sazan balığı yetiştiriliyor. Başbakan Borisov bu tesise “bataklık” değil, “gölet” dedi.

Ne var ki bu arada, Enerji Bakan Yardımcılarından biri nükleer santral sipariş belgelerini gizlice imzalamak zorunda bırakıldı.

Ruslar jeneratörleri üretince, mahkemelere düştük. İster istemez Bulgaristan 1 362 000 000 (bir milyar üç yüz altmış iki milyon) Euro ödedi. KTB bankasında 7,2 milyar leva (3 milyar 600 milyon Euro); şu küf tutmaya başlayan atom santrali jeneratörüne ödenen 1 362 milyon Euro ve daha küçüklü büyüklü olaylarla geliştirilen mali-soygun-yöntemi ve 2007’den beri Avrupa Birliği’nden gelen 29 milyar Euro’dan halkımıza bir dilim ekmek parası düşmemesi düşündürücü değil mi?

Normal insan çıldırır. Sabır kütüğü halkım kahramanlık gösteriyor. Yen bir araştırmaya başladım. “Linç” etme hareketi tutuşturan nedenleri öğrenmek istiyorum.

AP seçimleri BGSAM ekibi için olağanüstü önemli bir konu oldu.

Çarşafı kaldırıp pire yuvalarını yakmamız gerek. Bizi kaşındıran sirkeyse saçımızı sıfır numara kazıtmaya hazırız. Kabuğun altındaki tahta kurusuysa tüm odunları yakarız. Önlem almazsak bu illetler ve şiddetlendikçe kızışan har har kaşınma 3 milyon kardeşimizi yuvasından kovdu. Biz teslim olamayız!
Bizi izleyin. Gerçekleri birlikte görelim.
Kararlılığımızı bileyelim ve birlikte karar alalım.
Seçimde her oy önemli, hatta kader belirleyicidir.
Okuduğunuz için Teşekür ederim. Paylaşmayı da unutmayınız.

Sıradaki konu: Bulgaristan halkının hayal ettiği AB.

Reklamlar