İbrahim SOYTÜRK

Tarih 12 Temmuz 2017

Konu:  Avrupa Birliği Nüfus ve İnsan Hakları Komiserleri Sofya’da.

            Çingenelerden istekleri yazılı olarak istenmiş.

            DPS ve DOST  kumsalda mı?  Neden susuyorlar?

            Kasim Dal neden dilini yuttu?

           Nasıl bir Anayasa değişikliği istiyoruz?

           Azınlıkların nüfus içindeki payı kadar mecliste, hükümette,devlet ve toplum bünyesinde görevlisi olmalıdır.

Artık herkes “iç savaş” deyince, Avrupa Birliği Nüfus ve İnsan Hakları Komiserleri izinlerini yarıda kestiler ve uçakla Sofya’ya indiler.

12 Temmuz 2017’de sabah saat 10’da Sofya’nın “Prinzes” Otel salonlarından birinde Bulgaristan’daki Romen – Çingene yetkili temsilcileri ile bir milli toplantı yapıldı. Komiserler Asenovgrad (Stanimaka) temsilcilerini dinlediler ve sonra söz alarak kısaca şunları vurgulayarak söylediler.

  • Eğer azınlıklara baskı son bulmaz ve ülkede huzur ve güvenlik sağlanmaz ve son olarak Asenovgrat’ta patlayan olaylar devam ederse, Bulgaristan Cumhuriyeti Avrupa Birliği üyeliği 2 yıl askıya alınacak ve azınlıklar sorununu çözdükten sonra üyeliği yeniden gözden geçirilecektir.

2) 10 günlük bir süre içinde Çingene liderleri (baronlar, Çarlar, meşhere başkanı vb) ile Bakanlar Kurulu Etnik Sorunlar ve Nüfus sorunları Komisyon Başkanı Valeri Simyonov arasında görüşme yapılmalı ve sorunlara çözüm aranmalıdır.

Öte yandan   emekli maaşı yetersiz olan Çingene ileri gelenleriyle dört göz arasında görüşmeler başlamış ve  aşırı milliyetçi, ırkçı ve faşist kimliğiyle ünlü  Başbakan Yardımcısı V. Simyonov, geçim sorunu olan Çingene liderlerine 700 leva devlete üstün hizmet emekli maaşı teklif etmiştir.

Şimdiye kadar taraflar arasında anlaşmaya doğru adım atılmamıştır.

Ne var ki,  bizdeki yeni faşistlerin ve Bulgaristan’da azınlık  düşmanlığının başını çeken “SKAT” TV  Başkanı Todorov da Çingene liderlerini birer birer aramış ve “ne isterseniz yerine gelecek,  geri adam atın, AB üyeliğimiz düşmesin” diye kendilerine yalvarmaya başlamış, hepsini ayrı ayrı TV programına davet ederek “uzlaşma yolları arayalım” programına konuk olarak davet etmiştir.

Bugünkü Bulgaristan 1934 yılında faşist askeri darbe yapılan Bulgaristan’a benziyor.  O zaman da aynı taktik uygulanmıştı. Halkı susturmak için 3 – 5 kişinin ağızına bir parmak bal sürülmüştü. Şu farkla ki, bugün vatanımız Avrupa Birliğine bağlıdır. O zaman ise Nazi Almanya’sına bağlanıyordu. O zaman en şöven, en aşırı milliyetçi kadro iktidara gelmişti. Bugün de Avrupa Birliği Konseyi’nin  “faşist” olarak nitelediği Valeri Simyonov”un “Bulgaristan’ı kurtarmak İçin Yurtsever Cephesi”, “Ataka” ve 100 yıl bu topraklarda kan akıtan kelle kesen İç Makedon Devrim Örgütü VMRO iktidar ortağıdır ve meclis çoğunluğunu elinde tutan GERB partisi tarafından destekleniyor.

Asenovgradlı kardeşlerimizin kararlı ve mertçe direnişi, sabırlı ve zeki davranışı düşman güçleri geriletmiştir. Sıkıştılar. Ne yapacaklarını bilemiyorlar.  Haksız olarak tutuklanan 8 gencin, parlak savunması, deneyimli avukatların mağdurlardan yana kesin tavır alması ve salıverilmelerini istemesi, başarı yolunda yeni bir adım olmuştur. Öğrene bildiğimiz kadarıyla 780 kili adres kaydı nedeniyle Asenovgrat’tan çıkarılmış, mahalle içinde bir polis kulübesi dikilmiş ve baskı yapılarak olaylara çözüm aranmaktadır.

Gelişmelerin gerçek nedeni, Bulgaristan’da yaşayan Çingene, Türk, Pomak, Ulah, Gagavuz, Tatar ve diğer azınlıkların Anayasal ve yasal haklarının, hak ve özgürlüklerinin olmaması, ülkede yargı sisteminin tıkanmış olduğundan adalet ve demokrasi olmayışı, savcılığın ise zenginlere hizmet etmesidir. Ülkede adalet için çalınacak kapı kalmamıştır.

Akıllarından geçen, nüfusun yarısından fazlarını oluşturan etnik azınlıkları sınır dışı etmektir. Bunu yapmaya da ne yasal hakları var, ne de güçleri. 1934-1944 yılları arasında ülkede faşizm zulmü varken sınır kapısı hep açıktı. Varna limanından ve Kapı Kuleden Müslüman azınlığı Türkiye Cumhuriyetine gönderiliyordu. Öyle ki,  göç İkinci dünya savaşı sırasında bile kesilmedi. Göçe zorlamak Bulgar faşistlerinin hüneridir.

Bulgarların bugün aklından geçen şudur.

Sofya Üniversitesi Prof. Mihail Mirçev “Pressa TV” programında şöyle konuştu:  “Çingenelere karşı yürüyüş yapan 8-10 bin kişi haklıdır.” Profesör mahkemeleri, yargıçları, adalet arama yollarını yok sayıyor. Ekrandan adalet dağıtıyor.

“Binlerce kişi, 5 bin, 8 bin, 10 bin kişi hareketlendi, gece gösterilerine gidiyorlar. Aralarında saldırganlar da var. Çocuklar, kadınlar, öğrenciler var. Onlar, Biz, hepimiz Bulgar2ız, kendi memleketimizdeyiz, Kendilerini Bulgar hissetmeyenleri tutuklayın. “ Protesto gösterileri hafta boyu sürdü.  Süreç başladı. Genişledi. Büyüyor.

Prof. Şöyle devam ediyor. “Karşımızdaki güçler, caniler, suçlular, ırza geçenler, kolektif hareket ediyorlar. Onlar canidir. Katildir.”

Prof. M. Mirçev’in düşüncesi BİR DE  şöyle: “Bu insanlar fakir. Fakir olmak kimseye cinayet işleme hakkı vermez. Biz onları istemiyoruz. Bulgaristan’daki yeni ekonomik sistem azınlık haklarını tanımadı. Yoksullaştılar. İşsiz kaldılar. Todor Jivkov zamanında işleri vardı. Amerikalılar gelip ekonomimizin yarısını kapatınca işsiz kaldılar. 1 milyon işsiz var. Onların en az 200 bini Çingenedir. Geçiş dönemi Çingeneleri ülkenin en yoksul insanları haline getirdi. Toplumdan atıldılar. Hepsi sosyal çöplüktedir. Fakat bu onlara bir GETTO olarak, bir mahalle olarak, yediden yetmişe hepsine suç işleyerek geçinme hakkı tanımaz.”

 Yoksul ve fakir olması onlara hak arama hakkı tanımıyor. Bizim kanunlarımız böyledir.”

Sofya Üniversitesinden bir Profesörün, insanların hak ve özgürlük arama hakkını böyle anlatarak, haksızlıkların temelinde olan ulus devleti savunması anlaşılır gibi değildir.

Yapılan sosyolojik araştırmalardan “Bulgarların Çingeneleri istemediği, onlarla aynı apartmanda, aynı mahallede yaşamak istemediği, aynı işyerinde çalışmak istedikleri, çocuklarının aynı okullarda okumak istedikleri, Çingenelerin satıcı olduğu fırınlardan ekmek almadıkları, dükkânlara uğramadıkları” gibi sonuçlar ortaya çıktı.

Basında Çingenelerin Balkanlara nereden ve ne zaman geldikleri gibi konular işleniyor.  Yeni teorilerin birinde, Bulgaristan’daki Çingenelerin XVIII. Yüzyılda Osmanlı Sultanı tarafından Bulgar topraklarına “başıbozuk” olarak gönderildiği, Bulgarlara zulm etmek genlerinde var, burada kaldıkları ve yerlerinin, Anadolu olduğu hatırlatılıyor ve “gitsinler” deniyor.

Başka bir teori Hindistan’dan mı, yoksa Mısır’dan mı geldiklerini tartışıyor. Kimileri ise Bizans İmparatoru I. Nikiforun Çingenelere imparatorluk topraklarında kalma, geçinme ve yerleşme hakkı tanındığına vurgu yapıyorlar.

1975 yılında Hindistan’a Başbakanı İndira Gandi Bulgaristan’ı ziyaret ederken konu açılmış, Jivkov üremelerinden yakınmıştı. O zaman Gandi, “2 milyon nedir ki, GANG Irmağı boyunda yer var” uçakla gönderin, hepsini alayım demişti. Olmadı.

1990’dan sonra Çingene konusu yeniden alevlenince, tek yönlü biletle Amerika’ya gönderelim dediler, o da tutmadı.

Başbakan Yardımcısı V. Simyonov’un 10 Çingeneye 700 leva emekli maaşı verip sülalelerine de çalma kapma hakkı tanıyarak sorunu hal etme planı, belki tutar. Çünkü Yarı Çingne olan Ahmet Doğan’da tuttu. Baraj mühendisi olarak 1 250 000 Evro alınca, “saraya” girdi artık çıkmıyor. Bütün haklarımızı tek başına kullanıyor. “Benim iyi olmam yeter. Diğerleri ölebilir,” dedi. Çingene baron ve çarlarının görüşü bekleniyor. Acaba bu işi Avrupa Birliği Konseyine nasıl anlatacaklar.

Çingene kitlesi kardeşimizdir ve isteklerimiz birdir:

  • Bulgaristan Cumhuriyeti Anayasasının değiştirilmesini istiyoruz.
  • Yeni Anayasa’da Bulgaristan’ın çok etnikli, çok dinli, çok kültürlü bir parlamenter demokrasi olduğu yazacak.
  • Güçler ayrımı tanınacak.
  • Eşitlik ilkesinde, azınlıkların nüfus içindeki oranına eşit milletvekili, devlette görevlisi, poliste polisi, orduda subayı, okullarda öğretmeni vb olacaktır. Mebus, bali, belediye başkanı, muhtar, polis şefi vb sayısı nüfus oranına eşit olacak.
  • Okullar ayrılacak, azınlıklar anadillerinde eğitim öğretim görecektir. Dil, din ve kültür eşitliği tanınacak.
  • Resmi dil Bulgarca olsa da ikinci resmi dil azınlıkların yaşadığı yöreye göre azınlık dillerinden biri olacaktır.
  • Azınlıkların okul, lise ve Üniversitelerde fakülteleri olacak.
  • Devlet bütçesinden azınlıklara ayrılan ödenekler nüfus içindeki oranlarına göre belirlenecektir.
  • Azınlıklar kendi kültür merkezleri, enstitü ve kütüphane, radyo, TV programı, basın ve yayını olacak.

10 Gelişmiş ülkelerdeki azınlık hakları hiç eksiksiz Bulgaristan Müslüman ve Hıristiyan azınlıklara da tanınacak.

Dilsiz, dinsiz, eğitimsiz, anaokulsuz ve okulsuz, kendini savunma hakkı olmayan azınlıkların bireysel ve toplu haklarının varlığından söz edilemez.

Bulgaristan’daki olağanüstü sert gerginliği çözülmesi için tüm azınlıklardan bir uzlaşma komisyonu kurulmalı ve anayasa değişikliği hazırlıklarına başlanmalıdır.

Azınlıkların etnik ve dinsel örgütlenme hakları tanınmalıdır.

Azınlıkların nüfus içindeki oranı belirlenirken dış ülkelerdeki soydaşlarımız da hesaba katılmalıdır.

1957’den başlayarak Bulgaristan’da yaşayan azınlıklara uygulanan tüm yasalar kaldırılmalıdır. Vatandaşların her bakıma ve her yerde tam eşitliği yasallaşmalı ve uygulanması garanti altına alınmalıdır.

Bulgar devleti bu isteklerimizi kabul etmiyorsa, AB üyeliği 2 yıl kaldırılmalı ve ulusal etnik hak ve özgürlüklerimizin yasal sağlanmasına ilişkin temaslar ve görüşmeler başlamalıdır. Türk görüşmeler AB komiserleri gözetiminde gerçekleştirilmelidir.

Devam edecek.

Paylaş.

Reklamlar