Dr. Nedim BİRİNCİ
Konu:  Türkiye’den Bulgaristan’a hiçbir zaman için zarar gelmez.
            (Bursa Büyük Şehir Belediye Başkanı Recep Altepe)
En büyük gürültü kaleler yıkılırken çıkan gürültüdür.

19 Mayısta Cebelde HÖH-DPS kalesi yıkıldı. Cebel Kalesi bu partinin gasp ettiği ve bayrak diktiği en önemli kaleydi. İsyan burada patlamış ve totaliter rejimi devirmişti. Kahramanlar biraz yaşlanmış, biraz yorgun, bir az da eziktiler, ama oradaydılar.

Kahramanlar onlardır, çünkü totalitarizme karşı ayaklanma başlatmak yalnız cesaret değil, ezilmişlikten doğun manda yüreği, gözü kararmışlık ister ki, onlarda bu vardı. Şu para verip sallandırılan bayraklar, zamanını dolduran partinindi.

Cebel’de HÖH kalesi düştü.

Bu bayrak artık müzelik oldu. 100 levaya, yarım somun ve 2 köfteye hala dalgalanıyorsa, değişiklik rüzgarından parçalanmasın diye iki yanında polis bekliyor,  büyük davamızla hiç alakası olmayan ama meydanı dolduran kuru kalabalık konuşmaları anlayamadığından her cümle 2 dilde – Türkçe ve Bulgarca – sunuldu. Polis sopasına dayanan, “Belene Kampında” solucan ve hamam böceği çorbasıyla yaşayan ve Türklük gururumuz olan kahramanlarımız hariç,  “DPS” diye avaz avaz bağıranlardan hiç biri 19 Mayıs 1989’da bu meydanda, Mehmet dedenin cenazesinde, kutsal davamızda yoktu. Bugün “sarayda” gölge bekleyen A. Doğan da 19 Mayıs 1989’da Cebel’in ayaklandığını 5 ay sonra işitti.

Biraz yaşlanmışlardı. Zindanların, işkence odalarının, sürgün çekisinin, “Büyük Göç“ün derin alın çizgileri kırış kırıştı.  Hayat suyunu örs ile çekiç arasında alan olgun yiğitler meydanı doldurmuş kiralık koroyu işitmiyor, 27 yıl sonra ancak içindeki Türklük sesine kulak veriyordu.

Onlar bu davanın mihenk taşlarıydı ve şimdi omuzlarındaki ağırlıkta “davayı devretme zamanı geldi” bilgeliği var.

Biraz da yorgundular. İsyandan sonraki yıllardaki didişme, kavga ve savaşım, durulmayan sular yordu onları ve şu şerefli anma gününde zihinlerini rahatsız eden bir şey vardı:

Sofya’daki haini ayakta selamlayanlar, kendileri de haindir!” Baş haine hiç biri ulaşamayan şu bulaşıkçı köpekler, oltaya yakalanmış balık gibi, en kutsal bayrak gününü kirletmeye gelmişlerdi. Kendilerini kepaze ettiklerinin farkında olmayan bu kör yığın, DOST‘U karşılarına alıp inatlaşmak istiyordu.

Fakat bu defa da olmadı. Cebel meydanında kendilerine yer  olmadığını bilenler, temelsiz bir bina gibi çöktüklerini fark ettiler. Bu gerçek kahramanların yorgunluğunu aldı.

Dahası DOST partisine devrediliyordu.

Bir az da eziktiler. Bu eziklik yıllar içinde gerçeklerin ters yüz gösterilmesinden, saklanmasından, çarpıtılmasından, bu haklı davada parlayan ilk kıvılcımların, ön saflardaki en yiğitlerin, gözü yılmayanların birer ikişer seneler içinde dede toprağından sökülüp atılmasının getirdiği büyük eziklikti. Hayal kırıklığı onları yıkamadı, çünkü bu bir var olma kavgasıydı. Gençler vatanı terk etmiş, etrafta çocuklar oynaşmıyor, yaşlı yaşlıya ne de konuşsalar birçok defa lafta kalıyor, namazdan namaza, bayramdan bayrama kardeş sıcaklığı ile gün tekerlerken, şu kalın enseli itlerin, köfteci kalpazanların, etrafa yığılan polislerin suyu bulandırması onları huzursuz ederken sanki eziyordu.

DPS’ci  kör kalabalık saldırgan tavrıyla bir büyük alevi, Cebel İsyanı ateşini söndürmek ve Bulgaristanlı Müslüman Türklüğü parçalayarak biraz daha yok etmeye  toplanmış, örgütlenmiş ve kışkırtılmıştı.

Bu iş Sofya’dan, artık bir gizli polis amirliği olarak görev yapan “saraydan” örgütlenmiş ve finanse edilmişti. Düşman boynuzları totaliter devletin başından alınmış ve saraylı başına  takılmış gibiydi. Düşman değişse bile hedefi ve amacı hep aynıydı. Demokratik özgürlükleri ezmek ve Türklükten kurtulmak!

***

Kahramanlar gününde şu güzel sanatçı Burcu Gün, elleri kınalı cebel güzelleri gibi giyinmiş, sanki bizim kız, herkesi coşturdu. Millet döktü piresini! Meydana öyle bir Türklük yağmuru yağdı ki, sanki bakırdan döküldü, gönüller öyle coştu, öyle coştu ki dağlar taşlar yerinden oynadı. Yeni bir gün doğduğunu herkes hissetti.

***

19 Mayıs coşkusunda Ankara Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrasını şef Krasen İvanov yönetiminde, İvo Papazov’un klarnet doğaçlamaları ve Kırcaali’li virtüöz akardeyoncu Neşef’in Balkan nameleri ve solist Yıldız İbrahimova’nın romantik esintileriyle dinleyenler de aynı coşkuyu yaşadı. Türkiye’de  Gençli ve Spor Bayramı bu defa Balkan müziğiyle renklendi. Zaten istenen bu değil mi?

***

Cebel mitinginde şöyle bir gerçek de çıktı ortaya: DPS-HÖH partisine üye kişilerin, aldatıldığı, bir siyasi esir durumuna düştüğü, de-pe-se kölesi gibi hareket ettiği dikkati çekti. Yıllar Cebelli ruhunu söndürmek için çok çaba harcamıştı.

***

Anma töreninde çok değerli konuşmalar yapıldı. Daha önceki kitle hitaplarında da ince düşünceli, yüksek ruhlu, gönülle göre konuşan, ortama göre şerbet veren Türkiye Cumhuriyeti Sofya Büyükelçisi Sayın Süleyman Gökçe, birçoğu işsiz, aşsız, çaresiz, beklemeye yenik düşmüş, sosyal sınıflandırmanın sefiller çizgisi altında bulunan meydana dolmuş ve kaynayan kalabalığı ilgilendiren konulara direk giriş yaparak,  hazır bulunanları iyi tanıyan bir deneyimli diplomat edasıyla, herkesin anladığı dilde şöyle dedi:

Türkiye Bulgaristan’ın en yakın dostu, ortağı, müttefiki ve komşusudur. Biz her zaman beraber yaşadık. Bundan sonra da beraber yaşamaya devam edeceğiz. NATO’da  müttefikiz, Avrupa Birliğinde ortağız; komşuyuz; birlikte çok uzun bir tarihimiz var. Türkiye her zaman  Bulgaristan’ın yanında olacaktır. Soydaşlarımızın çok önemli bir kısmı , her iki ülkenin de çifte vatandaşıdır.; bu ilişkiye, bu dostluğa bu tarihe ve geleceğe köprü önemi katıyor. Bulgaristan Avrupa Birliği’nin üyesi, Türkiye ise ortağıdır.

Çocuklarımızın, gençlerimizin ve hepimizin geleceği bakımından önem taşıyan bir örnek vereyim. Türkiye bugün dünyanın 16. büyük ekonomisi haline geldi çok şükür. Biz bundan en çok da komşularımızın, Bulgaristan’ın, Yunanistan’ın ve diğer komşularımızın  istifade etmesini istiyoruz; çünkü refah ortaktır. 2014 ve 2015; iki sene içinde  Türk iş adamlarının  ve yatırımcılarının  dünyanın 5 kıtasında yaptıkları yatırımın toplamı 15 milyar dolara ulaştı ve geçti. Maalesef Bulgaristan’a çok az bir yatırım geldi. Arzu ettiğimizin çok altında. Biz çok daha fazlasını arzu ediyoruz. Gençler göç gidiyor, nüfus yaşlanıyor. Ülkenin gücünü toplaması lazım. Yetişmiş insan gücünün olduğu yere  yatırım geliyor zaten. Bu çok önemli bir rakam az evvel sizinle paylaştığım. Bunun üzerine hep beraber düşünmemiz geldiğini  zannediyorum. Çünkü bu meydandan  ayrıldığımızda hep beraber aslında aklımızda kalacak olan  önemli şey bu.

Bu konuşma Bulgaristan Türklerine Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit’in 1972’te Deliorman ziyaretinde köylülerle buluşmada o zamanın Bulgaristan yöneticisi T. Jivkov’a hitaben şu sözlerini anımsattı:

Siz şu Türklerin diline, dinine, malına mülküne, yaşam tarzına ve özgün Türk Müslüman kültürüne salgı oldukça, Türkiye halkı ve devletinden daha büyük dost ve daha iyi komşu bulamazsınız.”

Şimdi Büyükelçimiz Gökçe bu sözlere AB ortaklığını ve NATO müttefikliğini de ekledi. Yani son yıllarda iki önemli adım atılmış olduğu ortaya çıktı ve üstüne Türkiye devletinin hem Bulgar devletine hem de Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlığa her bakıma yardım eli uzatmaya hazır olduğunu bir daha halka açık şekilde vurguladı.

1990’dan beri, ayni Bulgaristan ekonomik ve mali bataklığa saplanalıdan beri, Türkiye birçok dev projemizin gerçekleşmesinde yanımızda oldu.  Şu an Bulgaristan’da yüzlerce irili ufaklı Türk sanayi tesisi üretim yapıyor.  20 yıl önce sosyalizmden yeni çıkmış Bulgaristan’da girişimcilik tamamen ölüyken Türkiye Eximbank’ı 50 milyonluk kredi çizgisiyle işe başladı. Ardından “Doğuş İnşaat” Bulgaristan’da otoyol işlerinde büyük kepçe rolü oynadı. Önce Karnobat-Burgas otoyolu yapıldı. Ardından Sofya metrosunun 2. hattı gerçekleşti ve 3 yıldan beri çalışıyor.  MAPA Cengiz Konsorsiyumu Gorna Oryahovitsa arıtma tesisinden sonra, “Sofya-Lülin-Pernik” otoyolunu inşa etti. “Şişe Cam” Tırgovişte’de üretime başladı. “Maritsa İstok Elektrik Santrali ” ünitelerini Türk enerji şirketleri onarırken, Koza Holding Sofya’da kapalı semtler kuruyor. Birkaç gün önce Başbakan Borisov Kırcaali sakinlerini yeni büyük bir Türk üretim ünitesiyle sevindirdi. Bu gidişle “Svilengrat “Novo Selo” – Kalotina” hızlı tren hattının bir Türk yatırımcı şirketi tarafından döşenmesi; “Şipka Boğazı Tuneli”nin açılması; tütüncülüğün sınırlandırılıp kota sistemine geçilmesiyle kırılan ekmek teknesinin kozacılık ve ipek dokumacılığı ile canlanması hep Türkiye Bulgaristan işbirliği ufkundaki iri beklentilerin sadece bazılarıdır. Bu sıralama çok uzundur.

Ekonomik işbirliğinde Türkiye atılımlarının amaca yönelik özlü olması dikkatleri kilitliyor. 15 Aralık 2015 tarihinde Sofya’da “Boyana Konağı’nda” T.C. Başbakanı A. Davutoğulu’ nun  Bulgar Başbakanı Boyko Borisov’a direk olarak Türklerin yaşadığı karma bölgelere yönelik  1 milyar 280 milyon Euro proje yatırımı önermesi ve üretilecek tarımsal ürünlerin satın alınacağına taahhütte bulunması, derinleşen işbirliğimizde yeni bir adımdır. Bu çabalar Büyük Türkiye projesinin gerçekleşmesine paralel olarak hız alacak ve mutlaka gerçöek olacaktır.

Ve ben bizi içine itilmek istediğimiz, yeni parçalanıp bölünme krizinden en kolay Türkiye yardımlarıyla kurtulabileceğimize ve bunalımı aşabileceğimize inanıyorum.  Bu bakıma Cebel anma törenleri düşündürücü ve yol gösterici oldu.

Türklerin, Türkiye’nin Bulgarlara ve Bulgaristan halkına yardımları yeni konumuz olacaktır.

Reklamlar