unal almanya ÜNAL GAZİ

Konu: “Bulgar Etnik Modeli”nden ve Bulgar katillerden tiksinen Almanya.

Bulgaristan vatandaşı Svetoslav Stoykov’un Almanya’da Berlin metrosu basamaklarından inerken omurgasına tekme darbesi vurarak 20 basamak aşağı itilen bir Alman kızını ölüme terk etmesi, tüm Almanya ile birlikte Avrupa’yı ayağa kaldırdı. Buradaki Bulgar toplumunu ve Bulgaristan’ı çatırdattı.

Alman polisi bu vahşi cinayeti işleyeni önce illegal sığınmacılar arasında, Afganistanlı bir Taliban grubunda, DEAŞ teröristleri çevresinde, suç işlemiş ve aranan kaçaklar arasında aradı önce.

Eşine seyrek rastlanan, yüzkarası vahşeti işleyenin bir Bulgar, Varna kenti “Maksuda” gettosundan 26 yaşında Svetoslav Stoykov isminde bir alçağın olduğunu giderek açıkladı. Halen katil her yerde, bütün Avrupa’da aranıyor. Burada toplum gelirdi. Bulgaristan pasaportlulara “suçlusunuz” ve “def olun” sertliyle bakılmaya başlandı.

Ardından bu olaya, İspanya’da bir Bulgar bar bekçisinin yerli birin yumruklayarak öldürdüğü eklendi ve böylece cinayet listesinin olağanüstü uzun olduğu basına düştü. Avrupa toplumu ne oluyor diye sordu?

Adı Svetoslav Stoykov olan, 26 yaşındaki katil Bulgaristan vatandaşı ve “demokrasinin” akranıdır.

Olay Noel 2017 öngünlerinde Alman ve Avrupa iletişim araçlarında en fazla yorumlanan ve lanetlenen haber oldu. Yeraltı geçidi katilinin kaydettiği katliam görüntüsü videolarda devamlı dönüyor. Bulgar saldırısı kınanıyor. Avrupalılar tepki kusuyor.

Bulgaristan’da, bu saldırgan gencin Bulgar olup olmadığı tartışması başladı. Varna “Maksuda” gettosunda Romanlar yaşıyor. Bulgarlar onlara Bulgar vatandaşlığı, Bulgar pasaportu vermiş ve eşit haklı vatandaşsınız demiş ama üstüne “gettoya” tıkmış, bu vatandaşlara “Mangal” demiştir.

Burada yaşlılar ve çocuklar gettoda kalırken, gençler ekmek parası için Avrupa ülkelerine dağılmıştır. Bunlardan biri de “demokrasi, özgürlük ve adalet” dönemi evladı olan Svetoslav Stoykov’tur.  Okula gitmemiş, aile eğitimi görmemiş, küfür üstüne küfür gettoda yetişmiş, ahlak ve morali hayat normu etmeyi kendine hedef etmemişti.

Şimdi Romanların yani Çingenelerin “Bulgar olmadığı” durumu ön planı çıkarıldı. Çünkü Avrupa’da Bulgar ahlakından, tavrından farklı bir moral sergiliyorlarmış. Son 26 yılda Svetoslav ve onun gibi gettolarda yetişen gençlere kim ahlak dersi vermiş ki. Hangi okula gitmişler. Hangi meslek okulu bitirmişler?

Bilindiği üzere, Bulgaristan’da Çingenelerin isimleri, baba adları ve soyadları 1960 – 70 yılları arasında değiştirilmişti. İsimleri değiştirildiğinde “Bulgar” oldunuz dendi. “Gettolara” yerleştirildiler. Toplumdan koparıldılar, kapalı alanlarda yaşamaya başladıla5r. Örneğin Kazanlık kasabasını çevreden dolanan yolcu trenleri pencerelerinden görmüşünüzdür, orada Çingene mahalleleri 2 metre yüksek çelik levha duvarlarla sarılmış ve dışardan vahim durumun vaziyetinin görülmesi engellenmeye çalışılmıştı. Bu durum bugüne kadar devam ederken, bu gettoda ne bir camı, ne bir okul, ne bir okuma evi ne de bir kültür evi kuruldu. Buradaki 500 evin hiç birinin bir odasında ne Çingene, ne Türk ne de Bulgar dilinde bir kitap yoktur. Bu gettoda okuyan, hesap yapan, gerçeğe dayanan hayal kuran adam da yoktur. Hayal kurabilmek için bir insanın anadilini bilmesi gerekir, burada kullanılan dilde, küfredenler Çingenece sallıyor, para sayacak olanlar Bulgarca vitese geçiyor, bir ihtiyaç içinse Türkçe kullanılıyor. Varna’daki “Maksuda” veya Plovdiv’in “Yeni mahalle” (Stıoliponovo) semtlerinde durum aynıdır. Bu gidiş 50 yıldan beri böyle olduğundan dolayı, son iki kuşak okul görmeden, ahlak öğrenmeden, tam bir getto anarşisi ortamında yetişti ve topluma katışınca bulunduğu yerde anarşizm havası estirdi, yıkıp kırıyor, bıçaklayarak öldüremediğine silah çekiyor.

Müslüman Çingenelerin din hakları kısıtlandığından, Müslümanlara karşı sürekli ötekileştirme ortamında, İslam ahlakından ve yaşam tarzından uzak kalmayı seçiyorlar.

Gettolardaki gençler dinsel ahlak kurallarına göre yetiştirilmediğinden ahlaksızlar ortamında kendine yer arıyor. Genç kuşak ilk ahlak derslerini hapishanelerdeki hırsız gruplarından alıyor. Onlara katılıyor. Hapisten çıktığında topluma korku saçmaktan haz almaya başlıyor. Avrupa’da dolaşan Bulgaristanlı Çingene gençler en az bir iki kere hapishaneye girmiş çıkmış ve bir ahtapot şeklinde örgütlenmiş mafya örgüt biçimlerinden biri tarafından vicdanı ele geçirilmiş tiplerdir.

Gettolarda yetişen kör cahil Bulgaristan gençler,  1990’dan sonra hain siyasetçilerin başı olan Ahmet Doğan’ın “Bulgar Etnik Modeli” ürünüdür. Bu modelin birinci amacı etnik azınlık topluluklarını “toplumdan koparıp”  gettolara kapamaktı. Doğan’ın en büyük dostu olan “Ataka” lideri Volen Siderov, ülkenin değişik şehirlerinde Çingeneleri mitinge toplayarak “Biz sizden sabun yapacağız” dediği zaman,  Baş Savcılık ve hükümet  “faşizm tehlikesi” belirdi deyip kimseye dava açmadı. Tutuklanan da olmadı. Birkaç yıl sonra Avrupa Birliği Genel Kurulu “Ataka”, VMRO ve sözde “Yurtsever Cephe” gibi Bulgar partilerine “faşist partiler” dese de, hiç birinin kışına dokunulmadı, üçü de bugün mecliste kol gezip, popülist, yalan dolan siyasetle ortam karıştırıyorlar. Svetoslav Stoykov kuşağı korku içinde yaşadı, onlara insanlık öğreten olmadı. Getto’dan kaçıp Avrupa’ya gitmelerinden alınan vahim sonuç Berlin yer altı tren durağı basamaklarında meydana gelen olaydır. 2000’li yıllar ortamında Bulgaristan’da yetiştirilen gençliğin etnik kimliğinin yok edilmesi amaçlı devlet baskılarının doğurduğu insan tipi budur. Biz bunlara ayrıca HÖH partisi tarafından FETÖ okullarında eğitim alan 1500 gencimizi de katmak zorundayız. Bu nedenle durum vahimdir.

HÖH ve devlet eğitim siyasetinin hedefi, taş kafa insan yaratmaktı. Hain yetiştirmekti.

HÖH partisinin okulsuz eğitimsiz etnik gettolardaki çalışmalarının hedefinde tamamen ahlaksız ve yüzde yüz saygısız, küstah ve asi tipler yetiştirmekti. Biz bu baskıyı HÖH-çü terörü memlekete gidip gelirken Sofya’da Yüksek İslam Enstitüsü öğrencilerinin Cuma namazı kılmak için “Banya Başı” merkez camiine gitmelerinde engel olunmasında da görüyoruz. Onların Türk Müslüman toplulukla kaynaşması bugün de engelleniyor. İslam okullarımız bile getto durumuna getirilmiş durumdadır. Ye, iç, yat, ezberle, anlaman önemli değil, küçük taş kafa girdiğin okuldan büyük taş kafa çıksan yeter. Uzmanlığın kabristan ve matem imamlığıdır zihniyetiyle olacak olan budur.

Hedef, çağdaş toplumun yabancısı; kültür değerlerinin hiç birine uymadan hareket etmek; kendini beğenmiş, ettiğim ettik, kestiğim kestik asileri gettolarda yetiştirip sokağa çıkarmak ve toplumda anarşi yaratmaktı ki, dolayısıyla kolluk üçlere, polis ve jandarmaya eylem alanı açmaktı. Terörü halka yükleme imkânları oluşturmaktır. Bu özü palazlanan iğrençlik artık meyvelerini veriyor.

Yaklaşan seçimlerde HÖH liderliği, Genel Başkan Mustafa Karadayı 26 Mart 20176 erken genel seçimlerinden tek oy istemeyi düşünüyorsa, Avrupa Birliği’nden Bulgaristan etnik azınlıkları için gönderilen paraları nasıl çaldıklarını birer birer açıklamalıdır. Halka hesap verme zamanı gelmiştir. Bu sözlerimiz ve çağrımız DOST Genel Başkanı Lütfi Mestan için de geçerlidir. Evet Kasim Dal  için de geçerlidir.  Osman Oktay da otursun ve bildiklerini yazsın. Halkımız gerçekleri bilmek istiyor. Azınlık toplulukları “Bulgar Etnik Modeli” aldatmacasıyla halktan koparılmış, gettolara kapatılmış, “oy makinesı” “seçim kölesi” haline getirilmiştir. Ahlaksız toplumda yaşanmaz. Ahlaksız toplumda yaşamak istemiyoruz. 1990’dan sonra kurulan bütün özel saraylara el konmalı, bunlar devletleştirilmeli ve elde edilen nimetlere evsizlere ev kurulmalı mahallere sağlık ocakları, okul kurulmalı, su elektrik ve yol götürülmelidir. Yeni iş sahaları açılmalıdır.

Bulgaristan gelecek yılın Mart ayında erken genel seçime gidiyor. Yeni meclis Bulgar Anayasasında değişiklikler için hazırlıklara başlamalıdır. Anayasa’dan tek uluslu devlet kavramı çıkarılmalı ve etnik topluluklara “eşit topluluk hakları”, “eşit vatandaş hakları” “anadilde eşit eğitim hakkı”, “etnik geleneksel yaşam tarzına dönme hakkı” sağlanmalıdır. Azınlıklara kendi anadillerinde eğitim hakkı, iş hakkı, sosyalleşme hakkı, örgütlenme hakkı tanınmalıdır. Devlet etniklerin geleneksel yaşam tarzının meşruluğunu tanımalıdır. Avrupa Birliği’ne Bulgaristan’ın çok ulus ve etniklerden oluşan bir demokratik toplumu olan bir devlet olduğunu bildirmeli ve devlet siyasetini buna göre düzenlemelidir. Yeni hükümette Azınlıklar Bakanlığı açılmalıdır. Bulgaristan’daki bütün gettolar kapatılmalıdır. Tüm vatandaşlara konut sağlanmalıdır. Herkes etnik durumuna bakılmaksızın herkes sosyalleştirilmelidir.

Gettolardan kurtarılanlar eşit haklı toplum düzeninde yaşamaya alıştırılmalıdır. Sözde değil gerçek adalet istiyoruz.

Viski sofralarında alınan karalarda hain Ahmet Doğan şoparının aklına bakan Bulgar kulisi ülkemizdeki sığınmacılara da  “kapalı getto” siyaseti uygulamaya kalktı. Harmanlı İsyanı Almanya’da biz de izlendi. “Kapalı Sığınmacı Kampında” 3 bin sığınmacıya Çingenelere uygulanan usulle göre,  şiddetli baskılardan AYAKLANMA çıktı. Afganlıların attığı taşlardan 24 polisin başı yarıldı. Bizim kanımızca zaman sarayların taşlanması zamanıdır. Biz Almanya’daki gurbetçiler, toplum, medya, sokaktaki vatandaş, Almanya çok huzursuz. Burada toplum, Bulgaristan’da “kötülük üreten gettoları” olduğunu konuşuyor. “Çingene Gettoları” sayısının 59 olduğu anlatılıyor. Varna’daki “Maksuda” bunlardan yalnız biridir. Sofya, Plovdiv, Sliven ve Stara Zagora’da durum daha da kötüdür. Çocuklarını satmakla geçinen getoculardan başka ne beklenebilir ki!? Tehlike, getto ahlakının sokağa ve topluma taşması ve eline kırmızı Bulgar pasaportu alanın Avrupa’ya kendi hayat anlayışını, eşi görülmemiş kabalık ve küstahlı, insan hayatını hiçe sayan katillikten geçinen kabadayılığı dayatması ve kol gezmesidir. Bu siyaset Avrupa’da Bulgar düşmanlığı doğurdu.

Almanya’da 234 bin Bulgaristan vatandaşı yaşıyor. Bunlardan 74 bini sosyal yardımlarla geçiniyor. Alman İç Sosyal İşler Bakanlığı’nın bu ay Avrupa Birliği ülkelerinden, bu arada Bulgaristan’dan gelen ve 6 ay işsiz kaydıyla yaşadıktan sonra sosyal yardım almaya başlaması kuralını değiştirdi ve devletten sosyal yardım almadan bekleme süresini 5 yıla çıkardı, Alman bakanlığı ödenen sosyal yardım paralarını kıstı. Bu gelişmeler, buradaki Bulgaristanlı diasporasında (kopuntular arasında) büyük bir gerginlik yarattı. Ve 26 yaşındaki Svetoslav Stoykov gibi, Varna gettosunda yetişmiş, hiçbir medeni kural ve yasa tanımayan, suç dosyası olan, içeri girip çıkan, fakat hiçbir konuda kendini suçlu hissetmeyen, dolandırıcılıkla, çalma kapmayla geçinen tipler, Almanya’daki yeni uygulamayla toplum dışı kalmalıdır. Alman hükümetinin Bulgaristan’dan gelen ve burada sosyal yardımlarla geçinenlerin tümünü geri göndermesi konu oluyor. Herkes Bulgaristan’da etniklerle ilgili iç politikasını kökten değiştirmesini, eşit insan hakları temelinde eşit vatandaşlık ve adalet ilkelerine bağlı yeni bir hukuk düzenine geçilmesini istiyor.

Reklamlar