Düne gelinceye kadar neredeyse gün aşrı yağmur yağan Sofya’ya nazaran baştakuzeydoğu ve günyedoğu olmak üzere, ülkenin bazı bölgelerine aylardır bir damla yağmur yağmadı.

Tuna Ovası’nda, Pleven bölgesine kadar yağmurların yağdığı apaçık belli, mısır hatarlalarında mısır koçanları ortada, ayçiçekler son çiçeklerini açıyor, yol boyları yeşil örtüyle kaplı.

Fakat Ruse’den öte durum çok farklı, Ağustos’un sonu olmasına rağmen oralara sonbahar çok erken gelmiş gibi ve sanki kırağı erkenden düşmüşe benziyor.

Otlar çoktan sararmış, ağaçların yapraklarının dökülmesi şöyle dursun, birçok meyve ağacı kuraklığa yenik düşmüş.

Haziran’ın başından beri yağış almayan kuzeydoğudaki tarım arazilerde de durum kötü, hatta feci.

Bu yıl ayçiçek kafaları, bir tatlı tabağının boyutunu geçmiyor. Razgrad bölgesinde mısırlar, daha Ağustos’un ortası gelmeden biçildi.

Daha geçen sonbahardan beri yeterince yağış düşmeyen aylardan, kış ve ilkbahar mevsimlerinden sonra tarımcılar, büyük bir meydan okuma ile karşı karşıya geldi. Bütün bunlar da ağır bir mali yükü beraberinde getiriyor.

Gerek ülkenin en kuzeydoğusunda, yani Dobruca’nın Dobriç bölgesinde gerekse Deliorman’ın Razgrad bölgesinde gerekli yağışların yağmaması ve tahıl ağırlıklı bir tarımı dayanıldığını düşünürsek, çiftçilerin neden kara kara düşündüğini daha iyi anlayacağız.

Silistra’dan, Dobriç, Varna, Kavarna’ya, Burgas bölgesinden Sliven, Haskovo ve Yambol bölgelerine kadar buğday ekili araziler en büyük zarar gördü.

Geçen yıl dekar başına 800 kg buğdaydan bahsederken bu yıl düşüş yüzde 50’leri aşıyor. Bu da, tarım üreticilerinin binlerce leva zarar gördüğünü göz önünde bulundurrarak işçi çıkarmalara gidileceği de kesin.Tarımcılar, geçen yılı kötü olarak tanımlarken, bu yılı trajik olarak değerlendiriyor.Kuraklık nedeniyle ayçiçek, gündöndü hasadı da erken başladı. Dekar başına ürün 120 ile 150 kg’mı geçmiyor.

Mısırdaki durum da daha parlak değil, tam koçan yaptığı ve tene sardığı dönemlerde ülkenin kuzeydoğu ve güneydoğusunda başlayan kuraklık, hasadı olumsuz etkiledi.

Bütün bunlar kırsal bölgelerde yaşayanların beklediği ve bel bağladığı “renta” dedikleri parayı da olumsuz etkileyeceği kesin. Deliorman’da şimdiye kadar dekar başına 60 ile 70 leva arasında “renta” veriliyordu, fakat bu yıl ne kadar olacak?

Bazı tarımcılara göre, bu yılki kuraklık, son 5 yılın kazancını yok etti.Ne yazık ki, sorun burada bitmiyor, önümüz sonbahar ve güz ekimi başladı başlayacak. Toz toprak arasında, yer yer yerin 40 -50 cm yarıldığı arazilere güzlükler ekilecek, daha doğrusu ekilmesi gerekiyor. Ama nasıl olacak?

Kuraklık sadece tarımcıları değil, sıradan insanları da vurdu, bahçelerde neredeyse domates, biber, salatalığın eseri kalmadı.

Bu da sonbaharda, lütenitsa, turşu, kışlıkları hazırlama döneminde pazarlarda daha pahalı meyve ve sebze anlamına geliyor.

Bir yerde okumuştum: “Türk kültüründe uzun yıllar sonucu oluşan “sudan ucuz”, “su gibi akmak”, “su gibi gitmek”, “su içinde kalmak”, “su küçüğün, söz büyüğün”, “su testisi su yolunda kırılır”, gibi yüzlerce deyim ve atasözleri bu gidişle tarih olacak”, çünkü her geçen yılla birlikte kuraklık ve susuzluk ciddi boyutlara ulaşıyor.

Yine bir atasözüyle bitirmek istiyorum:

“Çiftçiye yağmur, yolcuya kurak; cümlenin muradını verecek Hakk”.

Hazırlayan: Şevkiye Çakır
Foto: Şevkiye Çakır

BNR

Reklamlar