bulgaristan-islamBulgaristan devletinin Türklere / Müslümanlara yönelik eritme politikasında – Komünizm dönemiyle kıyaslandığında- görece bir rahatlık olsa da, dünden bugüne değişen fazla bir şey yok. Bulgaristan Müslümanları bir taraftan devletle “boğuşup dururken” bir taraftan da İslam’ı doğru bir şekilde anlama ve yaşama hususunda ciddi problemlerle karşı karşıyalar.

Bu problemlerin en başta geleni bilgisizlik. Komünist idare Müslüman ahaliyi cahil bırakmış, başarılı olmuş. Bulgaristan Türkleri/Müslümanlar İslam’ı öğrenmek, çocuklarını da Müslüman olarak yetiştirmek istiyor. Müslüman gençler dinlerine ve kimliklerine dönmeye çalışıyor. Evet, onların önlerinde duran en ciddi mesele, dinî eğitim. Burada da hakezâ en büyük sorumluluk Türkiye’nin. Müslümanların çoğu Türkçe konuşuyor. Bu önemli. Bulgaristan Türkleri/Müslümanları, kalben Türkiye’ye yakın ve buraya özel bir bakışla bakıyorlar. Bu yüzden maddi ve manevi desteği en çok Türkiye’den bekliyorlar. Türkiye’nin verdiği/vereceği desteği çok önemsiyorlar. “Önce Allah’a, sonra Türk milletine güveniyoruz” diyorlar.

“Türklük” için İslam’ın vazgeçilmezliğini ve İslam’ın bir millete kazandırdığı kimlik şuurunu Bulgaristan’a gidince iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Müslüman ahali arasından dinî kimliğini kaybedenler ülkedeki çoğunluk tarafından ilk fırsatta eritiliyor. Tarihte de pek çok kez örneğini gördüğümüz gibi dinini kaybeden Türkler “Türk kimliği”ni de kaybediyorlar. Bu noktada Bediüzzaman Said Nursi’nin şu görüşleri üzerinde düşünmenin yararı vardır: “Dikkat Bir Hâl: Türk milleti anâsır-ı İslâmiye içinde en kesretli olduğu halde, dünyanın her tarafında olan Türkler ise Müslüman’dır. Sair unsurlar gibi Müslim ve gayr-ı Müslim olarak iki kısma inkısam etmemiştir. Nerede Türk taifesi varsa Müslüman’dır. Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır. (Macarlar gibi) Hâlbuki küçük unsurlarda dahi hem Müslim ve hem de gayr-ı Müslim var. Ey Türk kardeş! Bilhassa sen dikkat et. Senin milliyetin İslâmiyet’le imtizaç etmiş; ondan kabil-i tefrik değil. Tefrik etsen, mahvsın. Bütün senin mazideki mefâhirin İslâmiyet defterine geçmiş. Bu mefâhir, zemin yüzünde hiçbir kuvvetle silinmediği halde, sen şeytanların vesveseleriyle, desiseleriyle o mefâhiri kalbinden silme.”

Bulgaristan Türkleri/Müslümanları Osmanlı’nın ardından Balkanlar’da yetim kalan ilk Müslüman topluluklardan. Onlar 1878 yılında Osmanlı’nın çekilişinden sonra orada yetim kaldı. “Burnumuzun dibinde” yer alan kardeşlerimiz ancak bu kadar unutulabilir. Onlar Bulgaristan’da kalan Müslüman-Türk varlığının korunmasında en önemli rolü oynayan İslam’ın, Müslüman halkın kalbinden silinmemesi için bütün olumsuzluk ve zorluklara rağmen 135 yıllık bir var olma mücadelesi yürütüyor.

Dün olduğu gibi bugün de Bulgaristan Müslümanlarının (nüfusları 1,5 milyon) kimliğinin korunması büyük ölçüde İslamî bilgilenme ve bilinçlenmeye bağlı. Bunun için de bu bilinci ayakta tutacak alp erenlere, derviş gazilere her zamankiden daha çok ihtiyaç var. Orada yaşamayı göze alacak hakiki adamlara ihtiyaç var. Vaktini, emeğini, enerjisini Allah’ın rızası uğruna feda edecek dervişler lazım.

 

Yeni Asya – Bekir Fuat

Reklamlar