Ahmet TÜFEKÇİ
Tarih: 10 Nisan 2021

Bulgaristan seçimleri geçti. Ağır covid-19 engeline rağmen, 22 bin oyla biz de varlığımızı bir daha ispatladık. Son hesapta Bulgaristan vatandaşlarının % 51,6’sı oy kullandı. 4 bine yakın vatandaş “kimseyi desteklemedi.” Şimdiki durumu istemiyorum, değişiklerden yanayım, daha iyi bir hayat istiyorum istekleriyle oy verenler 2 koalisyonu ve 1 partiyi meclise taşıdı. Meclis “eski” ve “yeni” güçler olarak ikiye bölündü. Eski partilerden Türklerin HÖH-DPS partisi, hükümet kurma çabalarında yeni güçlere oy vereceğini açıklarken, sosyalistler BSP yönetimi istifa etti ve parti bölünmeye devam ediyor.

Seçim yolu para döşenmişti.

GERB partisi seçim öncesi devlet hazinesini açtı. Mart 2021’de 5 milyar leva (2.5 milyar Avro)  harcandı. Maliye Bakanlığı raporlarından bu paraların ne için harcandığı anlaşılmıyor. Yine bu yılın Ocak ve Şubat ayalarında ise, toplam 6.8 milyar leva (3.4 milyar Avro)  harcandı. Bu paranın 3.1 milyarı Ocak, 3.7 milyarı da Şubat ayında harcandı. 2020 yılının aynı döneminde toplam 3.4 milyar leva harcanmıştı. Bu giderler Bulgaristan’da “devlet parasıyla oy satın almanın yasak olmadığının” bir delildir. Bu büyük masraftan sonra yine de GERB partisinin 300 bin oy ve 25 milletvekili kaybetmesi ilginçtir.

Borisov, değişim dalgasını neden gemleyemedi.

Seçim toplumu dağıttı. 2 haftada hükümet kurma yolunda tek adım atılamadı. Olay, tasmaları başka birilerin elinde 6 köpeğin ilk buluşmasını andırıyor. Bir kızağı aynı yönde çekmeleri imkânsız gibi. Seçilenler Borisov’un plansız programsız başı çekmesine “hayır!” diyor.

Değişim isteyenlerin yükselen dalgası.

Bulgaristan’daki değişim dalgasına hayat hakkı isteyenler ilk adımlarını 2019 Ekimindeki yerel seçimlerde attı. Başkent Sofya başta olmak üzere, pek çok yerde, Belediye Başkanları, Belediye meclis üyeleri ve muhtarlar değişti. Şiddetlenen ekonomik ve mali bunalımda yoksunlaşmaktan korkan orta kesim büyük şehirlerde protesto gösterileri başlattı. Başkent, Plovdiv ve Varna’yı arkasına aldı. Memleket hareketlendi. Başkent belediye başkanları % 30 ve Büyük Şehir meclis vekilleri % 40 oranında yenilendi. 8 Belediye Başkanlığı alan “Demokratik Bulgaristan” başkentte yeni ruh getirdi. 2020 protestolarının sloganları rüşvetçilik, yiyicilik, dolandırıcılık ve dalaverecileri lanetlerken adalet ruhu uyandı. Başbakan ve hükümetin istifa, oligarşi ve mafyanın politikadan sökülmesi istekleri direnişlere politik yön verdi.

Sokak eylemlerinden Halk Meclisine.

4 Nisan’da ana muhalefet partisi olarak biçimlenen “Var, Böyle bir Halk!” partisi 51, “Demokratik Bulgaristan” koalisyonu 27 ve “Ayağa Kalk Bulgaristan!” ve “Dazlak Kafalılar Hükümetten Dışarı!” hareketi 14 milletvekili çıkardı. Мeclise girеn ve mevcut durumu temsil eden siyasi güçlere posta koyan toplam 92 milletvekiline 1 196 034 seçmen oy verdi ve Bulgaristan siyaset tablosunu değişti.  Batı Avrupa ülkelerinde sandığa giden Bulgaristanlı Müslüman gurbetçiler de “Var, Böyle Bir Halk!” partisine ve “Demokratik Bulgaristan!” koalisyonuna oy verdi. İspanya’da çalışan 123 bin Bulgar vatandaşı 57 sandıkta “bağımsız yargı” ve Almanya’da 69 sandıkta oy kullananlar ise, sivil toplum örgütlerine siyasi haklat istedi. Yenileşme, isteklerin ortak simgesi oldu.

Beklenen değişiklikler bizim istediğimiz değişiklik midir?

Birinci yerde seçimin bülten ve protokollerini görelim. Bültenler daha kısa ve açıktı. Protokoller karmaşıktı ve % 90 yanlıştı. 2017 seçim sonuçları 3 milyon rakamla toparlanırken, bu defa 13 milyon rakamla büyük sayıda işlem yapıldı. 11 Nisan 2021 günü Bulgaristan Seçim Komisyonu seçim sonuçlarıyla ilgili son sözünü hala söyleyemedi. 400 seçim makinasında yazılım yanlıştı. İlginç olan ise, birçok yerde seçmen kimi seçtiğinin farkında değildi. Örneğin, Varna’da GERB’in liste başı olan Bayan Slavena Taçeva İspanya’da yakalanmış, 11 yıl hüküm giymiş bir uluslararası uyuşturucu tacirinin eşidir. Bu bayanın mecliste ne işi olur?

2014’te HÖH-DPS’li D. Peevski Bulgar seçim sistemine bir yenilik getirmişti. Mustafa Karadayı ile birlikte Avrupa Parlamentosu milletvekili seçildiler, fakat hemen vaz geçtiler. Böylece sıradaki adaya yol açarak, borç ödediler. Haklarında Anayasa mahkemesinde dava açılmadı.  

Bu seçimlerde HÖH-DPS partisinden 6 milletvekili, GERB partisinden de birisi Boyko Borisov, 2 milletvekili meclisten çıktı. İkinci parti başkanı Slavı Trifonov’un da milletvekilliğinden vaz geçeceği haberleri dolaşıyor. Bu kişilerin milletvekilliğini sattığını konuşuyor. 200 bin levadan söz ediyor. Demek seçimde halk kandırılıyor! İşten anlamayan, kör cahil kişilerin meclise doldurulmasıyla sorun çözemeyiz. Sonunda Halk Meclisi politik olarak tükenir ve çöker.

Bulgaristan’da okumuşluğun belgesi diplomadır. 1944’te  meşe çalılıklarından inen partizanlar, ilk ve ortaokul mezunu komünistler, lise (gimnazya) görmemişti.  Onlar önce “Stanke Dimitrov” daha sonraki yıllarda “Georgi Dimitrov” Yüksek Parti Enstitüsünde eğitildi ve Yüksek Enstitüsü diploması sahibi oldular. Lise görmemiş yüksek okul diplomalılar belirdi. Cahillik kokmaya başladı.  Bu kişiler ancak BKP Tarihi, SBKP Tarihi, Parti Kuruculuğu, Bulgaristan Tarihi, SCCB Tarihi gibi dersler gördüklerinden kafalarına akıtılan bilgilerin hiçbir değeri yoktu. Bu taş kafalar ancak Bulgaristan Türk, Pomak, Ulah, Makedon, Gagavuz vs azınlık topluluklarını “isim değiştirme”, “Bulgarlaştırma” işlerine ve zulüm politikasına hizmet etti. Bulgar toplumu aydın bir toplum olsaydı başımıza bir şey gelmezdi. 1990’dan sonra ülkede diploma ticareti başladı. Parası olan Üniversite diploması aldı.  Bu seçimde aydın bir zümrenin meclise girmesini ve medeniyet düzenimizin yükselmesini bekliyorduk. Tam tersi oldu. Halkın isteği parti ve polis kursları bitirenlerin meclise girmesi değil, gerçek aydın kimselerin yasama organında görev almasıdır. Manevi düzenin yükselmesi ne demektir? Biz, dünyada ilk üniversitenin kurulduğu topraklarda yaşıyoruz. 855’te ilk yüksekokul İstanbul’da kurulmuştur. Ardından Bulgar Çarı I. Boris ve Prens Mihail, Preslav ve Ohri’de yüksek eğitim kurumu açmıştır. Bu aydınlık ocakları İtalya’da Bolonya Üniversitesi ve Paris Üniversitesi’nden 300 yıl önce yanmıştır.  Oksford 1117 ve Cembrige 1209’da ilk kitapları üst üste koymuştur. Bu bilim kurumlarının açılması manevi yükselmenin topraklarımızda çok eskiden  başladığı anlamına gelir. Bizim yüksekokul diplomalılarımız hiç olmazsa Bizans’ı bilselerdi. Bizans tarihini, Bizans’ın ve 1000 yıllık imparatorluğun çökme nedenlerini bilen kişiler halk meclisinde yer alsalar, iyi olurdu. Türk mezarlığı üzerine kurulmuş olan Sofya eski meclis binasının kapısında “Birlikten Güç Doğar!” yazıyordu. Yeni meclis Komünist Parti Merkez Komitesi binasına sıkıştırıldı, sloganı yok.  Bir ideoloji ve medeniyet doğarken insanların önce kendi aralarında uzlaşmaları gerekir. Toplumsal uzlaşıda ilk dayanak hukukun üstünlüğü ve bir yasal sistem kurulmasıdır. Bu yolun ilk adımı ise, Yükseköğrenimdir. Aydın ocağı olmayan toplumlarda medeni düzen kurulamaz. 1123 yıl ayakta kalan Bizans imparatorluğu yaşadığımız topraklara arasız ışık saçmıştır. Dünya’nın en güçlü finans sistemi de Bizans’ta kurulmuş ve 1000 yıldan uzun ayakta kalmıştır. O imparatorluğun yıllık bütçesi 90 ton altındı.  Bunları neden mi anlatıyorum? Birlikte Kıyaslayalım. Bulgaristan’da bir çöküş ve dağılma sürecinden söz ediyoruz. Öyle dağılmışız ki meclise girenler bile aralarında diyalog kuramıyorlar. Gazeteler bugün “Rusya ile Ukrayna arası barut kokuyor? Biz ne yaparız? Orada yaşayan Bulgarlar topluluğu var!” yazdı. Sosyal medya ekledi: “biz savaşa girmesek bile, ülkemizde Amerikan üsleri var.” Arkadan gelenler, “Düşündüğümüz olursa “Bu, bizim yok oluşumuz olur” demekte gecikmediler. Ve çöküşü durdurmak ödeviyle meclise girenler, birden hızlı yok oluşu hayal etti… CEO-stratejik durumumuz politik durumumuzdan önemli. İşte bu noktada Bizans’ın çöküşü ile Bulgaristan’ın çöküşündeki benzerlik dikkati çekiyor. Karşılaştırmada yarar var. Bizans’ın çöküş nedenlerinin başında gelen, maliyesi üzerinde devlet denetiminin kalkmasıdır. Devlet gelirleri İmparatorun elinde bir açık çek olmuş ve o da istediği gibi harcayıp savurmuş, paralar Venedik Cumhuriyeti’ne akmıştır. O zamanlar Venedik, bugünkü New York’tur. Son 11 yılda Bulgaristan’da durum aynıdır. Avrupa Birliği’nden gelen paraların 29 milyar Avrosu Batı bankalarına aktı yani geri döndü.  İkinci benzerlik, Bizans’ın çöküş döneminde rüşvetçilik, dolandırıcılık, dalavereler ve sahtekârlıklardan oligarşi – çok zengin zümre oluşmuştu. Zenginler halktan ve devletten kopmuştu. Fatih Sultan İstanbul’a girdiğinde şehrin zenginlerini karşısına almış ve “siz altın küplerini açıp şehrinizi neden korumadınız?” sorusuna şu cevabı almıştır: “Gelmenizi bekledik Haşmetlim. Size vereceğiz!”  Yani bir imparatorluğu çökerten bir de ihanettir. Milletin parasını çalıp dış ülkelere kaçırmak bugün de hainliktir.  Bizde de, devlet parasının 200 ailenin ve 20 oligarşi elinde olduğu her gün söylenmiyor mu? Bugünkü iktidar kavgası covid-19 ile mücadele ve ekonomik ve mali bunalımdan kurtulmak için AB’den gelecek uzun vadeli 60 milyar leva için değil mi? Bu paraya el koyanı 10 yıl daha iktidardan uzaklaştırmanın, adalet tesis etmenin, yoksulluktan kurtulmanın, sağlık ve eğitim reformu yapmanın imkânsız olacağını görmeyen, bilmeyen mi kaldı? Ne yazık ki meclis popülistlerle doldu ve yeni alternatifin kendiliğinden doğmasını bekliyorlar. Hırslı köpekleri kızıştıranlar fırsat kolluyor. Eski çöküşün üçüncü nedeni değişen devlet kurumlarının devleti parçalayarak yıkması, köylerin boşalması, şehir düzenin bozulması, soysuzlaşma ve dağılmadır. Bizans’ta aydınların, iş bilenlerin, zanaatçıların, yapı ustalarının vs huzur kaçınca Batı Avrupa’ya göç etmiştir. Okumuşlar imparatorluğu terk etmiştir. Aydınlık ırmaklar gibi akar, geri dönüşü olmaz! Bulgaristan’da da aynısı yaşanmıyor mu? Sosyalist devletin yapıları hurdaya çıkarıldı ve ucuz pahalı satıldı. Türklerden ve Bulgarlardan zulüm gören ilk 1 milyon vatandaş ilk fırsatta 1990’a yurttan çıktı. Bugün gurbetçilerimizin sayısı 3 milyon. Gidip Batıda kredi ile okuyanlar yurda dönüp, evlenmek, aile kurup çocuk yetiştirmeyi kurgulasa da, korkuyorlar. Dönüş kapısı kendiliğinden açılmıyor. Dikey devletin bozuluşunu ilk Bizans yaşamış. Çok milletli Bizans önce devleti ideoloji, din soy kimliği açısından parçalanmış. Paralar Venedik’e akarken, Kilise Roma Papazına bağlanmış. Şehir milliyetçiliği belirmiş. İstanbul’a gelenler oldukları gibi kalmaya devam ederken, gelenler Romey (Bizanslı) olmayı kabul etmemeye başlamışlar. Çok milletli bir devlette, halk devleti en yüksek değer kabul etmezse, devlet kendiliğinden çözülür ve çöker. Bu Bizans’ı kemiren ve bitiren iç kurttur. Zorla güzellik olmaz!” eski bir atasözüdür. Güya “soya dönüş!” gibi saçmalıklar, soy kırım denemesi ve 20. Asır boyunca sürerken şiddetlendikçe şiddetlenen zulüm rejimi bu gerçeği defalarca doğruladı. Dayanamayan Müslüman Türkler Bulgar devletinden sürekli kopup gittiler. 21. Yüzyılda Ukrayna Bulgarlarından 60 bin kişiye Bulgar pasaportu 150 bin Makedon’a Bulgar kimliği, vatandaşlığı ve pasaportu verildi, 4 Nisan 2021 tarihinde meclis seçimlerine hiç biri katılmadı. Demek oluyor ki Bulgar devleti kokuşma ve çözülme süreci yaşıyor. Şu da var. Bu gelişmeler Avrupa Birliği üyesi olan ve Bizans’tan beri süregiden Avrupalılaşma sürecinde yeni birleştirici bir ruh oluşturma işini de rafa kalkmış. Devlet kurumlarının parçalanmış olması, seçmeni kendiliğinden dağıtıyor ve halkı usandırıyor. Yurtdışındakiler köklü değişikler istiyor. Kültürler hep Doğu’dan Batıya akmıştır. Doğu insanı ve toplumunun yarattığı kültür ve medeniyetler Batı Avrupa Aydınlanma (Rönesans) olayının ve modern olarak kabul ettiklerimizin temellerindedir. Örneğin, Org İstanbul ustalarının eseridir ve ilkin şehrin kiliselerinde çalınmış ve yankılanmıştır. IX. Yüzyılda Batı’ya taşınmış ve yeni müziğin yaratılmasında temel müzik aleti olmuştur. Demek oluyor ki, Batılaşmak isteyen Doğu aslında kendinden çalınıp Batıya taşınan edinimlerin son durumuyla haşır neşir olmak istemektedir. Bu yalnız Bizans devrine ait değildir. Orta Asya, Yakın Doğu ve Anadolu medeniyetlerinin tümünün ana kenti olan İstanbul’a serpilip açan tüm kültürler için geçerlidir. Balkanlar bu kültür hırsızlığında kervan yoludur. Barbar Batı 1204’ten başlayarak ilk kez 50 yıl Bizans’ı soyduktan sonra medenileşmeye mayalanmıştır. Kapitalizm, savaş soygunları ve ganimetlerle kurulmuştur. Batı müzelerindeki ekspozelerin yarısı Bizans çağındandır. O gün bu gün tüm uluslararası anlaşmalar Anadolu’da ve Boğazlarda rant üretilmesini engellemek için imzalanmıştır.  *** Bugünkü Bulgaristan gerçekliğini eski dünyanın kırılan aynasının parçalarında bulabilirsiniz.  Son dönemde bu süreçlere ters düşen gelişmeleri Türkiye Cumhuriyetindeki izliyoruz. Birleşik Amerika Dış İşleri siyasetini planlama komisyonu üyesi, bilinen düşünür Fransis Fukuyama, 2021 yazılarında şu tezler üzerinde duruyor:“Tek kutuplu dünya sistemi sona erdi. Yerini çok kutuplu dünya sistemine bıraktı. Ekonomik süper güç olarak Çin ve Askersel süper güç olarak Rusya dünya sahnesini gasp ettiler.Yenidünya düzeninde Türkiye de önemli bir bölgesel güç olarak yerini aldı. İslam Ve Osmanlılar.Birleşik Amerika eski Dış İşleri Bakanı Henri Kizinjer Müslümanların gelişiminde iki dönüşüm noktasına işaret eder. Bunlar: İslam’ın yayılması ve Osmanlı İmparatorluğunun doğmasıdır. Uluslararası sistemde Türkiye’nin yakın bir dönemde hızla yükselişi, Batının uluslararası sistemde başı çeken durumunu yitirmesi anlamında, Osmanlı imparatorluğuna benzemektedir. Politik ve ekonomik problemlerine karşın Türkiye Cumhuriyeti, karışmak zorunda kaldığı bölgesel çatışmaların hepsinden zafer simgesi olarak yükseldi. “ Fukuyama son yazısında, Türkiye Cumhuriyeti’nin Suriye, Libya ve Yukarı Karabağ çatışmalarında insansız (İHA) uçaklarıyla elde ettiği başarılara dünyayı şaşırttı, diyor.  Türkiye İHA-larının çağdaş savaşın akışını nasıl değiştirdiğine vurgu yaparken de şunlara işaret editör: “2020 yılında Türkiye Cumhuriyetinin bir önemli bölgesel güç olarak büyümesinde İHA-lar özendirici rol oynamıştır.“Türkiye Cumhuriyeti son üç çatılma sonuçlarını gereği gibi değerlendirmiş ve benzer başarılarını kat kat artıracağına güvenle inanıyor. Anlaşılan Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” kitabında işaret ettiği hususlar, yeni bir tarihin başlamakta olduğuna işaret ediyor.Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti’nin son kongresinde yaptığı kapanış konuşmasında belirttiği gibi “yeni kaderini kucaklayan Türkiye, dev güç olma yolundadır.”*** Gelişmelerin çizdiği yeni tablo şudur: Bizans’ın çöküşüyle bir tarih sayfası kapanmış, Osmanlının çöküşüyle ise, yeni bir dev devletin tarih sayfası açılmıştır. Ufuktaki Büyük Türkiye, Turan devleti ve Türk Dünyasıdır. Bu bakıma, 4 Nisan seçimlerinden sonra hükümet kuramayacak duruma gelen, seçtiği mecliste kilitlenen, her parçalanma yeni bir ufalmaya yol açan, son günlerde de Bulgaristan Sosyalistleri Partisinin yeni büyük bir parçalanmayla – yenilikçiler ve statükocular olarak – kesin bölünerek, seçim sonuçlarını anti-GERB, anti-Borisov dışındaki yenilikçi popülist grubun seçim sonuçları dengesini bozarak iktidar yolunu açması bekleniyor. Bu, parti başkanları dışında da olabilir. Bulgaristan’da katı komünist değer yargılarından, komünist ve anti-komünist, sosyal demokrat, sosyalist ve demokratik sosyalizm ideolojilerden sonra “ideolojisiz dönem” – “solsuz-sağışız devir”  hem derinleşiyor hem de halk uyanıyor.  2001 seçimlerinde İkinci Semion Saks Konurg Gotski’nin “ben sizim bütün dertlerinize 700 günde çare bulacağım” yalanlarına inananlar 2 milyondu, 2009’da Boyko Borisov’a 1 milyon 700 bin seçmen oy verdi, bu seçimde aynı popülist umutlarla sahneye çıkan suskun Slavi Trifonov ancak 570 bin oy aldı.Öte yandan meclise giren 6 partiden beşinin Slavi Trifonov hükümetini destekleyeceğini bildirmesi, kamuoyunun corona krizinden sonra beklenen ekonomik ve mali bunalıma hazırlıklı yakalanma arzusudur.  Bulgaristan’da bu seçimde “Mafya – Jivkovist” döneminin sona ermeye başladığını anlayanlar çoğalırken, acaba şimdi nereye yöneliyoruz? Sorusunu soranlar da artıyor. Liberalizmin zor nefes aldığını görmeyen kalmadı. Bizdeki muhafazakârlık ise, aşırı milliyetçiliğin, dolayısıyla ırkçılığın ve faşizmin yakın akrabasıdır. Rusya örneğini istemesek de, gazımız, petrolümüz, elektriğimiz yüzde yüz Rusya’ya bağlı olduğundan dolayı,  dilimizi yutmuş gibiyiz. Amerika likit gazı Dedeağaç’taki dağıtım merkezinden alın diye dayatsa da, pahalı geliyor. Birleşik Amerika ülkemize çöreklendi, halkın endişeleri artıyor. Üslere kıta ödemiyor. Ne kadar kalacağı belli değil. Şimdiye kadar ciddi bir yatırım yapmadı.  Şu yeni durumda Bulgaristan için hükümet biçimi olarak Türkiye Cumhuriyeti örneğinden daha uygun bir emsal göremiyorum. Cumhurbaşkanlığı hükümet biçimini seçsek, hem mecliste yaşanan politik krizler unutulacak, hem de uzmanlar hükümeti ülkenin yönetimini eline alınca, rahat ve huzur bulma yolu açılacaktır.Bunun için yeni anayasada azınlıkların ve gurbetçilerimizin tüm haklarının tanınması yeter de artar. Bulgaristan’daki değişiklikler gerçekten ancak azınlık seçmenlerin ve yurt dışındaki seçmenlerin oylarından güç alarak başlayacaktır.

Bizi izleyiniz
Paylaşınız.
   

Reklamlar