Türküler, kederli günlerimizde acıyı unutmamızı sağlıyor, neşeli günümüzde ise neşemize neşe katatıyor, gurbetteki yakınlarımızın ardından dökülen göz yaşımıza eşlik ediyorlar.Hele hele türküler güzel sesle ve içten söylenirse, o zaman o ses sanatçısı, dinleyicilerin kalbinde, gönlünde taht kuruyor.Bu ses sanatçılardan biri de Beyti Beytulla.

Radyoda onun türkülerinden bir tanesini dinleyince, hemen başka türküler var mı diye merak ettim ve arlşivden türkülerini teker teker yayınlarımıza kazandırdım. Çok uzun yıllar kendisiyle röportaj yapmak ve sohbet etmek istedim. Bugün kızı Bahtişen Mutlu sayesinde Beyti Beyitulla ile yazılı sohbetimizi sunma imkanına sahibiz.

Beyti Beytulla ile uzun bir yazışmamız oldu, şimdi size onun yazdıklarını aynen akatarıyorum:

“Bulgaristan Radyosu Türkçe Yayınlar Ekibine ilginizden dolayı cok teşekkur ederim. Ben İstanbul Avcılarda oturuyorum. 1948 yılında Razgrad’ın Todorovo köyünde dğnyaya geldim. İlk ve orta okulu burada tamamladım. Daha sonra Razgrad Meslek Lisesi (SPTU) okuluna başladım. Bir sene sonra okulu terk ettim ve Razgrad Tiyatrosuna kabul edildim. Orada iki buçuk yıl calıştim ve ayrıldım. Çalısma hayatımın sonuna kadar torna tesfiye ve kalıpçı olarak çalıştım.1989 zorunlu göçte Turkiye’ye göç ettim. Sanata ilgim cok kucuk yaşta başladı.12 -13 yaşlarında bağlama ile tanıştım ve hala da bırakamıyorum. Liseyi gece okulunda bitirdim, daha sonra Şumen Meslek Lisesi “Studena obrabotka” bölümüne yazıldım ve bir donem sonra onu terk ettim. Evliyim 3 kizim var üçü de universite mezunu.2008 yılında by pas ameliyati gecirdim o, yetmezmis gibi 2012 yılında girtlak kanseri ameliyatı gecirdim.

Türkü sevdası 1956 yılında elektriğin köye gelmesi le basladı. Babam bir radyo satın aldı ve herşey o zaman şekillenmeye basladı. O zaman cok fazla sanatçı yok idi. En fazla Kadriye Lâtifova dinleniyordu. Babam daha fazla Ankara Radyosunu dinlediği için ben de Kemal Koldaş, Ahmet Sezgin, Necla Erol gibi sanatçıları dinliyordum. Köyümde güzel türkü soyleyen insanlar vardı. Ben de onlardan epey türkü aldım. Ruhşen amcam, Kara Mustafa dayım, cok degerli Rahim agabeyim gibi. Büyüklerimden faydalandım. Razgrad Tiyatrosu’nda Osman Azizov, Vasviye Şabanova, Emel Tabakova, Durhan Hasanov ile calıştım. Osman Azizov tiyatrodan ayrıldıktan sonra onun yerine assolist olarak devam ettim.

“Gümülcine ovasında düğünüm kuruldu, Cuma gecesi güvey vuruldu.” Bu türkü nereden, hiç başka kimse söylemiyor şeklindeki soruma Beyti Beytulla, şimdiki ismi ile Beyti Mutlu şu cevabı verdi:

Bu turkuyu ben 15 -16 yaşlarında Kitancevo’lu Macur lakapli Ahmet ağabeyden dinledim. Muhakkak bir oykusu vardır, ama ben bilmiyorum.

Sofya Radyosuna tiyatroda iken gittim. Daha sonra bütün sanatçılar orada toplandik ve koro halinde turkuleri arşive kayit ettik. Ben yönetmen Dimitar Dinev ile calıştım ve bildiğim kadar 29 kayıtlı türküm var. Oraya gelmem 1965/66 yılları olacak. Daha sonra bir iki kez daha gittim.

“Çekmecemin anahtarı kalaydan, şimdi yarım gelir alaydan” türküsünü Rahim ağabeyden (Rahim Müzekkârov) aldım .

“Çekiver atını nalbant nallasın”. Bu türküyü ise Şumen’in İzgrev köyünde oturan ablamdan aldım.

Aradan cok zaman geçti ve ben bazı olayları hatırlamakta zorlaniyorum.

Razgrad Tiyatrosu günlerime gelince. Biz her sene Güney Bulgaristan’a bir aylık turneye çıkıyorduk ve orada nerede konser salonu varsa, orada konserler veriyorduk. Her gittiğimiz yerde cok büyük bir çoşku ile karşılanıyorduk. Ayni tempo ile Kuzey Bulgaristan’da da devam ediyorduk. Özellikle kuzeyde benim gitmediğim köy veya kasaba kalmamıştir. Tuna Nehri boyunda Nikopol veye Kozloduy civarında konser verirken bir beyefendi geldi ve bizi onun köyüne davet etti ve cok enteresan bir sey soyledi. “Benim köyümde hiç Türk yok” dedi. “Peki bizi neden davet ediyorsun” diye sorunca, “Bizde hala Osmanlı kültürüne ilgi var ve biz oryantal danslarını görmek istiyoruz” dedi. Gittik programda bazı değisiklikler yapıldı. Mesela sunucular Behice Gafarova ve Kâzim Haciev Bulgarca sunum yaptılar .Vasviye ve Emel hanımlar jest olsun diye Bulgarca şarkılar soylediler. O gece bizi misafir ettiler ve cok memnun kaldılar. Bunu hiç unutmam.”

Bu güzel sesi kime borçlusunuz, ailede kimde vardı böyle ses sorusu üzerine Beyti Beytulla (Mutlu) şunları yazdı:

Dayılarım hep güzel sesli insanlardı, belki onlara cekmişim. 90’lı yıllarda Sofya Müftüsü benim annamın ağabeyünün oğlu idi. İsmi Basri Mahmudov.

“Fatimem, cikolata yermisin?” türküsünü Şumen’in Kliment Küyünden (bugün köyün Imamı) Ibrahim Gürses ağabeyden aldım. Diğer türküleri ise, farklı insanlardan aldim ve söyledim. Bazılarının kaynağı İstanbul Radyosu.

“Şu karşıki dağda kar var, duman yok” türküsünü Yonkovo köyünden Solak kemanci Yusuf ağabeyden duydum. Daha sonra türkünün Türkiye’den oldugunu anladım.

“Bu değirmeni usta yapti”…Bizim komsu köy Kitancevo’ da Kazim isminde bir adam değirmende kısılarak vefat etmiş, o türkü de ona yakılmış. “Bir dugun gecesi gördüm seni”, …bu türküyü Razgrad ‘ın Duhovets köyünden Ali Bekirov’dan aldı ve repertoarıma kattım.

Söylediğim türkülerin duzenlemeleri hep ben yaptim. Hatalarım var, ama ben o zaman cok gençtim -17 -18 yaşlarında ve kimseden yardım alamadım, çünkü o dönemlerde bu işten anlayan kimse yoktu.

Sofya Radyosu’ndaki orkestra tamamen Bulgar müzisyenlerden ibaretti ve orkestra şefi Dimitar Dinev idi. Aralarında Mehmet Bekirov’tu vardi ve Türkçe Yayınlar Bölümünde çalışıyordu.

Hazırlayan: Şevkiye Çakır

Reklamlar