BGSAM

 

Konu: Hiçbir şey gizli kalmaz.

            Su testisi suyolunda kırılır.

Bir adamın tesadüfen Kral olmasının hikâyesini dinlediniz mi? Okumamışınızdır da, çünkü masallar dışında mucize olaylar pek olmaz. Zaten olsa bile, bizi mi bulacak?

Memleketim Bulgaristan’da çok uzun zaman hikâye ve fıkra anlatmak yasaktı. Kısa öykü yazan da yoktu. Komünist partisinin zihniyetinde öykü, şiir ve fıkralar halkı uyandırabilirdi.  Partizan inlerinde ve gizli eğitim kamplarında kendileri böyle uyanmışlardı da başkalarının uyanmasını istemiyorlardı. Sıkça yasaklama yöntemine başvuruluyordu. Neyin yasaklanacağını önceden kestirmek zordu. Dedelerimizin aba, poturları ile kuşaklarından sonra, şalvar, ferice, başörtüsü denmesi tesadüf değildi. Arının işi bal toplamak, Bulgarın işi de herkesi Bulgarlaştırmaktı. Bu işlerden kısa etek giyen kendi kızlar da payını aldı.  Baldırlarına kaşe vuruluyordu. Türkülerden ve şarkılardan sonra pop müziği yasaklanmıştı vesaire. O kadar çok şey yasaklanmıştı ki, çamaşırların balkon ipine serilmesi  yasaklandığında kimse şaşmamıştı.

Anekdot ustası Radoy Ralin 1964’te Todor Jivkov parti başı seçildiğinde “köyden gelip üzerime basma, ben kentliyim” dediği için partiden ihraç edilmiş ve ömür boyu kovuşturulmuştu. Karikatürist Dimovski de “süt satan çoban” eseriyle T. Jivkov’la alay etti. Beş çocuğuyla ortada kalmıştı. Bu yayınlar balkona farklı don serildiğine işaretti.

Genelde Bulgarlar tasalı ve biraz da efkârlı bir millettir. İz bırakmadan yürümeyi severler. Bu yüzden de balkon ipine don serilmesi yasaklandığında iplet hemen yumaklandı ve olay kapandı. Üç Bulgar’dan biri devlet adamıdır ve  “İt yal yediği kapıyı bekler.”  Bu atasözündeki ruh onlarda çok güçlüdür.

Bu yüzden olacak, insanların korku ve sis-pus içinde tutulup hiç bir konuda söz sahibi olmadan,  yıllarca silinmeyen kirden kararmış cam ardından bakarken dünyayı görebilmesine engel olunuyordu. Buna örnek çoktur. Apartmanlarda çerçeveden uzanmış cam silen bayan görmemiştim. Bizde cam silme kültürü yok gibidir. Mağazalarda cam parlatıcı satıldığını, herhangi bir temizleyici markası hatırlamıyorum. Ne var ki, insanları ilgisiz yaşamaya alıştırmak zordur.

Bizim bildiğimiz, parıldayan bir şey varsa o da Kremlin yıldızıydı.

İnsanda ruhu söndürüp gözü kör köle yaratma sürecinin ne zaman başladığını düşündüğüm oldu. Rus klasikleri okuyanlar hatırlayacaktır. Mesela Rus halkın ruhunu karartmaya özenti Korkunç İvan (1530 – 81) ile başlamış ve Deli Petro (1672 – 1725) devrine kadar sürmüştür. Rusya steplerine toprak köleliği düzenini yerleştiren onlardır.

Ve biz bugün yeniden ve yeniden neye tanık oluyoruz?

Gözümüzün önünde Suriye, Yakın Doğu yanıyor. Rusya gibi eski hırsla yaşayan bir devlet,  bu defterin kapandığını ve yeni bir devrin başladığını kabul etmek istemiyor. Düne kadar dünya karasının altıda birine sahip olan Büyük Britanya,  imparatorluk kütüğünü dürdü, Avrupa Birliği kimliği arıyor. Dünya tarihinden en büyük imparatorluğu kuran Osmanlı varisleri, Cumhuriyet düzeninde Türk kimliğiyle yetinirken,  geçleri bu iki imparatorluğun ikisinden de küçük olan Rusya’da, 2011’de iktidar olan KGB’li Vladimir Putin Rusya imparatorluk ruhunu diriltmek için devamlı sağ sola saldırıyor. 2015’te gözünün gördüğü yere bomba attı. 1939’dan 1953’e kadar bir sivil pantolonu dikmemiş olan Rusya, bizden büyüyü yoktur havası estirmeye çalışıyor. 2016 yılında ham petrol varil fiyatı 30 US Dolara düştüğünde ipe serilecek donları görmek isterim doğrusu.

Kirli donların ipte sallanması ile ipe un sererek gerçeklerin görülmesine engel olmak arasında çok büyük fark vardır.

Geçen hafta Bulgaristan’da çok büyük bir olay oldu.

Olağanüstü gerekli olduğuna herkesin inandığı şu ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ, Başbakan Boyko Borisov’un yönettiği GERB partisi, 2002 – 2012 arası Cumhurbaşkanı olurken, saray kurdu Ahmet Doğan’ın ısrarı üzere Türk seçmenin oylarını da alan, şimdiki ABV partisi lideri Georgi Pırvanov ve kodesçi A. Doğan üçlüsü tuzağına düşürüldü ve boğuldu. Böylece ülkenin totalitarizm buzunu eritebilme çabaları bir daha boşa çıkarıldı.

Üçlü saç ayağı ilk kez bu kadar açık gün ışığına çıktı.

Başbakan B. Borisov ile ABV Başkanı G. Pırvanov arasındaki ilişki de ilk kez balkondaki çamaşır ipine serildi. Çünkü herkes bugünkü sağcı Sofya hükümetinde sosyalist bir bakanın ne işi olabilir diye soruyordu. Anayasa değişikliği önerisi mecliste gündem konuşurken, Başbakan B. Borisov’un futbol topu çakma sakinliğini herkes anladı.   Sanki gökyüzü birden bire açıldı. 2001’den beri kiri tozu alınmayan pustan zırh tutmuş pencere camına adeta bakırdan dökülünce yağmur yağdı ve alaca karanlık birden kalktı.

Öze dönelim:

Günlerden bir gün Rusya Komünist Partisi Genel Başkanı Genadiy Züganov Bulgaristan Cumhurbaşkanı Georgi Parvanov’a telefon açtı ve Moskova’nın bir ricasını iletti. Boyko Borisov o dönem II. Simeon’un korumalığını yapıyordu. Kırıp dökenlerin yeraltı ve yer üstü örgütü olarak bilinen CİK sigorta şirketinin de şefiydi. Ahizedeki ses Borisov’a hiyerarşide fırsat sağlanmasını emretti. Herkes bilir ki Moskova, kayıtlı ve güvenilir ajan olamayan bir kişinin basamak atlaması için telefon açmaz.  O gün bugün Borisov’un donu balkondaki iptedir. Bir itfaiyecinin Sofya Belediye başkanı, İç İşleri Bakanlığı Sekreteri ve adı var kendi yok bir partinin kanatlarına tutunarak Başbakan koltuğuna yerleşmesi yolu böyle açılmıştı.

Moskova’nın bir sözü bizde asla iki edilmez. Koruma subayından birinci yönetici düzeyine sıçramak, devlet teorisini yazan Platona göre olmaması gerekendir, ama Mosko’va deyince oluyor işte. O zaman Cumhurbaşkanı Pırvanov milli istihbarat şefi General Brigo Asparuhov’a telefon etti. O da Başbakan Çar II. Simeon’u aradı. İşler sanki kendiliğinden yoluna girdi. Bu iş Türk ve Müslümanların başına “hainler kolordusu albayı atamaktan” daha kolay oldu. O işi de Mosko’va tezgahlamıştı.

Borisov’ün 2013’ün 23 Şubat ayazında sahte elektrik faturaları skandalı bahane edilerek iktidardan itilmesi de ona bir süre muhalefet havası koklatmak içindi. 2014 Ekiminde yeniden Başbakan koltuğu gösterildi.

Şimdi kendini güvende görüyor. GERB-ABV-HÖH parti üçlüsü arasında ne açık ne de gizli bir sözleşme olmasa da Moskova’nın her üçüne de verdiği öğütü bilen bilir. “Yaprak sesine pabuç bırakmak yok.” Son emir budur.

Borisov’un yönettiği partinin gerçekte olup olmaması da pek önemli değil. Seçimlerde % 50 oy alması da ehemmiyet arz etmiyor. Çünkü öyle de, böyle de, hükmet kuruluyor, yani sahaya çıkan bir oyun takımı ve kimsenin bilmediği bir yedek takım var. Yürek bulandıran şu balkona uzatılan ipte sallanan donlar olmasa daha iyi olacak da…

Ülkemizde Pentagon 4 üs kurdu, NATO Rusya’ya karşı Yakın Doğu’da yığınak yapıyor. Acaba Avrupalı-Atlantikçiyiz, NATO’cuyuz diyenler, Yakın Doğu’da Rus askerine karşı savaşacak Bulgar taburu çıkarabilecek mi?  Bugün Rus ajanı olduğunu bilmeyen kalmayan II. Simeon’un babası Çar III. Boris Stalingrad Cephesi’ne asker gönderemeyince Hitler tarafından zehirlenmişti. Dedesi Ferdinad ise Deliorman ve Dobruca Türk ve Tatar gençlerini 1912’de Edirne muharebesine sürdüğünde  perişan döndü ve tahttan düştü. Bu konuda avludaki tuvalet kuyusuna saklanan saray faresi ne düşünüyor acaba? Moskova ajanı olmak da zor ha!!!

Bir de önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimlerde mutlak ekseriyet sistemi (majör sistem) uygulanırsa Moskova ajanlarının, halkımıza ihanet edenlerin hepsinin kirli donları balkon dolusu, baştan başa serilebilir.

Ne kadar büyük bir panayır olur hayal edebiliyorsunuz?  Başka bir değişle çoğunluk sistemine göre yapılacak Büyük Millet Meclisi sisteminde, totalitarizm kalıntısı, komünizm tortusu kadroların hepsi birden çöpe atılıp hendeğe doldurulurken, ülkemizin demokratikleşmesi, halkımızın hak ve özgürlüklerine, özgün kültürel haklarımıza birden kavuşmuş oluruz belki. Daha büyük umudumuz yok bizim.

Kirli donların balkon ipine dizilmesi iyi de, Mosko’va da tedbir almıyor değil. Dünyanın en büyük hapishanesi San Peterburg’ta kuruluyor. Bizdeki 2016 seçimlerine kadar açılacak.  5 yıldızlı otelden farksız olacakmış. “Bütün devrimler çocuklarını yer!” diyenler haklıdır. 4 000 kişilik yeni zindanın adı “Kresti -2”. Bugüne kadar onun yerindeki hapishanenin adı  “Krestni” idi. 1917 Ekim Devriminden sonra Stalin diktatörlüğe soyunurken Kamenev, Zinoviev, Buharin, Radek, Pyatakov gibi Lenin dostlarını 1920’lerin ortasından içeri attı ve 30’ların ortasına kadar çürüttükten sonra yok etti. Onlardan biri olan Trotski İstanbul üzerinden Meksika’ya kaçıp 40’a kadar dayanabildi.

Acaba yeni İmparator olma meraklısı V. Putin bizdeki yakın dostlarına “beş yıldızlı yeni otelde” yer ayırttı mı?

Ahmet Doğan gibi sahte devrimciler yalan dolan yoluna “beş yıldızlı olmasa da “üç yıldızlı” Sofya, Eski Zara ve Pazarcık otellerinde başlamışlardı.

Su testisi su yolunda kırılır. Donlar ise en iyi balkon ipinde kurur.

 

Reklamlar